Piyasalar ABD’den gelen ve gelişmekte olan ülkelerde büyük yükselişlere yol açan mesajların Türkiye’de neden sınırlı kaldığını konuşuyor. Dünyada Amerikan Merkez Bankası Fed’in tutanaklarının açıklanması ve Başkan Ben Bernanke’nin genişleyici politikalara ihtiyacın devam ettiğini açıklaması özellikle gelişmekte olan ülkelerde pozitif etki yarattı. Bazı gelişmekte olan ülkeler borsaları iki günde yüzde 4’leri aşan değerler kazanırken, doların gelişmekte olan ülkelerde değer kaybetmesi dikkat çekti. Türkiye ise birkaç gündür bu olumlu rüzgardan yeteri kadar faydalanamadı.Piyasalardaki gelişmleri Hürriyet muhabiri Barış Balcı yazdı. İşte o yazı:
Çarşamba günü 71 bin 182 puana kadar düşen borsa olumlu rüzgarın etkisiyle kayıplarını toparladı. Gün sonunda gelen alımlarla yüzde 2,97’lik artış yakalayan borsa haftayı 73 bin 922 puandan kapadı. Ancak borsa 74 bin puan sınırına dayansa da gösterge faiz ve dolar cephesinde yüksek trendin devamlılığını koruması endişeleri ortadan kaldırmadı.
FAİZDE ÇİFT HANE TEDİRGİNLİĞİ
Uzmanlar ABD’den hafta ortasından beri esen olumlu rüzgara rağmen borsadaki yükselişin haftalık ölçekte sınırlı kalmasını büyük ölçüde dün yüzde 9,13 oranından kapatan gösterge bono faizlerine bağlıyor. Gösterge bono faizi 17 Mayıs’taki 4,60 seviyesinden sonra önlenemez bir yükselişe geçerek ikiye katlanmış oldu. Gezi Parkı protestolarının başlangıcında yüzde 7 sınırını geçen faiz, Ben Bernanke’nin 19 Haziran’daki konuşmasının ardından yüzde 8 eşiğini de geçmişti. Hafta başında Merkez Bankası’nın güçlü bir şekilde ek parasal sıkılaştırma önlemi alacağını açıklamasıyla yükselişe geçen gösterge bono faizi, cari açık rakamlarının beklentilerin üstünde çıkmasıyla bu hafta yüzde 9,59’a kadar yükseldi. . Bu seviyelerden dün dönse de uzmanlar piyasalarda gelecek hafta “çift haneli faiz” tedirginliğinin canlı olacağını belirtti.
FAİZ İKİ OLUMSUZ BEKLENTİYİ YANSITIYOR
Uzmanlar yüksek seyreden faizlerin özellikle enflasyon ve büyüme cephesinde olumsuz beklentileri yansıttığını belirtti. Eczacıbaşı Menkul Değerler Başekonomisti Sertan Kargın faizin kısa vadeli çizgisinin yüksek enflasyon algısını yansıttığını, orta ve uzun vadeli eğrisinin ise yılsonu büyüme rakamlarıyla ilgili sıkıntılı beklentileri gösterdiğini belirtiyor. Bu durumu tersine döndürmek gerektiğini belirten Sertan Kargın “Kısa vadeli enflasyonla ilgili bir hamle gerekiyor. Orta ve uzun vadede büyüme beklentileri onaracak hamle gerekiyor. Bu özel sektörün yatırım harcamaları ve büyümesinden gelebilir. Finans piyasalarının gelişimi problemli. Dolayısıyla özel sektörün algısını pozitife çevirmek gerekir” diye konuştu.
Borsaya çifte kıskaç
DİĞER taraftan borsadaki son haftalardaki dalgalanma da yüksek kur ve faiz oranlarından kaynaklandığı belirtiliyor. Oyak Yatırım Başekonomisti Mehmet Besimoğlu cari açık riskinin açıklanan rakamlarla canlı çıkmasıyla birlikte borsanın faiz ve kur göstergelerindeki oynaklıktan daha çok etkilendiğini belirtti. Açığın döviz kurları ve faizlere etkide bulunduğunu ve açık riskiyle bu göstergelerin yüksek seviyelerde kaldığını belirten Besimoğlu “Açığın döviz kurlarına etkisi olacak. Mayısta sermaye girişi hemen hemen sıfır.
