Türkiye ekonomisi, bir dönüşüm planı ile yeni yıla giriyor. Dünya'nın haberine göre, planın önceliği ithalata bağımlılığın azaltılarak sanayinin ve yerli üretimin canlandırılması. Socar Türkiye CEO'su ve Petkim Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Yavuz, "İthalata dayalı büyüme ile geleceğimizi tüketiyoruz. Devlet sübvansiyonları ile üretm yaparak Türkiye'ye sıfır gümrük ile mal satan düşük maliyetli yapı, ülkede yerli üretime darbe indiriyor. Yüzde 5'in altındaki büyümeyi Türkiye'nin kabullenmemesi lazım" diyor ve planın hayata geçirilebilmesi gerekliliğinin altını çiziyor:"Şimdi ithalata bağımlılığı nasıl azaltacağız, bunun mekanizmalarını kurmamız gerekiyor. Başbakan Yardımcımız Ali Babacan'ın da dediği gibi kaliteli büyümek durumundayız." Peki gerçekten ne yapılmalı da yerli üretim artırılmalı? Kenan Yavuz'un 3 aşamalı bir eylem planı önerisi var:
Serbest bölge rehabilite edilmeli Ana hedefte herkes mutabık ama hangi mekanizmalarla o hedefe gideceğiz işte orada büyük bir çatışma var. Türkiye'yi hangi unsurlar ithalata itti, bunun analizini yapmak zorundayız. İthalat lobisi diyor ki yerli üretim pahalı, ithalatla büyüyelim, serbest bölge sayısını artıralım... İthalatı tetikleyen en önemli unsurdur serbest bölgeler. Serbest bölgelerin Türkiye'nin ihracat kabiliyetini artırdığını kim söyleyebilir. Serbest bölgelerin rehabilite edilmesi ve iç pazara yüzde 15 satış yapma hakkının kaldırılması lazım. Son derece doğru çalışan firmalar da var ama bazı firmaların yurtdışında şirket kurup oraya serbest bölgeden ihracat yapıp, malı sonra tekrar iç pazara getirdiği yolunda ciddi iddialar var. Antrepolar malı vadeli alıp içeri peşinmiş gibi sokarak KKDF'den vergi avantajı sağlıyorlar. Dahilde işleme rejimi, defalarca söyledim ama benden başka söyleyen yok, ucube bir sistemdir. İthalatın yüzde 70'i dahilde işleme rejimi kapsamında, dünyada bizden başka böyle bir ülke yok... Dahilde işleme rejimi ithalatı tetikleyen bir mekanizmaya dönüşmüştür. İdealde doğru bir sistemdir ama bugün Türkiye'yi ithalata bağımlı hale getiriyor. Herkesi kastetmiyorum, biz de bu bu rejimi kullanıyoruz ama birçok firma da üretim yapacağım diye ucuza ithalat yapıp içeride bu ürünleri belirli mekanizmalarla satıyor. Dahilde işleme rejimine aynilik şartı getirilmeli ve denetim artırılmalı."
GB, ikinci kapütülasyondur Kenan Yavuz, dahilde işleme rejimi ve serbest bölge sistemlerinin 15 yıl önce kurgulandığını ama artık zamana göre yenilenmeleri, revize edilmeleri gerektiğini vurguluyor. Ona göre eylem planının hayata geçirilebilmesi açısından bu adım kritik. "Gelişmiş ülkeler hangi mekanizmaları kullanarak bulunduğu noktaya geldiler, benchmark yapmak durumundayız" diyor. Peki ya 3'üncü adım? O da gümrük birliğinin rehabilite edilmesi. "Gümrük birliği bugün geldiği haliyle ikinci bir kapütülasyondur. Mütekabiliyet çalışmıyor. AB üyesi olmayıp GB üyesi olmamız bizi taraf olmadığımız bir anlaşmaya taraf yapıyor. Ben İran'a malımı yüzde 60 vergi ile satarken İran benim ülkeme 0 gümrükle mal satıyor. Bunu kim savunabilir? Böyle bir şey olabilir mi? Gümrük Birliği askıya alınmalı ancak Avrupa ile sıfır gümrük devam etmeli."
