Türkiye, tarihinin belki de en önemli seçimlerinden birisini geride bıraktı. Halk, oyunu bir kez daha istikrardan yana kullandı ve AK Parti yüzde 50'ye yakın oyla yeniden tek başına iktidara geldi. Şimdi önümüzde dört yıllık seçimsiz bir dönem var. Hedef söz konusu dönemde Türkiye'yi hızlandıracak sistemsel reformları hayata geçirip, ülkeyi 2023 hedefleri kapsamında 'dünya ligi'ne sokmak. Söz konusu dönemde Türkiye'nin üzerinde kafa yoracağı en önemli iki mesele Başkanlık sistemi ve yeni anayasa olacak. Son yapılan anketlerde de halkın bu yönde bir iradesi olduğu ortada... Peki bugünlerde herkesin üzerinde tartıştığı 'Başkanlık' sistemi nasıl olacak, Türkiye'ye neler katacak? Konuya en hakim isimlerin başında gelen Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut, 'Başkanlık' sistemini AKŞAM'a anlattı:
YENİ TÜRKİYE DOKTRİNİ Başkanlık nedir sorusuna cevap ararken sadece Başkanlık kavramını değil bence Yeni Türkiye Doktrini ve çerçevesini tartışmalıyız… Bu noktada soralım ve sohbetimize bu kapsamda devam edelim; Türkiye'yi 2023 yani Cumhuriyetimizin 100. yılına taşıyacak 'ana doktrin' neleri içermeli? Lafı uzatmadan sizler de katılın ve birlikte sorgulayalım;
'BÜYÜK TÜRKİYE'YE GEÇİŞ Dünya genelindeki büyük değişim ve etkileşim sonucu Türkiye tarihi fırsatların eşiğinde! Böyle bir 'kaos' görünümlü gerçeklik içinde, yeni bir 'teze' ve değişimi kapsayan yeni bir 'paradigmaya' ihtiyacımız var. Ben buna '2023 büyük Türkiye’ye geçiş için ana doktrin' diyorum. Bu doktrin Başkanlık ve yeni anayasa kavramlarıyla ayrılamaz ve birlikte sorgulanmalı!
'ETNİSİTE' ÖZÜR DEĞİL Her şeyden önce bu 'doktrin' net bir özelliğe sahip olmalı ve Türk devletini-milletini daha doğrusu bu topraklarda ve bu coğrafya üzerinde yaşayan herkesi bağlarından kurtaran, korkularımızı yok eden ve en önemlisi 'etnik zenginlik' gibi tehdit algılamalarının-zorlama korkuların aslında 'fırsat' olduğunu ortaya koyan bir temele oturmalı. Daha açık yazayım; 'etnisite' bir özür değil, doğru değerlendirildiğinde “daha büyük olana düzenli geçiş sağlayabilecek” bir özellik!
TEK KİMLİKLİ-ÇOK KÜLTÜRLÜ Peki 'etnisite' avantaja çevrilerek yeni kimlik nasıl tanımlanmalı? Net olarak ifade edeyim: 'Tek kimlikli-çok kültürlü' yeni ulusal etiketimiz tanımlanmalı ve bu topraklardaki herkesi içine alacak şekilde yapılanmalı! Tekrar ediyorum; ana doktrin ve detayları hepimizi kavrayacak şekilde olgunlaştırılmalı!
'KARIŞMAZ' DİYENLERE CEVAP! Türkiye’nin bu doktrin içinde 'nereye gittiği' net detaylarıyla belli olmalı ve AB ile üyelik sürecimiz net bir şekilde karara bağlanmalı! 'Bizi ileriye taşıyacak sentez'in kendi geçmişimizden oluşacağı detaylandırılarak çok iyi ifade edilmeli!
Bu madde ve bir sonraki ile 'Başkanlık ile ekonomi birbirine karıştırılamaz' diyenlere de bir cevap verelim; 'Ekonomik devrim Başkanlık dinamiğinde yatar!'