Açık Merkez Bankası rezervleri ve net hata noksandan açık kapatılmış. Haziran ayında da bu trendin devam ettiğini düşünmek lazım. Kurlar yukarı devam ettiğine göre sermaye girişi düşük sürüyor. Dolar bazında endeks ucuzluyor. Bir takım hisselerde gel git olabiliyor. Faiz ve dövizdeki oynaklığın borsaya da yansıması kaçınılmaz. Sahipliğin çoğunun yabancı olduğu bir yapı var. Yabancılar satışa geçtiğinde fazla likidite olmuyor”
diye konuştu.
Sepet döviz rekor kırdı
DÖVİZ cephesinde yukarı yönlü hareketlilik dün de devam etti. Güne 1.9460 TL’den başlayan dolar Merkez Bankası’nın dünü normal gün ilan etmesiyle yükselişe geçti. Yükseliş bir ara 1.9640 TL’ye gelerek rekor seviye olan 1.9735 TL’ye yaklaştı. Döviz sepeti gün içinde 2.2667 TL’ye ulaşarak tarihi rekorunu kırınca Merkez Bankası’ndan döviz satım ihalesiyle müdahale geldi. 50 milyon dolarlık müdahalenin ardından bir nebze olsun yumuşayan dolar gün sonunda 1.9565 TL’ye kadar geriledi.
Yabancı portföyü 30 milyar dolar azaldı
Yurtdışında yerleşik kişilerin mülkiyetindeki devlet iç borçlanma senedi (DİBS) ve hisse senedi portföyü Mayıs ayı son haftasından beri 30 milyar dolar azaldı. Mayıs 24’ten 5 Temmuz’a kadar tahvil piyasasından piyasa fiyatı ve kur hareketlerinden arındırılmış olarak net çıkış tutarı 2 milyar dolar oldu. Aynı dönemdelerde hisse senedi piyasasından net çıkış ise 1.2 milyar dolar oldu. Piyasadan net çıkış 3 milyar doların hafif üzerinde gerçekleşse de portföy değerlerine bakıldığında azalış 30 milyar dolar civarında. Yabancı yatırımcının DİBS portföyü, 24 Mayıs’ta 69.2 milyar dolardı. Aynı tarihte yabancıların hisse senedi portföyü ise 80.6 milyar dolardı. TCMB verilerine göre 5 Temmuz itibarıyla ise DİBS portfoyü değeri 60.4 milyar dolara, hisse senedi portföyü değeri 61.3 milyar dolara geriledi.
Reuters
‘Faiz’ artmazsa yabancılar gider
REUTERS haber ajansı dün servis ettiği analizde Türk Lirası’nın son dönemdeki değer kaybının kayda değer bir faiz artışı ile telafi edilmemesi durumunda yüzde 5 ile 15 arasında zararda olan yabancı yatırımcının daha fazla zarar etmemek için Türkiye’yi terkedeceğini
iddia etti.
Analizde hisse senetleri ve tahvil piyasasından mayıs ayının son haftasından bugüne 3 milyar dolar çıkaran yabancı yatırımcıların, son yıllarda Türkiye’ye giren tutarlar düşünüldüğünde henüz çok düşük miktarlarda çıkış yaptığına dikkat çekildi.
Sujata Rao ve Carolyn Cohn imzalı analizde şu görüşlere yer verildi:
TÜRKİYE TEHLİKELİ DURUMDA
“TL’deki sert kayıpları tahvil faizlerinde 400 baz puan yükseliş ve hisse senetlerindeki yüzde 20’lik değer kaybını izledi. JPMorgan tarafından Haziran ayı sonunda yapılan bir ankete göre yabancı fonlar lokal bono portföylerini sadece küçük bir miktar azalttılar. Bu durum merkez bankası faiz oranlarını arttımaz ise işlerin daha kötüye gidebileceğini işaret ediyor. Citi Orta, Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika (CEEMEA) döviz ve tahvil piyasası bölümü başkanı Luis Costa, ‘Türkiye şu anda oldukça tehlikeli bir durumda. Muazzam tutarlarda para çıkışları şu ana kadar görmedik. Ancak bu durum ağırlaşabilir de... Şunu unutmamak lazım ki her ay 5 milyar dolarlık bir cari açığın finanse edilmesi gerekiyor’ dedi.
