Borsada yabancı yatırımcılar, endeksin yönünü belirliyor. Yabancı payları şubat ayından bu yana yüzde 60-64 bandında yükselen bir ivme izlerken endeks de 60.000-80.000 aralığında çıkış sergiledi. Bazı hisselerdeki payları yüzde 20’nin dahi üzerinde artış gerçekleştirdi.
Logo Yazılım, Net Holding, Taç Tarım Ürünleri, Gübre Fabrikaları, Doğan Burda yabancıların paylarını yüzde 20’nin üzerinde artırdığı hisseler arasında. Benzer şekilde yabancıların paylarını artırdığı sektörlerde de farklılaşma yaşandı. Gayrimenkul, metal ana ve metal eşya, perakende öne çıkan sektörler arasında bulunuyor.
Yılbaşından bu yana yabancı yatırımcının bankalara olan ilgisinin azalmasında sektörün kârında gözlenen gerilemenin etkisi hissediliyor. Bu sürede yabancıların paylarını yüzde 5’in üzerinde artırdığı 24 hisse içinde iki banka yer alabildi.
Bunlardan birisi Yapı Kredi Bankası diğeri de Halkbank. Halkbank’ın 17 Aralık operasyonu ve sonraki süreçte adının geçmesi o dönem hissenin fiyatının gerilemesinde etkili olmuştu. Ancak yabancılar yüklü alımlarla paylarını yüzde 6.22 oranında arttırdı.
NOT BASKISI PİYASAYI GERİYOR Gerek kredi kuruluşları gerekse yabancı yatırım bankalarının değerlendirmeleri piyasaları geriyor. Ata Portföy Genel Müdürü Mehmet Gerz, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası Fitch ve Moody’s’in politik riskin devam ettiğine ilişkin yorumlarına dikkat çekerken, Fitch’in, 3 Ekim’de görünümü durağandan negatife indirip Moody’s ile aynı noktaya geleceği yönündeki beklentisini sürdürüyor.
Olumsuz senaryo Moody’s’in 5 Aralık’ta Türkiye’nin notunu düşürüp “yatırım yapılabilir” seviyenin altına indirmesi. Böyle bir durumda yatırım için en az iki kredi kuruluşun “yatırım yapılabilir” notunu arayan fonlar satışa geçebilir. Ancak bu senaryoda satışlar endeksi geriletse de uzun sürmesini beklememek gerekiyor. Tüzükleri gereği satma zorunluluğu olmayan fonlar için bu bir alım fırsatı olarak dahi görülecektir.
Borsada yabancıların payı yüzde 64 seviyesinde. Bu orandaki payın sadece yüzde 10’unun satılmasının ne anlama geldiğini Mayıs 2013 ve sonrası düşüşte gördük. Endeks 93.398’deki zirvesini test ettiği Mayıs 2013’te yabancı payı yüzde 66.41’de bulunurken düşüşün son bulduğu geçen şubatta oran yüzde 61’e indi. Yabancı payındaki 5.5 puanlık düşüş endekse 32 bin puana mal olurken kayıp ortalaması yüzde 34’lerde gerçekleşti. Yabancıların ağırlıklı olduğu bankalarda değer kaybı yüzde 50’lere yaklaştı. Taşıdıkları yüksek pozisyon itibariyle yabancıların borsadan hızla çıkamaması, olumsuz senaryoda belli oranlarda satış olsa da uzun vadeli pozisyonlarını korumalarına neden oluyor.
DOLAR 2.19 TL’NİN ÜSTÜNDE KALIRSA HEDEF 2.23’LER OLUR 2.15-2.19 bandında hareket eden doların 2.19 TL’yi yukarı kırmasıyla alabileceği yeni yol 2.19 ile 2.15 farkı kadar olacaktır. Bu da 2.23’lü seviyelere tekabül ediyor. Dolar haftayı 2.2097 TL’den tamamladı. 2.23’ün üzerinde ise 2.25’ler var. Olası geri çekilmelerde ise dolarda destek seviyeleri 2.1715 ve 2.15 TL’de bulunuyor. Kur 2.19’un üzerinde kaldığı sürece yükseliş beklentisi korunacaktır.
