E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaDış PiyasalarSorun Kıbrıs değil, sorun euro---

Sorun Kıbrıs değil, sorun euro

Sorun Kıbrıs değil, sorun euro
08 Nisan 2013 - 13:35 borsaningundemi.com

Saxo Bank Founder and Co- CEO’su Lars Seier Christensen, Güney Kıbrıs'ın kaderinin bu olmadığını söyledi

Saxo Bank Founder and Co- CEO’su Lars Seier Christensen, “Krizleri çözmek ve zayıf iş modellerini ortaya çıkarmak kapitalizmin bir parçası ve her zaman çekici değil” dedi.
Danimarkalı online yatırım ve finansal alım satım kurumlarından Saxo Bank CEO’su Lars Seier Christensen, Güney Kıbrıs’ın kaderinin Troika kurtarma paketinin ilk versiyonunu açığa çıkardığında mühürlendiğini öngördü. Christensen Avrupa’da olan biteni uzun bir yazıyla anlattı. İşte Christensen’in yorunları:
“Rahatsız edici birkaç haftadan sonra, umarım Kıbrıs’la ilgili yorumlarımı bitirip etrafta olup biten diğer konulara döneceğim. 10 milyar Euro’luk kurtarma paketinin tüm dünyayı bu kadar uzun süre etkisi altına alması hayret verici. Ama yine de tutar o kadar şaşırtıcı büyüklükte olmasa da, bu olayın bazı sonuçları akıllara durgunluk veren cinsten.
Küçük bir ekonominin sadece bir hafta sonunda yıkılabileceği gerçeği zaten kendi içinde korku verici. Ama aslında Kıbrıs’ın kaderi Troika kurtarma paketinin ilk versiyonunu açığa çıkardığında mühürlenmişti. Nihai sonucun çok daha kötü olacağı, Euro bölgesinin kendini kurtarmak için sarf ettiği çabayı takip eden herhangi biri için sürpriz olmamalı. Tutarlı bir çizgi yok, açıklamalar arasında koordinasyon yok ve iş işten geçtikten sonra bir peçeteye kargacık burgacık yazılmış gibi hissedilmesine karşı tutarlı bir plan yok. Sonuçlar da dolayısıyla zayıf.
Kıbrıs bu kötü kaderi hak edecek ne yaptı?
Peki, Kıbrıs bu korkunç kaderi hak edecek kadar kötü şeyler mi yaptı? Aslında hayır. Bölgedeki pek çok ülkeye kıyasla Kıbrıs’ın büyüme, kamu borcu ve finansal rakamları oldukça saygıya değer. Küçük bir endüstri ve tarıma sahip bir ada olarak Kıbrıs, başarıyla güçlü bir finans sektörü oluşturdu. Kıbrıs, iyi işleyen ve İngilizce konuşan bir işgücüne sahip ve İngiliz yasalarını temel almış durumda. Sonuç olarak iş yapmak için hiç de kötü bir yer değil. Önermek durumunda olduğu pek çok şeyi yerine getirmiş durumda.
Kıbrıs’ta asıl yolunda gitmeyen şey, bankacıların Euro bölgesi politikacılarının borçlarını geri ödeyeceklerine inanmalarıydı. Yunanistan’a bu kadar içtenlikle bağlı bir ülkede ağırlıklı olarak Yunan kağıtlarına yatırım yapılması hiç de sıra dışı değil – ve diğer ülkelerin bankalarının kendi milli kamu borçları (Kıbrıs örneğinde yarı-milli) için yaptıklarından çok da farklı değil.
Geçmişte Kıbrıs banka sektöründeki yüksek derecedeki makamlarla yaptığım konuşmalarda, Yunanistan’da faaliyet gösteren bankaların yerel bono almaları yönündeki politik baskının önemsenmeyecek kadar az olmadığı açıktı. Bu yoğunlaşmadaki risk hafife alındı, ama aslında, Yunanistan da dahil, ciddi sorun yaşayan ülkelerin destekleneceği konusunda Euro bölgesine karşı bir güven vardı. Sadece birkaç yıl öncesini hatırlarsanız, pek çok insan bunun Euro anlaşmasının doğal bir parçası olduğuna aksi halde tahvil gelirinde bu kadar büyük bir yoğunlaşma olmayacağına inanıyordu.
Dolayısıyla, Kıbrıs banka sektörünün suçunu yok sayamayız, ama bütün bu sorunlar da Euro bölgesi dinamiklerinin var olduğu bir sistem içerisinde gelişebilirdi. Aksi halde, daha az yabancı yatırımcı parasını Kıbrıs’a getirirdi, serbest Drahmi kamu borçları piyasasının risk dinamikleri bu riskleri engeller ve daha hızlı gerçeğe uygun bir risk ayarlaması değerlemesine yönlendirirdi. Yunanistan’ın kendisi borçlarını ödememek durumuna gelmez, ama bunun yerine ülkenin geçmişte yaptığı gibi rekabetçi devalüasyonlara bel bağlardı.
Gelecekte Euro’nun farklı versiyonları oluşacak
