E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.
Astana sürecinin temel hedeflerinden biri, Suriye’de radikal ve ılımlı silahlı grupları net çizgilerle birbirinden ayırmak, radikalleri ortak bir çabayla ortadan kaldırmak ve ardından rejimle ılımlı muhalifler arasında önce ateşkes sağlamak ve tedricen siyasi çözüme ulaşılması. Bu planın hayata geçmesindeki en büyük sorun alanlarında biri olarak İdlib öne çıkıyor. Zira İdlib, muhaliflerin bir bütün olarak kontrol ettiği en geniş coğrafya ve buradaki silahlı muhaliflerin en güçlüsü ise bariz bir farkla Nusra Cephesi. Buna karşılık, İdlib’deki gruplardan bazıları Astana sürecinin bir parçası ve Rusya’nın şehri toptan bir cezalandırmaya tabi tutması mümkün değil. Bu nedenle, öncelikle İdlib’de radikal gruplarla ılımlılar arasında bir ayrımın sağlanması gerekiyor.
Türkiye açısından ise İdlib sorununun farklı aktörler tarafından araçsallaştırılmadan çözülmesi büyük önem taşıyor. Zira Türkiye İdlib’de inisiyatif kullanmaz ise İdlib’in ilerde toptan bir imhaya, bölge dışı güçlerin müdahalesine maruz kalması muhtemel. Hatta zayıf bir ihtimal bile olsa, İdlib’de YPG’nin alan kazanmasına zemin hazırlayacak gelişmeler tetiklenebilir. Böyle bir durumun Türkiye açısından doğuracağı riskler ortada. Her şeyden önce, şehirde kimi rakamlara göre üç milyona yakın Suriyeli sivil yaşıyor. Olası bir çatışma durumunda, bu nüfusun ilk adresi Türkiye olacak. Bu da üç milyon Suriyelinin yükünü neredeyse tek başına üstlenmek dururunda kalan Türkiye için yeni sorunlar anlamına geliyor. İkincisi, İdlib’de yoğun bir radikal savaşçı varlığı söz konusu ve şimdilik Türkiye açısından güvenlik riski oluşturmayan bu unsurlar, olası bir çatışmada Türkiye’ye doğru süpürülmek istenecek. Bu da Türkiye için zaten var olan güvenlik tehditlerine yeni bir başlığın eklenmesine yol açacak. Ayrıca Türkiye inisiyatif almazsa, İdlib’de etkinlik ve hatta kontrol, bölge dışı güçlere veya Türkiye’ye karşı tehdit oluşturabilecek aktörlere geçebilir. Bu nedenlerle Türkiye’nin İdlib’de ön alıcı bir hamle yapması zorunluluk haline gelmiş durumda.
Türkiye İdlib’i kendi desteklediği ılımlı muhaliflerin kontrol etmesini istese de şimdilik bunu başarabilecek araçlardan yoksun. Her şeyden önce Nusra Cephesi diğer muhalif gruplara göre aşırı güçlü konumda ve merkezi bir yönetime sahip. Buna karşılık (sayıca belki Nusra Cephesi’nden daha fazla savaşçıya sahip olan) muhalifler arasında bir birlik söz konusu değil. Böyle bir ortamda, İdlib’de Nusra Cephesi’nin elimine edilmeye çalışılması büyük bir insani ve askeri maliyeti beraberinde getirecektir. İşte tam da bu nedenle, üzerindeki baskı artsa da, Türkiye temkinli harekete ederek öncelikle uygun koşulların oluşmasına çalışıyor.
