İntıra Bey [email protected]

Haydi Deutschebank'ı satın alalım

Son 1-2 haftadır Deutschebank hakkında yazılar ele alıyoruz. DB züccaciye dükkanında henüz hareket etmeyen fil gibi potansiyel enerjisi sürekli yükselerek bekliyor. Bankayı önemli kılan en önemli unsur Almanya’nın neredeyse sembol haline gelmiş bankası olması gerçeğidir. DB, Dünya genelinde 2721 şube ile hizmet verirken bu şubelerin 1800 adedi Almanya’dadır. Toplam 101bin çalışanı olan bankanın personelinin neredeyse yarısı 45000 personeli almanya’da istihdam edilmiştir.

Bankanın bir zamanlar fiyatı 100€ üzerindeydi, çok büyük karlar elde ediyordu son 1-2 yıldır ise üzerinde inanılmaz bir baskı var, karlılık azaldı böyle giderse zarar gösterilmeye başlanacak. Sürekli sermaye artırımı türev pozisyonları gündemde ve iyice detaylandırılmaya başlandı. Kritik soru ortada böyle büyük bir problem var iken bu probleme çözüm kim tarafından hangi yöntemle getirilecek?

DB CEO’su dün tüm iddiaları yalanladı ve bankanın süper pozisyonda olduğunu dile getirdi. Mario Draghi ise finansal sektörün her sorunda ECB’yi suçlamayı bırakıp kendi işine odaklanıp doğruları yapmasını tavsiye etti. Draghi’ye göre bankalar düşük faizlerden değil iş modellerinin yanlışlığından ve risk iştahlarının aşırılığından zarar ediyorlar. Draghi bu konuların da defalarca banka yöneticilerine toplantılarda aktırıldığını ilave ediyor.

Draghi’ye göre bir banka AB bölgesi için sistemik risk teşkil ediyorsa bunun sebebi düşük faizler değildir. Alman 2-10 yıllıkları ve DB’nin DAX’a göre performansına bakalım, korelasyon sebep değil ama ilişki de gözardı edilebilecek bir şekilde değil, faiz geriledikçe DB küçülüyor:

Herkes konuşunca IMF Başkanı Lagarde de geri kalmadı:

“DB küresel finans sistemi içinde önemli bir oyuncudur. Halihazırda sağlam temeller üzerinde çalışmaktadır ve ben bir devlet müdahalesi gereksinimi olduğunu düşünmüyorum.”

Draghi’ye göre DB sistematik risk taşımıyor, Lagarde’a göre ise sistemik olarak önemli bir banka. Bakalım sonuçlarını göreceğiz.

Banka etrafında bu kadar enteresan tartışma varken ve gelişmeler Alman Hükümeti’ni sarsmaya başlamışken ve muhtemelen Angela Merkel’i iktidardan indirecekken canım ülkemizde yine bir haber bombası patladı:

Cumhurbaşkanlığı danışmalarından biri –kim olduğu bilinmiyor- Türkiye Deutsche Bank’ı alsın deyiverdi. Dün tüm sosyal medya bu haberle sallandı (medya bu deyimi çok seviyor ben de kullanayım eksik olmasın). Twitter’da Türkiye almadan biz alalım da hisse yükselişinden kar edelim diyenler çeşitli komik senaryolar yazanlar espriler…gırla gitti. Türkiye’den bir kurum DB’yi alamaz mı tabi ki alabilir. Sonuçta piyasa değeri düşmüş 13-14 milyar € tutarına. Rakam düşük düşük olmasına ama bu görünen, isterseniz son finansal raporuna göz atalım:

Tabloda pekçok rakam var ama önemli gördüğüm 615milyar rakamını sarı ile işaretledim. Bu rakam türev kontratlarından kaynaklanan pozitif piyasa değeri. Yazı ile AltıYüzOnBeşMilyar EURO! 13-14milyar € verip 615milyar € risk altına girmeyi düşlemek mantıklı bir durum mu bence değil. Türev işlemlerin muhasebesinin nasıl yapıldığını, fiyatlamasında hangi mantığın kullanıldığını vs bilemeyiz ama bu rakamı %10 iskontolasak zaten banka diye bir şey ortada kalmıyor!

Eğer Türkiye’yi batırmak istiyorsak yapacağımız en zahmetsiz işlerden biri gidip DB’yi bu haliyle satın almak olabilir. Derseniz ki bilanço temizlenecek türev mürev hiçbirşey kalmayacak o zaman alalım o zaman da fiyat 13milyar € olmayacak tabii ki.

İrfan Sayar’ın yarattığı Profesör Zihni Sinir ve onun projelerine taş çıkarırcasına bir düşüncedir DeutscheBank’ı almak: Türevli bankayı alarak kendi kendini finansal olarak imha eden ülke! DB’yi satın alırsak herhalde aşağıdaki makineye de ihtiyaç duyacağız:

Böyle boş hayaller ve projeler ile kendi kendimizi oyalayacağımıza yere sağlam basan projeler yapalım Türkiye’nin tüm sermaye eksiğini ECB’den tamamlayalım.

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.