Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, merkez bankalarının genişlemeci ya da sıkılaştırıcı politikalarının bir ülkenin kalıcı olarak iyiye ya da kötüye gitmesini sağlayamayacağını belirterek, "Asıl önemli olan ülkelerin kendi iç yapısal reformlarıdır" dedi.
Ali Babacan, dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan 19 ülkeden ve Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'ndan oluşan G-20'nin Avustralya'nın Cairns şehrinde düzenlenen "G-20 Bakanlar ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı"na katıldı. Toplantıda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı ve Hazine Müsteşarı Vekili Cavit Dağdaş da hazır bulundu.
Babacan, ilk olarak G-20'nin iş dünyası, sivil toplum, düşünce kuruluşları ve gençlere yönelik etkileşim grupları olan B-20, L-20, C-20, T-20 ve Y-20'nin G-20 gündemine ilişkin politika tavsiyelerini paylaştığı oturuma katıldı.
Babacan, G-20 toplantısının basına kapalı gerçekleştirilen açılış oturumunun ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Toplantıya Merkez Bankası ve Hazine'den geniş bir heyetle geldiklerini hatırlatan Babacan, aynı zamanda G-20'nin gelecek dönemki başkanı sıfatıyla Avustralya'da bulunduklarını da anımsattı.
Toplantı kapsamında, küresel ekonomik gelişmeler, G-20 büyüme stratejileri, yatırım ve altyapı, finansal düzenlemeler ve uluslararası vergi konularının farklı oturumlarda ele alınacağını aktaran Babacan, Türkiye'nin özellikle büyüme stratejileri ve maliye politikalarıyla alakalı görüşlerini toplantıda dile getirmesinin istendiğini ifade etti.
Babacan, aynı zamanda finansal sektörün regülasyonuyla ilgili konularda Türkiye olarak düşüncelerini paylaşmalarının arzu edildiğini belirterek, "Burada Türkiye'de özellikle makro ihtiyati tedbirler çok etkili oldu. Dünyada bunu belki en geniş kapsamlı ve rafine bir şekilde uygulayan ülke şu anda biziz. Özellikle bu konudaki tecrübelerimiz merak ediliyor. Makro ihtiyati tedbirler başta olmak üzere, genel anlamda finansal sektörün regülasyonuyla ilgili görüşlerimizi bu toplantılarda açıklayacağız" diye konuştu.
Babacan, G-20 dönem başkanlığını 1 Aralık tarihinden itibaren Avustralya'dan resmen devralacaklarını ve 12 ay boyunca dönem başkanı olacaklarını anlatarak, kendi dönem başkanlığımızda, Rusya ve daha sonra Avustralya'nın başlattığı önemli konuların devamı ama aynı zamanda alınan bu kararların uygulanmasının takibi temel çalışma alanımız olacak. Bunun yanında kendi dönemimizde ağırlık vereceğimiz ve başlatacağımız yeni konular da olacak" değerlendirmesini yaptı.
"En az gelişmiş ülkeler ile G-20 ülkeleri arasında köprü oluşturacağız" Babacan, Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığında özellikle KOBİ'lerin önemli bir gündem maddesi olacağına işaret ederek, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde ekonomiye dinamizm ve yenilikçilik katan, aynı zamanda yüksek istihdam oluşturan KOBİ'lerin farklı modellerle desteklenmesine ve finansa ulaşımlarının kolaylaştırılmasına odaklanacaklarını söyledi. Yaklaşık iki ay önce Uluslararası Ticaret Odası'nın (ICC) özellikle KOBİ'lerle ilgili yeni bir oluşum başlatmasını istediğini anımsatan Babacan, bunun da geniş bir kabul gördüğünü ve ICC'nin 100'ün üzerindeki ülkedeki ağını harekete geçirerek küresel bir KOBİ forumu oluşturmak için çalıştığını dile getirdi.