Türkiye son dönemde İdlib’de radikal gruplarla mücadelesinde çok ayaklı bir stratejiyi hayata geçirmeye çalışıyor. Bu stratejinin ilk ayağı, Nusra Cephesi liderliğinde oluşturulan çatı yapılanma olan Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) kendi içinden zayıflamasını/parçalanmasını sağlamak. Bu çerçevede, Nusra Cephesi ile hareket eden bazı grupların HTŞ’den ayrılması için çaba sarf ediliyor. Bu çabaların sonucunda ve birçok grubun artık Nusra Cephesi’nin bir geleceğinin olmadığını düşünmesi sayesinde HTŞ’den kopuşlar başladı. İlk önce bileşenlerden Nureddin Zengi ve Gogel Kefranbul grupları HTŞ’den ayrıldıklarını açıkladı. HTŞ en büyük darbelerden birini, Eylül ayı ortasında Ahrar’ın etkili eski komutanı Ebu Salih Tahhan’ın komutasındaki 6 bin savaşçıyla birlikte HTŞ’den ayrıldığını açıklamasıyla aldı. Eylül ayı sonunda, yine HTŞ’nin önemli bileşenlerinden Şüheda el-Gab Tugayı ve diğer bazı küçük gruplar HTŞ’den ayrıldığını açıkladı. Bu ayrılıklarla HTŞ’nin büyük ölçüde Nusra Cephesi özüne döndüğü varsayılabilir.
Türkiye’nin İdlib stratejisinin ikinci ayağı ise ılımlı kampın birleştirilmesi ve güçlendirilmesi. Bu çerçevede, İdlib’de dağınık haldeki Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) grupları tek çatı altında toplanmaya çalışılıyor. Ağustos ayının sonunda Suriye İslami Konseyi’nin başındaki etkili din adamı, ÖSO gruplarına ‘Ulusal Ordu’ adı altında birleşme çağrısı yaptı. Eylül ayı sonu itibarıyla 63 muhalif gruptan 44’ünün Ulusal Ordu’ya katılma kararı alması ve Türkiye’nin desteğiyle, İdlib’de ÖSO güçleri büyük ölçüde bir araya gelmeyi başardı. Bu yeni yapılanma, muhaliflerin rejim karşısındaki güçlenme çabasından ziyade, muhtemelen HTŞ’ye karşı denge oluşturacak bir yapı olarak düşünülüyor.
İdlib’de HTŞ’yi zayıflatma çabalarına rağmen, mevcut güç dağılımında, ılımlı kamp halen askeri olarak zayıf konumda. Bu nedenle İdlib’de radikalleri zayıflatabilmek için her halükarda dış müdahalenin gerekli olduğu görülüyor. Bu çerçevede, 15 Eylül tarihinde gerçekleşen Astana toplantısında çok kritik kararlar alındı. Türkiye, Rusya ve İran bu toplantı sonucunda İdlib’de çatışmasızlık bölgesinin sınırları ve sınırları kimlerin koruyacağı konusunda anlaştı. Basına da yansıyan haberlere göre, her üç ülkeden 500’er asker, çatışmasızlık hattı üzerinde oluşturulacak kontrol noktalarına yerleşecek ve ateşkesi denetleyecekler. Ancak bu girişim de tek başına HTŞ ile mücadelede yeterli değil. Zira burada öngörülen HTŞ ile mücadele değil. Şimdilik sadece çatışmasızlık bölgesinin dış çeperine yerleşilmesi ve HTŞ’nin sınırlandırılması planlanıyor. HTŞ ile mücadele açısından daha fazla askeri angajmana ihtiyaç duyulduğu ortada.
Tam da bu noktada, Türkiye’nin İdlib’e yönelik bir askeri planlama içinde olduğuna dair işaretler geliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Eylül ayının üçüncü haftasından itibaren, Suriye sınırında İdlib’in karşısında yer alan Reyhanlı ve Cilvegözü sınır kapısı çevresine yoğun bir askeri konuşlanma gerçekleştirdi. HTŞ de buna karşılık olarak, sınırın karşı tarafında Atme ve Bab el-Hava sınır kapısına, konvoylar eşliğinde çok sayıda askeri araç gönderdi. Taraflar arasında gerginliğin giderek arttığı ve durumun sıcak bir çatışmaya dönüşmesinin an meselesi olduğu görülüyor. Eğer gerçekleşirse, Türkiye’nin nasıl bir operasyon yapabileceğine ilişkin ise iki ihtimalden bahsetmek mümkün. Birincisi, sınır bölgesinde, Bab el-Hava sınır kapısı ve çevresindeki yerleşimlerle sınırlı bir askeri operasyon olabilir. Bu durumda, ilk kısımda bahsedilen göç dalgası ve radikal savaşçı sızmalarına karşı fiili bir güvenli bölge oluşturulur, HTŞ’nin elindeki en önemli kozlardan biri olan sınır kapısı ve çevresindeki kontrolü sona erdirilir ve örgüt hem güneyden hem de kuzeyden çevrelenerek sınırlandırılmış olur. İkinci bir ihtimal ise Türk ordusunun İdlib’in güneydoğusunda yer alan çatışmasızlık sınırına ulaşmak için güvenli bir hat açmaya çalışmasıdır. Bu durumda TSK’nın, HTŞ ile daha fazla çatışma riski barındıran, daha kapsamlı bir askeri operasyona girişmesi gerekecektir. Her iki ihtimalde de Türk ordusunun sahadaki müttefikleriyle birlikte hareket etmesi beklenmelidir.
