TCMB geçiştirdi
Önemli günde TCMB önemli bir karar alacaktı ama tabir yerindeyse dağ fare doğurdu. TCMB Erdem Başçı döneminde uygulanan karmaşık politikalara geri dönmüş oldu sadeleştirme ve anlaşılır olma tekrar raftan kalktı.
TCMB ana olarak geç likidite penceresi -saat 16:00 da işleme başlıyor- faizini yükseltti, haftalık repoyu kısarak gecelik faiz ile piyasayı fonlamaya başladı. Geç likidite penceresini bu şekilde kullanmak oldukça tehlikeli. Geç likidite penceresi adı üstünde herhangi bir aciliyet aksaklık problem durumunda devreye girmesi gereken emniyet supabıdır. Bu piyasa normal bir hale getirilip piyasanın ihtiyacı olan likiditenin %20-30 kadarı saat 16:00 dan sonraya sarkıtılırsa bunun etkileri belki ilk dönemde görülmez ama zamanla piyasayı gerer ve işlemlerin çok aksamasına neden olur.
TCMB öncesi 3,75 altına gerileyen kur karar sonrası önce 3,82’ye zıpladı sonra tekrar 3,76 civarına indi. Bugün açılış itibarı ile 3,78 seviyelerinde. Bu düzey tarihi zirvenin sadece %4 gerisinde. Borsa yükseldi diye dikkatimiz dağılmasın, borsa yatırımcısının sayısı belli. Kur ile iş yapan işletme ve çalışan sayısı belli.
Sene başından bu yana bize benzerlere karşı TL’nin performansı pozitife geçemedi:
Bu karar sonrası ise sadece yatay kalabildi.
Bu hafta FITCH not kararı gelecek. Eğer bir sürpriz olmaz ise notumuz indirilecek. Bunun etkisinin az olacağı/olmayacağı konuşuluyor. Brezilya örneği veriliyor. Brezilya’da not indirildikten sonra borsa güzel bir ralli yapmıştı.
Brezilya Bovespa endeksi not indirimi öncesinde %40’a yakın gerilemişti. Not indirimi geldikten sonra az düştü ve sonrasında yükseldi.
Bizim durumumuz farklı kendi para birimimizde endeks karar öncesi gerilemiş değil. İlave olarak not indirimi sonrası BRL çok fazla değerlenmedi:
İki piyasa birbirinden farklı: Brezilya emtia üreticisi biz ithalatçısıyız. Emtia fiyatları uzun süredir düşüyordu, 2016 yılında yükselmeye başladı.
Bizde de Moody’s ve SP not indirimleri sonrası az da olsa düşüşler oldu ve geri geldik. Piyasa bunu çok da umursamadı.
Global hisse senetleri piyasalarında anormal bir risk iştahı var ve bu her fırsatta güçlenerek artıyor. Trump geliyor borsalar yükseliyor, Yellen konuşuyor yükseliyor, faizler artıyor borsalar yükseliyor vs. Bu durum da doğal olarak gelişmekte olan borsalara olumlu yansıyor.
Hisse senetleri piyasaları geniş bir yatırımcıya hitap eden yerler değil ve bence ekonomiyi yeterince temsil etmiyor. Bu açıdan hisse senetleri piyasalarına bakarak makro tedbirleri ayarlamak ve işler iyi gidiyor riskler geçici demek en hafifinden yanıltıcı.
TCMB dünkü duruşu ve açıklamaları ile kur yükselişinin geçici gördüğünü, enflasyona yansımayacağını, koşullar uyduğu anda %8 ile para vermeye devam edeceğini belirtmiş oldu.
Koşullar değişti, bunun farkına henüz varmış değiliz.
Trump seçilmeden önce pek çok vaatte bulundu. Kimi uçuk, kimi kaçık kimi abartılı. Bizim medyada yapılan yorumlarda ise Trump’ın iktidarı alınca sakinleşeceği ve söylemlerinden geri adım atacağı yorumları hız kazandı. Trump ise bunun tam tersine gidiyor: Verdiği sözleri daha ilk günden hayata geçirmeye başladı. Meksika duvarı bile örülmeye başlanacak.
En önemlisi Çin ile bir ekonomik savaş başlayacak. Bunun da işaretlerini verdi zaten göreve getirdiği yetkililerde bu ekonomik savaş için seçildiler.
Çin son 10 yılda devasa büyüdü, ucuz iş gücü ile dünya piyasalarını domine etti, global enflasyonun düşük kalmasını sağladı. Trump işleri Amerika’ya getireceğim dedi ve bunu yapmak için de tüm gücünü ortaya koyacak.
Bunun etkileri en azından artık 1 dolara üretilen bir mal veya hizmetin maliyetinin bunun üzerinde olacağıdır.
Önümüzdeki dönemin adını koyalım: Enflasyon artacak. ABD faizleri yükselecek. Emtia fiyatları yükselecek. Buna biz karşı duramayız uymamız gerekir, şimdiden bu fırtınayı nasıl göğüsleyeceğimizi hesaplamamız ve planlamamız gerekir.
Faizlerin yükselişi ardından yatan bir diğer faktörde Çin’in giderek daha fazla Amerikan tahvili satacak olmasıdır. Bütçe açıklarını başka türlü kapatamazlar.
