TL değer kaybı devam eder
TL üzerindeki baskı artarak devam ediyor. Her gün bazen eften püften bazen de önemli gerekçelerle TL değer yitiriyor. Dün de yeni bir rekor tazelendi, TL Dolara karşı ilk defa 3,30 üzerinden işlem gördü. TL’nin değer kaybına en gülünesi yorum ise Meryem Gayberi’den gelmiş:
Eğer ekonomi konusunda genelin düşünceleri bu şekildeyse o zaman konuşmaya gerek yok defteri kapatıp olacakları seyredelim sadece.
TL aslına bakılırsa 2016 yılının genelinde çok büyük bir değer kaybı yaşamadı, toplamda %12 civarında bir değer yitirme söz konusu. Rahatsız edici olan değer yitirmenin Temmuz sonrasında gerçekleşmiş olması ve 3 sınırı üzerinde kalıcı olduğumuzun anlaşılması.
Yaman Törüner dünkü yazısında TL’deki değer kaybını mevsimselliğe bağlamış, TL’de bir mevsimsellik var mı inceleyelim.
Doların TL karşısındaki aylık bileşik getirilerini yukarıdaki tabloda özetledim. İlk yarı ve ikinci yarı getirilerine de bakalım:
Yukarıdaki veriye bakarak TL’nin son 7 yılın 5’inde ikinci yarı değer yitirdiğini görüyoruz. TL’de yılın sonlarına doğru değer yitirme hızlanıyor diyebiliriz. Bu yıl ise şimdiye kadar 2011 sonrasında ikinci en hırlı değer yitirme düzeyindeyiz.
Aylardaki pozitif günlerin oranlarına da bakalım:
Tablo hesabında Doların TL’ye karşı değer kazandığı günleri toplam iş günlerine böldüm, %50’den fazla olanları da işaretledim. Alt satırda ise değer yitirilen günleri iş günlerinin yarısından fazla olan ayları saydım.
2011 yılı kötü bir yıl olmasına rağmen dengeli, 2013 yılında ise ciddi bir bunalım görülüyor. 2016 yılı şimdiye kadar çok iyi ve çok kötü aylar olarak düşünülebilir. Son 3 ayda ise TL’nin değer yitirdiği gün oranı ürkütücü şekilde artıyor.
TL’nin değer kaybının rahatsız edici olmasının matematiksel bir açıklaması da var:
3,00 iken %1 değişim 1 milyon USD tutarında 30000, 2 iken 20000, 1,5 iken 15000 TL kâr zarar yazar. Baz rakam büyüdükçe yüzdesel değişimlerin mutlak etkisi artar. Bu saatten sonra ne olacak %1-2 değer yitirdi demek çok doğru bir yaklaşım değil.
TL üzerindeki baskıları saymaya kalksak en önemlisi bu ülkede bir darbe girişimi olduğu gerçeğidir. Bu bir portföy yöneticisi tarafından hafife alınacak risksiz diye geçiştirilebilecek bir konu olamaz. Bunu gören çoğu portföy yöneticisi ya elindeki satar çıkar ya da yeni para getirmekten imtina eder.
Diğer önemli risk ise Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimizin geleceği meselesi. AB ile malum aramızda soğuk rüzgarlar değil fırtınalar esiyor. Karşılıklı restleşmeler bizi nereye götürecek bilemiyorum şu anda fakat üyelik görüşmeleri dondurulur/askıya alınırsa bunun etkisinin “vız gelir tırıs gider” tadında olmayacağına eminim.
Bankalarımıza krediyi veren Avrupa bankaları, borsada tahvillerde alım yapan yabancı fonlar. Bunların çoğunun altında EU Convergence yani AB yakınlaşması düşüncesi var. Bir binanın temelini ortadan kaldırır/ağır hasar verirseniz binanın ayakta durması giderek daha da zorlaşır hatta imkânsız hale gelir.
