E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaPiyasaÜnver: Kısa vadede büyük para peşinde koşmayın---

Ünver: Kısa vadede büyük para peşinde koşmayın

Ünver: Kısa vadede büyük para peşinde koşmayın
15 Ekim 2014 - 12:11 borsaningundemi.com

SPYD Başkanı Arif Ünver, sermaye piyasalarında yatırım yapacak turizmcileri uyardı. Arif Ünver, TUROB Hotel dergisine konuştu

Sermaye Piyasası Yatırımcıları Der­neği (SPYD), sermaye piyasala­rında son derece aktif bir kurum. Başındaki isim ise yine piyasanın yakından tanıdığı bir isim olan Arif Ünver. Sermaye piyasalarının tabanının genişle­mesi ve halka biraz daha indirebilmek adı­na birçok çalışma yaptıklarını ifade eden Ünver, aynı zamanda yatırımcıları bilinç­lendirmek için Önemli girişimleri olduğu­nun altını çiziyor. Türkiye'nin hedeflerine ulaşabilmesi mutlaka ve mutlaka serma­ye piyasalarına ihtiyacı olduğunu vurgula­yan Ünver’e göre Türkiye'deki genç İşsizlik sorunun ilacı da sermaye piyasaları... Ünver’in sermaye piyasalarında yatırım yapacak olanlara da önemli uyarılan var. Öncelikle risk getiri tercihleri belirlenmeli ve uygun finansal ürünler tanınmalı. Kim­se kısa vadede büyük kazançlar peşinde koşmamalı. Çünkü bu arzu ciddi zararlar yaratma potansiyeline sahip. Ayrıca ha­yatınızda hiç görmediğiniz bilmediğiniz insanların sosyal paylaşım ortamlarındaki önerilerinden uzak durun...

-Türkiye için sermaye piyasalarının genişlemesi neden önemli?

-Türkiye'de bankacılık üzerine inşa edilen ekonomik sistem gelir dağılımında adalet­sizlik yaratıyor ve bu durum ülkeler açısın­dan en tehlikeli zehir. Gelir adaletsizliğinin panzehiri ise sermaye piyasalarının sağ­lıklı bir şekilde gelişimi. Ülkemiz  özelinde var olan genç işsizlik sorunun İlacı da ser­maye piyasaları. Kurumlar finans ihtiyacı­nı bankalardan borçla değil de,  özkaynak modeli ile sermaye piyasalarından sağlar ise istihdam, gelir dağılımdaki adaletsizlik başta olmak üzere birçok ekonomik sorun hal yoluna girecek. Açıkçası sermaye piya­sası çörek otu gibidir; birçok ekonomik derde devadır, Anadolu topraklarında var olan eski bir paylaşımcı açılıma "imece sistemine" çok benzer. Ülkemiz banka­cılık sisteminde park etmiş 1 trilyon TL civarı mevduat var, vadeli vadesiz, TL, ya­bancı para cinsinden, kamu. Özel, bireysel ve kurumsal olarak. Bu kaynağın üçte biri sermaye piyasalarına kaydın la bilirse Tür­kiye şahlanır, birkaç level birden atlar ve elbette bireylerin güçlenmesi ülkemizin her açıdan menfaatine olur Derin bir ko­nudur, hep söylenir ya; yapısal çözüm ya­pısal çözüm diye. işte size yapısal çözüm. Elbette bu işler çok kolay değil, zaman İster, meşakkatlidir, elinizi taşın altına koy­manız lazım. Bence bu doğrultuda elini taşın altına koyanı ülkemiz altın harflerle tarihine yazacaktır. ABD'de hane halkının yaklaşık yüzde 52'sinde hisse senedi var ve etkisi net: ABD ekonomisinde ortaya çıkan pastadan hane halkı Önemli oranda pay alıyor. Bizde İse hane halkının yüzde l'inde bile hisse senedi yok. Ama bu ka­dar önemli bir mevzunun devreye alına­bilmesi için öncelikle sevk ve idarenin en üstünün bu mevzuları iyi kavraması lazım. Yani önce hane halkına değil en üst yapıya finansal okuryazarlık şart…

-Peki, bu finansal okuryazarlık nasıl geliştirilebilir?
 