Şimdi, bunun yerine, sorunlar serbest kapitalist piyasanın izin verebileceğinden çok daha fazla büyüdü. Şimdi bu nedenle Euro Bölgesi içerisinde sermaye kontrolü ve para çekme sınırlamalarıyla ve fiili varlık vergisiyle karşı karşıyayız, ki bu da EURO para biriminin aynı şekilde var olmasının çok zor olduğu anlamına geliyor. En az iki farklı EURO var: Lefkoşa’daki kısıtlı olan ve Euro bölgesinin geri kalanında serbest olan. Tamamıyla farklı dinamikler, ve inanıyorum ki bu, gelecekte EURO’nun çeşitli versiyonlarının oluşmasının başlangıcı. Benzer durumlar için benzer ölçütler kullanılır ve insanlar şimdiden krizin vuracağı bir sonraki adresi tartışıyorlar. Slovenya mı? Malta mı? Diğer, daha büyük problemlere yol açacak ülkeler mi?
Geçtiğimiz gün, Financial Times bize Friedrich Hayek'nin sermaye kontrolü hakkında soğuk duş etkisi yaratan uyarısını hatırlattı:
“İlk bakışta hiçbir şey özel hayatı döviz işlemlerini devletin kontrol etmesinden daha az etkilemezmiş gibi görünür ve çoğu insan böyle bir durum ortaya çıktığında tamamen umursamaz davranır. Ancak, kıta ülkelerindeki pek çok deneyim düşünceli insanlara bu aşamayı totaliterliğe ve bireysel özgürlüğün baskı altına alınmasına atılan bir adım gibi görmeyi öğretmiştir. Bu, gerçekte, sadece zengin için değil herkes için, bireyin tamamıyla zorba devlete teslim edilmesi, tüm kaçış araçlarının nihai olarak baskı altına alınmasıdır.” (The Road to Serfdom, 1944).
Tanıtılan yeni araçlara dikkat edin. Sermaye kontrolü bunlardan bir tanesiydi. Daha kapsamlı bir gelir vergisi gibi görünen şey de başka bir tanesi.
Euro krizi daha kötüye gittikçe her şey beklenmeli
Geçtiğimiz haftalarda bir oyun değiştiriciye tanık olduğumuza kuvvetle inanıyorum. Bence, Euro krizi daha kötüye gittikçe ve Euro’nun ezici silindiri bir ülkenin kurtarma planından bir diğerine atladıkça herşey beklenebilir ve beklenmeli.
Demokrasinin modern yorumunda insanlara yapabileceklerinizin sınırı çok az. Amerikan Anayasası’ndan tanıdığımız gibi sadece çoğunluk kuralının gerekli olduğu ancak kişisel negatif haklara artık saygı duyulmadığı bir biçim.
Hedef varlıklı insanlar!
En kolay hedef her zaman varlıklı insanlar olacaklar, hatta sadece çalışıp birikim yapan ve hayatı boyunca hep doğruyu yapmış olan insanlar. Böbürlenen refah ülkeleri sorumsuzca verdikleri sözleri, parçalanmış değer sistemleri ve sürdürülemez nüfuslarının altında çökmeye başlarken, seçmenlerin yüzde 50’den fazlasını çoğunluğun iyiliği için diğer insanların parasına el koymanın ve paralarını çalmanın uygun olduğuna ikna etmek kolay olacaktır. Boston Consulting Group sadece şu an var olan borçları kapatmak için, hatırlatırız gelecek borçlar dahil değil, tüm özel gelirlerin sadece yüzde 28’ine gerek olduğunu hesapladı ve bu para sadece tek bir yerden gelebilir… Cepleriniz. Dikkat edin.
Her şey son birkaç yılda ters gitti, ama bunun tohumları yıllar önce atıldı. Geleneksel ipotek kriterlerini karşılayamasalar bile, daha çok insanın kendi mülküne sahip olma “hakkı” baskısı şeklinde – sonuç yüksek faiz. Refah devletlerindeki sadece yoksullara değil, aynı zamanda orta sınıftaki insanlara bile verilen devasa istihkaklar şeklinde – sonuç şişmiş açıklar ve borçlar. Hiçbir pratik dayanağı olmayan güçlü ve politik bir proje şekildeki Euro - sonuç domino etkisiyle en uzağa kadar sıçrayan krizler ardından krizler.
Hiç kuşku yok ki, pek çok finans kuruluşu oynadıkları ellerin avantajından faydalandılar. Şu an yaşanan altüst oluşta suçları ya da sorumlulukları yok değil. Ama asıl sorun insanların içinde bulundukları koşulların avantajlarından faydalanmaya çalışmalarında yatmıyor. Asıl sorun, politikacılar tarafından yaratılan çerçevede, bu çerçeve kapitalizmde her zaman yapıldığı gibi serbest piyasanın fazlalıklarla uğraşmasını engelliyor. Krizleri çözmek ve zayıf iş modellerini ortaya çıkarmak kapitalizmin bir parçası ve her zaman çekici değil – ama zaten ölüme mahkum olanı çaresizce yangından mal kaçırır gibi kurtarmaya çalışmaktan çok daha faydalı ve çabuk. Ve problemlerin bugün karşılaştığımız boyutlara gelmesine asla izin vermez. Kıbrıs bunun çok güzel bir örneği. Sorun Kıbrıs değil. Sorun euro.”

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)