SEKTÖRLER YAPILANMALI Türkiye, siyasi tezi ve yönünü tanımlarken; savunma, bankacılık-finans-sermaye piyasaları, enerji, telekomünikasyon, medya sektörlerini ileriye dönük olarak 'makro planlar' çerçevesinde yeniden yapılandırılmalı. En önemlisi, yabancıların ve 'içimizdeki yabancıların' kontrolüne ve insafına terk edilmiş görünen Türk bankacılık sistemi düzenlenmeli ve gerekirse yeni lisanslar verilerek sektörün yapısı ve ağırlığı mutlaka değiştirilmeli. Katılım bankacılığı desteklenerek bu yolda kamu kesinlikle öne düşmeli ve düştü!
AVRASYA BORSASI ŞART Özellikle sermaye akışlarını 'Avrupa' ve 'IMF-Dünya Bankası' ipoteğinden kurtaracak şekilde ve en önemlisi çevre ülkelere burada yatırım yapma imkânını sağlayacak düzenlemeler hayata geçirilmeli. İran, Suriye, Gürcistan, Azerbaycan, Kuzey Irak ve diğer komşu ülkelerle sınırların kalktığı tek bankacılık sistemi geliştirilmeli. 'Avrasya Menkul Değerler Borsası' mutlaka hayata geçirilmeli ve 'periferik bölge şirketleri' bu borsada işlem görmeli.
ENERJİ KARTELLERİNE SON Enerji politikamız “2013-2023” ilk aşama olmak üzere yeniden yapılandırılıp açık ve net bir şekilde ortaya konmalı. Bölge ülkelerinin doğal kaynaklarını fiyatlayacak borsalar Türkiye’de kurulmalı ve 'küresel enerji kartelleri' devre dışı bırakılarak Rusya’nın da işbirliğiyle bölgede yeni 'bir potansiyel' planlanmalı.
TÜRK HALKI ORTAK OLABİLİR Devlete ve kamu vakıflarına ait olan savunma şirketleri tek tek halka açılıp sermaye piyasalarında 'Türk halkı bu şirketlere ortak edileceği gibi, bütün şirketler ayrıca 'tek çatı altında' toplanarak oluşan 'Holding'in hisseleri 'Türk ve yabancı yatırımcılara yüzde 49’u geçmeyecek şekilde satılmalı. Oluşacak kaynakla 'askeri-endüstriyel' yapımız yenilenmeli ve özellikle 'operasyonel kabiliyetimiz' tamamen bağımsız bir hal almalı.
PARALEL DEĞİL DEVLET DESTEKLİ Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye zorla uygulattırmaya çalıştığı bize uymayan eğitim politikaları yerine 'bölgesel bir ortak eğitim' politikası geliştirilmeli ve Türkiye merkezli 'eğitim kurumu çekirdeği' oluşturulmalı. Bölgeye yayılacak 'okul DNA’sı için, bu konu hakkında tecrübe sahiplerinden' mutlaka yararlanılmalı. 'Paralel örgüt' okul sistemi yerine devlet destekli bir sistem acilen tasarlanmalı, yapılıyor!
Kim olduğunuzu deşifre etmeyin! Bulut, önceki akşam da TRT Haber TV'de Hasan Kurtulmuş'un sunduğu Derin Analiz programında konuştu. Faizin düşürülmesinin önüne geçmek isteyen çevrelerin, medyada sözcülüğünü yapan gazetecilere sert çıkan Bulut şunları söyledi: Türkiye'de bir gazetenin köşesinde birisi şu cümleyi yazabiliyor: 'Bugünün dünyasında faizin gerçekten de bilinçli bir kararlılıkla düşürülebileceğini sanacak kadar bilgisizce veya sorumsuzca fikir yürütülebilir'... Bu adam malesef bir yerlere sızmışlardan bir tanesi. Ve bu kadar açık ve seçik Türkiye'yi tehdit ediyor. Diyor ki; ne kadar kararlı olursanız olun, faizi düşüremezsiniz diyor. Bunu yazan adam mahçup olmuyor, çünkü yüzsüz. 32 trilyon doların faiziyle beslenen, yerleştirilmiş, sızdırılmış köşe yazarlarından bir tanesi. Bakın, bugün Türkiye, başkanlık sistemini tartışıyor ama içeriden birileri bunun önüne geçmeye çalışıyor. Açık söyleyeyim, bunun önüne kimse geçemez. Onun için, hiç kimse boşu boşuna rengini belli etmesin. Açık söylüyorum. Ben onlara dost çağrısı yapıyorum. Boşu boşuna kim olduğunuzu iyice deşifre edip ortalığa çıkmayın.
