Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan gezisinden dönüşünde uçakta gazetecilere gündeme ait açıklamalarda bulundu. Erdoğan'ın Suudi Arabistan programını takip eden gazetecilerden Nagehan Alçı'nın Milliyet'te yer alan haberi şöyle:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 2.5 gün süren Suudi Arabistan gezisinin ardından dönüş yolunda konuşma imkanı bulduk.
Seyahatin çok acı tarafı da vardı. Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Hasan Karakaya’yı kaybettik. Bu sarsıcı gelişme dönüş yolunda uçaktaki havaya da yansıdı. Cumhurbaşkanı sözlerine onu anarak başladı. “Umremizle bir manevi hazzı tatmak suretiyle sürdürdüğümüz ziyaretin Medine ayağında çok sevdiğimiz kardeşim Hasan Karakaya’yı kaybetmenin hüznü içerisindeyim. Allah rahmet eylesin” diyen Erdoğan’ın açıklamaları ve sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
BEDELİNİ ÖDEMELİLER: İki eş başkanın yaptığı açıklamalar kesinlikle anayasa suçudur. Haklarında cumhuriyet başsavcılıklarının başlattıkları süreçler var. Bu konuların takip edilmesinin gereğine inanıyorum. Parti kapatma olayı düşünülmemeli, gündeme dahi gelmemeli. Ama suçu irtikap eden milletvekili, belediye başkanı veya başkaları olabilir. Bunlar bedelini ödemek durumundadır. Soruşturmaları bu çerçevede değerlendirmek lazım. Dokunulmazlıklarının kaldırılması suretiyle başlayacak süreç, inanıyorum ki terörle mücadele açısından ülkemizdeki havayı da olumlu yönde etkileyecektir. Ülkeyi parçalayıp bölmeye yönelik mesajları kabul etmemiz mümkün değil. Devlet içinde devleti kabul etmemiz asla mümkün değil. Bunlara karşı gerekli cevabın verilmesi, müeyyide uygulanması, yargı mekanizmasının devreye girmesi suretiyle atılması gereken adımlar var. Meclis’te 160’ı aşkın dosyaları var. Bu dosyalar gözden geçirildiği zaman neyi kapsıyor, masaya yatırılacak ve ona göre adım atılacaktır.
ALAN HAKİMİYETİ GÜVENLİK GÜÇLERİMİZDE: Gerek asker, gerek polis, gerekse geçici köy korucuları çok ciddi mücadele veriyorlar. Arazi koşullarını ele aldığımız zaman sıradan bir mücadele değil. Mesela Sur, manevra kabiliyetinizin çok rahat olduğu bir yer değil.. Askerimiz, polisimiz orada kendilerini de koruyarak temkinli bir mücadele vermek durumunda. Gereken adımlar atılıyor. Şu anda bütün güvenlik güçlerimizin özgüveni artmış vaziyette. Alan hakimiyeti güvenlik güçlerimizde. İnşallah beklediğimiz netice alınacak; ülkemiz huzura, refaha, mutluluğa kavuşturulacak. Mükemmel bir koordinasyon var. Askerimiz, polisimiz, geçici köy korucularımız çok iyi bir diyalog içinde. Hepsi dayanışma içerisinde bu çalışmayı sürdürüyor.
‘KÜRT BANDI’NA EVET DEMEYİZ: (YPG’nin Fırat’ın batısına geçtiği yönünde iddialar): Ben ilgili arkadaşlarımdan, YPG’nin öyle Fırat’ın batısına geçme durumu olduğuna dair bir bilgi almış değilim. Böyle bir şey varsa gereği yapılır diye aramızda konuştuk. Tabi ilk etapta, orada Cerablus hedefimiz vardı. Neydi o? DAEŞ’ten temizlemek. Azez olayı bizim için risktir. Oraya YPG’nin gelmesini izlemek kabul edilir değildir. Bunun görüşmesini yapacağız, o zaman tamamiyle bizim güneyimizde, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt bandı oluşur ki, buna “evet” demek mümkün değildir. Bir de orada Teşrin Barajı var. Yani, barajla alakalı ABD de orayı özellikle DAEŞ’ten korumak için bir adım attığını söyledi. Yani, YPG’yi orada eğer kara gücü olarak kullandığını mı anlatmak istiyor, onu bilemiyorum. Ama biz şunu söyledik. Yani, orayla aynen diğer yerlerde yaptığımız, Mare, Hercele hattındaki işbirliğimiz neyse, oralarda da aynı işbirliği rahatlıkla yapılabilir.
