Aznotus Portföy Yönetimi Kurucu Ortağı Murat Sağman'a göre, ABD Merkez Bankası (FED) Aralık'ta faiz artırsa da eskiden olduğu gibi yüzde 1'den yüzde 5'e gidecek bir ortam bulunmuyor. Bu durumun Türkiye için bir fırsat olduğuna dikkat çeken Sağman, "Hem ekonomi yönetimi olarak hem de reformlar açısından AK Parti'nin ilk dönemi gibi bir ortam yaşayabilirsek bu sınavı iyi atlatırız" diyor. Fortune Dergisi'nden Ayfer Yıldız, Murat Sağman'la 2016 yılına ilişkin beklentileri konuştu.
2015 içeride seçimler, dışarıda ise jeopolitik riskler ve FED beklentileriyle geçti. 2016 için beklentiniz nedir? Kasım seçimlerinden sonra bazı belirsizlikler kalktı. Hükümet kurulduktan sonra ekonomi yönetimi ve daha sonra karar verilecek ekonomi programı ile yapısal reformlar ön planda olacak. 2019 yılına kadar tekrar bir seçim olmaması Türkiye için büyük bir avantaj. Son iki yıldır devamlı iniş çıkış yaşadık. Uzun vadeli yatırım kararlan için açık bir piyasa yoktu. Öte yandan, aralıkta FED faiz artırımı için düğmeye basacak. 20l6'da faiz artırımına devam edip etmeyeceği ve hangi aralıkta faiz artışı yapacağı önemli. Bu bizim gibi cari açık veren ve borçlanma ihtiyacı olan ülkeler için belirleyici olacak. 2016 Kasım ayında ABD'de seçimler var. FED'in seçim yıllarında genellikle çok faiz artırımına gitmediğini görüyoruz. Bu bizim için ikinci bir fırsat olabilir.
FED'den agresif faiz artışları beklemiyorsunuz...
FED'in bugünkü konjonktürde agresif faiz artırması gerekmiyor, işsizlik oranı iyi seviyelere geldi. Ama enflasyonda bir hareketlilik yok. Çekirdek enflasyonu hâlâ hedef olan yüzde 2'nin altında. ABD ekonomisinde son 40 yıllık büyüme ortalaması 2,8, ondan önceki 40 yılda bu oran yüzde 3,7 seviyesinde. ABD büyümesi düşmüş durumda. Enflasyonun da düşük gittiğini varsayarsak eskiden gördüğümüz gibi yüzde l'den 5'e gidecek faiz ortamı yok. Bu aslında Türkiye için bir fırsat.
Bu fırsatı değerlendirmek için ne yapılmalı peki? Her anlamda Ak Parti'nin ilk dönemine dönmemiz lazım. Öyle bir dönem yaşayabilirsek hem ekonomi yönetimi olarak hem reformlar olarak bu sınavı iyi atlatırız diye düşünüyorum.
Faizler konusunda Merkez Bankası'nın tavrı ne olur? Seçim sonrasında güven geldiğini görüyoruz. Tüketici güven endeksi 62'den 77ye çıktı. Bu son beş yıllık ortalamanın üzerinde. Güvenin arttığı yerde yatırım artar, bu tüketim artışı ve büyüme anlamına gelir. Burada faiz seviyeleri önemli olacak. FED'den agresif artırım gelmezse bizim de artırmamızın bir nedeni yok. Bugünkü konjonktürde indirecek yerimiz de yok. Çünkü, özellikle asgari ücret artışından dolayı 20l6'de ekstra bir enflasyon gelecek. Merkez Bankası, FED ve enflasyonu takip edecektir.
Enflasyon beklentiniz nedir? Bu sene yüzde 8'in altında çıkmayacaktır. Gelecek sene de aynı şekilde yüzde 8-9 oranında olur diye düşünüyorum.
“DOLARIN 2,75-2,80 TL SEVİYESİNİN ALTINA İNMESİNİ BEKLEMİYORUM”
Bu ortamda kur ne olacak? Yurtdışında FED'in faiz artırım sürecine girmesi nedeniyle doların güçlenme ihtimali var. ABD dışında 9 trilyon dolar gibi bir borçlanma var. Bunun yarısı gelişmekte olan ülkelerden geliyor. Bir miktar para tekrar dolara geçecektir, ikincisi, Avrupa Merkez Bankası'nın aralıkta yapacağı toplantıda parasal genişlemeye devam edeceğini ve bunun 2017'ye kadar devam edeceğini düşünürsek, euro bir miktar daha zayıf olacak. Euro/dolar paritesinde 1 seviyesi görülecek. Fakat 1'in altında kalmayacaktır. 1’le 1,05 arasında olur. Dolar/TL ise yurtdışındaki etkinin yanı sıra içeride hükümetin gidişatı ve reformlara göre bir seyir izleyecek. Dolar/TL'nin artık 2,75-2,80'in altına inmesini beklemiyorum. Bir olumsuzlukta ise 2,95-3 TL gündeme gelir. Tabii faizin de önemi var. Dünyada faiz veren birkaç ülkeden biriyiz. ABD'nin bilançosu 800 milyar dolardan 4,4 trilyon dolara çıktı. Bu para hemen çekilmeyecek. Avrupa 1 trilyon euro genişlemeye gitti.
Avrupa'nın parasal genişlemesi bizi nasıl etkiler? Birincisi sermaye girişi yaşanır. İkincisi ise Avrupa'nın toparlanmasından kaynaklanan olumlu bir etki olur. Avrupa'yla göbeğimiz bağlı. Bize gelen doğrudan yatırımların yüzde 60'ı, banka borçlanmamızın yüzde 70'i Avrupa'dan geliyor. Ürettiğimiz malın yüzde 40'ını Avrupa'ya satıyoruz. Bizim ekonomimiz için çok önemli.
Altın kâhini olarak biliniyorsunuz. Altın eski parlak günlerini görecek mi? Altının yükselmesi için nedenler şu anda yok. Bunlar neler diye bakarsak, birincisi enflasyonun artması gerekiyor. Altına talep genellikle yüksek enflasyondan korunmak amacıyla gelir. Dünyada çok az ülkede enflasyon var. Gelişmiş ülkelerde hiç enflasyon yok. İkincisi, ciddi bir parasal genişleme gerekiyor, 2008'de yaşadığımız gibi... Avrupa genişliyor ama ABD'de tam tersi bir hareket olacak. Üçüncüsü, jeopolitik nedenler ya da bir krizdir. Şu anda lokal olaylar olsa da dünyayı ciddi olarak etkileyecek jeopolitik sıkıntılar yok. Bir de merkez bankalarının altın alma iştahı yok. Ons 1.000-1.050 dolar arasına geldiğinde uzun vadeli alım öneririm.
Yatırımcılara nasıl bir portföy oluşturmalarını önerirsiniz?
Portföylerinin yüzde 20'siyle 2,75-2,80 aralığında dolar alımı yapabilirler. Yüzde 10-20'siyle de altın 1.000 dolara geldiğinde alım tavsiye ederim. Endeks 75 bin-80 bin aralığına geldiğinde ise yüzde 10-20 oranında seçilmiş hisse senedi portföyü oluşturabilirler. Geri kalanında ise ağırlıklı olarak özel sektör tahvili olmak üzere faiz enstrümanlarına yatırım öneririm.
Fortune Dergisi
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.