Ece CEYHUN - BORSA/FİNANS SERVİSİ Büyümeyi, ama karlı büyümeyi hedefleyen Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları AŞ (Şişecam), kasasındaki nakitle satın alacak, kendisine bu coğrafyada değer katacak şirket bakıyor. Şişecam Yönetim Kurulu Başkanı Kırman, nano teknoloji ürünü camlar dahil ar-ge çalışmalarını yoğunlaştıracaklarını belirterek önümüzdeki dönemde ajandalarında bir taraftan başladıkları yatırımlara devam etmek diğer taraftan da bir çok üreticinin krizle zora düştüğü hatta iflas ettiği dünya cam pazarında satın alma fırsatlarını incelediklerini söyledi. Kırman, Suriye'den Rusya'ya, Orta Doğu'dan Balkanlar'a ve Avrupa'ya kadar bir dizi şirketi incelediklerini ifade ederek ana hedeflerini "Bu coğrafyada etkin bir şekilde söz sahibi olma stratejisi ile faaliyette bulunmak. Bu bölgenin bizden sorulmasını kesin hale getirmek" şeklinde özetledi. Şişecam Yönetim Kurulu Başkanı Kırman ile hedeflerini, piyasalardaki son durumu ve reel ekonomide gelinen noktayı nasıl okuduğunu konuştuk. Kırman, bu dönemde organik ve inorganik büyüme fırsatlarına baktıklarını belirterek 2009 yılında grup olarak bu coğrafyada etkinliklerini artırmak ve potansiyeli yükseltmek adına çaba sarf ettiklerini belirtti. Kırman, küresel krizin Rusya ve Avrupa'da sadece düz cam da değil cam ev eşyasında ve ambalajda da birçok fırını söndürdüğünü ve bir çok şirketin faaliyetini daralttığını, sonlandırdığını kaydederek krizin yarattığı arayış kapsamında bazı kuruluşların teknoloji departmanlarının outsource adına başka şirketlere de açmaya başladıklarını ifade etti. Diğer yandan inşaat tarafında hareketli dönem geçiren Arabistan yarımadasında ve kısmen Orta doğu'da herkesin cam üretim hattı kurmaya çalıştığını da vurgulayan Kırman, ekonomiler düzeldiğinde cam sektörünün daha hızlı büyüyeceğini öngördüklerini de aktardı. Kırman, DÜNYA'ya şunları anlattı: FIRSATLARA BAKIYORUZ: Büyüme kapasitemizi muhafaza ettiğimiz inancındayız. Bu büyüklüğe geldikten sonra durmak bazı kazanımları iade etmek anlamına da gelebilir. Dolayısıyla süreklilik gösteren bir şekilde bizim için nerede hangi imkanlar var izliyoruz. Şu anda bizim 1.6 milyar dolar borcumuz var. Bunların %25-30 u kısa vadeli kalanı orta ve uzun vadeli krediler. 900 milyon dolar civarında nakdimiz, 550 milyon dolarda ihracat geliri var. Fırsatlara bakıyoruz. Rusya da özellikle cam ambalaj konusunda bakıyoruz. Mısır'a da bakılıyor Bu dönemde ciddi sıkıntıda olan çok sayıda şirket var. Çünkü ekonomilerdeki kısmi düzelme bu tür sorunlu şirketlere amaçlanan şekilde ve sürede yansımıyor. Hiç şüphesiz bu imkanların bizim açımızdan fizibıl olması ve fiyatın olgunlaşması önemli.. Geçenlerde Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı'nın daveti üzerine Irak'taydık Ramadi' ye gittik. Saddam zamanında kurulmuş bir fabrikaya baktık. Orada bir şey yapabilirmiyiz diye bakıyoruz. Suriye'de de çalıştık Mısır'da da. Her yere bakıyoruz, öncelikle olan bitenden yakından haberdar olma gerekliliği içerisindeyiz ve varsa fırsatları değerlendirme niyetimiz var. ST GOBEN İLE MISIR'I 2010'DA AÇARIZ: Dünyanın en büyük cam üreticilerinden biri diyebileceğimiz St Goben 45 milyar Euro cirosu olan ve bunun sadece 8.5-9 milyar Euro'sunu düz camdan elde eden