KANDİL’İ NE ZAMAN TEMİZLEYECEKSİNİZ?: Burada bir şey çok çok önemli. Mesela, Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’ne gitmesi, arkasından Irak’ın BM Güvenlik Konseyi’ne gitmesi, ikisinde de “ret” almış olmaları. İbadi’nin yaptığı açıklamalar var. Sayın Davutoğlu ile yaptıkları görüşmede “Askerinizi çekin” demiş.. Ahmet Bey gerekeni söylemiş. Irak Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarına cevaben de “Siz önce oradan DAEŞ’i temizleyin” demiş. Onun daha ötesine geçmek lazım. Nedir o? Siz Kandil’i terörden temizlediniz mi? Halen PKK duruyor. Önceki dönemde, yani Maliki v.s. onlarla yaptığım görüşmelerde ben hep Kandil’i söylemişimdir. “Ne zaman temizleyeceksiniz” diye sormuşumdur. “Bizim ona gücümüz yetmiyor” demiştir. Şimdi vereceği cevap yine aynıdır. Başika’ya biz davet alarak gittik. 650-700 eğitimci asker var. Aslında onlar da biliyor. Ama bazı kesimler işi farklı yerlere çekmek suretiyle yeni bir oluşum meydana getirme gayreti içinde. Bunu Sayın Obama ile telefon görüşmemde anlattım.
KAÇANLAR 100’Ü AŞTI: (Gülen’in Türkiye’ye iadesi): Dosyalar art arda açılıyor. Interpol’le ilgili konular gelişiyor. Akabinde yargı, oradan deport edilmesi ya da Türkiye’ye iadesi gibi taleplerde bulunabilecektir. Süreci izleyeceğiz. Pensilvanya’da bu işin başında olan zattan ibaret değil hadise. Neredeyse 100’ü aştı kaçanlar. Bunlarla ilgili de verilen, verilecek kararlar olacaktır. Yakalanmaları, iadelerinin sağlanması gerekecek.
‘Başkanlıkta denetim daha güçlü’
DAVUTOĞLU VE KILIÇDAROĞLU GÖRÜŞMESİ: Yeni anayasa konusunun ele alınması, zaten iktidar partisinin hedefleri arasındaydı. Bunun içindir ki hemen ziyaretlerine başladı.. Ziyaretlerden sonra işi ciddi manada değerlendirmekte fayda var. Fakat şunu açıkça söyleyebilirim; şu anda yeni anayasanın toplumsal bir mutabakata dayalı olması bana göre bu işin en önemli başlığıdır. Eğer bu sağlanıyorsa, artık toplumun büyük kısmının “Ben anayasamı yaptım” diyeceği bir zemin oluşacaktır.
PARLAMENTER DEMOKRASİ TUTMADI: Tabi, burada şu anda yani parlamenter, güçlendirilmiş parlamenter demokrasi gibi şeyler bizim ülkede pek tutmadı. Böyle bir şey söyleniyorsa bunun içinde ne var, hepsini görmek lazım. Ama Türkiye’nin ihtiyacının olduğu bir şey var. Nedir o? Yani kendimizi hiç zorlamaya gerek yok. Dünyada gelişmiş ülkeler baktığımız zaman, acaba hangi sistemle, hangi idari sistemle yönetiliyor bunu masaya yatırmak lazım. Burada da başkanlık sistemini görüyoruz. Yarı başkanlık sistemini görüyoruz. Veyahut partili cumhurbaşkanlığı sistemini görüyoruz. Eğer bu başarılırsa, Türkiye çok daha iyi bir noktaya gelir. Bu sistemlerde denetim mekanizmalarının olmadığı ya da çalışmayacağı yönündeki iddiaların hepsi yalan. Tam aksine bu sistemlerde denetim mekanizması çok daha güçlüdür. Bu adım atılırsa çok isabetli olacaktır. Bu halktan kaçırılacak bir adım da değildir. Halkın tam içinde olacağı bir adımdır.