Tek kelimeyle istikrar Bu maddeler ile size '2023 Büyük Türkiye’ye geçiş ana doktrini' için önemli gördüğüm 'ana başlıkları' elimden geldiğince aktarmaya çalıştım. Siyasetten ekonomiye, ekonomiden savunmaya detaylandırılması gereken daha yüzlerce alt başlık var... Bu noktada konuyu özelleştirelim ve 'Başkanlık' ile devam edelim... Neden Başkanlık? Nedir Başkanlık? Tek kelime ile 'istikrar'dır! Ülkede 'yerleşik düzen'in halkın kanını-canını emen 'yerleşik düzen'in yerle bir olması ve bir daha ayağa kalkamamasıdır! Halkın İradesinin tam olarak tecelli etmesi ve sokaktaki her vatandaşın ülke yönetimine ortak olabilmesidir.
REVİZYON ŞART Bu ülkenin her kademe, makam ve mevkiden insanlarının üzerinde birleştiği-bütünleştiği tek bir fikir var: Bu ülkede istikrar şart ve bu istikrarın devamı için liderlik ve liderin tam yetkili olarak ülkeyi yöneteceği sistemsel revizyon kaçınılmaz... Aslında daha önce paylaşmıştım, bizi son seçimde sandığa götüren ana motif de bu! Milli irade sandıkta tezahür etti ve ülke vatandaşları 'Yeni Büyük Güçlü Türkiye', bu Türkiye'yi yönetecek başkanlık sistemi ve yeni anayasa için karar verdiler! Bu noktada 'Seçilmiş Cumhurbaşkanlığı' kavramından 'Başkanlık' tanımına doğru bazı çıkarımlar yapmak istiyorum;
ÇIKARIM 1: Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesi 'Cumhurbaşkanlığı makamı niteliğini' değiştirmiştir ve Seçilmiş Cumhurbaşkanı 'parlamento tarafından üstünde uzlaşılan Cumhurbaşkanı' modelinden çok farklıdır.
ÇIKARIM 2: Siyasal yönetim sistemleri 'yazılı metinler ve teamüller' üzerine oturur. Kuralla yazılı olabileceği gibi zamanla ortaya çıkan yazıya dökülmemiş kurallar yani teamüller olabilir…Halkın yüzde 50+1 oy veya üstünde oylarla seçtiği Cumhurbaşkanı, Türkiye’ye yeni teamüller kazandıracak yolu açabilir. Anayasal düzenleme veya yazılı metine aktarım 'sistemsel sorunlar' yüzünden gecikiyorsa 'seçilmiş lider' yolu açma ve atacağı adımlarla yeni teamüller belirlenmesi yoluna gidebilir.
ÇIKARIM 3 : Seçilmiş Cumhurbaşkanı siyasi mekanizmaların değil devletin başındaki isimdir. Hükümet ve Devlet kavramları arasındaki fark iyi analiz edilmelidir. Uzun lafın kısası; Türkiye, ekonomisinden üretim dinamiklerine, sosyolojisinden toplumsal uzlaşmalara kadar 'makro-mikro' her alanda kendini 'en noktasına' taşıyacak Başkanlık sistemine geçme yolunda önemli adımlar atmaya başladı…Çocuklarımızın 'Yerleşik Düzen'e karşı dik durabilmeleri ve bu toprakların gerçek sahiplerinin bu ülkeyi yönetebilmesi için atılacak tek adım; Liderlik Odaklı Başkanlık Sistemi... 2023'e Başkanlık sistemine geçmiş, yeni bir anayasa yapmış ve doktrinasyon sürecini tamamlamış bir Türkiye ile yol alalım...