-Finansal okuryazarlık mevzusu gerçekten çok önemli fakat herkesin dilinde olması­na rağmen ilgili kavramın anlamını ortaya koyabilen olmadı. Dolayısıyla herkes kendi çıkartan doğrultusunda İlgili kavramı ta­nımlıyor ve ilerliyor.
Ülkemizde ortalama eğitim seviyesi 2010 OECD verilerine göre ortalama 6,5 yıl, bu gerçekten bağımsız bir finansal okurya­zarlık açılımı olamaz, olsa da amaca hiz­met etmez. Dolayısıyla ülkemizde finansal okuryazarlık kavramı yerine bilinçli tüketici gibi "bilinçli yatırımcı" kavramı öne çıkmalı. En nihayetinde finansal ürünleri tüketme potansiyeli olan insanlardan bahsediyor­sak, insanların bu finansal ürünleri tanıma­ları önem arz ediyor. İnsanların risk getiri tercihlerine göre doğru finansal ürünleri bilinçli olarak tüketmeleri, insanları bilinçli yatırımcı yapar. Finansal okuryazarlık başka bir şey; kişinin finansa dair konulan öğre­nerek ilgili alanda bilgi sahibi olmaları aka­demik bir konu. Ama ülkemizde ortalama eğitim seviyesi orta 2'den terk. Bu profil­de liseyi bitirmeden finansı yazıp okumak çok fazla gerçekçi değil. Fakat bu finansal okuryazarlığın ders olarak koyulması da gündemde..
 Öyle de, çok gerçekçi değil, ilkokulda olsa olsa tasarruf bilinci dersleri olabilir. İlko­kul öğrencisi ABC'yi yeni öğrenmiş, finan­sal okuryazar nasıl olur? Neticede sonuç odaklı işler yapacaksak kavramları ortaya koyarken altını doldurmak lazım. Aksi takdirde her zamanki gibi ses çıkartırız, iş değil. İlkokul çağına ‘’tasarruf bilinci’’ halka ise ‘’bilinçli yatırımcı’’ eğitimleri verilirse netice alırız. İlgili eğitimleri objektif verecek, kar amacı gütmeyen kuruluşların gerçekleştirilmesi hususu da çok önemli. Aksi takdirde bankaların ve yatırım kuruluşlarının pazarlama faaliyetlerinin adı finansal okuryazarlık eğitimleri olur ve amaçtan uzaklaşır.

-Peki, Türkiye'de sermaye piyasaları bilinci nasıl geliştirilebilir? 

 -Önce ülkemizi sevk ve idare edenlerin ko­nunun önemini kavraması şart. Ama  ni­celiksel olarak değil olayın ruhunu nitelikli bir şekilde kavramaları şart, aksi takdirde sermaye piyasalarının ülkemiz ekonomi­si içerisinde olması gereken yere gelmesi çok zor. Siyasi mecra konuya eğilmeden^ anlamadan sermaye piyasası bilinci halka sirayet edemez, sıkıştığı dar alanda patinaj yapmaya devam eder. Biz de para politikaları orjinli bir Türkiye olmaya devam ederiz. Eğitim şart ama,, yukarıdan aşağıya… Birkaç tane siyasinin konuya  hakim olması ile olacak iş değil bu. Siyasi partilerin programlarına sermaye piyasası kavramı girmeli, ekonomik reçetelerinde satır aralarında değil, ayrı başlıklar ile yer almalı.

-Yatınm yapmak isteyenlere temel önerileriniz neler?

-Sermaye piyasalarında yatırım yapmak İsteyenler, risk getiri tercihlerini belirleme­den ve bu neticeye uygun finansal ürünleri tanımadan bu işlere girmesinler. Aksi halde zarar görme olasılıktan yüksek olur ve bu olası zarar ile piyasaya dair etraflarında da negatif algıya sebep olabilirler. Hem ken­dilerine hem de topyekun piyasaya zarar verebilirler. Sermaye piyasalarında yatırım­cı olmak İle spekülatör olmak hep biriyle karıştırılır, Özellikle de ülkemizde. Siz sade­ce fiyat farklılıklarından kazanç sağlamak amacında iseniz siz zaten yatırımcı değil­siniz, paranızın büyüklüğüne göre spekü­latör veya spekülatörcüksünüz. Sermaye piyasalarında gerçek yatırımcı dönemsel getiriye odaklıdır, fiyat farklılığı kazançtan ikinci sırada gelir, örneğin siz hisse sene­di aldığınızda '3'ten alayım 5’e satayım'a odaklanırsanız, hisse senedi alarak ortak olan ve kâr payı alabilme hesaplan İle ger­çek yatırımcı olan profil kimliğinden uzaklaşırsanız. Hisse senedi almak, bir firmaya ortak olmaktır, dolayısıyla ortak olmak için konuya hakim olmak lazım, mali tablo bilmek lazım ve daha başkaca bilgi donanımların ihtiyaç vardır. Türev piyasalarda işlem yapmanın asli amacı da riskten kaçınma olmalıdır. Yoksa kaldıracın cazibesi spekülatörlüğe soyunursunuz. Kur, emtia riski taşıyan firmalar, bu risklerini optimum kaldıraçla hedge (riskten kaçınma) amacı taşıyarak türev piyasalarda bulunursa, piyasa uzak­ ürünleri de amaca hizmet etmiş olur. Aksi takdirde bireylerin şansını denediği alan olmaktan öte bir şey olmaz- Tasarruf sahip­lerine finansal ürünlerin tek tek ortaya çı­kış amaçlan iyi anlatılmalı ki mekanizmalar amaca hizmet etsin. Bilinç çok önemli, her alanda olduğu gibi yatırım bilinçli olacak, yoksa sadece yatırımcı değil sistemde zarar görüyor, gelişemiyor.

-Toplumda borsa genelde kumar gibi algı­lanıyor. Sizce bu algı nasıl değişir?