İÇ TÜZÜK KİLİTLİYOR: Diğer bir konuya gelince ki çok çok önemli. Benim Başbakanlık dönemim de dahil maalesef biz iç tüzüğü değiştiremedik. Adeta bizim parlamento çalışmalarını kilitleyen bir sistemdir. Muhalefete özellikle hakkı olmayanı hak olarak veren bir iç tüzüktür. Yani, yasama organını kilitlemek istiyorsanız size yeter. Yasaları çıkaramıyorsunuz. Maalesef parlamentoya yakışmayan birçok şeyi bu parlamentonun içinde görebiliyoruz. Onun için süratle ele alınır, çıkarılırsa, ben inanıyorum ki yasama organımız çok daha seri çalışacaktır. Yani öyle bir günü sadece önergelerle geçir, akşam neredeyse Meclis kapanacak, bir maddeye gir ve uzat v.s. böyle şey olmaz. Daha da gayri ciddisi, bakıyorsunuz bir başkanvekili oturum yönetiyor, birisi kalkıp Cizre’deki sokağa çıkma yasağını soruyor, Başbakan’dan cevap beklediğini söylüyor. Meclis Başkanvekili oturumu kapatıp Başbakan’la irtibat kurup bilgi alıyor, sonra Meclis’e cevap veriyor. Bir başkası Nusaybin’i soruyor. Oturum duruyor. Böyle Meclis çalışması olmaz.
İsrail, Türkiye’ye muhtaçtır Bizim de İsrail’e ihtiyacımız var İsrail’e şartlarımız bellidir; özür, tazminat ve ambargonun kaldırılması. Gazze’de enerji sıkıntısı var. Buraya enerji takviyesi verecek bir gemiyi limana yanaştırmamız lazım. Enerji sıkıntısını giderelim. Bir diğer konu su sıkıntısı. Bunu gidermemiz lazım. Ambargo noktasında “Biz, Türkiye üzerinden kaldırırız. Türkiye üzerinden mallar, inşaat malzemeleri girebilir” dediler. Arkadaşlarımıza şunu söyledim; yazılı metni göreceğiz ki bu iş sağa sola sapmasın. Önem verdiğimiz bir başka husus Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlallerin son bulmasıdır... İsrail, bölgede Türkiye gibi bir ülkeye muhtaçtır. Bizim de İsrail’e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım. Bu bölgenin bir gerçeğidir. Karşılıklı samimiyet çerçevesinde bu adımları atmayı başarabilirsek, normalleşme gelir. Filistin’deki kardeşlerimizi gözetmek durumundayız. Okullar, hastaneler... Elektrik yok, su yok. Bu sorunlar bağırıp çağırmakla çözülmüyor. Haftalar aylar geçiyor. Günde 5-6 saat elektrik. Böyle olur mu? Su hakeza öyle. Bir hastaneyi bitirmek üzereyiz. Normal şartlar olsa çoktan bitmişti. O nedenledir ki “Görüşmelerimizi sürdürelim” diyoruz. Yeter ki böyle bir neticeyi elde edelim ve normalleşme ile ilgili adımı atalım. (İsrail, Türk mallarına ambargo uygulamayacaksa, elektrik için geminin gitmesi söz konusu olur mu?) Arkadaşların verdiği sinyalde belki de en kolayı o. Bir gemi yanaşacak. Ve o gemi onların merkezi sistemine elektrik verecek. Onların merkezi sistemi de felç. Onu da süratle yenileyeceğiz.