Rusya-İran-rejim kampı açısından bakıldığında, İdlib şu aşamada baş edebileceklerinden daha büyük bir sorun. Üçlü ittifak, Deyr ez-Zor merkezli şekilde Suriye’nin doğusundaki savaşa odaklanmış durumda ve bu aşamada İdlib sorununun en azından dondurulması onlar için en iyi çözüm. Ancak yine de Türkiye’nin İdlib’de inisiyatif almak için çok vakti yok. Rusya’nın İdlib’deki son hava saldırılarıyla da Türkiye üzerindeki baskı giderek artıyor. Eğer Türkiye çatışma riskini göze alıp askeri başarı sağlayabilirse, zaten etkili olduğu İdlib’de, Fırat Kalkanı benzeri bir Türk nüfuz alanı oluşabilir. Bu da Suriye meselesinde Türkiye’nin elini biraz daha güçlendirecektir. İkincisi, Türkiye ilk kısımda bahsedilen İdlib merkezli riskleri en aza indirme imkanı elde edecektir. Üçüncü olarak, Suriye’de Rusya ve İran ile işbirliği geliştiren ve kendi sorumluluğunu yerine getiren Türkiye’nin, YPG ile mücadelede bazı tavizler alabilmesinin önü açılabilir. Bu açıdan da akla ilk gelen olasılık, Rusya’nın askeri varlığının olduğu Afrin bölgesi.
Ancak İdlib’e yönelik askeri bir operasyonun maliyetinin yüksek olabileceği de unutulmamalı. HTŞ son dönemde her ne kadar zayıflama eğilimi içinde olsa da, halen son derece motive halde binlerce savaşçısı var. HTŞ İdlib’in en stratejik bölgelerini kontrol ediyor ve en önemlisi HTŞ’nin İdlib’den kaçacak bir yeri bulunmuyor. Bütün bu risklere rağmen, Putin’in Ankara’ya gerçekleştirdiği ziyaret ardından, Türkiye’nin İdlib’e yönelik bir askeri angajmana girişme ihtimalinin arttığı söylenebilir.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.
ne oluyor ? yeni kurulan terör örgütünün kafası eziliyor. rusya esedle görüşüyor aracı.. bizlerde iran-rusya -ösa ile bir adım atıyoruz. Yeni terör felası olmasın diye. Bu mana ile bu 3 lü devlet, esadı tanıyor vede pyg leri safdışı bırakıyor, yoksa ABD oraya konacak. Ama ABD orası temizlenince nasıl adım atacak ??? asıl onu çok merak ediyorum. Esad tanınmalı vede suriye bütündür denmeli. Enerjide turkmen kardeşlere harcanmalı. musul ve kerkuk, k.ırak büyünlüğüne...
ne mi yapacak idlib de ÇAKMAKLARA GAZ DOLDURACAK ne bekliyorsun ki
Zamanında esed toprak senin. koru. destek olcaz desedik bunlar gelmezdi başımıza. şimdi ne yapcamızı bilmiyoruz bile.
Bi şey olmaz, esed başkanlığını ilan eder, suriyeli kürtler de bağımsızlığını.
Müslüman askerin muslumana kurşun sikmasi haramdır.
3 koyup 1 alırız.