AYNI ANDA ÇOK YANLIŞ VAR
Türkiye’nin cari açığı ve açığın büyük oranda kısa vadeli sermaye ile finanse edilmesi Türkiye’nin yumuşak karnı olarak nitelendiriliyor. Dün açıklanan verilere göre cari açık Mayıs’ta beklentilerin üzerinde 7.52 milyar dolar oldu ve son 12 aylık açık 53.6 milyara yükseldi.GAM yatırım direktörü Paul McNamara, Reuters Insider’a yaptığı açıklamalarda, ‘Aynı zamanda bir çok şey yanlış gidiyor... Bankacılık sektöründe büyük bir patlama yaşandı, oldukça belirgin bir cari açığa sahipler ve enflasyonda yukarı gidiyor... Tüm bunlar ekonominin yeniden kontrol altına alınması için bir adım atılması gerekliliği için birer gösterge, bunlara yüksek faiz oranları da dahil’ dedi.
PARA ÇIKIŞI DÜŞÜK KALDI
Piyasa, Merkez Bankası’nın (TCMB) son dönemde sert değer kayıplarına maruz kalan TL’yi kontrol altına almak için faiz artışına gitmesi gerektiğini öngörürken, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın düşük faiz söyleminin yarattığı politik baskı TCMB’yi büyük bir ikilem ile karşı karşıya bırakıyor. Son dönemdeki sert piyasa hareketleri hisse senetleri ve tahvil piyasalarından sert çıkışları beraberinde getirdikleri düşünülse de para çıkışının şaşırtıcı biçimde aslında çok da yüksek olmadığı görülüyor.Yatırımcılar çıkışların bu denli az olmasının nedenini ise düşük likiditeye bağlıyorlar. TCMB’nin TL piyasasını sıkıştırmasının önemine dikkat
çeken bankacılar, TCMB’nin adımlarının
son dönemde volatilitedeki artışı sınırladığına dikkat çekiyorlar.
WSJ’den benzetme
Türkiye, ekonomisini besleyen eli ısırıyor
WALL Street Journal Gazetesi’nde Türkiye ile ilgili bir haber kaleme alındı. Haberde, Başbakan Erdoğan’ın yenilginin kaçınılmaz olduğu bir savaşta mücadele verdiği, Türk Lirası değer kaybettikçe hırçınlaştığı ve suçlayacak bir günah keçisi arayışına girdiği değerlendirmesi yapıldı. Haberde “Böyle zor bir zamanda, Erdoğan’ın bu davranışı, ülke ekonomisini besleyen eli ısırmak” yorumu yapıldı.
Faiz oranlarının yükselişte olmasının yeni bir durum olmadığının belirtildiği haberde şu cümleler yer aldı;
“Merkez Bankası geleneksel olmayan bir politika kullanarak faiz koridorunu aşağı yönde yüzde 4,5 yukarı yönde yüzde 6,5 olarak belirledi. Haziran’ın ilk günlerinden itibaren Merkez Bankası gecelik faiz olan yüzde 6,5 üzerinden borç vermeye başladı. Bankalar arası faizler de yüzde 6,5 civarında gezindi. Fakat Merkez Bankası’nın bu politikası liranın değerinin düşüşünü engellemedi. Bir ayda TL yüzde 5 düştü. Dolar geçtiğimiz pazartesi 1.97 TL ile tarihi rekorunu kırdı. Merkez Bankası döviz rezervlerinin yüzde 12’sini dolardaki yükselişi durdurmak için kullandı. Net rezervleri 40 milyar doların üstündeyken Merkez Bankası’nın kalan cephanesi de sınırlı hale geldi.”
Giderek genişleyen cari açığında konu edildiği Andrew Peaple imzalı haberde, açığın siyasilerin üzerinde baskı kurduğu, mayıs ayında bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 42 yükselerek 7,5 milyar dolara yükseldiği ve yıllık farkın da yüzde 22’e ulaştığı bilgisine yer verildi. Diğer taraftan, yurt içi tasarruf oranı düşük olan Türkiye’nin, kredi akışını koruyabilmek ve bankacılık sistemini finanse edebilmek için yüksek oranda yabancı sermaye akışına bağımlı hale geldiği yorumu yapıldı.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.