Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor's (S&P) Bankacılık Analisti Göksenin Karagöz, "2015 yılında sektörün genel risk profilinde bir değişme beklemiyoruz. Kredi hacmi beklentimize göre yüzde 15 büyüme gösterecek, fakat bankalar arasında ayrışma görebiliriz" dedi. 2015 yılında Türk bankacılık sektörüne ilişkin beklentilerini değerlendiren Karagöz, "2014 yılı için Türk bankacılık sektörünün son 10 yılın en zor yılı olacağı değerlendirmeleri yapılıyordu. 2014 beklenildiği gibi bankacılık sektörü için zor bir yıl oldu mu?" sorusunu şu şekilde yanıtladı: "S&P olarak değerlendirmelere katılıyoruz, şu sebeplerden dolayı; 2014 yılının ilk çeyreğinde politik faktörler ve de sonrasında TL'nin yaşadığı dalgalanma ve de değer kaybı, seçim atmosferi öncesi belirsizlikler, dış piyasalardaki belirsizlikler, örneğin ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası'nın (AMB) para politikaları, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın faiz artırımı sonrası faiz marjlarında oluşan baskı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun aldığı tüketici kredilerindeki hızlı büyümeyi engellemeye yönelik önlemler..." 2015 yılında sektörün genel risk profilinde bir değişme beklemediklerini dile getiren Karagöz, kredi hacminin beklentilerine göre yüzde 15 büyüme göstereceğini fakat bankalar arasında ayrışma görülebileceğini söyledi. Karlılıklarda ise 2014 yılında görülen zayıflama seyrinin biraz daha yavaşlayarak devam etmesini beklediklerini kaydeden Karagöz, TCMB'nin alacağı yukarı yönlü faiz kararlarının bu seyri hızlandırabileceğini ifade etti.
MUSLUK KAPANIRSA? 21 Kasım 2014'te açıkladıkları rapordaki, Türkiye ekonomisinin 2015 ve 2016 yıllarında yüzde 3 büyüme beklentilerinde henüz bir revizyon yapmadıklarını aktaran Karagöz, şöyle devam etti: "Ekonomik büyümenin bankacılık sektörüne en önemli yansıması aktif kalitesinde. Bunlardan ilki işsizlik rakamları, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de işsizlik oranları ile bireysel kredilerin aktif kalitesi arasında hemen hemen lineer bir ilişki var. Bunun son örneği 2009 senesindeki yüksek işsizlik ve de takibindeki yüksek takipteki kredi rasyoları. Halbuki aynı dönemde, ciddi bir ekonomik küçülmeye rağmen şirket kredilerinin kalitesi, bireysel kredilere kıyaslandığında daha makul bir bozulma göstermiş idi." Piyasalarda ciddi bir likidite bolluğu olduğunu ve Türk bankalarının diğer gelişmekte ülkelerde olduğu gibi bundan istifade ettiğini kaydeden Karagöz, sendikasyon kredileri ele alındığında fiyatların geçen senenin bile altında olduğunu ifade etti. Karagöz, bu borçların yenilenme oranlarının yüzde 100'ün üzerinde olduğunu vurgulayarak, "2015 yılında da bu seyrin devam etmesini bekliyoruz. Ancak, asıl soru yurt dışı piyasalarda bir şok yaşanır ise, yani musluk kapanırsa bu seyir devam eder mi? Bu bizim Türkiye'de hem özel sektör hem de bankalar için uzun zamandır altını çizdiğimiz bir risk unsuru" dedi. Son dönemde faizlerde ve kurlarda yaşanan oynaklığın bankacılık sektörüne yansımalarını da değerlendiren Karagöz, faizlerdeki dalgalanmanın bankalar için belirsizlikleri, özellikle mevduat ve kredi fiyatlamalarını artıran bir unsur olduğunu söyledi. Faizlerde yukarı yönlü bir hareket görülürse, bunun faiz marjlarındaki baskıyı tekrar artıracağına dikkati çeken Karagöz, "Kurlardaki belirsizlik ise döviz cinsindeki krediler açısından önemli. Zira, S&P'nin uzun zamandır dikkat çektiği bir risk unsur. TL'nin olası uzun süreli volatilitesinin, bununla 2014 başında yaşanan volatilitenin ya da değer kaybının daha uzun sürdüğü bir senaryodan bahsediyoruz. Özel sektörün açık pozisyonuna ve de takibinde bankaların kredi kalitesine nasıl yansıyacağı..."
'AMB'NİN KARARLARI, TAMPON GÖREVİ GÖRECEKTİR' AMB'nin kararlarının Fed'den gelen ve piyasalara potansiyel negatif etkisi olabilecek kararlara karşı tampon görevi göreceğini vurgulayan Karagöz, "Ancak unutmamalıyız ki, yatırımcıların gelişmekte olan ülkelere olan ilgisinin devam ediyor olması kaydıyla. Zira rüzgar her zaman aynı yönden esmeyebilir" dedi. Türk bankacılık sisteminin genel risk profilinin ülke risk profilinden çok bağımsız olmadığını belirten Karagöz, Türk bankalarının gelirlerinin hemen hemen tamamını Türkiye'den elde ettiklerini ifade etti. Dolayısıyla ekonominin ve de bankaların performansı ya da risk görünümü arasında yüzde 100'e yakin bir korelasyon olduğunu kaydeden Karagöz, herhangi birini bir diğeri için itici güç olarak adlandırmadıklarını söyledi. Karagöz, şöyle devam etti: "Sistemin hala güçlü artılarından birisi denetim ve düzenleme. 2015 ve sonrasında denetleyicinin bugüne kadar gösterdiği bağımsız tutumunun devam etmesi çok önemli. Aktif kalitesi sektör için halen bir artı ancak takipteki krediler rasyosu tam olarak gerçeği yansıtmıyor, zira yeniden yapılandırılmış kredileri ve de batık kredi satışlarını eklediğinizde takipteki krediler rasyosu yüzde 5'e varıyor. Kredilerdeki büyümenin makul diyebileceğimiz seviyelere gelmesini de olumlu karşılıyoruz. Ancak sistemin yurt dışından gelen finansmana olan bağlılığı ve de bunun kısa vade yapısı halen önemli bir risk unsuru. İç piyasadaki tasarruf oranlarının diğer ülkelere - özellikle OECD ekonomileri - göre zayıflığı halen devam etmekte." "2015 yılında Türk bankacılık sektörüne yeni girişlerin olmasını bekliyor musunuz? Özellikle hangi ülkeler sektöre ilgi gösterir?" sorusuna Karagöz, BBVA'nın Garanti Bankası'ndaki payını artırma kararının 2015 yılı için bir gösterge olarak alınabileceği yanıtını verdi. Karagöz, yakın geçmişte Körfez ülkelerinin Türk bankalarına en çok ilgiyi gösteren yatırımcılar grubunda olduğunu anımsatarak, 2015 yılında bu ülkelerdeki bankaların bu ilgilerini devam ettirmesinin olası olduğunu sözlerine ekledi.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.