Trump Amerika büyüme hedefini yıllık %4 olarak koydu. Şimdiye kadar hep %2 civarında gidiyordu ve faizler de bu hedefe uydundu. Büyüme arttığında da doğal olarak faizler artacak.
Çin ile olan ABD ekonomik savaşı giderek sertleşecek ve belki de sıcak savaşa dönüşecek. Bu dönemde Rusya ile ABD arasındaki ilişkiler de normal bir seyir izleyecek. Trump ve ekibine göre öncelikli tehdit Çin.
Global düzene resmen ve fiilen reset atılmaya başlandı. Artık parametre seti değişti ve buna göre politika geliştiremez isek vay halimize.
Ucuz faiz politikası artık bitti. ABD 10 yıllık tahvil faizi %2,5. %2-2,5 arası yükseliş TL’de %30’a yakın değer kaybı getirdi. %2,5-3 arasındaki yükseliş neler getirebilir tahmin dahi etmek istemiyorum:
TCMB analitik bilançoya göre dış varlıklar 415, döviz yükümlülükleri ise 286milyar TL düzeyinde. Bugünkü kur ile aradaki net fark 34milyar USD. 286 milyar TL tutarının da neredeyse tamamı bankalar mevduatı (zorunlu karşılık ve ROK).
Turizm durdu 2016 kayıp 2017 de bu gidişle kayıp. Senelik 20milyar USD civarında gelir elde ettiğimiz bir sektörün ortadan kaybolması ve yerine bir şey koyamıyor olmamız bizi orta vadede çok sıkıntıya sokacak. Biz turizmde pazar kaybederken elin oğlu armut toplamıyor müşteri topluyor. İşleri düzeltsek bile müşterileri geri kazanmak için çok daha büyük çaba sarf etmek gerekecek.
Faizin yüksekliği/düşüklüğüne takıldık ve orada duruyoruz. Faiz tek başına yatırımın garantisi olamaz. Ayrıca bu işin kredi kullanan tarafı kadar parasını bankaya yatıranı da var. Faizler enflasyonun altında kalırsa o zaman mevduattan da para otomatik olarak çıkar ve başka yatırım araçlarına yönelir. Mevduat azalınca da bankaların kredi vermeleri zorlaşır.
BDDK 16 Ocak tarihli bilgiye göre kredi/mevduat oranı %112’de duruyor. Bu hesaplamadan vadesiz mevduatları düşersek oran çok daha fazla yükseliyor.
Hal böyle iken faizi indirmek ve daha da fazla kredi vererek durumu iyileştirmeye çalışmaktan ziyade başka tedbirler almak gerekiyor.
50bin TL kredi için 500.000 başvuru oldu biliyorsunuz geçenlerde. Sistem kilitlendi. Yapılan röportajlarda kredi başvurusu yapanların büyük çoğunluğu kullanacağı kredi ile borçlarını kapatacaklarını söylediler. Bu da borcun borçla kapatılmaya çalışıldığını esas sebebin ise henüz teşhis edilemediğini gösteriyor. Altta yatan sorunları doğru teşhis edemez isek tedavi de yapamayacağız demektir. Sayın Mahfi Eğilmez’in sözlerine katılmamak elde değil:
“Merkez Bankası hangi aracı kullanırsa kullansın elindeki temel politika aracı faizdir. Buna karşılık ekonomideki her sorunu faizle çözmek kesinlikle söz konusu değildir. Abraham Maslow’un “elinde çekiç olan her şeyi çivi olarak görür” tespitinden hareket edersek bütün sorunların faizle çözümleneceği gibi bir illüzyona kapılmanın yanlış olacağını görebiliriz. Faiz artışı, asıl adımları atmak için zaman kazandırır. Asıl olan sistemi yapısal olarak değiştirebilmektir”
TL tarihi zirveden %3-4 geride diye zafer kazanmış değiliz. Aksiyon almak gerekiyor.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.
-
bilibili25 Ocak 2017 22:50
bu yazdıklarınız dış sebepler, buna ek olarak daha iç sebepler de var: terör, ohal, uzun vb..
-
Kaçan Grup25 Ocak 2017 22:33
Sanırım hiç ümit yok.
-
11 Kasım 2024, Pazartesi
Trump’ın zaferi Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Devamını Oku -
06 Kasım 2024, Çarşamba
Trump geliyor, peki piyasalar hazır mı?
Devamını Oku - 28 Ekim 2024, Pazartesi Devamını Oku
-
22 Ekim 2024, Salı
Altın ve gümüşte yükseliş nereye kadar sürecek?
Devamını Oku -
01 Ekim 2024, Salı
Piyasalar sıkıştı, bekle-gör stratejisi hakim
Devamını Oku - 11 Eylül 2024, Çarşamba Devamını Oku
-
12 Ağustos 2024, Pazartesi
Merkez’in faiz sinyali hangi şirketleri etkileyecek?
Devamını Oku -
06 Ağustos 2024, Salı
Finansal dalgalanmanın ortasında neler oluyor?
Devamını Oku -
23 Temmuz 2024, Salı
TCMB’nin faiz kararı ve piyasaların seyri
Devamını Oku -
01 Temmuz 2024, Pazartesi
Gri listeden çıkış ve CDS’lerin seyri
Devamını Oku