E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaPiyasaPopülizm borsalardaki etkinliğini kaybediyor---

Popülizm borsalardaki etkinliğini kaybediyor

Popülizm borsalardaki etkinliğini kaybediyor
09 Şubat 2022 - 11:15 borsaningundemi.com

Son 10 yıldır borsa yatırımlarında etkinliğini hissettiren popülist akımlar Cambridge Üniversitesi araştırmasına göre pandemiyle sonrasında gücünü yitiriyor. Borsa yazarı Aaaron Brown hisse yatırımcılarını dikkatli olmaya çağırdı

BORSAGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ

Yatırımcıların en popüler ilkelerinden birisi de uzun vadeli yatırımlara odaklanmaktır. Bu yöntem bir sektörün veya şirketin geçen yıl ne yaptığından ve gelecek sene ne yapacağına dair analizlerden çok varlık sınıflarının 10 ve 20 yıllık tarihsel süreçte nasıl bir getiri sağladığına odaklanan nicel yatırım metotlarına dayanır.

Bloomberg International yazarı Aaron Brown, Cambridge Üniversitesi’ndeki Future of Democracy Merkezi'nin yeni bir raporunun, yatırımcılara önümüzdeki on yıl içinde genel ekonomiyi düşünmek için nadir bir şans sunduğunu belirtiyor. Raporda, popülizm, milliyetçilik ve eşitsizlik konularında önemli değişimlerin yaşandığına ve önümüzdeki on yıl içinde daha müreffeh, barışçıl, eşitlikçi ve uyumlu bir dünya lehine hızlı bir dönüşümün gerçekleştiğine dair pek duyulmayan bazı iddialar verilerle de desteklenerek öne sürülüyor.

Brown portföyünü iyimser düşüncelere göre tasarlayan biri olmadığına dikkat çekiyor. Ancak borsa uzmanı, son 10 yıldır ekonomilerin en önemli odak noktaları olan popülizm, savaş, ekonomik buhran ve aşırı milliyetçilik hareketlerine karşı korunmak için verilere dayalı tatmin edici bir senaryoyu incelemenin faydalı olabileceğini belirtiyor. Brown, “Pandemi sonrası ekonominin 2019’dan çok farklı olacağını biliyorum. Bu sebeple bunun üzerine düşünmek önemli olabilir” dedi.

Borsagundem.com’un derlediği bilgilere göre Küresel Finans Krizi devletlerin daha fazla güçlendiği bir ekonomik ortamın filizlenmesine sebep oldu. 2007-2009 yılları arasında merkez bankaları bilançolarını daha önce tahmin edilenlerin çok ötesinde şişirebilme imkanı kazandı ve yasal olarak açık yetki sahibi olmadıkları alanlarda hamleler yapabilmek için geçici gerekçeler icat etti. Hükümetlerse bütçelerini kısıtlamayı göz ardı ederek savaş zamanlarında verilen acil durum yetkilerini talep etti. Mahkemeler çoğunlukla bu değişim sürecine tepkisiz kaldı. Bloomberg yazarı bu süreçte Çay Partisi hareketleri ve Wall Street’in işgali (Occupy Wall Street) gibi popülist ayaklanmaların üst düzey yetkililerin kriz yönetimlerine yönelik küçük gösteriler gibi göründüğünü belirtiyor.

Brown’a göre kilit önem taşıyan popülist fikirlerse dünyanın sıradan insanlarla yozlaşmış elitler arasında bölündüğü düşüncesi oldu. Bu yozlaşmış elitler ABD’nin sağ kesiminde yer alanlar için ‘derin devlet’, sol kesiminde yer alanlar içinse ‘üstünlük sahibi beyazlardı.’ İnsanlar hukukun üstünlüğünü ve belirli normları koz olarak kullandı ve seçimler yerine protestolar ve sokak savaşları üzerinden rahatsızlıklarını gösterdi. Popülistler halen normalde gerçekleşmesi gereken ilerlemeyi engelleyenin gizli çıkarları olan elitler olduklarını ve bu insanların önemli bilgileri halktan kasıtlı olarak gizlendiğini düşünüyorlar.

Yatırım danışmanlığı şirketi AQR Capital Management’ın eski Finansal Piyasalar Araştırmacısı ve Genel Müdürü Brown, hükümetlerin eylemlerinden çok popülizmin asıl büyük hikayeyi oluşturduğunu belirtiyor. Zira milliyetçilik son dönemde dünya çapında yükselişe geçti ve küreselleşme de buna karşı savunma pozisyonuna geçti.