bir şirket. Mısır'da yatırım yapıyorlardı bizde sonradan onların talepleri ile bu projeye dahil olduk. St Goben ile Rusya'da da bir düzcam fabrikası açacağız. Mısır'daki düz cam fabrikası yüksek üretim kapasiteli olacak ve 2010 da faaliyete geçilmesi planlanıyor. Mısır'da bizim payımız %49, St Goben'in payı %51 olacak. Ama Rusya'da bizim payımız %51 onlarınki %49. Rusya'nın devreye girmesi 2011 ve sonrasına kayabilir. MISIRLILARLA YENİ BİR SODA FABRİKASI KURMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ: Mısır hükümeti geçtiğimiz senelerde soda fabrikasını özelleştirdi ve 135 milyon dolara bizim Bulgaristan'da da ortağımız olan Belçika Solvey'e şirketine sattı. Hatta ihaleye bizde girdik. Fakat bir süre önce Mısır hükümeti yeniden soda fabrikası kurmaya karar verdi. Bu defa Mısır hükümetinin talebi üzerine teknik yardım, know-how ve bunlara bağlı ortaklık suretiyle fabrikanın yönetimini yapacağımız bir işleyiş üzerinde çalışmaktayız. Şimdi görüşmeler devam ediyor ve bunun sonucunda durum belirginleşecek. TÜRKİYE'DEKİ ENERJİ MALİYETLERİ YORUYOR: Türkiye'de en büyük sorunumuz maliyet unsurları. Elektrik ve doğalgazın bu kadar pahalı olduğu bir yer yok. Örneğin Bulgaristan ve Rusya da yaptığımız üretimlerde enerji fiyatlamaları bizleri teşvik eder özellikler taşıyor. Romanya'da bile durum Türkiye'den iyi. Üstelik Romanya ve Bulgaristan'da doğalgaz temini bakımından dışa bağımlı ama teşvik ediyorlar. Biz Türkiye'nin 6'ncı büyük elektrik enerjisi üreten grubuyuz. Toplam üretim kapasitemiz 275 megavat. Şu anda yılda 2.2 milyar kilovat saat elektrik üretiyoruz. Bu konudaki avantajımız ve özellikle verimliliğimiz Soda Fabrikamızla birlikte buharın kullanımında sinerji yaratmış olmamızdan kaynaklanıyor. Dolayısıyla üretim yaptığımız kojenerasyon tesissimizin verimliliği bugün Türkiye'nin en iyisi. Ayrıca tüm fabrikalarımızda enerji verimliliği üzerinde sürekli çalışıyoruz Tüm bunlara rağmen fiyatlama tüm sanayicileri olduğu gibi bizi de yoruyor ve bu konuda sanayinin sürdürülebilir bir rekabet gücüne sahip olabilmesi için konunun çözümü gereği açıkça görülebiliyor. 2009'U AŞAN HEDEFLERLE 2010'U PLANLIYORUZ: 2009 bizim beklentilerimizin altında çıkacak. 2009'u bir miktar telafi edici biraz onu aşan hedeflerle 2010'u planlıyoruz. 2008'de 3,5 milyon ton üretim yapmıştık bu sene 2.5 milyon ton civarında olacağını düşünüyoruz. Soda üretimini 1 milyon tonun üzerinde kapatmayı planlıyoruz. Üretim kısıtlamalarına karşın tüm sektörde fiyatlar beklenenin ötesinde geriledi ve dolayısıyla bu bize de gelirlerimizin beklenenden aşağıda gerçekleşmesi olarak yansıdı. 9.ayı 80 milyon TL gibi bir kar ile tamamladık. 2010'da da daha etkin bir piyasa ilişkisi ile karlılığı ön plana çekeceğiz. Maliyetleri aşağı çekme adına hassas olacağız. Geçen sene 500 milyon dolara yakın yatırım planlamıştık, ancak 2oo milyon doların biraz ürerinde gerçekleşme oldu. Ama yatırımı kesmiyoruz. 