100 yıl sonra yeni bir çıkış! Bugün gerek 'dünya düzeni', gerekse 'tarihi gelişmeler' açısından durum çok farklı. Türkiye 'yüzyılların altın fırsatını' yaşıyor. 'Konjonktür' ve değişen dünya, Türkiye'nin 'yeni denklem' içinde 'ağırlıklı' bir yer edinmesine imkân verebilir. Bu geçiş ve yeniden kuruluş döneminde Türkiye, doğru bir 'başkanlık sistemi' yapılandırabilirse ülke olarak çok hızlı yol alabiliriz. Yeni küresel vizyonu 'başkan' ile bütünleştirilebilirse, 100 yıl önce yaptığımız çıkışı yeni bir dalgayla 100 yıl sonra yeniden yakalayabiliriz... 1900'lü yılların başı 'Türkiye'nin doğuşu ve kuruluşuydu', 2000'li yılların başı da 'Türkiye'nin dünya düzenine ve sistemine' yerleşmesi ve kök salması olacak. Başkanlık kavramına ve genele bu kriter eşliğinde bakınca 'Yapabiliriz' demek çok zor olmayacaktır... Son olarak; doğal lideri olan ve toplumu kucaklayan siyasi hareketler 100-150 yılda bir ortaya çıkar ve siyasal sistem bu liderliği taşıyacak şekilde kurgulanmalı ve doğal akışın yolunu açmalıdır.
Başkanlık, bu yolda gelinebilecek 'en noktası' olup, Türkiye’nin daha hızlı hareket etmesi için gerekli adımlar gecikmeden atılmalıdır...
Federasyon ve Başkanlık arasında kurulmaya çalışılan bağ yalandır Peki; Başkanlık nasıl olmalı? Sistem nasıl çalışacak? Herşeyden önce kamuoyunda yapılan “kara propaganda” tamamen gerçek dışı detaylar içeriyor. Başkanlık ile federatif yapı birbirini gerektiren maddeler değil. Birçok federatif ülkede Başkanlık olabileceği gibi üniter yapılarda da olabilir. Kısacası; federasyon, bölünme ve Başkanlık arasında kurulmaya çalışılan bağ tamamen yalandır! Sistemin Türkiye’de nasıl kurgulanabileceğine gelince…Türkiye'de 'en büyük sorun' yavaş çalışan devlet çarkları ve 'sorumluluk almayan' bürokrasimiz. Böyle bir yapı içinde özellikle Türkiye gibi 'gelişme sürecinde' hızlı yol alabilecek bir ülkede, 'karar sürecini' hızlandıracak şekilde kurulan bir başkanlık sistemi çok iyi sonuçlar verebilir... Sistemin nasıl kurulacağı çok çok önemli! Başkanlık sistemi 'olması gerektiği' gibi Türkiye’nin gerçeklerine uygun hayata geçirilirse, bakanlar "seçim dinamiklerine bulaşmışlardan" değil, 'mesleğinde yol almış profesyonellerden' seçileceği için 'karar çarkları' siyasallaşmadan hızlanacaktır!
TEKNİK İSİMLER İŞİ BİLDİĞİ İÇİN ATANMALI Başkanlık 'seçilenin' siyaset yapacağı ama özellikle teknik konularda iş yapacakların, 'seçilen tarafından' seçilmemişlerden, sadece işi bildiği için atanacağı bir yapı olmalı! Siyasete asla bulaşmak istemeyen ama 'çok değerli' insanlar bu yolla 'başkan ile birlikte çalışabilir' ve çok önemli adımlara öncü olabilirler...
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.