Türkiye artık seçim sürecine resmen başladı. Milletvekili listeleri belirlendi ve bundan sonra sadece propagandalar kaldı.
Seçim sürecinde ise piyasalarda hareketlilik bekleniyor.
Vatan yazarı Ali Ağaoğlu konuyu köşesine taşıdı. İşte o yazı: Seçim ortamının gerginliği, piyasaları tedirgin ediyor. Dolar/TL’nin yeniden 2.64’ü gördüğü ortamda Merkez Bankası’nın yeni adımı etkisiz kalacak gibi. Euro/dolar paritesinin en düşük düzeyi test etmesiyle ilk etapta 2.6530 görülebilir. O zaman kurda 2.7105 ihtimali artacak
Adayların Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) verilmesiyle artık seçim sath-ı mahalline girildi. Partiler bu haftadan itibaren programlarını açıklamaya başlayacaklar, mitingler yapılacak ve korkarım son yıllarda yaşanan seçimlerden farklı olarak “çetin bir seçim süreci” yaşayacağız. HDP’nin barajı aşıp aşmayacağının artık kilit öneme sahip olduğunun netleşmesiyle seçim sonucunu “kestirebilmek” piyasa katılımcıları açısından ciddi bir önem arz etmeye başladı.
Provokasyonlara dikkat AK Parti, CHP ve MHP açısından “baraj probleminden” çok alacakları oy bir yana HDP’nin barajı geçmesi veya geçmemesiyle değişecek milletvekili sayıları önem kazanacak. Eminim gerek parti merkezlerinde, gerekse adaylar tarafından ince matematiksel hesaplar yapılıyordur. Hangisinin “tutacağı” hemen herkesin merak ettiği bir konu.
Seçim çalışmalarının başlamasıyla provakosyonlar, seçimden sonra da unutulmayacak ancak hafızaların gerisine atılacak söylemleri ve aksiyonları sıkça duyacak, göreceğiz. Ağrı’daki olay da bunlardan birisiydi. Askerlerin yaralanması, PKK’lıların öldürülmesi, bölgede yaşananların tam olarak anlaşılamaması seçim sürecinde bu ve benzeri daha bir çok olayın yaşanacağının habercisi. “Barış Süreci” seçimler nedeniyle belki “askıya alınacak” ancak bu dönemde yaşanacaklar umarım seçim sonrasında bu süreci “sürdürülemez” noktaya taşımaz.
TÜSİAD Başkanı’nın çıkışı Geçen hafta Koç Üniversitesi-TÜSİAD Ekonomik Araştırmalar Forumu’nun organize ettiği ‘Türkiye’de Enflasyon Dinamikleri: Fırsatlar ve Riskler’ başlıklı konferansta konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes,”Enflasyon bir süredir rekabet politikalarının, yatırım ortamı ve kalkınma başlıklarının oldukça önüne geçti. Nedeni gayet açık, Türkiye’de enflasyon yükseldi maalesef. Düşürülmesi yönündeki politikalar başarıya ulaşamadı. Enflasyon düzeyi geçtiğimiz dört yıl boyunca hedef enflasyonların sürekli üzerinde seyretti.
Hepimiz şunu biliyoruz, iş dünyası açısından enflasyon düşük ve tahmin edilebilir olduğu sürece zararsız bir değişkendir. Artan veya tahmin edilmesi mümkün olmayan bir enflasyon dinamiği ise rekabet gücünü sınırlar, daha yüksek bir enflasyon oranına neden olur. Ayrıca tüm diğer değişkenlerin tahminini de anlamsızlaştırır. Sonuç olarak ülkenin ekonomik itibarını bozar” şeklinde konuşmuş. Sakarya’daki konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan buna yanıt olarak, “Aslında bunlar maalesef haddini bilmiyor. Niye haddini bilmiyorlar? Çünkü bunlarda insaf yok. Sermayeleri bire beş katladı bu dönem içerisinde. Onun şımarıklığı içerisinde bunları yapıyorlar” demiş. İş dünyasının eleştiri ve taleplerinin göz ardı edilmesi umarım sadece seçim dönemi ile sınırlı kalır. Aksi takdirde toplumsal barıştan sonra “iş dünyasının barışı” da tehdit altına girerse “tamirat” uzun sürebilir.