Bize tehdit olan ypg ama biz baba giriyoz işid le savaşiyoz idlibe giriyoz nusrayla savaşiyoz bu örgütler ypg ile savaşan örgütler ve turkiye ye karşı bu hereketi olmayan orģutler şimdi sormak lazım amacın ne ne yapmaya kime yol aciyon diye zevata
Hiç kimse meraklanmasın, endişelenmesin bu harekat ülkemize güç kataçak, kuvvetlenerek bu işten de alnımızın akıyla askerimizin güçüyle birilerinin planlarını bozarak çıkaçağız.Sonra sırada ki sırasını bekleyene.
Türkiye varlık savaşını Irak ve Suriyede vermek zorunda sizi orta doğıunun lideri yapacağız diye kandırdılar ve bu noktaya malesef gelindi
ABD İsrail ne yapıyorsa tersini yapacak
ALLAH TÜRK ASKERİNİ KORUSUN CANLA BAŞLA DESTEKLİYORUM.
Akıl mantığınız anca bu kadar... abd ülkeyi bölmek istiyor..sen içinde beklesen..
IRAK/SURİYE'NİN AYRI DEVLETLERE BÖLÜNMEMESİ İÇİN MERKEZİ HÜKÜMETLERLE İŞBİRLİĞİ YAPMALIYIZ IRAK'TA KISMEN MERKEZİ YÖNETİMLE İŞBİRLİĞİ YAPIYORUZ SURİYE MERKEZİ HÜKÜMETİNİ BEĞENMESEK DE SORUNUN ÇÖZÜLMESİ İÇİN SURİYE ORDUSU/YÖNEYİMİ İLE İŞBİRLİĞİ YAPMALIYIZ BUGÜN NE YAPARSAK YAPALIM YARIN SURİYE DEVLETİ IRAK DEVLETİ ARALARINDA ANLAŞARAK IRAK PETROLÜNÜ SURİYE ÜZERİNDEN AKDENİZ'E BAĞLAYAN PETROL BORU HATTI YAPABİLMEK İÇİN ARALARINDA İŞBİRLİĞİ YAPABİLİRLER
savaşa girsen bir türlü,girmesen bir türlü...
Kürt devletinin kuruluşunu hizlandiracagiz, arapları temizleyip kürtleri yerlestirecegiz
Şeytanlar sevinecek, mazlum halk ezilecek, hep silah tüccarları sevinecek
Boşuna asker ölecek, silah harcanacak, vergiler artacak.
esad'ın g.tunu kollayacağız ama bir teşekkür görmeyeceğiz. kendi ülkemizi koruyoruz, birde bütün komşuları. biz darbede yıkılsak bize kim yardım ederdi KOCA BİR HİÇ
Erdoğan henüz tsk'nın iblide gitmediğini söyledi ama şimdiye kadar kendi ülkemiz gibi savaşıp şehit bile verdiğimiz suriye (beşar esad) , bir teşekkür etmiyor. ortadoğu ya iyilik yap kötülük bul. diğer örnek. barzani
Türkiye orada ne yapacak ben söyleyim. Bir sürü Mehmetçik şehit olacak, orayı sonra tedlim edecek. Suriye'deki gibi. İçeride oy toplanacak ama şehit Mehmetçikler yüzünden bir sürü aile de ömür boyu acı çekecek. Budur
borsaningundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.borsaningundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.borsaningundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur.
BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.
borsaningundemi.com verilerin sekansı, doğruluğu ve tamliği konusunda herhangi bir garanti vermez. Veri yayınında oluşabilecek aksaklıkar, verinin ulaşmaması, gecikmesi, eksik ulaşması, yanlış olması veri yayın sistemindeki performansın düşmesi veya kesintili olması gibi hallerden oluşan herhangi bir zarardan borsaningundemi.com sorumlu degildir. BİST, verinin sekansı, doğruluğu ve tamlığı konusunda herhangi bir garanti vermez. Veri yayınında oluşabilecek aksaklıklar, verinin ulaşmaması, gecikmesi, eksik ulaşması, yanlış olması, veri yayın sistemindeki performansın düşmesi veya kesintili olması gibi hallerde Alıcı, Alt Alıcı ve/veya kullanıcılarda oluşabilecek herhangi bir zarardan BİST sorumlu değildir.
Finansal veriler aracılığıyla sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir. Son güncelleme saati (14:54)