Babacan, Türkiye'nin dönem başkanlığında en az gelişmiş ülkeler ile G-20 ülkeleri arasında bir köprü oluşturmayı da düşündüklerini vurgulayarak, "Biz eskiden G-7 varken ve orada pek çok karar alınırken, o dışlanmışlık hissini iyi yaşadık. Şimdi G-20 ülkelerinin dışındaki ülkelere o hissiyatı yaşatmamak istiyoruz. G-20'nin, G-20 üyesi olmayan ülkelere de daha kapsayıcı ve kuşatıcı bir şekilde el uzatmasını ve ilgilenmesini amaçlıyoruz. Bunun kendi dönem başkanlığımızda önemli bir konu olarak gündemde olmasını düşünüyoruz" bilgisini paylaştı.
"Avrupa'da hem düşük ve kırılgan bir büyüme hem de deflasyon riski var" Babacan, küresel ekonomik görünüme ilişkin değerlendirmelerde de bulunarak, şunları kaydetti:
"Gelişmiş ekonomiler içinde en güçlü toparlanmayı Amerika'da görüyoruz. Ama bunun beraberinde Amerikan Merkez Bankası bu toparlanmanın doğal bir sonucu olarak para politikalarında normale dönmeye, yani şu anki duruma göre daha sıkı bir duruşa doğru gideceğini açıklamış durumda. Bunun hızı ve zamanlaması konusunda farklı fikirler var. Bu sıkılaşmanın zamanlaması ve dozajını ancak yaşayarak göreceğiz. Ama bütün bu gelişmelere Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkeler olarak hazırlıklı olmamız gerekiyor.
Diğer taraftan AB'de ekonomik büyüme Amerika'ya göre çok daha yavaş ve daha kırılgan. Ülkeden ülkeye de farklılıklar gösteren bir büyümeden bahsediyoruz. Aynı zamanda özellikle Avro bölgesinde bir deflasyon riskinden bahsediyoruz. Hem düşük ve kırılgan bir büyüme hem de deflasyon riskini bir arada düşündüğümüzde Avrupa Merkez Bankası'nın para politikalarında daha da genişleyici bir uygulaması başladı ve her bir kararında bir öncekine göre daha da gevşeteceğinin sinyalini verdi, fiilen de uygulamaya başladı."
Babacan, gelecek dönemde Amerikan Merkez Bankası'nda kademe kademe saha sıkı bir duruş ama Avrupa Merkez Bankası'nda daha gevşek bir duruş olacağını gördüklerini belirterek, bunun küresel likidite koşulları açısından birbirini dengeleyici bir rol oynayabileceğini söyledi.
"Asıl önemli olan ülkelerin kendi iç yapısal reformlardır" Babacan, Avrupa'ya finansal ve ticari kanallarla entegre olmuş Türkiye açısından Avrupa Merkez Bankası'nın bu yeni duruşunun önemli ve olumlu olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Şunu unutmamak lazım ki merkez bankalarının genişlemeci ya da sıkılaştırıcı politikaları bir ülkenin ne kalıcı olarak iyiye gitmesini ne de kalıcı olarak kötüye gitmesini sağlar. Asıl önemli olan ülkelerin kendi iç yapısal reformlarıdır ve yapısal sorunlarını çözmek için atacağı adımlardır. Dolayısıyla biz kuşkusuz bu büyük merkez bankalarının ne yaptığını yakından izleyeceğiz, onların olumlu ya da olumsuz etkilerinden yararlanacak mıyız zarar mı göreceğiz, bunları da dikkatle izleyeceğiz ama bir yandan da asıl önemli olan kendi ev ödevlerimiz yapacağız. Ev ödevlerimizin ne olacağı da aslında kalkınma planımızda ortaya konmuş durumda."
