E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaPiyasa'Trump Baba' rallisinde sona mı geliniyor---

'Trump Baba' rallisinde sona mı geliniyor

'Trump Baba' rallisinde sona mı geliniyor
01 Mart 2017 - 04:58 borsaningundemi.com

ABD borsasında Trump'ın göreve gelişiyle başlayan yükselmeyi 'Noel Baba' rallisine benzeten Hürriyet yazarı Uğur Gürses, piyasalardaki son durumu değerlendirdi. İşte Gürses'in o yazısı:

ABD borsasında yıl sonunda görülen yükselişlere genelde “Noel Baba rallisi” deniyor.

Donald Trump’ın başkanlık yarışını kazanması ile borsalarda buna benzer biçimde “Trump Baba rallisi” yaşandı. ABD’de borsa kabaca 3 ayda yüzde 15 yükseldi. Diğer borsalar da buna kıyısından köşesinden eşlik etti. Aynı dönemde bizde de borsa yüzde 20’ye yakın prim yaptı.

ABD’deki borsa yükselişinin ardında, Trump’ın olası genişlemeci politikası vardı. Beklenti, çok kısa sürede büyük bir harcama ivmesi ve vergi indirimleri ile ekonomik büyümenin irtifa kazanması idi. Böylece şirketler ve bankalar kazançlı çıkacak ve değerleri artacaktı. Borsalar, bu tür olası gelişmeleri önceden ‘satın alır’. Olan da bu.

Çalışmalar devam ettiği için olmalı, bugüne kadar ortaya çıkmamıştı; ama olasılıkla bu sabaha karşı ABD’de Kongre konuşması ile Trump buna ışık tutmuş olacak. Şuna hiç şüphe yok; seçim kampanyası sırasında ne taahhüt ettiyse (doğru ya da yanlış) ilk işgününden itibaren adım adım bunları hayata geçirdiği için, ekonomi politikasında da dediğini yapacak görünüyor. Şimdiden savunma bütçesini 54 milyar dolar artırma niyetini ortaya koydu. 2009 krizinden sonra finansal alandaki kısıtlayıcı düzenlemeleri içeren Dodd-Frank Yasası’nı kapsamlı biçimde budamak için başkanlık direktifini imzaladı. Vergi düzenlemelerin ise ağustos ayına kalabileceği dillendiriliyor.

Trump dediklerini yapmaya başlayınca, ABD Merkez Bankası Fed’in olası faiz artırım takvimine dair beklentiler değişti. 2017’de 3 faiz artırım karar bekleniyor; ilkinin mart ayında olacağına dair beklentiler yüzde 30’lu olasılıktan yüzde 50’ye çıkıverdi.

İşin ilginç tarafı, Fed’in “enflasyondan kork, hem de geç kalmaktan kork” tavrı dikkate alınırsa; enflasyondaki yükseliş ivmesi sadece ABD’de değil, Avrupa’da da kendini gösteriyor. Özellikle üretici fiyatlarındaki yıllık artış oranları, son 5 yılın en yüksek seviyesine ulaştı; ABD’de Ocak ayı üretici fiyatlarındaki artış yüzde 4’ün üzerinde.

Avrupa’da deflasyon sınırına yaklaşarak parasal genişleme kararına yol açan fiyatlar, şimdi bir süredir yeniden yükseliyor. İspanya gibi ‘çevre’ ülkelerde yüzde 3’e, Almanya ve Fransa’da ise yüzde 2’ye yakın. Bu da, tahvil alım programının, yani parasal genişlemenin sonu demek olacak.

Hem ABD, hem de Avrupa’daki gelişmeler bizim gibi ülkeler için ‘borç ödeme zamanlarının’ zor geçeceğini şimdiden ilan ediyor.

İÇERİDEN FARKLI SİNYAL

İçeride ise mali piyasaları yöneten otoriteler aldıkları kararlarla, siyasetçiler de açıklamalarıyla içerideki mali piyasa tablosunu işaret ederek ‘durumun geçici’ olduğu sinyali veriyor. Dışarıdaki gelişmelere zıt bir durum.

Referandumun olası sonuçlarından bağımsız olarak, sadece dış dünyadaki gelişmeler yeni bir piyasa dalgalanmasının kapıda olduğunu düşündürüyor.

Şubat ayı; eylül sonundan ocak sonuna döviz kuru ve faizlerdeki soluksuz biçimde sert çıkışın biraz sakinleştiği bir ay oldu. İki nedeni vardı; biri uluslararası piyasalarda “gelişen ülke varlık fiyatları çok düştü” düşüncesinin ağırlık kazanması, diğeri ise Merkez Bankası’nın TL likiditesini sıkarak ‘boğmasıydı’. Malum, Dolar kuru 3.90’a yaklaşınca Merkez Bankası gecelik faizleri 26 Ocak tarihinden geçerli olmak üzere 0.75 puan artırırken, sistemin ihtiyacı olan likiditenin yüzde 65’ini tüm bankaları saat 16’ya kadar bekleterek yüzde 11’le vermeye başladı. Bunun diğer anlamı; faizleri çok yükseltmeden ama likidite açısından bankaların boğazını sıkarak ‘geçici yüksek faizle’ cezalandırmaktı. Bu durum tabii ki etkili oldu. Ancak sermaye hareketinde kayda değer bir döviz girişi olmadığı da, yabancılara ait menkul kıymet hareketlerinden anlaşılıyor.

Çünkü diğer taraftan verilen sinyal, “yüzde 11’lik geç likidite penceresi geçici bir önlem, sonra yeniden faiz eski günlere dönecek” olunca, bu kur düşüşünün devam etmesi beklentisi köklenemiyor. Döviz kurunun geldiği yer değil, çıktığı en yüksek ‘zirve’ kerteriz alınarak; düştüğü yerlerin ‘alım fırsatı’ olarak görüldüğü anlaşılıyor. Bankacılık sisteminde 20 Ocak-17 Şubat arasında döviz mevduatlarının 6.5 milyar dolar artması (yüzde 5) bu düşünceyi güçlendiriyor.

Özeti şu; eğreti duruşla küresel rüzgarları karşılamak kolay olmayacak.

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)