Trump ABD Başkanı seçildi diye çok sevindik. Neredeyse düğün bayram ediyoruz. Tanımadığımız politikalarını bilmediğimiz kapalı kutu bir başkanın belki de büyük çamlar devirecek bir başkanın bize risk teşkil etmesi olasılığı az değil. Trump liderliğindeki ABD Rusya ile anlaşıp, bizi tamamen bölgeden soyutlayıp atabilir bu riski göz ardı edemeyiz. Sadece değişik bir başkan diye her şey harika olacak düşüncesi de pek mantıklı değil. Sonuçta Trump Cumhuriyetçi partinin bir temsilcisi ve bu partinin geçmişinde baba-oğul Bush’lar, Reaganlar vs. var, parti bir anda geçmişinden kopmaz.
Faiz konusu bir diğer önemli nokta. Faiz gerileyecek ekonomi kredilerle canlanacak büyüyecek her şey güllük gülistanlık olacak ekonomi teorisi havada kalıyor. Faiz şu anda tarihsel dip seviyesi olan %6 civarından çok da yukarıda değil. Ekonomiyi durgunluğa iten faktör kanımca faiz değil, en azından tek başına ve büyük ölçüde değil. Tek başına faizdir diyorsak doğrudan sıfıra indirmemiz gerekir.
Emir komuta ile düşen faizi biz 1994 yılında Tansu Çiller zamanında yaşamıştık. 1994 yılında bu politikaların sonucunda 3 ay %50 net faiz vererek çözüm aranmıştı. Sonra bu kadar olmasa da bir tane daha yüksek faizli 3 aylık bono çıkmıştı.
TL önümüzdeki günlerde belki biraz değer kazanır vs. ama cin şişeden çıktı. Bu saatten sonra sorunu doğru teşhis edip doğru tedavileri gecikmeden uygulamak şart. Tedavi geciktikçe baskı artar baskı artınca da günlük değer kayıpları %1-2lerden daha yüksek oranlara gider.
TL’nin değer kaybı şimdilik enflasyona yansımadı görünüyor, medyada fiyat artışları çok yer bulmuyor. Fiyat artışları hem de büyük oranlı yansıtılmaya başlanırsa ki bu olasılık yüksek baskıyı daha da artırır. TL’de açık pozisyon almak riskli ve şu an geçerli bir pozisyon alternatifi değil.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.
-
ozo16 Kasım 2016 16:43
Meryem hanım en güzelini demiş, kendi düşen ağlamaz, uzaydan gelip oy vermediler, biz verdik...
-
23 Ekim 2024, Çarşamba
Bankacılık sektöründe dengeli fırsatlar var
Devamını Oku -
13 Ağustos 2024, Salı
Ekonomide Stagflasyon olması halinde hangi sektörler öne çıkar
Devamını Oku -
06 Ağustos 2024, Salı
Fiyatlar düşerken fonlar ve yabancılar hangi hisselerde pozisyon artırdı?
Devamını Oku -
17 Temmuz 2024, Çarşamba
Son 3 ayın en yüksek getiri sağlayan şirketleri
Devamını Oku -
20 Haziran 2024, Perşembe
3 kâr marjına göre öne çıkan getirisi yüksek hisseler
Devamını Oku -
17 Mayıs 2024, Cuma
Esas faaliyet kar artışı pozitif olan PD/DD oranı düşük şirketler
Devamını Oku -
02 Mayıs 2024, Perşembe
Piyasa değeri yüksek 5 gıda şirketi endeks getirisini 5’e katladı
Devamını Oku -
24 Nisan 2024, Çarşamba
Piyasa değeri yüksek 5 bilişim şirketi endeks getirisini 5’e katladı
Devamını Oku -
17 Nisan 2024, Çarşamba
Endeksin 7 katı yükseldiler! Peki hangisi ucuz?
Devamını Oku -
29 Mart 2024, Cuma
Halka açıklık oranı düşük temettü veren BIST 30 hisseleri
Devamını Oku