E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaGündemYabancı şirketlerde kayyum tedirginliği---

Yabancı şirketlerde kayyum tedirginliği

Yabancı şirketlerde kayyum tedirginliği
09 Şubat 2017 - 05:30 borsaningundemi.com

Yabancı yatırımcıların bugünlerde en çok sorduğu soru, “Benim şirketime de el konulur mu?” Mazars Denge yöneticileri bir travma yaşandığını belirterek, yabancı sermayenin en çok dikkat ettiği şeyin adil bir yargı olduğunu anlattı

Türkiye’deki yabancı şirketler tedirgin, yabancı yöneticilerini çekip yerine Türk yönetici yerleştirenler, soru üzerine soru soranlar var... Bu değerlendirme Mazars Denge’nin Yönetim Kurulu Başkanı Leon Aslan Coşkun’dan. Ne soruyor en çok yabancı yatırımcılar? “Bize de el konulur mu?” CEO İzel Levi Coşkun, atanan kayyumların sistemde büyük bir tıkanıklık yarattığını anlatıyor.

Coşkun, kayyum sisteminin denetlenmemesinin ekonominin tamamı için bir domino etkisi yaratma riski yarattığını iddia ediyor: “800’ü aşkın firmaya kayyum atandı bugüne kadar. Diyelim ki bu firmaların 400’ü KOBİ düzeyinde. Bu firmalar belli bir süre belirli bir şekilde yönetilmiş, onları yönetenlerin belirli bir düzenleri, belirli bir iş yapış tarzları var. Birden bire biz bu şirketlerin yöneticilerini alıp yenilerini koyuyoruz ve işlerin aynı şekilde gitmesini bekliyoruz. Hatta işlerin daha da iyiye gidip yarın öbür gün o firmaları daha yüksek bir değerle satabileceğini var sayıyoruz. Bana göre bu tamamen hayal, mümkün değil. Bugün birçok firma kayyuma devredilen şirketlerden alacaklarını alamıyor, burada bir domino etkisi de var. Birsürü insanın hayatına ve işe etkisi olduğunu, ciddi bir güven sarsıntısının da bundan kaynaklandığını düşünüyorum.”

‘Para çıkışını engellemeliyiz’

Bu noktada Mazars Denge Yönetim Kurulu Üyesi Taylan Baykut, kayyum sisteminin “Hiçbir şey yapmazsam hata da yapmam” prensibi ile ilerlediğini savunarak, yaşadıkları tecrübeler ışığında sistemin neden tıkandığını şöyle anlatıyor:

“Kayyumun hukuki çerçevesi şu; şirketi yok etmek için değil, şirketi düze çıkarmak için atanan kişi... Bugün piyasadaki en önemli sıkıntı kayyumun şirketin önceden gelen borçlarını ödemiyor olması. Çünkü kayyumlar olayı, “Biz buraya bekçi olarak atandık, buradan para çıkışını engellemeliyiz” şeklinde algılıyor. Halbuki hukuken bu şirketler doğru yönetilmiyordu, devlet bir kayyum atadı ve artık doğru yönetilecekler... Oysa bugün kayyum atanan şirketler piyasaya ödeme yapmayı durdurmuş durumda. Ödeme alamayan birçok küçük firma var ki cidden önemli bir nakit sıkıntısı içinde.” Sorunun nedenlerinden birinin yetkinlik olduğuna işaret ediyor İzel Levi Coşkun, “800 şirkete CEO’luk yapabilecek kaç kişi var devlette? Kendi şirketinize yönetici olarak atamayacağınız kişileri bu şirketlere atayabilir misiniz” diye soran Coşkun, çözümün sorunları ötelemek değil o şirketlere yeni iş ve alanlar yaratmak olduğunu vurguluyor.

Kayyumlar denetlenmeli

Leon Aslan Coşkun’a göre kayyum atanan bir şirkette normal günlük işlemler devam ederken birden bire işler kötüye gidiyorsa, bu durumun sorumluluğunu kayyumun üstlenmesi gerekiyor. Denetim ve hesap verilebilirlik burada önemli. Coşkun, “Kayyumların periyodik olarak bağımsız bir birimce denetlenmesi ve bu denetimin raporlanması gerekiyor” diyor. Taylan Bakut, “Bütün bir ekonomiyi bir yapıya entegre edip ondan umut beklemekle, sadece o yapı nedeniyle bütün bir sistemi yok etmek eş değerde tehlikeli korelasyonlar, ülkeye verdiği zarar eşit” yorumu yapıyor.

