Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suudi Arabistan ziyareti sırasında Riyad'da ikametine ayrılan konutta, ziyareti izleyen Türk gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu. Davutoğlu'nu izleyen gazetecilerden Tolga Şardan'ın Milliyet'te yer alan haberi şöyle:
Başbakan Ahmet Davutoğlu, devam eden terör operasyonlarında sonuca doğru gelindiğini, olayları organize eden “çekirdek kadroya” yaklaşıldığını söyledi. Çok sayıda “yabancı uyruklu keskin nişancı” belirlendiğine dikkati çeken Davutoğlu, “1980’li yıllardan itibaren Cizre’de ilk kez mahallelere giriliyor. Bu çapta bir operasyon yapılıyor. Burada kararlı durmak gerekiyordu” dedi. Yeni bir güvenlik yapılanmasına gidildiğini açıklayan Davutoğlu, ilk detayları Mardin’de açıklayacağını söyledi.
Suudi arabistan’ı ziyaret eden Başbakan Davutoğlu, başkent Riyad’da ikametine ayrılan devlet misafirhanesinde, beraberindeki gazetecilerin sorularını yanıtladı. Davutoğlu, Gündemdeki konularla ilgili şu değerlendirmeleri yaptı:
ÇEKİRDEK KADROYA YAKLAŞILIYOR: 23 Temmuz’da Operasyonların başlaması doğru bir karardı. Şimdi yakalanan malzemelere baktığımızda Sur’da 11 ton mühimmat, Cizre ve Silopi’de yakalananların niçin buraya sokulduğu aşikar. Amaçları Türkiye’yi de bir ateş çemberinin içine sürüklemek. 23 Temmuz’da aldığımız kararda hedef 4 halkadan oluşan terör zincirini kırmaktı. Önce Kuzey Irak’taki teröristlere ağır bir darbe vuruldu. Aynı zamanda DEAŞ’a yönelik operasyon yapıldı. Ardından kırsalda etkili bir mücadele başlattık. Sonra şehrin etrafında mezarlık görüntüsü ile halkın üzerinde baskı kurulan yerler tümden yıkıldı. Sona doğru yaklaştıkça terör olaylarını organize eden çekirdek kadroya yaklaşıyorsunuz. Burada bir çok yabancı keskin nişancı da tespit edildi. 80’li yıllardan itibaren Cizre’de ilk kez mahallelere giriliyor. Bu çapta bir operasyon yapılıyor. Burada kararlı durmak gerekiyordu. Bütün şehirler temizleninceye kadar bu silahların tümü yakalanıncaya kadar bu mücadele sürecek.
YENİ GÜVENLİK PLANLAMASI: (Mahallekollar mı kurulacak?) Yeni bir güvenlik planlamasına gidiyoruz. Detaylarını Mardin’de açıklayacağım. Var olan güvenlik yapılanmasıyla bu şeylerin aşılamadığı ortada. Ama yeni planlama güvenlik önlemlerinin artırılacağı anlamına gelmiyor. Sadece şartlara uygun tedbirler geliştiriyoruz. Burada klasik güvenlik yöntemleri ile başarılı olmanız çok zor. Ayrıca kapsamlı bir sosyal destek başlayacak. 15 bin öğrenciyi Batman’da eğitime aldık.
ARTIK HER CUMA BÖLGEDEYİM: Geçmişten farklı olarak biz operasyona girerken operasyon sonrasını da planladık. Yarın (bugün) Bakanlar Kurulu’nda eylem planına nihai şeklini vereceğiz. Ardından bölgeden gelen işadamları ile bir toplantı yapacağım. Salı günü baroların da içinde olduğu STK’lar ile toplantı yapacağım. Çarşamba günü bölgenin bütün mülki yöneticileri ile bu rehabilitasyon planını ve bölgedeki son güvenlik durumunu ele alacağım. Perşembe günü Londra’dayım mültecilerle ilgili. Cuma günü de Mardin’e gidip kamuoyuna ilk açıklamalarımızı yapacağız. Bundan sonra niyetim, her cuma namazını doğu ve Güneydoğuda bir başka ilde kılmak. Cumartesi de kalacağım.
AMBULANS TARTIŞMASI: Son zamanlarda tartışılan ambülans meselesini Genelkurmay Başkanı ve sağlık Bakanımız’la konuştuk. Her türlü kolaylık gösterildi. Ambülanslar bizim güvenlik alanımızdan çıkıp teröristlerin yoğunlaştığı yere gittiğinde, ki bu yaralıların kimlikleri de meçhul. Bunları tespit etmek için oraya gitmek gerekiyor. Öyle bir algı oluşturuldu ki sanki gidilebildiği halde gidilmiyor. Önce Sağlık Bakanlığı, arkasından belediye ambülansları gönderildi. Ama bir yeri geçtikten sonra keskin nişancıların saldırısı başlıyor. Cizre’deki doktorların hepsi kahramandır. Cizre Devlet Hastanesi 20 roket atılmıştır. O şartlarda doktorlar hizmet ediyorlar.