Avrupa ve ABD arasında, hızlandırma kararı alınan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması bu açıdan Türkiye açısından büyük bir risk doğuruyor. Kenan Yavuz gelişmeleri şöyle analiz ediyor: "ABD, Avrupa'yı 1946 Marshall Anlaşması'nda olduğu gibi yedeğine alıyor. Avrupa kendi başına bu krizden çıkamayacak, Almanya'nın gücü tek başına krizden çıkarmaya yetmiyor. ABD, Avrupa'yı Çin ve Rusya'ya karşı yanına alıyor. Bu anlaşma imzalanınca Türkiye ABD'ye gümrük vergili satacak ama oradan ürünler vergisiz olarak ülkemize girecek." Socar Türkiye CEO'su, AB Bakanı Volkan Bozkır'ın "TTIP'de taraf olamazsak gümrük birliğini askıya alırız" çıkışını çok önemsiyor. 2015 seçim yılı, önümüzde zaman yok. Anlaşmanın 2016'da imzalanması planlanıyor. Gümrük Birliği nedeniyle Güney Kore ile serbest ticaret anlaşması imzalamak durumunda kaldı Türkiye. Kenan Yavuz, bu anlaşma sonrası Türkiye'nin ülkeye ihracatının düştüğünü, ithalatının ise katlandığını söylüyor. STA'nın sizin lehinize çalışması için sizden daha az gelişmiş bir ülkeyle imzalanmış olması gerekiyor, aksi halde anlaşma pazarınızı o ülkeye açmanın ötesine geçmiyor.
Duble yolu gezmek için mi yaptık? Kenan Yavuz İstanbul'un finans merkezi haline gelirken Anadolu'nun her yanına üretimin götürülmesi gerektiğini vurguluyor. "Bu bölgede İstanbul alternatifsiz bir şehir. Bu şehir daha nitelikli işlere odaklanıp, çok para harcayan insanların kenti haline gelmeli" diyen Yavuz şöyle devam ediyor: "İstihdam ve üretimin Anadolu'nun dört bir yanına yayılması lazım. Otoyollar, demiryolları, havalimanları yapıldı. Bunları neden yaptık, üretimi ve refahı Anadolu'nun dört yanına yaymak için. Otbanlarımız var çift şerit yolla Erzurum'a basıp gidebiliyorsunuz, o zaman Erzurum'da üretip İstanbul'da satmanın zamanı gelmedi mi? Bu yolları sadece gezmek için yapmadık. İnsanlar artık doğdukları yerde doymalılar.
ABD'den artık 100 yıl kötü veri gelmez Kenan Yavuz, petrolün önümüzdeki yıl da 80-90 dolar bandında gezineceğini, burada bir çıkışın Rusya'nın emperyal tavrından geri adım atıp atmamasına bağlı olduğunu söyledi. Yavuz, petroldeki düşüşün ekonomimize çok önemli bir etkisi olacağını öngörüyor ancak uyarmadan geçmiyor: "Rusya bir geri adım attığında petrol hemen 100 doların üzerine çıkar. Buna bel bağlayarak geleceğimizi planlayamayız. Gelecekte ne olacağı sadece ve sadece ABD'nin kararlarına bağlıdır. Herkes şunu bilmeli, bundan sonra en az 100 yıl Amerika'dan kötü bir veri gelmez. Çünkü kaya gazını buldular ve enerjide bağımsız bir ülke haline geldiler. Son dönemde petrol fiyatlarındaki düşüşün nedeni bana göre Rusya'ya karşı bir blokaj, siyasi ambargodur. ABD canı istediğinde enerji ithalatçısı, canı istediğinde enerji ihracatçısı olabiliyor. Petrol 110 dolardan 117 dolara çıktığında Irak'ta bomba patladı, yok Cezayir'de şu oldu deniliyordu. E bunların hepsi oluyor bugün, niye petrol fiyatları aşağı gidiyor? Bütün bunların ötesinde Türkiye için petrolün fiyatından ziyade geleceğini nasıl inşa edeceği önemli. 80 dolar az mı, daha önce 20 dolardı petrol. Biz 80 dolar da olsa 120 dolar da olsa ithal edeceğiz, bu ithalatı nasıl finanse edeceğimizi çözmemiz gerekiyor. Türkiye yeniden üreten bir ülke olmalıdır."