BİST 100 Endeksi ise 100 günlük hareketli ortalamasının altına kaydı. Endeksin 100 günlük ortalaması 77.905 seviyesinde bulunuyor. Haftayı 77.820’den tamamlayan endekste bu seviyeler oldukça kritik. Mevcut seviyelerde kalmaya devam ederse satış baskısı eğilimi de güçlenecek. Böylesi bir durumda ilke destek 76.500’de bulunuyor. Daha da altındaysa 200 günlük ortalama takip edilecek. O da 75.824’e tekabül ediyor. Dolar/TL’de yükseliş ivmesi sürdükçe borsada yukarı yönde hareketlenme zor görünüyor. Olası yükselişlerde 78.250 ve 80.178 seviyeleri izlenebilir.
MARKALAŞMA ŞART! Şu sıralar piyasada tartışılan Gündem maddeleri arasında faiz, enflasyon ve cari açık öne çıkan konular arasında yer alıyor. Sorun birisine el atarken diğerinin tersi harekette bulunarak istenmeyen başka bir sıkıntıya yol açabilmesi. Bu durum özellikle ekonominin başındaki bürokratlar açısından karar almada ciddi sıkıntılara neden olabiliyor.
Üstelik dışarıda olup ülke içindeki dengeleri kendi menfaatleri doğrultusunda şekillendirmeye çalışan menfaat gruplarının spekülatif yönlendirmeleri, alınan kararların doğruluğu hususunda şüphelerin oluşmasına dahi neden olabilmekte. Şu aralar çok sık gündeme gelen cari açık riskinin düşürülmesiyle ilgili öneriler de bu noktada önem kazanıyor.
Konu hakkında düşüncülerini açıklayan Hazine eski Müsteşarı Mahfi Eğilmez, büyüme ile cari açığın birbirine bağımlılığını çözmeden hiçbir sorununun kökten çözmenin mümkün olmayacağını söylüyor. Bunun yolu ise yapısal reformlardan geçiyor. Eğilmez, büyüme ile cari açığı birbirinden ayırabilmek için dış dünya ile rekabet edebilecek malların üretiminin teşvik edilmesinin önemine vurgu yapıyor.
CARİ AÇIK DÜŞMEDEN… Benzer düşüncede olan Ata Portföy Genel Müdürü Mehmet Gerz de cari açık düşmeden faiz ve enflasyonun düşmeyeceğini söylüyor. Ona göre, yüksek cari açığın neden olduğu kur dalgalanmalarının azaltılması zorunluluk ve uluslararası alanda rekabet edebilecek güce sahip ürünler çıkarabilmeli. Bu konuda en güzel örnek ise herhalde Güney Kore’ye ait olsa gerek. Bu ülke Samsung, Hyundai ve Kia gibi uluslararası boyutta rekabet gücüne ulaşmış firma ve markalar çıkarabildi. Güney Kore’nin cari fazlası 90 milyar dolar, enflasyonu yüzde 2; faizleri ise yüzde 3 seviyesinde.
Hükümetin kendi otomobilimizi yapma yönündeki arzusu da esasen bu düşüncenin pratikteki yansıması. Ancak istenen yatırımın risklerini minimize edecek teşvikler olmadan global ölçekte rekabet edecek marka ve ürünleri çıkarabilmek kolay değil. Hedefe ulaşabilmek kamu ve özel sektörün eşgüdümlü hareket etmesini zorunlu kılıyor.
TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ BASKI ARTIYOR Ortadoğu coğrafyasında bir sorun çözülmeden yeni bir sorun doğuyor. Bölge adeta sorun üretme merkezi. Mevcut gelişmelerin kuşkusuz ekonomi cephesine bir yansıması bulunuyor. IŞİD sonrasında, petrol ticareti hariç Irak ile ticaret hacminde ciddi bir düşüş yaşandı. Müdahale sonrasında oluşacak yeni dengelerde ticaretin normalleşmesi kısa sürede gerçekleştirilmediği taktirde reel ekonomiyi olumsuz yönde etkileyecektir.
İstanbul Borsası cephesindeyse gerçekleşecek müdahalenin olumsuz bir yansıması beklenmemeli.
Müdahalenin kısa sürede sonuç vermesi halinde özellikle bölgeyle ilgili firmaların olumlu tepki vermesi şaşırtıcı olmayacaktır. Ancak sıcak çatışmaların Türkiye’ye taşınma riskinin artması, yabancı yatırımcıların satış gerekçesi olacağını göz ardı etmemeli. (ZEYNEP AKTAŞ – MİLLİYET)
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.