2010'da bir kısmı yeni işler olmak üzere yaklaşık 400 milyon dolar yatırım planlıyoruz. OTOMOTİVDE DAHA ETKİN OLMAYI PLANLIYORUZ; Bir Türk üretici olarak otomobil sektörüne daha fazla cam satabilmek için aksiyon içindeyiz. Avrupalı üreticilere yöneliyoruz, BMW, VW bunlar arasında. MAN'da varız. Ford, Toyota, Renault ve Hyundai'ye üretim yapıyoruz. Yurt dışı piyasalara daha fazla odaklanacağız. Rusya' nın geleceğinde otomotiv üretimi önemli bir yer tutacak. Ayrıca Rusya, Irak gibi ülkeler konut işini de çözmek zorunda. Binaların dış yüzeyinde cam kullanımı giderek artacak mesela Almanya gibi ülkeler güneş enerjisini yoğun bir şekilde desteklediğinden, bina yüzeylerinden elektrik enerjisi elde etme amacının sonucunda cam kaplamalar ön plana çıkıyor. Bu camlarda enerji üretimi istenilen noktaya geldiğinde camın dışında bina yüzeyi kaplaması büyük ihtimalle olmayacak. Buralara hazırlanmak, geleceğe göre pozisyon almak gerekiyor. Mersin'de 40 milyon Euro civarında enerji camı üretimi konusunda yatırımımız devam ediyor. Dünyanın bu işte emek sarfeden büyük şirketleri ile araştırma yapıyoruz. AKILLI CAMLAR ÜZERİNDEKİ ÇALIŞMALARIMIZI YOĞUNLAŞTIRACAĞIZ: Geleceğe hazırlanmak anlayışı temelli ve daha karlı bir Şişecam için katma değerli ürün üretme konusunda çabamızı artıracağız. Katma değerli ürün meselesi de camda önem kazanıyor. Artık düz cam açısından teknolojisi belli bir noktaya geldi. Farklılık yaratacağınız yer camlardaki kaplama teknolojileri. Isıyı alıp-veren, muhafaza eden, güneşi yansıtan, yağmur tutmayan giderek nano teknolojiyi içeren camlar. Mevcut ürünlerimizi artırmak amacındayız. Otomobil işinde de teknoloji anlamında sektörden gelen talepler giderek artıyor. Otomotivcilerde daha pürüzsüz daha hafif ve daha dayanıklı camlar istiyor. Bu gibi konular ciddi ar-ge gerektiriyor ve bu teknolojileri hayata geçirmek için halen gelirlerimizin %1'ini ayırdığımız ar-ge çalışmalarını artırmayı planlıyoruz. Daha düşük maliyetli, tüketicinin kullanımı açısından yarar sağlayan katma değerli ürün yapma konusundaki çabalarımızı artıracağız.. Biraya gelip dengeleri yeniden inşaa etmeli Bu tür dönemlerde birlikte hareket edebilme başarısı gösteren ülkelerin yükselişi yakalayabildiğini belirten Şişecam Yönetim Kurulu Başkanı Kırman tüm ekonomik aktörlerin bir araya gelerek dengeleri birlikte ve yeniden inşa etmesi gerektiği mesajını verdi. Kırman, "Kısmi bir rahatlık gözlemliyoruz. 2010'da daha kötüsü olmaz diyoruz ama 2007 yılındaki ekonomik büyümeyi 2.5-3 seneden önce yakalayamayız. Her şeyi hükümetten beklememek gerek fakat onlar da yolu açmalı. İşsizlik çok ciddi tehlike olarak gözüküyor. Finans sektörünün de reel sektöründe, düzenleyici rolündeki hükümetin de birbirini anlayarak yürümesi lazım. Sürekli herkesin kendi açısından talepler üretmesi, hep bana demesi anlam taşımıyor. Karşılıklı olarak fedakarlıkları dengelemek gerek. Hem hükümet hem sektörler bu anlayışla masaya oturmalı, konulara ön yargıyla bakmamalı. Özellikle kamu otoritesi sahada olmalı, ancak hakem olarak değil oyun kurucu rolünü üstlenerek kendisi de bu oyunu oynamalıdır. Ortak aklı bulmak, acil konuları bu şekilde çözmek gerek. Örneğin, bana göre enerji politikalarında sektörel bazda değerlendirme ihtiyacı var. Herkes benim işim hallolsun diye bakıyor. Ekonomik işleyişte zincirleme reaksiyon olduğunu unutmamak lazım. Hep ben iyileşeyim diye bastırırsanız bunun yansıma dereceleri farklı hale geliyor. Dengeleri birlikte inşa etmek lazım aslında zaman hızlı geçiyor" dedi. Bankacılık 2010'u sıkıntılı geçirebilir 2002-2008 yılları arasında