Babacan, yayınladıkları kalkınma planındaki öncelikli dönüşüm programları üzerinde çalıştıklarını, bin 200'ün üzerinde eylem planının yer alacağı bu programda ne zaman ne yapılacağının açık takvimlerle detaylı bir şekilde ortaya konulacağını ifade etti. Bu planların düzgün bir şekilde uygulanmasıyla ekonomideki temel sorunların çözümüyle ilgili adımların atılacağını vurgulayan Babacan, böylelikle kalıcı olarak daha yüksek büyüme potansiyeline ulaşmanın yolunun da yapısal reformlardan geçtiğinin tescil edileceğini aktardı.
Babacan, şirketlerin dış kaynak yerine sermaye ağırlıklı bir bilanço yapısına sahip olmasına yönelik çalışmalarla ilgili bir soruyu ise şöyle yanıtladı:
"Bunun için biz Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ile Maliye Bakanlığı'mızı görevlendirdik. Her iki kurum da çalışıyor. Bu çalışmalar belli bir noktaya geldikten sonra bize sunacaklar. Nihayetinde siyasi kararlar oluştuktan sonra bunu uygulamaya başlayacağız. Şirketlerimizin bilançolarına baktığımızda borçluluğun biraz fazla olduğunu görüyoruz. Halbuki, bilançoda pasif tarafında borç yerine sermayeyi daha çok görmek istiyoruz biz. Dolayısıyla şirketlerimizi buna nasıl yönlendiririz, şirket sahipleri ve ortaklarının sermayelerini başka yerlerde tutacağına kendi şirketlerine katmalarını nasıl teşvik edeceğiz; bu önemli bir çalışma alanı, Türkiye'nin tasarruf oranlarını da artıracak bir çalışma alanı. Önümüzdeki haftalarda nihai kararlarımızı verip açıklayacağız."
"Uluslararası toplumdan arzu ettiğimiz desteği göremedik" Babacan, Türkiye'nin komşu ülkelerdeki sorunlar sebebiyle yerlerinden edilmiş insanlar konusunda uluslararası toplumun yeterli desteği verip vermediğine yönelik bir soru üzerine de şunları kaydetti:
"Biz, yerlerinden edilip Türkiye'ye gelen komşu ülke vatandaşlarına resmen göçmen demiyoruz. O statüyü vermiş değiliz onlara. Onlar bizim misafirimiz. İhtiyaç olduğunda nasıl komşu komşuya yardım ederse biz de onlara bu perspektifle yardımcı oluyoruz. Suriye'deki ilk zorluklardan sonra, adeta sorunun artık bir iç savaşa dönüşmesiyle beraber yaklaşık 1,5 milyon Suriyeli kardeşimiz, komşumuz şu anda Türkiye'de yaşamaya başlamış durumda. Problemlerin Irak'a yansıması ve özellikle IŞİD'in bölgedeki faaliyetlerinin artmasıyla beraber Irak'tan da şimdi belli miktarda kardeşimizin Türkiye'ye doğru geldiğini ve Türkiye'de daha emniyet içerisinde yaşamayı tercih ettiğini görüyoruz.
Bunlarla ilgili bizim kendi bütçe imkanımız çok şükür yeterli ve şu ana kadar olduğu gibi bundan sonra da bir insanlık borcu olan faaliyetlerimizi devam ettireceğiz. Arzu ederiz ki uluslararası toplum da bu konularda daha hassas olsun, uluslararası kuruluşlar bir insanlık problemi olan ve aslında küresel bir problem olan bu konuyu daha önemsesinler. Arzu ederiz ki, uluslararası kuruluşlar finansal açıdan bu sorunun çözümüne katkıda bulunsunlar ama bugüne kadar aradığımız, arzu ettiğimiz desteği maalesef görmedik."
Babacan, daha sonra G-20 toplantısı kapsamında küresel ekonomi, büyüme stratejileri ve yatırım konulu oturumlara katıldı. Basına kapalı gerçekleştirilen oturumlarında ardından Babacan, G-20 aile fotoğrafı çekimine katıldı. Başbakan Yardımcısı Babacan, çeşitli ülke bakanlarıyla ikili görüşmeler de gerçekleştirdi. (AA)
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.