Bu travma, krizden beter

Baykut bu noktada yabancı yatırımcıların tedirginliğine işaret ederek kendilerine en sık sorulan sorunun “Bizim şirketimize de el konulur mu” olduğunu söylüyor. Bunun bir travma olduğunu anlatan Baykut şöyle devam ediyor: “Yabancı yatırımcı bu korkuya bir kapıldı mı bunu üzerinden atması kolay olmuyor. Ekonomik krize girersiniz, 6 ay sonra işler düzelir, herkes her şeyi unutur. ama bu tip travmalar kolay unutulacak şeyler değil. Uzun vadeli etkisi olacak.” Leon Aslan Coşkun da aynı fikirde: “Yabancı şirketleri kriz korkutmaz. En önem verdikleri şey yargı güvencesidir. Bir ülkede yargı güvencesi yoksa mümkün değil o yabancı sermaye orada durmaz. İçerde olan da nasıl giderim diye bakar. Kriz yabancı için fırsat bile olabilir ancak yargı güvencesinde bir erezyon onları çok ürkütüyor. Bizim çalıştığımız pek çok şirketteki yabancı çalışanlar ülkelerine geri döndü, yerlerine Türk personel geldi.”

Coşkun son aylarda yabancı yatırımcı ilgisinde net bir düşüş gözlemlediklerini belirtirken umutsuz değil: “Güven sağlanırsa Türkiye’nin büyük bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Bunu yabancı sermayeli şirketlerin yöneticileri ile görüştüğümüzde net olarak hissediyoruz. 2000-2005 dönemi gibi bir yabancı yatırım artışının yeniden yaşanabilmesi mümkün. Ancak bunun yolu, teşvik dağıtmak değil bir takım siyasi kararları süratle almaktır. Çünkü sorun siyasidir ve yaşanan bir güven problemidir.”

MORALLER BOZULDU, KİMSE SABAH İŞE GELMEK İSTEMİYOR

Mazars Denge, bu yıl 40’ıncı yılını kutluyor. 1977 yılında kurulan Denge, bugün İstanbul, Ankara, Bursa, Denizli, Gaziantep ve İzmir’de olmak üzere toplam 6 ofiste, 360’tan fazla kişiyi aşkın kadrosuyla hizmet veriyor. Denge Yeminli Mali Müşavirlik, yurtdışı bir ortaklığın kaçınılmaz olduğunu fark ederek 1998 yılında merkezi Paris’te bulunan denetim ve müşavirlik kuruluşlarından Mazars grubunun üyesi oldu. Mazars Denge bugün değişik sektörlerde yarıdan fazlası uluslararası ortaklı 800’den fazla firmaya, 16’sı Yeminli Mali Müşavir olan 33 ortağıyla hizmet veriyor. Şirket son dönemde sürdürülebilirlik konusunda önemli adımlar atıyor ve BM Küresel İlkeler sözleşmesine imza atan Türkiye’deki en küçük firma olma özelliği taşıyor.

Sürdürülebilirlik Raporu hazırlıklarının sürdüğünü, Nisan’da raporu yayınlamayı planladıklarını anlatan İzel Levi Coşkun şirkette yaptıkları çalışmaları şöyle anlatıyor: “Son dönemde birbiri ardına yaşanan olaylar insanların moralini çok bozdu, hissediyorum bunu, pek çok kişi sabah işe gelmek istemiyor. Yataktan kalkılamıyor. Ekonominin yarısının psikoloji olduğunu düşünüyorum. Psikolojide de bir bozulma var. Ben şöyle bir formül buldum. Biz değerlerimize odaklanalım dedik. Anket yaptık; güvenilir, etik, kaliteli, butik hizmet verdiğimiz ortaya çıktı. Bütün çalışanları bu değerlere sahip çıkmaya ve işin sorumluluğunun bilincinde olmaya yönlendirdik. Değerlerimizin etrafında toplandık. Pazarlama Direktörümüz Barlas Hünalp sanki 40 yıl önce Leon Bey değerlerimizle ilgili bir mektup yazmış gibi hazırlanan mektubu çalışanlarımıza yolladı. Onlardan da 40 yıl sonrası için mektup yazmalarını istedik. Bu mektupları özel mühürletip bir kasada toplayacağız, bunun anahtarı da pazarlama direktörümüzün boynunda. Bu tip çalışmalarla çalışanların morallerini yüksek tutmaya çalışıyoruz.”

“NE EVET NE DE HAYIR”

Leon Aslan Coşkun: “Bence en iyi çözüm referandumun olmaması. Evet de çıksa hayır da çıksa ben iyi olacağını düşünmüyorum. Yabancı şirketler için önemli olan kuvvetler ayrılığı. Bunu bir güvence olarak görüyorlar.”

Zamlarda adil olmazsak kaos olur

İzel Levi Coşkun ülke yönetiminin de şirketler gibi kurumsal yönetim ilkelerine göre idare edilmesi gerektiğini vurguluyor ve bir örnek veriyor: “Bir şirketin adil bir yönetim ile yönetilmesi ve hesap verebilir olması gerek. Şimdi zam dönemi. Eğer adil bir zam yapamazsak şirketin içinde kaos olur. Burada gelen sorulara şeffaf biçimde yanıt veremezsek yine kaos olur. Adil bir yönetim, şeffaf ve hesap verebilir bir idare olmadan verilecek teşvikler etkili olamaz. Altyapı çalışmalarına önem vermek şart.” (Dünya / Özlem Ermiş Beyhan)

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)