Biz bile bürokrasiyle böyle uğraşıyorsak... Türkiye bir mevzuat mezarlığı. Yatırım atmosferini iyileştirmek şart. Bir bürokrat 1960 yılından kalan bir mevzuatı çıkarıp yatırımınızı durdurabilir. Yatırımcının muhattap sayısının azaltılması lazım. O kadar çok kurum, kuruluş yetki sahibi ki, bu aşırı derecede gecikme ve bıkkınlığa yol açıyor. Bizim projelerimiz devlet düzeyinde sahiplenilmiş projeler. Bu desteğe rağmen biz bürokrasiyle böyle boğuşuyorsak, başkalarını düşündüğümde aklım hafsalam almıyor. Ama tabii reel sektör olarak söylüyorum, başka sektörlerde hayat bu kadar zor mu bilmiyorum. Üretmek, üretimde kalma isteğimizin önünde inanılmaz zorluklar var."
TTIP sonrası için B planı yapmayanı anlayamam "TTIP tek taraflı olarak bizi bağlarsa ürünlerimizi gözden geçireceğiz. A, B ve C planlarımızı hazırladık. Türkiye bu işin içinde olmazsa hangi ürünleri üretmeye devam edeceğiz hangi üretimlerden çıkacağız bunu belirledik. Bunu yapmayan varsa, anlamakta zorluk çekerim. Herkesin kendini pozisyonlandırması lazım. Ürünlerini Çin'de ürettirenler bunu önemsemiyor olabilir ama bu ülkenin sınırları içinde üretim yapıp da bu anlaşmadan rahatsız olmamak mümkün değil. ABD ile sonrasında STA imzalamak da denize düşünce yılana sarılmanın ötesine geçmez. Ekonomimizin ABD ile eşit koşullarda rekabet edebileceğini söyleyebilen var mı?... Ben bunu söyleyemem."
Rafinerinin hayata geçmesi için geri sayım başladı "2014 yatırımcı bir şirket olarak projelerimizin hayata geçirilmesi açısından olumlu geçti. Projelerimizi daha fazla rayına oturttuğumuz, sonunu daha iyi görebildiğimiz bir yıl oldu. Liman projemizde çok önemli gelişmeler var, gelecek eylül ayında limanımızı hizmete açacağız. Petkim'de planladığımız kapasite artırım yatırımımızı tamamladık. 2010'da kararını aldığımız ve 4 yıldır sürdürdüğümüz bir projeydi. Enerji ve operasyonel verimliliğimizi de artırdık bu 200 milyon dolarlık yatırımla kapasitemizi 3.2 milyon tondan,3.6 milyon tona yükselttik. Rafineride 1 Haziran'da tüm projenin ön ödemesini yaparak makine ekipman satın alma prosedürleri, siparişleri başladı. 46 aylık süre başladı. Önümüzde 40 aylık süre kaldı rafinerinin operasyona başlaması açısından. Enerjide ÇED'lerimizi aldık, bir projede ihale sürecimiz devam ediyor. Petkim açısından iç pazardaki daralma olumsuz oldu ama TL'nin değer kaybetmesi, petrolün düşmesi hem Türkiye hem de bizim açımızdan olumlu gelişmeler oldu. Biliyorsunuz ya doğalgaz ya da petrolle petrokimya üretimi yaparsınız. Petrol çok pahalı olduğunda doğalgazdan petrol üreten İran ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin rekabet avantajı çok artıyor, petrol fiyatlarının düşmesine paralel olarak doğalgaz fiyatlarının gevşeyecek olması, petrokimyada petrole dayalı proseslerin rekabet gücünü artıracak bir gelişmedir. 2015'i yeni kapasitemizle ve bu iki olumlu gelişme ile çok daha pozitif olarak görüyorum. Petkim için çok daha iyi bir yıl olacak 2015... Türkiye'nin de enerjide önemli atılımlar yaptığı bir yıl oldu 2014. Şahdeniz'de Total'in hissesini 1.5 milyar dolara TPAO'nun alması çok önemli bir varlık satın alımıdır. TANAP'ta BOTAŞ'ın hissesi yüzde 20'den 30'a çıkarıldı. TANAP'ta boru ihaleleri tamamlandı ve yüzde 80'ini Türk şirketler aldı. Türkiye’nin enerji oyununda daha aktif rol almak istemesi ve bir enerji merkezi olma yolunda ilerlemesi son derece isabetli bir politikadır. Türkiye ve Azerbaycan’ın stratejik ortaklığı ve kardeşlik bilinci ile ortaya çıkan projeler ülkelerimizin geleceği adına çok önemlidir. Güney Gaz Koridoru ve Türkiye ayağı olan TANAP, bölgemizde diğer tüm enerji projelerini teşvik eden öncü bir proje oldu."
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.