Dünya Bankasına göre Türkiye’nin Büyümesi 2015’in tamamı için yüzde 4.2’ye yükseldi.
Dünya Bankası’nın bugün Ankara’da açıklanan Türkiye Düzenli Ekonomik Notu’na (Ocak) göre Türkiye'nin büyümesinin 2015 yılının tamamı için yüzde 4,2'ye yükseldiği tahmin edildi.
Yapılan açıklamada şöyle denildi:
"İthalattaki önemli düşüş ve dirençli özel tüketim sayesinde mevsim etkisinden arındırılmış (MEA) GSYH üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre yıllıklandırılmış olarak yüzde 5,2 oranında artış kaydetti. Sonuçsuz kalan Haziran seçimi sonrasında zayıflayan tüketici güvenine ve artan seçim belirsizliğine rağmen, özel tüketim şaşırtarak hızlandı. Kamu
harcamaları da büyümeyi desteklemeye devam etti. Bununla birlikte, ikinci çeyrekte büyümeyi destekleyen özel yatırımlar üçüncü çeyrekte sert bir şekilde düştü bu durum Haziran seçiminin belirsizlikleri çözmemesi üzerine özel sektörün sermaye harcamalarını kıstığını göstermektedir. Stoklarda ki erime üçüncü çeyrek de devam etti ve büyümeyi aşağı çekti. Dış ticaret tarafında, reel kurun değer kaybı, stok eritme ve düşen yatırım talebi sebebiyle ithalat azalmaya devam etti ve üçüncü çeyrekte büyümeye en fazla katkıyı yaptı. Öte yandan, Avrupa Birliği'nde toparlanan ekonomik faaliyet ve MENA pazarındaki iyileşme sayesinde ihracat kayda değer ölçüde toparlandı."
Ekonomik Nota göre Liranın değer kaybı enflasyonu ateşledi. Temmuz ayında yüzde 6,8'e düştükten sonra, 12 aylık TÜFE enflasyonu döviz kuru etkisinin tüketici mallarına yansıması ve yüksek gıda enflasyonu sebebiyle Aralık ayında yüzde 8,8'e yükseldi ve yılı Merkez
Bankası'nın yüzde 5'lik hedefinin oldukça üzerinde tamamladı. Liradaki önemli oranda değer kaybı ulaşım, mobilya ve hazır giyim enflasyonunu önemli ölçüde arttırarak enflasyonu hedef bandının üzerine çıkardı Benzer şekilde, Aralık ayında 12 aylık çekirdek enflasyon yüzde 9,5'e yükselirken, çekirdek enflasyon momentumu yüzde 10,5'in üzerinde
kalmıştır. Önümüzdeki dönemde, 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren asgari ücrette yapılan yüzde 30'luk artışın 2016 yılında enflasyonu hedef bandının üzerinde tutması olasıdır.
Enerji ve altındaki olumlu baz etkisi sayesinde dış dengedeki düzelme hızlandı. Aylık enerji açığı (MEA) yaklaşık 2,5 milyar ABD doları düzeyinde dengelenirken, altın dengesi küçük fazlalar ile küçük açıklar arasında dalgalanmakta. Bununla birlikte, olumlu baz etkileri sayesinde Temmuz ayından bu yana 12 aylık enerji ve altın dengeleri sırasıyla 6,1 milyar ABD doları ve 3,7 milyar ABD doları iyileşme kaydetti. Öte yandan, AB'de güçlenen ekonomik faaliyet ile MENA bölgesindeki toparlanma Türkiye'nin ihracatını desteklerken, kurdaki değer kaybı ithalat talebini bastırdı dolayısıyla söz konusu dönemde
enerji ve altın dışı ticaret dengesi 1,2 milyar ABD doları artış kaydetti. Bu tablo karşısında, Temmuz ile Kasım ayları arasında 12 aylık cari açık 10,7 milyar ABD doları ile keskin bir şekilde azalarak 34,7 milyar ABD dolarına indi. Önümüzdeki aylarda baz etkisi sebebiyle
12 aylık enerji açığı 5-6 milyar ABD doları daha azalabilir.
Not, giderek daha zorlaşan küresel finansal koşullar nedeniyle sermaye akımları kesildiğine atıfta bulunmakta. Kasım sonu itibariyle son üç aylık dönemde net finansal hesapta 0,4 milyar ABD doları değerinde net çıkış kaydedildi ve ilk onbir aylık dönemde net girişleri 10,8 milyar ABD dolarına getirdi. Net hata ve noksan kaleminde 11,9 milyar ABD doları tutarında kayıt dışı giriş yaşanırken, Merkez Bankası rezervleri 2015 yılının ilk onbir aylık döneminde açığın finanse edilmesi amacıyla 5,2 milyar ABD doları azaldı.