İş Bankası'nın Yönetim Kurulu Başkanlığını da yapan Prof. Dr. Kırman bankacılık kesimini herkesin karlılık rakamları ile değerlendirdiğini de ifade ederek şöyle devam etti: "Bankaların elini taşın altına sokabilmesi için daha fazla rahatlatıcı unsurun yönlendirilmesi lazım. Tahsili gecikmiş alacak konusunda artış yaşanıyor ve bana göre daha da hızlanacak. Bizde dahil olmak üzere büyük şirketlerde para var ama sonuçta ürettiğiniz mala bir talep olacak ki bu şirketler de sürekliliği sağlayabilsin. Eğer bankalar o tarafta bir sıkıntıya uğrarsa ki böyle bir gidişat var, 2010 onlar açısından kağıtlardan da kazanç elde edemeyecekleri bir dönemi de beraberinde getirdiği için, sıkıntıya girebileceklerdir. Finans sektörünü bir taraftan sopayla döverken diğer taraftan buraya para verin diyemezsiniz. Hakemin de oyunun bir parçası olduğunu unutmamak lazım. Düdüğü çalma vakti oyunun tarzını değiştiriyor. Bankalar Kanunu da kast etmiyorum. Onlarında uzun vadeli kaynak temin etmelerine imkan yaratacak çözümlemelerin yolunu açmak lazım. Bankacılık kesiminin de maliyetlerinin süreklilik gösteren biçimde aşağıda oluşmasına, risk algılamalarının finansman sağlayacakları kesimle paralel kurgulanmasına gerek var. Burada birlikte hareket edebilme yeteneğini hayata geçirmek lazım." İş gücü ile sürekli İletişimde olmak lazım Finans kesiminin elinin rahatlaması halinde zaten istenen reel sektör-finans kesimi işbirliğinin başlayacağı öngörüsünden bulunan Kırman, işçi ile işverenin de aynı gemide olduğunu unutmaması gerektiğini anlattı. Reel sektörün rekabet mekanizmalarını doğru çalıştırması gerektiğini söyleyen Kırman, "Önemli olan çok ciddi sorun olmadığı sürece bu iş gücünü muhafaza etmek ve iş gücü ile sürekli iletişimde olmaktır. Çalışanların da kar rakamlarına bakıp belli kararlara varmaması lazım. Kurumların devamlılığını sağlamak için ortak akılların bulunması hepimize uzun vadede kalıcı olma anlamında katkı sağlayacaktır" diye konuştu. Daha kıymetli ve karını paylaşan bir Şişecam yaratmak istiyoruz Kırman, Şişecam'ın piyasa değerinin İMKB'de 1 milyar dolar civarında gezindiğini fakat sadece 2008 yılında Bursa Yenişehir'de devreye alınan 2 düzcam, 3 ambalaj fırınına 1 milyar dolara yakın yatırım yapıldığını hatırlatarak "Bir flot hattını 220 milyon dolara kuruyorsunuz. Bu paranın dönüşü bir banka kadar hızlı olamaz. Hem hisse sahipleri açısından hem kamuoyu açısından,sanayinin finans sektörüne göre farklı bir algılandığı gerçeğini dikkate almak lazım.. Birebir sizin yaptığınız faaliyetlerin anında bilançolara yansıması söz konusu olamıyor. Sanayicilerin vaziyet alıp devamlı kendilerini korumaları gerekiyor. Öz varlık yaratmak konusunda sanayinin bu kadar sıkıştığı bir ortamda başka bir şey yapılmasına da imkan yok. Nakit kar payı dağıtımı ile karın sermayeye eklenmesi suretiyle bedelsiz hisse senedi verilmesi konusunda da piyasanın algılaması farklı bir yerde. Karını varlığına ekleyen sanayi kuruluşlarının hissedarlarının konuya sahip oldukları varlığın değerlenmesi anlamında bakmalarında da yarar var. Biz her sene nakit olarak vermesek de hisse senedi olarak kar dağıtıyoruz. Ama nakit kar payı dağıtmak için bu kriz ortamının geçmesi gerekir. Bu tür uygulamalar için kriz sonrası için hedeflemek