MASAYI ÇOK DENEDİK: (Yeni operasyonlardan bahsediliyor) Gerekirse operasyon yapacağız. Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırı yok şu anda. Her an yeni bir risk oluşabilir. Eskiden terörle mücadele edilir diğer boyutlar unutulurdu. Şimdi ikisini birlikte yapacak bir strateji gerçekleştiriyoruz. Silahlar sustuğunda, zaten Türkiye özgür bir ülke. Herkes fikrini söyleyebilir. Ama silahlar bütünüyle bu ülkeden gidene kadar terörle mücadeleye ara vermek yok. Yani masaya dönülsün, konuşulsun vesaire. Bunları çok denedik daha önce. Bütün bu silahlı gruplar Türkiye’yi terk edene ve bütün bu mühimmat yok edilene kadar mücadele sürecek. Türkiye’de silahlı bir yapı var oldukça terörle mücadeleye ara vermeyeceğiz..
SUR, TOLEDO GİBİ OLACAK: Sur’u öyle inşa edeceğiz ki aynen Toledo gibi mimari dokusuyla herkesin görmek istediği bir haline gelecek. Bu şehirler 90’lı yıllarda çarpık ve kontrolsüz bir şekilde gelişen şehirler. Bu olaylar yaşanmamış olsaydı bile kentsel dönüşümün yapılması gereken yerlerdi. Sur, Silopi, Nusaybin ve benzer yerlere insanca yaşanabilecek konutlar yapılabilecek. Özellikle Sur’da bir taş üzerine taş konsa haberim olacak dedim. Tescilli Diyarbakır evleri, camiler, kiliseler, hanlar Diyarbakır’ın mimari dokusuna hiç bir zarar vermeden restore edilecek.
‘Genelkurmay Başkanı’nın geziye katılması normal’ (Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Riyad heyetinde yer alması) Bu doğal kabul edilmesi gereken bir husus. Böyle şeylere Genelkurmay Başkanımız katılmıyor. Cumhurbaşkanımızın son ziyaretinde, Suudi Arabistan ile yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyi mekanizması kurulmasına karar verildi. Yoğun bir savunma sanayi işbirliği var.. O nedenle Genelkurmay Başkanımızın olmasını istedim. Daha önce bu kararı aldık. Kasım ayı gibiydi. Bundan sonra da Genelkurmay Başkanımız bu tür toplantılara katılacak. Bunu olağanüstü bir gelişme olarak görmemek lazım.
DEVLETTE UYUMLU ÇALIŞMA: Devletin üst kademesinde uyumlu bir çalışma ortamı yaşanıyor, bu aşağıya da yansıyor. İlk defa asker ve polis bu şekilde ortak bir operasyon yaptı ve kimse kimseden bir şey saklamadı. Şu anda mükemmel bir uyum söz konusu. Devletin güvenlik birimleri arasındaki iş birliği çok başarı olarak yürüyor. İstihbarat işbirliği mükemmel. Operasyon işbirliği mükemmel. Bu nasıl oluyor. Süreçleri birlikte yürütmekle oluyor. Genelkurmay Başkanımız benim yaptığımız görüşmelere muttali olup fiilen aldığımız kararları gördüğünde bunun alana yansıması çok daha farklı oluyor.
Öyle değerlendirseydik farklı şeyler yapardık Başbakan Davutoğlu’na uçak krizinin ardından bir başka Rus savaş uçağının Suriye sınırında Türk hava sahasını ihlal etmesiyle ilgili değerlendirmeleri de soruldu. Davutoğlu şunları söyledi: İhlalin olduğu yer bu sefer farklı. Bunu başka türlü değerlendirmeyi gerekli kılıyor. Burada önemli olan NATO’nun öne çıkması ki çıktı. Eşzamanlı açıklama koydu. İlk haber geldiğinde, ‘Bu NATO sahası ihlalidir öyle muamele görecek. Bunu NATO Genel Sekreteri’ne izah edin’ diye talimat verdik. Sayın Cumhurbaşkanımızla gece yarısı yaptığımız değerlendirme de bu yöndeydi. Bu konuda NATO’nun tavrı tatminkar. İhlalin olduğu yer, Mare-Cerablus hattına yakın. Burada koalisyon güçleri DEAŞ’a karşı Özgür Suriye Ordusu’na destek için operasyon yapıyor. Rusya’nın bulunmasına gerek yok. Aksine bulunması risk oluşturuyor. Orada bulunarak Suriye’nin bütün hava sahasında ben etkiliyim demeye çalışıyor. Bunu koalisyon çerçevesinde de değerlendireceğiz. (Bir kasıt mı var sorusuna) Öyle değerlendirseydik daha farklı şeyler yapardık. Uçak ihlali olduğu andan itibaren, çok yoğun bir diplomasi işlettik. Dışişleri Bakanları Lavrov’la Mevlüt Bey, yoğun temas içine girdi. İngiltere, ABD, Almanya, Fransa ile görüşüldü. Cumhurbaşkanımızın Putin ile görüşme talebine yanıt vermediler. İlişkilerin belirli bir raya oturması için elimizden geleni yapıyoruz. Ama bu alacağımız tedbiri almayacağımız anlamına da gelmiyor.