Brown, “İnsanlar Sun Tzu’nun ‘En büyük savaş sanatı, düşmanı savaşmadan zapt etmektir’ sözü yerine Carl von Clausewitz’in ‘Savaş, siyasetin başka yollarla devamıdır’ düşüncesini benimsediler” ifadelerine yer veriyor.

ABD’de Küresel Finans Krizi döneminde MeToo ve BlackLivesMatter gibi sosyal hareketlerin hepsi toplumun alt kısımlarından gelerek yerleşik politikacıları gafil avladı. Aynı zamanda hem Cumhuriyetçilerin hem de Demokratların merkeze yakın görüşleri bu protestolardaki fikirlerle çelişti. Brown dünyanın dört bir yanındaki demokrasilerde benzeri hareketlerin yaşandığını da belirtiyor.

Cambridge Üniversitesi araştırmasına göre 2020 ve 2021’de salgına karşı hükümetlerin koyduğu önlemler Küresel Finans Krizi sürecinde devletlerin ortaya koyduğu güç gaspıyla benzerlikler taşıyor. Ancak bu güç gaspı popülist bir tepkiyi kışkırtmaktan çok popülizmi öldürecek bir nitelikte olabilir. Brown’a göre halk sağlığı yetkililerinin tüm eleştirilerine rağmen, pandemi insanları ortak bir kriz etrafında topluyor gibi görünüyor. Popülist liderler bazı sorunları kötü yönetmiş gibi algılanıyor. Geleneksel elit liderlerse çoğu zaman başarısız olarak görülseler de ellerinden geleninin en iyisini yapıyor ve halk desteğini hak etmek için çırpınıyor olarak görülüyor.

Brown bu noktada ABD’deki aşı karşıtlarına da dikkat çekilmesi gerektiğini belirtti. Ancak dünya çapında yapılan araştırmalara göre insanların 2019’daki tutumları ile karşılaştırıldığında bu partizan hareketlerin geçmişin sancıları olduğu görülüyor.

Diğer taraftan pandeminin toplumsal eşitsizliği artırdığı da bir gerçek. Popülistlerse sadece uyumlu görülen gruplar arasındaki eşitsizliği istismar edebiliyor. Kırsal alandaki çiftçilerle kentlerdeki işçiler, mal sahiplerine karşı kiracılar veya ırklar, etnik gruplar arasındaki eşitsizlik gibi. Ancak pandemi bu sınıflar arasında servetin benzer miktarda azalmasına yol açmış gibi görünüyor. Güçlü sosyal kimliklere sahip gruplar yerine istatistiksel kategoriler üzerinden ölçülen eşitsizlik artıyor. Ancak Cambridge Üniversitesi raporu bu kategorilerin siyasi güç elde etmek için kullanılamayacağına dikkat çekti.

Brown’a göre rapor tarafından ortaya konan senaryo tahviller ve para birimleri için iyi gibi görünse de hisse senetleri için moral bozucu işaretler taşıyor. Zira tarifeler, göçmenlik kısıtlamaları ve banka karşıtı politikalar gibi popülist politikalar ekonomiler için zararlı olsa da 2010'lu yıllarda borsalar için harika bir dönemin oluşmasını sağlamıştı.

Savaş ve savaş tehditleri silah ticareti anlamına gelmekteydi. Elitleri karalamak bir deregülasyon anlamına gelmekteydi. Partizan ayaklanmalar vergilerin yükselmesini zorlaştırıyor ve büyük şirketlerin sesini yükseltiyordu. Otoriter bir yöneticiler elitler grubunun, özellikle yatırımcılara ve şirketlere daha yüksek vergiler, güçlü çevresel kontroller, işçiler için artan ücret ve sosyal haklar, bankalar ve ev sahipleri üzerinde daha fazla kısıtlama gibi acı ilaçlar dayatması muhtemeldir. Bu politikalar toplumun büyük bir kesimi için faydalı olsa da genellikle hisse senedi yatırımcıları için olumsuz etkiler yaratacaktır.

Günümüzde yatırımcıların çoğu kendilerini popülizm ve partizanlığın sonuçlarından korumaya odaklamış durumda: Enflasyon, haciz, hükümetlerin temerrüde düşmesi, savaş ve ticaret kısıtlamaları. Tüm bunlar gerçek risk olma özelliği taşıyor. Ancak Brown haklara ve seçimlere çok az saygı duyan otoriter bir küresel ortamın da benzeri riskler taşıdığını hatırlatıyor. Borsa yazarına göre yatırımcılar en son savaşa girmemek için dikkat etmek zorunda.

Borsalarda yükseliş 2022’de neden zor olacak?

 

Beyaz Saray'dan Putin'e NATO yanıtı

 

Jeopolitik gerginlik piyasaları baskılıyor

 

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)