ABD'de başlayan ve önce Avrupa'ya oradan Asya'ya sıçrayan finansal kriz kapımıza dayandı. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Erken'in yaptığı açıklamaya göre Türkiye'deki bankacılık sisteminin yüzde 42.7'si yabancılara ait. Fortis örneğinde olduğu gibi bankaların merkez ofisindeki sıkıntılara Türkiye'deki iştiraki kayıtsız kalabilir mi? Asıl daha önemlisi merkezdeki sıkıntı Türk halkının mevduatıyla finanse edilmek istense bunu kim engelleyebilir? Türkiye'de bankacılık aktiflerinin toplamı yaklaşık 850 milyar dolar. Ve bunun neredeyse yarısını yabancı bankalar kontrol ediyor. Bu yüzden giderek yayılan ve kontrol edilemeyen kriz Türkiye için de önemli bir risk taşıyor. YENİ BİR KRİZE GİRERİZ Merkez Bankası eski Başkanı Yaman Törüner bugünkü Milliyet gazetesindeki köşesinde yabancı bankaların Türkiye'deki konumlarına dikkat çekti ve denetleyici kurumları göreve çağırdı. ABD'de hazırlanan 700 milyar dolarlık Kurtarma Planı'nın bile yeterli olamayacağını ifade eden Törüner, global krizin öneminin altını çiziyor. Ve merkez bankalarının krizle ilgili tutumunu şöyle aktarıyor: “Hem ABD hem de Avrupa Merkez Bankaları, piyasalara para verirken, bizim Merkez Bankamız hala Hükümet'le tartışıp, “enflasyon düşmedikçe para veremeyiz” diyor. Bu kafayla ve piyasaya para vermemekte direndikçe, yeni bir ekonomik krize gireriz.” ELLERİNDEKİ FONLARI YURTDIŞINA GÖNDERECEKLER Törüner, finans kulislerinde kulaktan kulağa fısıldanan söylentileri sesli olarak dile getiriyor: “Türkiye'de de banka satın almış olan yabancı bankalar, likidite krizine girmeye başladı. Dışbank'ı alan Fortis Bank'ı buna örnek verebiliriz. Bu durum, yabancı bankaların Türkiye kardeş bankaları ve şubelerini de etkileyecek. Türkiye'deki yabancı bankalar, ana bankalarını kurtarabilmek için, ülkemizde her türlü uygun olmayan işleme girecekler. Ellerindeki bütün fonları bir biçimde, ana bankalarına gönderecekler. Belki de, parayı dolaştırarak ana bankalarını fonlayacaklar. “Fiduciary (kimlik saklanarak)” işlemlerle, kredi vermiş gibi görünüp, ana bankalarını kollamak zorunda kalacaklar. Sevgili BDDK'nın bir gün bile geçirmeden ve bayram, seyran demeden, yabancı bankaları kontrol altına almaları ve yabancı ülke limitlerini günü gününe kontrol etmesi gerekiyor. Sevgili Merkez Bankası da günlük işlemlerden aldığı izlenimleri derhal Sevgili BDDK'ya bildirmeli.” TMSF YABANCILARI DEVRALABİLECEK Mİ? Törüner uyarıların ardından bir önemi tespitte buluyor: “Çoğunluğuna yabancıların sahip oldukları Türk bankaları, Türk iş alemine verdikleri kredileri, geçen haftadan itibaren durdurdular. Bu durum, yabancı bankaların Türkiye'den mevduat toplamaya devam edeceklerini; fakat, Türkiye'ye kredi vermeyeceklerini gösteriyor. İşte, daha önceleri, yabancı bankalarla ilgili dile getirdiğimiz sakınca, şimdi kendisini gösteriyor. Yani, Türk insanının mevduatı, yabancılara gidecek. Türk iş alemine kredi verilmeyecek. Yabancı banka iflas ederse, Türk kardeş bankası da iflas etmiş olacak. Bakalım, Sevgili TMSF, onları da devralabilecek mi? Onların sahiplerini de mahkemeye verebilecek mi? O bankalardaki mevduatı da tamamen ödeyebilecek mi? Yoksa, gücü sadece Türklere mi yetecek? Göreceğiz...” Törüner yazısını, “Bayramdan sonra, bizi zor günler bekliyor” cümlesiyle tamamlıyor. AYAYDIN: 'TÜRKİYE İÇİN RİSK, TMSF BANKAYA EL KOYAMAZ' Türkiye'de yatırımı olan yabancı bankaların buradaki kaynaklarıyla yurtdışındaki merkezlerini finanse edebileceğini belirten Prof. Aydın Ayaydın, “Bunu engelleyecek bir kanun yok. Türkiye'deki banka Türk halkından elde ettiği mevduatı ülke dışındaki muhaber bankaya transfer edebilir” diye konuştu. BDKK'nın şu anda sistemi denetlediğini de sözlerine ekleyen Ayaydın, kaynakların yurtdışına aktarılmasından sonra bankanın batması halinde ise TMSF'nin sadece Türkiye'deki bankayı ve yöneticilerini sorumlu tutacağını vurguladı. KARACAN: 'BANKALAR İÇİN ASIL RİSK GÜVENİRLİLİK" Türkiye'de finans kurumlarının denetimi konusundaki uzman isimlerden Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) eski Başkanı Ali İhsan Karacan ise bu konuda Yaman Törüner'den farklı düşünüyor. Karacan, bankaların yurtdışına kaynak aktarmalarının yasal olarak mümkün olmadığının altını çiziyor ve ekliyor: “Aktiflerin bir yerden başka bir yere aktarılması söz konusu olamaz.” Bilançonun ancak sınırlı bir kısmının yurtdışına transfer edilebileceğini belirten Karacan, bunların da tahvil ya da banka mevduatı olduğunu söyledi. Karacan, “Banka kaynakları içerisinde munzam karşılık, dispobilite ve krediler var. Bunları bir günde alıp götürmeniz mümkün değil. Ayrıca 11 milyar euro gibi önemli bir rakamdan bahsediliyor ki, bu rakamı Türkiye'deki iştiraklerin finanse etmesi zor. Kaldı ki, yurtdışında sıkıntıda olan bankalar kısa vadeli kredi talep etmiyor. Sermaye ve sermaye benzeri finansman yöntemlerini tercih ediyorlar, aksi halde ayakta kalmaları zor. Bu yüzden Türkiye'den kaynak aktarımı olur endişesini taşımıyorum, zaten mümkün değil” diye konuştu. Asıl riskin dışarı kaynak aktarmaktan ziyade ‘güvenirlilik' sorunu olacağını belirten Karacan, şöyle konuştu: “Ana merkezinde sıkıntı olan bir bankanın Türkiye'deki iştirakinden mevduat kaçışı olmaz mı? Olabilir. Bence asıl risk bu! Ve BDDK ve Merkez Bankası bu riski takip etmeli.”
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.