RİYAD ZİYARETİ: Bu ziyaretin en önemli gündem maddelerinden biri de Suriye. Cenevre ile bunun bir düşmesi iyi bir tevafuk oldu. Türkiye’nin o kadar geniş bir dış politika perspektifi var ki her yerde olması gerekiyor. İçeri kapanırsanız, içe kapanıklık sizi yorar ve tahrip eder. Cumhurbaşkanımız Latin Amerika’dan sonra Afrika’ya da gidecek. Buna mukabil ben Londra’nın ardından Hollanda’ya ve ardından Brüksel’e gideceğim. 15 Şubat’ta Ukrayna var.
PYD’YE 3 ŞART: (Cenevre’den ne bekliyoruz?) PYD konusunda Türkiye’nin tutumu ilkeseldi. Biz onlara 2013’te çözüm süreci ile birlikte bir şans verdik. Tercih yapacaklardı, ya Türkiye ile birlikte yürüyeceklerdi ya da öbür tarafla birlikte yürüyüp Türkiye’ye tavır alacaklardı. Gezi eylemleri, arkasından da 17-25 Aralık’tan sonra Ak Parti’nin iktidarı geçici diye düşündüler, karşı tarafta paralel yapı da dahil kim varsa, dışarıda da Suriye, Rusya ve İran vardı, onlarla ittifak yapmaya karar verdiler. Salih Müslim’le 2013’te müsteşarımız görüştü. Masaya 3 şart koyduk: 1-Türkiye’yi rahatsız eden bir iş yapmayacaksınız. 2-Suriye rejimi ile işbirliği yapmayacaksınız. 3-Suriye muhalefeti içinde yer alacaksınız. Eğer bunları yapmış olsalardı bunların masada olmaları için en büyük ağırlığı biz koyardık. Cenevre’de masaya gelebilirler mi? Evet gelebilirler, rejimin içinde.
İRAN’A BAKIŞ: Biz, Tahran anlaşmasına gidilen süreçte İranlılarla konuşurken İranlılar BM’de hep Rusya’nın vetosuna güveniyorlardı. Biz de onlara ‘Rusya’nın vetosuna güvenmeyin. Çünkü sizin burada Rusya ile bir çıkar çatışmanız var. Siz enerji piyasasına girerseniz Rusya’nın pazarlık gücü düşecek. Çünkü siz çok büyük bir doğalgaz ve petrole sahipsiniz’ dedik.
Öyle de oldu. Türkiye ve Brezilya olarak yalnız kaldık. Rusya yaptırımlara hayır demedi. Şu anda Rusya ile İran’ın çıkarları tümüyle örtüşüyor demek doğru değil. Suriye üzerinde ortak bir ittifakları var.
‘Bizim merhametimize herkes şahittir’ (Mahsun Kırmızıgül’ün ‘zalimlik’ eleştirileri) Beni de hedef alan bazı ithamlarda bulunmuş. Bizim merhametimize dünya alem şahittir. Zulmümüze kimse şahit değil ama merhametimize herkes şahit. Bunun için ayrı bir şahide ihtiyacımız yok. Ama zulmümüzü hiç bir kimse hiç bir yerde görmedi bizim. Kimseye zulmetmedik. Kimseye zalimlik yapmadık. Ama zalimlere ne kadar dik durduğumuzu herkes bilir. Filistin’de nasıl dik durduğumuzu. Suriye’de ve diğer yerlerde. bugün, Doğu ve Güneydoğu’da zulmeden PKK’dır. PKK’nın zulmünü görmeden devlete ve şahsen bana dönük zalim diyen bizim hayat geçmişimize de Kandil’dekilerin hayat geçmişine de bir baksın. Sonra kime zalim kime merhametli diyeceklerini görsünler. Bizim elimizde hiç bir zaman kan olmadı. Hep dökülen gözyaşlarını silen el olduk.
KABE ZİYARETİ: (Neler hissettiniz?) ‘En doğru zamanlarda en doğru kararları alabilme basireti ver yarabbi’ diye dua ediyorum. Bazen doğru kararlar yanlış zamanlarda yanlış sonuçlar doğurabiliyor. Mescid-i Nebevi’den otele gelirken bir çocuk ‘ben Diyarbakırlıyım’ diye geldi sarıldı. ‘Bize dua edin’ dedi. Şimdi, o çocuğun önünde iki yol var. Ya buradaki vahdet duygusuyla hiç bir etnik ve mezhebi fark gözetmeden birlikteliği yaşayacak. Ya da belli bir bağnazlıkla genç yaşlarda enerjisini yanlış yere sarf ettirecek bir ortamda devam edecek.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.