 -Borsa = kumar algısı maalesef toplumun geniş kesimlerinde mevcut.  Bu algının oluşmasındaki en önemli sebep tasarruf sahiplerinin bilinç düzeylerinin son derece düşük olmasından kaynaklanıyor. Tasar­ruf sahipleri genellikle kısa vadede büyük kazançlar peşinde. Gerçek yatınmcı kav­ramları ve bunun gereklilikleri için yeterli analitik bilgiyle hareket etmediğinden za­rarlarla karşılaşıp para kaybediyorlar. Tabii hal böyle olunca kumar deyip işin İçinden çıkmak işin kolayı olabiliyor. Tasarruf sahibi hisse senedini alırken ortaklık bilinci olma­dığından aslında ucuz mu pahalı mı gibi İşlere bakmıyor. Aslında bakacak bilgisi de yok, maalesef rastgele alıyor satıyor. Aslında kendileri kumar oynuyor ama sonra sisteme kızıyorlar. İstisnalar yok mu? Var elbette; siz bilinçlisiniz hesap kitap yapıyor bir hisse alıyorsunuz ve ardından hoop ilgili firma faaliyetlerine devam ettiği halde bor­sa dışında kalıyor. İşte bu noktadan bakıp da kumar diyenlere söyleyecek sözüm yok. Geçmiş dönemde cereyan eden bu hadise­ler piyasamızın gelişimine çok darbe vur­du ve önünde engel teşkil etmeye devam ediyor. Gri alanlardan birisidir, çözümü yok değil aslında. Bu noktada ilgili makamlara önemli önerilerimiz oldu ama henüz bir yol alamadık. Kumar algısının değişmesi için yatırımcı aldığı ürünü tanıyacak ve muha­keme yeteneği gelişmiş olacak, kara düzen alım satım yapmayacak. Ek olarak geçmişte gerçekten mağduriyetler yaşatan konula­rın telafisi de şart. Yoksa bir güven sorunu hep devam edecektir.
 
-Hisse senedi alacak olanların neleri bilmesi gerekiyor?

-Hisse senedi alıyorsanız, ortak olduğunuzu unutmadan yapmanız gerekenler var; mali analiz bileceksiniz…. Ucuz mu pahalı mı? Firmayı yönetim kuruluna kadar inceleye­ceksiniz, en nihayetinde "at sahibine göre kişner" atasözümüzü unutmayalım. Firma kârlı mı? Geçmişine bakarak geleceğe dair öngörüler ortaya koymalısınız ve eğer kârlı bir firma ise sizinle paylaşıyor mu? Veya yatırım  mı yapıyor? Yoksa kâr edip hem kar payı vermiyor hem de yatırım yapmıyor mu? Bunlar önemli kriterler. Bütün bunları aşacak bilgi donanımınız yoksa profesyonel danışmanlarınızı çok iyi seçerek yolunuza devam edeceksiniz. Profesyonel danış­manlık hizmeti atmadan ilgili danışman­ların geçmişini iyi analiz edin, test edin, başarılı danışmanlar bulmaya çalışın. En nihayetinde para kolay kazanılmıyor, bir televizyon alırken gösterdiğiniz özeni tasar­ruflarınız için de gösterin.

-Peki, ideal bir portföy dağılımı nasıl olmalı?

-İdeal portföy oluştururken kendi profilinizi tespit etmeniz çok önemli. Gönlünüzden geçenle realiteleriniz birbirinden farklı olabilir. Son derece gerçekçi olarak karar­larınızı verin. Örneğin aylık sabit bir ücretle çalışıyorsanız, risk iştahınız düşük tutun ve orta uzun vadeli getiriler sağlayacak yatırım ürünlerini tercih edin. Gelirinizin bir kısmı ile 5-10 yıllık süreçleri göze ala­bileceğiniz dönemsel getirişi olan, örneğin temettü getirişi sağlayan hisse senetlerini tercih edin. Gelirinizi sağladığınız asli işi­nizi ve özel hayatınızı sekteye uğratacak spekülatif ürünlerden uzak durun. Potan­siyel kazanç ne kadar yüksek ise risk de bir o kadar yüksek olacaktır. Türev ürünler hedge amacı ile doğmuş ürünlerdir, ilgili piyasalarda işlem yaparken risk düzeyinin çok yüksek olduğunu unutmayın. Tasarruflarınızın küçük olması sizi riskli ürünle­re yöneltmesin, aceleci olmayın ve küçük birikimlerinize uzun zaman tanıyın. Kısa vadede büyük kazanç arzusu ciddi zararlar yaratma potansiyeline sahiptir. Hayatınız­da hiç görmediğiniz bilmediğiniz insanların sosyal paylaşım ortamlarındaki önerilerin­den uzak durun. Kendi yaşınız gelir düze­yiniz vb gibi realiteleriniz ile örtüşen yatı­rım araçlarına yönelin, dolayısıyla finansal ürünleri tüketecek bilince sahip olun. Ol­maz ise profesyonel yardım alın.

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Agamemnon 15 Ekim 2014 13:40

    Türk halkınının %52'sinin hisse senedi ve tahvili olması demek mevcut siyasi partilerin iktidar,muhalefet hepsinin sonu demektir.Her halde kimse kendi sonunu getirmek istemez.