E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaMakro EkonomiSanayi üretimindeki düşüş durgunluk işareti mi---

Sanayi üretimindeki düşüş durgunluk işareti mi

Sanayi üretimindeki düşüş durgunluk işareti mi
09 Kasım 2016 - 04:51 borsaningundemi.com

Hürriyet yazarı Uğur Gürses, bugünkü yazısında dün açıklanan sanayi üretimi anketini değerlendirdi. İşte Gürses'in o yazısı:

Eylül ayı, tatilin bitip herkesin evine-işine döndüğü bir ay. Özellikle de yeni planların, değişikliklerin, hazırlıkların yaşama geçtiği, harcamaların yükseldiği bir ay. Okulda, işte, evde; yeni bir 'sezonun' başı, ilk ayı. İşte bu yüzden bu ayda olan biten ileriye dönük de bir sinyal.

İşte bu ayda ekonominin çarkları olan sanayi üretiminde, takvim etkisinden arındırıldığında yüzde 3.1 düşüş olmuş. Anlamı gayet açık; hane halkı harcamayı azaltmış, sanayici de üretimi. Bu düşüş 2009’un ekim ayından bu yana en sert ikinci düşüş.

Hane halkının harcamayı kestiğini nereden çıkarıyoruz? Sanayi üretiminin bel kemiği olan dayanıklı ve dayanıksız tüketim mallarının üretimindeki sırasıyla yüzde 9.5 ve yüzde 6.5’luk düşüşten.

Eylül ayındaki bu sonuçla ile birlikte üçüncü çeyrekte sanayi üretiminin yüzde 1.9 küçüldüğü tescilleniyor. Bu sonuç bize, üçüncü çeyrekte toplam ekonomik büyümenin de negatif olmasının güçlü bir olasılık olduğunu söylüy0r. Derecesi, yani yüzde 1 mi, yüzde 2 mi? Tarım, ticaret, kamu gibi diğer sektörlerdeki sonuçlara bağlı.

Eylül ayı sonuçlarıyla ortaya çıkan bu sanayi üretimi sonucu, 2009’un 3. çeyreğinden bu yana ilk daralma demek.
İçinde bulunduğumuz son çeyrek için de, gelen ilk veriler yüz güldüren cinsten değil. Dün Hürriyet ekonomi servisinin haberinde yer alıyordu; TEPAV’ın Perakende Güven Endeksi Ekim ayı sonuçları, 2009 Mart ayından bu yana, yani son 7 yılın en düşük seviyesinde olduğumuzu söylüyor.

En iyimser haliyle; üçüncü çeyrekte yarım puanlık ekonomik daralma, son çeyrekte de yaklaşık yüzde 1 büyüme olsa tüm yılı yüzde 2’lik bir büyüme ile bitireceğiz demektir; hükümetin güncellenmiş tahmini ile yüzde 3.2 değil.

Önceki gün yazdığım gibi; hane halkı harcamalarında ve sonuçta ekonomideki yavaşlamanın, durgunluğun nedeni faiz değil, bekleyişler. Siyasetçiler, darbe girişimi sonrasındaki sürecin yönetiminin hane halkı bekleyişlerini nasıl olumsuz etkilediğini görmekten kaçınıyor. İster hane halkı harcamaları ve ekonomik daralma, isterse döviz kurundaki yükseliş Anayasal şemsiyeden kopan OHAL yönetiminin, güçler ayrılığının çökmesinin bir sonucu.

Küresel kriz dönemindeki gibi sert daralmaya tanık olurken, siyaset bunu faiz indirimi ile toparlayabileceğini düşünüyor. Ancak en çetrefilli sorun yeniden kendini gösteriyor; döviz kuru. Ama olmuyor. Bankalara OHAL koşullarında ‘kibarca’ söylenerek, fiiliyatta zoraki faiz indirimine gitmeleri sağlansa da, politik alandan hane halkına yansıyan kaygılara bir de döviz kuru artışı ekleniyor.

İşin ‘bıçak sırtı’ tarafı; başta özellikle kredi dereceleme kuruluşları olmak üzere hep kaygı ile ifade edilen bir eşiğe girdik. O da, bir tarafından döviz açığını da içeren biçimde yüksek kredi borçlusu reel kesimin, ekonomik durgunluk ya da küçülme halinde borçlarını çevirme zorluğuna girmesi. Ekonominin yavaşlaması, küçülmesi şirketler kesimi için satış hasılatının azalması demek; kur artışı da ödenecek döviz kredilerinin TL karşılığının artması demek; hasılat azalırken, borç ödemek için gereken TL miktarı artıyor.

Tüm buna çare olarak düşünülen kredi faizini düşürme baskısı, şimdi yeni bir ‘zihni sinir’ projesine kapı aralamış durumda; mevduat faizini düşürme hamlesi. ‘Mevduat faizleri düşerse kredi faizi düşer’ önermesini bulanlar, hali hazırda 100 TL’lik mevduata karşılık 136 TL’lik kredi verilmiş olduğunu bilmiyor olmalılar. İktisat terimleri ile; arz 100, talep 136. Arzı kıt, talebi yüksek olan fonun faizini düşürmekten bahsediliyor. İktisat öğrencisi olsalar, ‘fiyat teorisinden’ sınıfta kalırlar. Normal bir ülkede mizah konusu olur bu.

Kamu bankalarında tutulan kamu kesimine ait olan mevduatların faizlerinin Merkez Bankası’nın gecelik borç verme faizine yani yüzde 8.25’e indirilmesi ise; kamu bankalarına yeni bir kaynak yaratmaz. Kamu bankaları kredi faizlerini aynı oranda aşağı çekerse sadece hali hazırda vermiş oldukları mevcut kredilerin faizlerini düşürmüş olurlar, o kadar; mevduatta rekabeti de, faizleri de değiştirmez.

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)