Bu hafta konuğumuz finans piyasalarının usta isimlerinden Murat Sağman. Televizyonlarda piyasa yorumlarını izlediğimiz Murat Bey’in Paris-İstanbul arasındaki hayatı bana ilgi çekici geldi. Tabii bu iki şehirden bahsederken insanların aklına lüks ve ihtişam geliyor. Halbuki Murat Bey, son derece mütevazı şartlarda başlamış hayat yolculuğuna. Hayalini kurduğu Galatasaray Lisesi’nde okumak için İstanbul’a gelmiş ve sonra Paris’e dönüp Sorbonne’u birincilikle bitirmiş. Sabırla döşemiş başarının taşlarını. Anlattıkça gözüm doldu. Gurur duydum onunla. Paylaşmasak olmazdı.
-Çocukluk hareketli geçmiş benziyor -Doğrudur. Epeyce de muzırdım. Paris’te doğdum ve 15 yaşına kadar orada yaşadım. Sonra Türkiye’ye geldim. Galatasaray Lisesi’nde okumak için. Türkçem zayıftı açıkçası. Çünkü daha önce Fransızca, İngilizce ve Almanca öğrenmiştim. Türkçe ile birlikte İtalyanca da öğrendim sonra. Lisede de hareketliydim diyebilirim.
-Mektebi Sultani öğrencileri kolay kabul etmezler kimseyi. Sizi nasıl kabul ettiler? -Çok zorlandım başlarda. Türkçem zayıf olduğu ve doğrudan liseden başladığım için belki de. Yatılı okuyordum. İlk yıl kabus gibiydi. Ancak 8 yaşından beri hayalimdi Galatasaray Lisesi’nde okumak. Dayandım. Çok çalıştım ve başardım. Teşekkürle geçtim sonra. Arkadaşlarımla da kaynaştım çabucak. Bu arada Club Med’de çalıştım ve rehberlik de yaptım. Saymıştım, 15.000 kişiye rehberlik yapmışım, gezdirmişim.
'2000-2500 KİŞİNİN ARASINDAN SEÇİLİP ABD'YE ÇALIŞMAYA GİTTİM'
-Ne kazandırdı bu deneyim size? -Kısaca söyleyeyim: Özgüven ve kitlelere hitap edebilme gücü. Bunun yanında planlama yapmayı ve kriz yönetimini de öğrendim diyebilirim. Bu deneyimler verdiğim konferanslar ve 11 yıllık televizyon deneyimim için altyapı oluşturdu.
-Sonra tekrar Paris’e mi döndünüz mezun olunca? -Sorbonne’da okumayı kafaya takmıştım. Başardım da. Hem iktisat hem de finans okudum. Zor bir üniversite. Sanıyorum 3000 kişi başlayıp birkaç yüz kişi mezun olduk. Yüksek lisansı da Sorbonne’da bitirdim. Sonra hemen çalışmaya başladım. Önce kısa bir süre Credit Lyonnais’de çalıştım. Sonra Türkiye’ye geldim ve Alfa Menkul Değerler’de başladım. Hareketli günlerdi.
-Amerika’ya gitmeyi düşünmediniz mi? -Düşünmez miyim? Planlarım arasında vardı. Paris’te Credit Lyonnais’de çalışırken fırsat doğdu ama her yerde olduğu gibi burada da torpilli bir arkadaş bu hakkı kullandı. Sonra İstanbul’da bu fırsatı yakaladım. Bir ilan gördüm: “ABD’de trader arıyoruz” diye. Top önüme düşmüştü bu sefer. Sanıyorum 2000-2500 kişi başvurdu. Mülakatlar 8 ay sürdü. Sonunda Broadway Trading firması için NASDAQ’da işlem yapmaya başladım. Miami’deki ofiste görevlendirilmiştim. Önemli bir deneyim oldu. Ancak 11 Eylül olayları patlak verdi. Zor dönemler yaşadık. Yine de iyi tecrübe oldu.
'AİLEM BENİ TERCİHLERİMDE HER ZAMAN ÖZGÜR BIRAKTI...'
-Sonra İstanbul’a geri mi döndünüz? -Yok. Paris’e döndüm. REFCO’da vadeli işlemler bölümünde işe başladım. ABD Piyasaları Başkanlığı için isim arıyorlarmış. Beni bir ‘head hunter’ vasıtasıyla buldular. Düşünün bir Türk, bir ABD Firması için Fransa’da Amerikan Piyasaları Başkanlığı yapıyor. Şimdi bile söylediğimde hem garip hem de imkansız geliyor herkese.
