Kavurucu yaz sıcakları sona eriyor. Ağustos'un son haftasında havalar biraz serinlese de, uluslararası piyasalar tam anlamıyla yangın yeriydi. Uzun süredir yavaşlayan ekonomisini hızlandırmaya çalışan Çin, parasını devalüe etti. Borsalarda yaşanan sert düşüşler sonrası dünyada Asya kaynaklı bir küresel kriz endişesi ortaya çıktı. Piyasaları rahatlatan gelişme ise ABD'den geldi. Aslında Eylül ile birlikte ciddi bir endişe vardı. Buna karşın FED, beklenenin aksine faizleri artırmayacağı mesajını verdi. Bunun üzerine finansal piyasalar Çin depremi sonrası derin bir 'oh' çekti.
İçerde ise seçim tarihinin belli olması piyasaları bekleme moduna geçirdi. Siyasi gelişmeler ve dış konjonktür döviz kuru üzerinde baskı yapmaya devam ediyor. Doların 3 TL'ye yaklaşması reel piyasalarda sıkıntı oluştururken gösterge tahvil faizi yüzde 11'lerin üzerine çıkarak zirveyi gördü. Kurdaki çıkışın ve volatilitenin piyasada yarattığı türbülans şimdilik sınırlı görünüyor. Ekonomistlere göre, bunun en büyük sebebi düşük petrol fiyatı. Varil fiyatı 120 dolardan önce 60 dolara son günlerde ise 40 dolar seviyelerine kadar sarkan ucuz petrol ekonomi için aslında tam bir doping unsuru.
Erkan Kızılocak’ın Para’daki haberine göre kurdaki artış bu kazancı büyük oranda sınırlıyor. Tersin den bakıldığında ise, yüksek kurun neden olacağı finansal dalgalanmayı yumuşatıyor. Uzmanlar, ucuz petrolün olumlu etkisinin Türkiye'nin ihracatta rakibi olan ülkelere avantaj sağladığına dikkat çekiyor. Buna karşın Türkiye'nin bu avantajı yaşayamadığını vurguluyorlar.
PETROLÜN GETİRDİĞİNİ KUR GÖTÜRDÜ Akbank Başekonomisti Fatma Melek, petrol fiyatının ve kur artışının cari açık ve enflasyona etkisini rakamsal olarak hesaplıyor. Melek'in hesabına göre, 2015 yılında ortalama petrol fiyatı 55 dolar olarak alındığında, fiyatlardaki düşüş, petrol ve doğalgaz toplamından oluşan enerji ithalatında yaklaşık 14-15 milyar dolarlık bir azalmaya neden oluyor. Petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık düşüş cari açığın milli gelire oranım 0.5 puan aşağı çekiyor. Dolayısıyla, sadece enerji ithalatındaki düşüşün cari açığın milli gelir oranına katkısı 2 puana yaklaşıyor. Ancak 2015 yılında zayıf ihracat ve turizm gelirleri, cari işlemler açığındaki bu iyileşmeyi sınırlıyor. Melek, 2015 yılında cari açığın 40 milyar dolar, 2016 yılında ise 42 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmesini bekliyor. TL'nin dolar karşısında yüzde 10 değerlenmesi enflasyonu 1 puan aşağı çeker.
TL'nin dolar karşısındaki yüzde 10 değer kaybının enflasyona etkisi 2.3 puan. Melek'e göre petroldeki düşüşün enflasyona etkisi ise 1.4 puan düşüş yönünde.
"DÜŞÜK PETROL BİR ŞANS" Işık Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Ferman, kur ve faizin bu kadar yüksek olduğu şartlarda petrol fiyatının düşük olmasını Türkiye için önemli bir şans olarak görüyor. Buna karşın, her zaman görülemeyen bu fiyat düşüşünün maliyetlere yansıtılamadığına dikkat çekiyor. Türkiye gibi enerji bağımlısı ülkelerin ucuz petrolün avantajını kullandığını ve ihracat pazarlarında rekabet üstünlüğü elde ettiklerini savunuyor. Türkiye'nin ise dolarla aldığını euro ile sattığını bu nedenle iki tarafı keskin bir bıçağı elinde tuttuğunu belirtiyor.
Deniz Yatırım Başekonomisti Özlem Derici ise, ekonomide ve günlük hayatta düşük petrol fiyatının olumlu etkisinin çok hissedilemediğini savunuyor. Bazı durumlarda sinirli bir etkinin söz konusu olduğunu belirtiyor. Derici'ye göre, yüksek kur bu kazancı götürüyor. Petrol ihraç eden ülkelerin gelirleri düştüğü için bizim ihracat pazarlarımız küçülüyor. Petrol 120 dolardan 60 dolara gelince yüzde 50 düştü ancak bu düşüş aynı zamanda dünya ekonomisinin de yavaşlaması, ticaret hacminin azalması demek.
"MERKEZ'İN ELİNİ GÜÇLENDİRİYOR" Saxo Capital Menkul Değerler Strateji Uzmanı Cüneyt Paksoy, dünyada emtia fiyatlarının tarihi diplerde olduğuna dikkat çekerek, başta Rusya olmak üzere emtia üreticilerinin zor durumda olduğunu söylüyor. Bu ülkelerin dünya ekonomisine katkısına dikkat çeken Paksoy, bu ülkelerdeki krizin dünya ekonomisini yavaşlattığını ifade ediyor. Enerji maliyetlerinin aşağı çekilmesinin Türkiye'nin en önemli kazancı olduğunu belirten Paksoy'a göre, petrolün şu anda 40 dolar seviyelerinde seyretmesi, psikolojik olarak piyasaları halen tahammül sınırlarında tutmayı sağlıyor. Dolar kurunun 3 TL'ye yaklaştığı şartlarda ucuz petrolün piyasada türbülans oluşmasını engellediğini savunuyor.
Gösterge tahvil faizinde yüzde 11-12 bandına ulaşılmasına rağmen Merkez Bankası'nın faiz artışı yapmadığına dikkat çeken Paksoy'a göre, geçmişte MB, bir gecede politika faizini 550 baz puan artırmıştı. Şimdi ses çıkarmıyor. Bu, MB'ye bekle-gör şansı veren bir durum.
"DOLAR 3.15'İ BULABİLİR" Dr. İsmet Demirkol / Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Yıllık 60 milyar dolar enerji maliyeti olduğu düşünüldüğünde petrolün 40 dolara gerilemesi çok olumlu. Petroldeki düşüş muhtemelen 2015 ve 2016'da cari dengeye büyük katkı sağlayacak.
Ancak doların gerek iç gerekse dış faktörlerden, özellikle de . FED'in faiz kararı ve erken seçimden etkilenmemesi mümkün değil. Dövizdeki yükseliş I muhtemelen devam edecek gibi gözüküyor ve yılsonunda ne yazık ki 3.15 seviyelerini görmemiz mümkün. Cari açığın milli gelire oranında 2015 yılını yüzde 5.2, 2016 yılını ise yüzde 5 ile kapatabileceğiz. Buna karşın, dolardaki yükseliş cari açıktaki finans kazancımızı eritiyor. Türkiye'nin kısa vadeli dış borcu cari açığı da eklediğimiz zaman 220 milyar dolara ulaşıyor.
İthalatın yüzde 75'i ihracatın yüzde 50'si dolar ile yapıldığı düşünüldüğünde, enflasyonun yüzde 8 civarı çıkabileceği, makro dengelerin derinden etkileneceği ve büyümeyi yüzde 2'de tutabileceği görülüyor.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.