RUSYA VE İRAN: (Rusya’da domatesin 6 lira olması) Büyüklerimizin güzel bir sözü var. Niyet hayır, akıbet hayır. Bizim niyetimiz hayır. Biz kimseye zulmetmedik. Kaybettiğimize inanmıyorum. Bir yerden kapı kapanır, başka yerden açılır. Bunları 12-13 yıllık süreçte çok yaşadık. Bizim girişimcilerimiz çok farklı insanlar. Dünyanın farklı yerlerine dalar, oradan bir çok işler çıkarır, önümüz açılır. Ekonomi Bakanımız Mustafa Elitaş, iş adamlarımızla dünyayı fellik fellik dolaşacak. İnşallah farklı yerlerde kapılar açılacaktır. Ancak biz Türkiye ile Rusya arasındaki güzel ilişkileri bozacak adımlar atılmasının, Rusya için bir diplomatik hata olduğunu düşünüyoruz. İran, nükleer enerjisi meselesinde dünyada yalnız kaldığı zaman Türkiye olarak bizim neler yaptığımızı herkes biliyor. Sayın Obama beni aradı. Tahran Anlaşması meselesinde ricada bulundu. Biz dedik ki “Sayın Lula (o tarihteki Brezilya Devlet Başkanı) ile kararımızı verdik. Sizler bir çerçeve çizmiştiniz. Bizler o çerçeve etrafında Tahran Anlaşması’nı yaptık. O zaman Ahmet Bey’in Dışişleri Bakanı olduğu dönemdi. Brezilya ile ikimiz bu işi sahiplendik. Sayın Ahmedinecad’la o dönem pek çok görüşmelerim olmuştur. İran’ın yanında yer almak suretiyle adeta onların yalnızlığını ortadan kaldırdık. Ama sonra ne oldu? Nükleerle ilgili Batı ile masaya oturdular, belli bir noktaya geldiler. Bu gerçekleşecek mi, gerçekleşmeyecek mi ayrı bir konu. İran’ın, Irak’taki, Suriye’deki, Yemen’deki mezhepçi yaklaşımlarını elbette doğru bulmuyoruz. Ben İranlılara hep şunu söylemişimdir: “Ne Sünni ne de Şii. İslami, İslami. Olaya böyle bakmak lazım.”
OBAMA MÜSAİT OLURSA KÜLLİYEYİ AÇARIZ: ABD ile zaman zaman olaylara bakışta farklılıklarımız olmuştur. Ama hiçbir zaman dış politikada birbirimize zıt bir kopuş yaşamadık. Şu anda yine aynı. Sayın Obama arar, ben ararım. 24 saat geçmeden birbirimize ulaşırız. Aramızda güvenli hattımız vardır. Bir şeyi özellikle vurgulamam lazım. 31 Mart gibi Nükleer Güvenlik Zirvesi için ABD’ye gideceğim. Obama müsait olursa Maryland’deki külliyemizi de beraber açabiliriz. Kendisine daha önce teklifimizi yaptım. Gelebilirse beraber açarız. Gelmezse biz o seyahat vesilesi ile külliyemizi açacağız. Tarihe bırakacağımız en büyük mirasımız olacaktır. Gelecek nesiller orayı gördüğü zaman bizi hayırla yad edecektir. (Trumph’ın yükselişi) Kendi partisi içinde öne geçmesi kazanacağı anlamına gelmez. Önemli olan Demokratların halk nezdindeki durumu. Peki Cumhuriyetçilerin halk nezdindeki durumu nedir? Bu da önemli. Ama benim Bayan Hillary ile ilgili Trumph’la ilgili bir şey söylemem doğru olmaz. ABD’de ister Demokrat olsun ister Cumhuriyetçi olsun kim iktidar olursa olsun, biz hepsi ile uyum içinde olduk. Bush geldi uyum içinde olduk. Obama ile de ilişkilerimiz iyidir. Gönül istiyor ki biz ABD ile niye buralarda kalalım, daha ileri aşamalara birlikte gidebilmeliyiz.
KILIÇDAROĞLU’NUN DIŞ POLİTİKA SÖZLERİ: Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını kabul etmek mümkün değil. Kılıçdaroğlu’nun dış politika anlayışı diye bir anlayışı söz konusu değil. Bunların bu şekilde yaptığı bir çalışma da yok. Eğer mezhebi olarak bir yaklaşımdan bahsediyorsa, o olsa olsa, kendisinin aynaya bakışıdır. Kılıçdaroğlu’na şunu söylemek lazım; Bu denli bölgede olaylar var. Rusya geliyor, Türkiye’ye karşı tavır alıyor. Suriye’de bir yerleşim gerçekleştiriyor. Siz hükümetin, kendi ülkenizin yanında yer almıyorsunuz. Öyle mesajlar veriyorsunuz ki adeta Rusya’nın, Suriye’nin yanında yer alıyorsunuz. Son seçim kampanyasında da Suriye’den yana açıklamalar yapmadı mı? Kendi ülkesine düşman olana, dost oluyor. İşte kendi içlerinden bir milletvekilinin yaptığı açıklamalar ortada.. Daha söyleyecek bir şey yok.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.