-Aileniz destek verdi mi bu serüvene? -Babam 45 yıl önce “2 yıllığına gidiyorum” diyerek Fransa’ya gelmiş ve orada kalmış. De Gaulle’un meşhur Türkiye ve Galatasaray Lisesi ziyaretinden hemen sonra. Nazilli’den gelmiş ailem buraya. Babamın mesleği tatlıcılık. Demokrat bir ailem var her açıdan. Hem annem hem de babam beni tercihlerimde özgür bıraktı. Ayrıca çok keyif aldığımı da görüyorlardı. Kardeşlerim de benim gibi bir şekilde mesleklerinde önemli seviyelere geldiler. Hala Paris’teler.
-Türkiye geri dönüş nasıl oldu? -Bir gün müşterilerim için AKBANK’a gitmiştim. Bana “Sen gel bizle çalış” dediler. Önemli bir karar aldım ve 2004’te Türkiye’ye döndüm. Özel Bankacılıkta çalışmaya başladım. Sonra Finansbank’a geçtim. Ancak hep içimde kendi işimi yapma hevesi vardı. Sonunda onu da gerçekleştirdim.
'KOYU BİR GALATASARAYLIYIM'
-Sonunda patron olmaya karar verdiniz demek? -Kendi kendimin patronu diyelim. İki ortakla beraber kendi işimizi kurduk. Beş yıla yakın çalıştık ve İtalyanlara şirketimizi sattık. Bu kadar kısa zamanda şirketi yabancı sermayenin talep edeceği kadar büyütmek kolay değil. Önemli bir başarıya imza attık diyebilirim.
-Paris ve İstanbul arasındaki belirgin fark nedir? -Paris daha organize bir yer. Ancak ben İstanbul’da yaşamayı seviyorum. Eşimle de burada tanıştım. Kalmak için yeterince iyi bir fikir. O da finans sektöründe. Bir de Galatasaray’dan uzak kalmak istemedim. Koyu bir taraftarım diyebilirim.
-Çok para kazanmak için çok fazla mı çalışmak lazım? -Bence internet ve teknolojinin bu kadar geliştiği bir dünyada çalışma saatleri esnek olmalı. Bir işte ne kadar saat kaldığınız değil, o işi bitirip bitirmediğiniz önemli. Evden ya da herhangi bir yerden bile akıllı telefonlarla işleri bitirebiliyorsunuz. Dolayısıyla ofise gitmeden hayatınızı kazanmak pekala mümkün.
'UZMANLIK İLE FALCILIK AYRI ŞEYLER...'
-Döviz, altın vs. ile ilgili öngörüler yaparken nelere dikkat ediyorsunuz? -Para edecek bilgiyi paylaşmak da üretmek de kolay değil. Herkesi ilgilendiren konular bunlar. Türkiye’de tabii. Paris’te “Parite ne oldu” diye sorsanız, birçok kişi “Nerden bileyim” diye cevap verir. Türkiye’de bu sebeple yorumlarımı paylaşırken dikkatli oluyorum. Bir yandan temkinli olurken diğer taraftan da bazı bilgileri paylaşıyorum elbette. İşin anahtarı öngörülerin vadesini esnek tutmakta. “Şu gün şu saat bu olacak” demek uzmanlık değil, falcılıktır.
-Tuhaf sorular geliyor mu? -Geliyor tabii. Ancak cevaplamıyorum. Bazı meslektaşlar cevaplıyorlar. Kendi tercihleri ama ben tercih etmiyorum. Eğer cevabın altı dolacaksa, sorunun da altı dolu olmalı. Yılbaşında piyasa açılışı neden bu kadar berbat oldu? Yılın ilk gününde bu şekilde bir piyasa hiç görmedim. Trajik açıkçası. Büyük ölçüde Çin’den kaynaklandı. Yıl içinde böyle dağılmalara şahit oluyoruz ama yılın ilk gününde olması nadir bir vaka. Belki de yıl sonu bilançolar bozulmasın diye 31 Aralık’a kadar ertelenen ne kadar satış varsa 2016’nın ilk işlem gününe sığdırıldı. Ancak gerginlik devam edeceğe benziyor.
'KENDİNE GÜVEN, ANAHTAR ÖZELLİK'
-Türkiye ucuz atlattı diyelim mi? -Konumu sebebiyle. Bir de potansiyeli var. Büyüyen bir ülke. Bu zamanda büyümeyi başaran ülke bulmak zor. Siyasi sorunlar, jeopolitik problemler ve yapısal reformların gecikmesi bizi zorluyor. Bu sebeple belki daha kötüye gitmiyoruz ama iyiye de gitmiyoruz.
-Bu işte ekmek var mı? -Olmaz olur mu? Var da, kolay değil. Türkiye gibi bir ülkede parayı yönetmek, yön vermek için birçok özelliğe sahip olmak gerekir. Kendine güven ise anahtar özellik. Eğitim bu işin yüzde 60’ı. Gerisi ilişkiler ve tecrübe.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.