ABD Merkez Bankası'nın faiz oranlarını arttırmasına rağmen, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın para politikasını sadeleştirme adımları beklemede. ABD Merkez Bankası on yılın ardından ilk kez Aralık ayında faiz oranlarını arttırdı ve ABD'deki sıfıra yakın borçlanma maliyetlerine son verdi. Yol haritasına göre Merkez Bankası faiz koridorunu daraltacak ve haftalık repo faiz oranı etrafında daha simetrik hale getirecek. Enflasyon üzerindeki ciddi yukarı yönlü risklerin gelişmekte olan ülkelere sermaye akışlarında zayıflama ve küresel faiz oranlarında kademeli artışlar ile çakıştığı bir dönemde sadeleştirme adımlarının fiyat istikrarını ve finansal istikrarı korumak için yeterli olup olmayacağı belirsizliğini koruyor. Tüketim harcamalarındaki kuvvetli artışın gelirleri yükseltmesi ile birlikte, mali dengeler sağlamlığını koruyor. Yılın ilk onbir aylık döneminde merkezi yönetim bütçesi GSYH'nin yüzde 0,3'ü oranında bir bütçe açığı verirken, faiz dışı fazla GSYH'nin yüzde 2,3'üne ulaştı -bu oranlar 2014 yılı için sırasıyla yüzde 1,3 ve yüzde 1,5 idi. Yıllık bazda yüzde 12,3 artan toplam harcamalar büyümeyi desteklemeye devam ederken, güçlü vergi geliri performansı sayesinde söz konusu dönemde gelirler yıllık bazda yüzde 14,2 oranında arttı. Özellikle, yıl boyunca gerçekleşen güçlü tüketim harcamaları yurt içi KDV ve özel tüketim vergisi gelirlerini yükseltti. Ayrıca, liranın değer kaybetmesi sebebiyle, ithalattan elde edilen KDV gelirleri de önemli ölçüde artış kaydetti. 2016 yılında seçim vaatlerinin gerçekleştirilmesi ile birlikte mali dengeye ilave yük binmesi olasıdır.
Ekonomik Not 2016 yılında iç talep hızını korusa da ithalattaki toparlanmanın büyümeyi yavaşlatarak yüzde 3,5'e çekmesini öngörmekte. Asgari ücretteki yüzde 30'luk artış sayesinde özel tüketimin büyümenin ana sürükleyicisi olmaya devam etmesini bekliyoruz. Bununla birlikte, kurdaki değer kaybının gecikmeli etkisi ve yükselen enflasyon özel
tüketim artışını 2015 yılı seviyelerinde tutacaktır. Kamu harcamalarının yavaşlasada olumlu katkıda bulunmasını bekliyoruz. Özel yatırımlar 2016 yılında sınırlı ölçüde toparlanarak büyümeye olumlu katkıda bulunacaktır. AB'de güçlenen ekonomik faaliyet ihracata
yardımcı olmaktadır, ancak ithalatın toparlanması ile birlikte net ihracat negatife dönecektir. Düşük petrol fiyatları cari açığın GSYH'nin yaklaşık yüzde 4,6’sı düzeyinde dengelenmesine yardımcı olmaktadır.
Not son olarak Türkiye ekonomisi ihtiyatlı bir orta vadeli görünüme sebep olan zorluklar yaşamaya devam ettiğine işaret ediyor. Notta şu ifadeler yer alıyor: “Ekonomik Reform Programını açıklanmış ve Orta Vadeli Programı revize edilmiştir. Yeni hükümet büyümeyi
arttırmak amacıyla yapısal reform programını uygulamaya devam etmek için iyi bir konumda. 64. Hükümet 2016 Eylem Planından başlayarak reform taahhütlerinin zamanlı ve muntazam uygulanması kritik önem taşıyacaktır”.
Dünya Bankası’nın Türkiye’deki çalışmaları 2012-2016 dönemini kapsayan ortak Ülke İşbirliği Stratejisine (CPS) dayanmaktadır. CPS, beş yıllık dönemde sağlanması öngörülen 6,45 milyar dolarlık finansman, politika analizleri ve danışmanlık hizmetleri yoluyla
Türkiye’nin yüksek gelirli ülke statüsüne geçişini desteklemeyi amaçlamaktadır. CPS’in başlıca amaçları arasında rekabet gücünün ve istihdamın arttırılması, eşitliğin ve kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi ve sürdürülebilir kalkınmanın derinleştirilmesi yer
almaktadır. Dünya Bankası’nın Türkiye ile olan işbirliği daha geniş bir uluslararası kitle ile bilgi ve deneyim paylaşımını da kapsayacak şekilde gelişmektedir."
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.