daha doğru, biz süreklilik gösterecek şekilde daha kıymetli ve kar payı dağıtan bir Şişecam yaratmak istiyoruz." değerlendirmesinde bulundu. Bizimde yazılı olmayan Sektörel politikalarımız olmalı "Mutlaka her ülke kendi ekonomik düzenini sonuçta da kendi insanının gelir dağılımını korumak, kollamak ve geliştirmek zorunda" diyen Kırman, kriz döneminde ülkelerin korumacılık kalkanlarının daha bariz hissedildiğini ve yaşanan konjonktürün de konsolidasyonu bazı sektörlerde zorunlu kıldığına atıfta bulunarak "Artık bazı sektörlerde yazılmayan temel devlet politikalarımız olmalı. Fakat bunu korumacılık diye algılatıp 'birilerinin gelmesini engelliyorlar' da dedirtmemek lazım. Dünyanın her yerinde kapitalist sistemi benimseyip serbest piyasa ekonomisini uyguladığını söyleyen her ülkede korumacılığı yaşadığımız krizde gördük. Her ülkenin seçme şirketleri var. Yabancı sahiplik oranında herkes bankaları yazdı ama dünyada her zaman uzun vadeli fon yaratan bir sektör; sigorta sektörünün sermaye yapısı değişti. Bankacılıkta, reel sektörde, sigorta sektöründe yabancı payı artmış demek benim için önemli değil. Benim anlayışıma göre için kontrol önemli. Eğer bir hissedar yüzde 20 ile bankayı, şirketi kontrol ediyorsa o banka, o şirket onundur. Üstelik bu zamanlamalarda yapılacak belirlemeler genelde kabul görüyor. Örneğin, Brezilya stopaj getirdi, AB Çin'i cam elyafta damping yapıyor diye koruma tedbiri alıyor. Bu konuda Türkiye olarak bizim de yolumuzu iyi çizmemiz, ortaya koymamız yazılı olmasa da bu politikaları bilinir hale getirmemiz gerekir. Sizin sanayici olarak yolu bilmeniz çok önemli. Bu yolun ağaçların arkasında kaybolup birden sağa dönebileceğini, ya da u dönüşü yapılacağını düşünüyor ve hesaplamaya başlıyorsanız, bu bilinmezlik bütün hesabınızı kitabınızı etkiliyor. En azından yavaşlıyorsunuz bir gidelim görelim diyorsunuz böylece soru işaretleri çoğalıyor" dedi. Çin, camda da zorlu bir rakip Paşabahçe'yi de taklit ettiler Dünyada 373 adet düz cam flot hattı olduğunu ve bu sayının yarısına Çin'in hükmettiği bilgisini de paylaşan Kırman, Türkiye'ye bu ülkeden yoğun bir ürün girişi olduğunu da belirtti. AB'nin cam elyafta Çin'e karşı damping soruşturmasına başlattığını da ifade eden Kırman, diğer taraftan Çin hükümetinin artık üreticilerine 'sizi zararına daha fazla destekleyemeyeceğiz' dediğini de duyduklarını da kaydetti. Türkiye'ye Romanya, İsrail, Belçika, Hindistan, ABD, Rusya, Tayvan, Almanya, Tayland, İngiltere, Lüksemburg, Çin, Endonezya, Fransa, Filipinler, Macaristan, Vietnam, BAE, İran, Polonya, Hollanda, İsveç, Suudi Arabistan, G. Afrika, Bulgaristan, İtalya'dan düz cam ve kaplamalı cam geldiğini aktaran Kırman, Çinlilerin Paşabahçe ürününü de nasıl taklit ettiklerini şöyle anlattı: "Çinliler Paşabahçe'nin takımlarını her şeyi ile kutusu, baskısı hatta arkasındaki barkodların bile aynısını yaparak piyasaya vermişler. Sadece Türkiye'de değil dünya piyasalarında da ve şimdi uğraşıyoruz. Tesadüfen arkadaşlar gittikleri bir yerde görüyorlar ve biz buraya mal satmamıştık diyorlar. Biz kutuyu da kendimiz yapıyoruz ve kendi ürettiğimiz camın bağlamasından sahtesini anlıyoruz ama alan kişinin algılaması mümkün değil.."
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.