Bağımsız Üyeler ne kadar bağımsız?
Sermaye Piyasası Kanunu 17’nci maddesine dayanılarak çıkartılan Kurumsal Yönetim Tebliği uyarınca borsada işlem gören halka açık ortaklıklar yönetim kurullarında en az iki adet bağımsız yönetim kurulu üyesi bulundurmak zorundadır. Bağımsız yönetim kurulu üyelerinin asli görevi temelde küçük yatırımcının haklarını hâkim ortağa karşı korumaktır; ancak, hâkim ortağın kontrolü altında seçilen bağımsız yönetim kurulu üyeleri acaba bu görevlerini gerçekten objektif olarak yerine getirebiliyor mu?
Kurumsal Yönetim Tebliği özellikle ilişkili taraf işlemlerinde, üçüncü şahıslarla olan kefalet ilişkilerinde ve önemli nitelikteki işlemlerde bağımsız üyelerin omuzlarına önemli sorumluluklar yüklemiştir. Ortaklığın faaliyetini, geleceğini ve kârlılığını etkileyen bu gibi kararların geçerli olabilmesi için bağımsız yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun onayı aranmaktadır. Borsada işlem gören şirketlerin yayınlamış oldukları Kurumsal Yönetim İlkeleri Uyum Raporlarının hemen hepsinde “Yönetim kurulunda karar alınabilmesi için bağımsız yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun olumlu oyunun arandığı ve olumsuz oy vermeleri nedeniyle kararın genel kurula bırakıldığı herhangi bir işlem olmamıştır” ifadesi yer almaktadır. Diğer bir deyişle bu şirketlerin bağımsız yönetim kurulu üyeleri şirket yönetimlerinin almış olduğu her karardan son derece memnundur(!). Oysa SPK borsada işlem gören halka açık şirketlere ve onların yöneticilerine ilişkili taraf işlemlerindeki usulsüzlük nedeniyle sadece 2016 yılında yaklaşık 230 bin TL idari para cezası uygulamıştır.
Bağımsız yönetim kurulu üyesi aday listeleri, şirketlerin aday gösterme komiteleri tarafından bağımsızlık kriteri göz önüne alınarak hazırlanır ve yönetim kurulunun onayına sunulur. Yönetim kurulunun onayladığı listeler genel kuruldan en az 60 gün önce SPK’ya gönderilir. SPK listede bulunan kişiler hakkındaki (varsa) olumsuz görüşlerini 30 gün içinde şirkete bildirir. Tüm bu prosedürlerden geçen adaylar genel kurul tarafından yönetim kuruluna seçilir.
Bağımsız yönetim kurulu adaylarının seçim sürecine baktığımızda sürecin hâkim ortağın kontrolü altında olduğunu gözlemliyoruz. Yönetim kurulunda ve genel kurulda hâkim ortağın ağırlığı olduğuna göre, aday gösterilen ve seçilen bağımsız üyelerin hâkim ortağın onayından geçmiş olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. SPK da böyle düşünüyor olsa gerek ki bağımsız yönetim kurulu üyelerinin son 10 yılda iki dönemden fazla (toplam 6 yıl) görev yapmalarına izin vermiyor.
Geçtiğimiz günlerde borsada işlem gören halka açık şirketlerin yatırımcı ilişkileri yöneticilerine yönelik bağımsız yönetim kurulu üyeliği uygulaması hakkında bir anket gerçekleştirdik. 53 şirket yetkilisinin katıldığı anket oldukça ilginç sonuçlar üretti.
“Bağımsız yönetim kurulu üyeliğinden beklenen yararın sağlandığına inanıyor musunuz?” sorumuza katılımcıların %59’u “Evet” yanıtını verdi. Her ne kadar %50’nin üzerinde bir evet cevabı almış olsak da, önemli sayıdaki katılımcı bağımsız yönetim kurulu üyeliği uygulamasının beklenen yararı sağladığına inanmıyor.
Anketimizde ikinci olarak “Bağımsız yönetim kurulu üyelerinin son 10 yılda 6 yıldan fazla süreyle görev yapmaları durumunda yeniden seçilememeleri sizce doğru bir uygulama mı?” sorusunu yönelttik. Bu soruya katılımcıların %79 gibi önemli bir çoğunluğu “Evet” yanıtını verdi. Yani yatırımcı ilişkileri yöneticileri de (SPK gibi) bağımsız üyelerin iki dönem görev yapmaları halinde hâkim ortak ile yakın ilişki kuracaklarını ve bağımsızlıklarını kaybedeceklerini düşünüyor.
“Bağımsız yönetim kurulu üyelerinin birden fazla şirkette bağımsız yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmalarını doğru buluyor musunuz?” şeklindeki üçüncü sorumuza katılımcıların %59’u “Evet” yanıtını verdi. Yani bir kişinin birden fazla şirkette bağımsız yönetim kurulu üyesi olması, o kişinin bağımsızlığına gölge düşürmeyeceği kanaati daha yaygın. Benim şahsi fikrim ise bir kişinin birden fazla şirkette bağımsız yönetim kurulu üyeliği yapması, bu görevin ticarileşmesi, kazanç kapısı olarak görülmesi anlamına gelmektedir. Yaptığı işe ticari açıdan yaklaşan bir kişi ise mevzuatın kendisinden beklemiş olduğu özeni göstermeyebilir.