Yüksek cari açık tedirginlik yarattı Şubat ayında Türkiye’ye 4.3 milyar dolarlık “kaynağı belirsiz” para girmiş. Bu rakam 1998 yılından bu yana aylık bazdaki en yüksek rakam. Ekonomi yönetimi bunu bir “güven” olarak açıklarken, bu rakamın “GTIP kalemleri” dışında “sınıflanamayan” kaynaklardan girmiş olması, kayıt içi-dışı tartışmalarının yıllardır sürdüğü bir ortam için çok da iyi bir haber değil. “Kolay gelen, kolay gider” diye bir deyimi akıllara getiriyor. Cari açığın 2.75 milyar dolar olmasının beklendiği Şubat’ta 3.2 milyar dolar olarak duyurulması ve bu açıklamanın 7 dakika 48 saniye sonra gelmesi piyasaları “tedirgin” etti. İlk tedirginlik, ekonominin büyümekte zorlandığı, petrol fiyatlarının düşük seviyelerini koruduğu bir ortamda beklentilerden yüksek çıkmasından kaynaklandı.
İkinci tedirginlik Cuma günü 10:00’da açıklanması gereken verilerin 10:07’de açıklanmasından kaynaklandı. “Algotrading” adı verilen bilgisayar bazlı alım-satımlarda New York ile Chicago arasında “2 milisaniyenin” tartışma konusu olduğu bir teknoloji döneminde verilerin şu veya bu şekilde söz verilen zamandan geç açıklanması piyasalarda “güveni” zedeleyen bir unsur oluyor.
Dolarda 2.70 test edilir mi? Merkez Bankası (MB) her gün yaptığı döviz satım ihale tutarlarını bir gün önce ilan edilen asgari tutarın yüzde 50’sine kadar değil, 30 milyon ABD doları fazlasına kadar artırılabilecek. Cuma günü yapılan açıklama ile MB döviz satış rakamlarını arttırma yoluna gitti.
Dolar/TL kurlarının yeniden 2.64’leri test ettiği bir ortamda bu adım işe yarar mı? Kısa vadeli agresif talebin yatıştırılmasında belki, ancak orta-uzun vadeli “yapısal talebin” karşısında çok da fazla etkisi ol(a)mayacaktır. Yapılması gereken “döviz müdahalesi değil, sivil düşünce kuruluşlarının ve ekonomistlerin dediği gibi “yapısal müdahalelerdir.” Bunlar yapılmadıkça, kısa vadeli döviz ve para piyasası müdahaleleri kaçınılmaz sonu geciktirmekten öte bir işe yaramayacaktır.
Bu hafta için gerek euro/dolar paritesinin 1.0463’teki bir önceki dibini, gerekse de Dolar Endeksi’nin (DXY) 100.39’daki bir önceki zirvesini test etme olasılığı var. Eğer bu seviyelere doğru bir hareket olur ise dolar/TL kurlarının 2.6486’daki bir önceki zirvesini test etme olasılığı artacaktır.
2.6530 seviyesinin yukarı kırılması durumunda dolar/TL kurlarında 2.7020-2.7105 seviyelerinin test edilmesi ihtimali artacaktır. Diğer gelişen ülkelerden ayrışarak bir türlü “düzeltme” yap(a)mıyor olmamız piyasalardaki tedirginliğin devam ettiğinin en önemli göstergesi. Korkarım seçim ortamının gerginliği, piyasaların gerginliğini azaltmaya pek de yardımcı olmuyor, olmayacağa benziyor. Oynaklığın arttığı bu ortamda herkese kolay gelsin.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.