Katılımcılarımıza son olarak “Aşağıdaki bağımsız yönetim kurulu üyesi adaylarından sizce hangisi daha bağımsızdır?” sorusunu yönelttik ve onlara “Son 10 yıllık dönemin ilk 5 yılında Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapan”, “Ortaklıkla %5'den daha az pay sahibi olan”, “Son 10 yıllık dönemin 6 yılında Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapan” ve “Hiçbiri bağımsız değildir” seçeneklerini sunduk. Mevzuata göre ilk üç seçenekte yer alan herkes bağımsız kabul edilmesine karşın ankete katılanların %72’si “Hiçbiri bağımsız değildir” seçeneğini işaretledi. Bu seçenekten sonra en çok oyu alan seçenek “Son 10 yıllık dönemin 6 yılında Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapan” oldu.
Anket sonuçları gösteriyor ki sektör çalışanları bağımsız yönetim kurulu üyeliği uygulamasının yarar sağladığına inanıyor ve bağımsız üyelerin 6 yıl görev yaptıktan sonra bağımsız kalamayacağını düşünüyor. Ancak yine de iki dönem görev yapmış bir bağımsız üyenin, geçmiş dönemde yönetim kurulu başkanlığı yapmış veya az da olsa ortaklıkta pay sahibi olmuş birine göre bağımsızlık kriterine daha yakın olduğu görülüyor. SPK son 10 yılda 6 yıl görev yapan bağımsız üyelerin yeniden aday olmasını yasaklayarak genel kurul iradesini bu hususta çalıştırmıyor. Oysa görevini doğru bir şekilde yerine getiren, hakkında genel kurul tutanağına işlenmiş tek bir şikâyet bile olmayan bir kişinin yeniden seçilebiliyor olması lazım gelmez mi? Bağımsız üyelik görevini hakkıyla yerine getirmiş olmanın bizzat bağımsız kriterinin kaybedilmesine neden olması sizce de tuhaf değil mi?
Bence SPK’nın da kendisine itiraf edemediği asıl sorun bağımsız üyelerin en başından beri hâkim ortak kontrolünde seçiliyor olmasından kaynaklanıyor. SPK tebliğindeki düzenlemeler, bağımsız üyelere tanınan hakların bugüne kadar hiç kullanılmamış olması, bağımsız üyelerin özellikle dikkat etmesi gereken konularda SPK’nın halka açık şirketlere ve onların yöneticilerine para cezası uygulaması, sektör çalışanlarının anketimize vermiş olduğu yanıtlar hepsi bu gerçeğin altını çiziyor.
Eğer bağımsız yönetim kurulu üyeliği uygulamasından beklenen verimin sağlanması gerçekten isteniyorsa halka açık şirketlerde olağan genel kurul öncesi “azınlık payları genel kurulu” düzenlenebilir ve bağımsız yönetim kurulu üyeleri azınlık pay sahipleri tarafından gösterilen adaylar arasından seçilebilir. Gerekirse bağımsız yönetim kurulu üyesi seçiminde hâkim ortağa oy kullandırılmayabilir. İşte o zaman bağımsız yönetim kurulu üyeleri mevzuatın öngörmüş olduğu görevleri objektif bir şekilde yerine getirebilir.
Anketimize katılan herkese buradan teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla,
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.
-
boş iş..24 Ocak 2017 14:57
bağımsız üye yok ki. çoğu kolpa yönetici. geleni imzalıyor. bu sistem danışıklı dönüşüklü olmazsa, ortak olan küçük yatırımcıdan seçilirse anlamlı olur. yoksa iş yürümüyor.
-
07 Haziran 2024, Cuma
İşlem vergisi borsayı nasıl etkiler?
Devamını Oku -
04 Mart 2024, Pazartesi
Ana ortağı yurt dışında olan ortaklıkların yasaklı dönemi ne zaman bitecek?
Devamını Oku -
05 Şubat 2024, Pazartesi
Borsa şirketleri organsız mı kalacak?
Devamını Oku -
17 Nisan 2023, Pazartesi
Seçim arefesinde borsa yatırımlarınızı korumak için strateji önerisi
Devamını Oku -
25 Ocak 2021, Pazartesi
Borsadaki hatalı işlem Pegasus’u vurdu
Devamını Oku -
16 Aralık 2020, Çarşamba
Arzum’un halka arzından gelecek para kime gidiyor?
Devamını Oku -
15 Aralık 2020, Salı
Alt Pazarda kurunun yanında yaş da yanıyor!
Devamını Oku -
05 Kasım 2020, Perşembe
Yatırımcılar enkaz altında kaldı
Devamını Oku -
26 Ekim 2020, Pazartesi
Borsaya yeni gelen yatırımcılar manipülatörün iştahını kabartıyor
Devamını Oku - 05 Ekim 2020, Pazartesi Devamını Oku