E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaEmlakMülkiyet mi daha önemli yoksa... ---

Mülkiyet mi daha önemli yoksa...

Mülkiyet mi daha önemli yoksa...
25 Mart 2012 - 02:54 borsagundem.com

Erden Timur, henüz 29 yaşında. Nef markasını yarattı. Mekânı Levent, Bebeköy, Haliç, Kağıthane ve Kemerburgaz gibi noktalar oldu.

Çalıştığı mimarlık firmaları arasında Foster&Partners, Hok ve Som gibi isimler var. Tasarımcı listesinde ise Formavision, DrorStudio, Harry Allen, The Apartment, LTL Architect... Bu ünlü isimler, Timur’un deyişiyle kapı kolundan saksıya kadar Nef’in pek çok noktasına imza atıyor. Buradan ortaya çıkan 26 tasarım ise fikri mülkiyet hukuku kapsamında korunuyor. Bu isimlerin neden onu tercih ettiği sorusunu, “Onlar da heyecan arıyor” diye yanıtlıyor. İstanbul’un şehirleşmesini soruyoruz, ortaya çıkan kaosun nedenlerinden biri olarak mülkiyet hakkını gösteriyor. Timur ile hayatını ve mesleğini konuştuk.
TÜRKİYE
Türkiye’nin en önemli sorunu
70 YILI KAYBETTİK
Eğitim ve demokrasi algılayışı… Eğitimin yeterli olmaması, öncelikle toplumun sorgulamayan bireylerden oluşmasına yol açmış. Ekonomin, farklı bakış açılarının, sanatın ve kültürün gelişmesini engellemiş.
Demokraside ‘Sen üzerine düşmeyen şeylere karışma’ anlayışına sahibiz. Oysa ki demokrasi, bizim kökenlerimizde ve dinimizde var. Demokrasi empati kurmak, saygı duymak ve başkalarına düşüncelerinden dolayı hak verebilmektir. Çatışarak kaybettiğimiz 70 yıla bakın. Başa harcadığımız enerjiyi doğru şeylere kanalize edebilirdik. 1960’larda İtalya, Portekiz, İspanya ve Güney Kore hem toplumsal hem de ekonomik dinamikler açısından da benzer seviyedeydi. Biz de onların düzeyine gelebilirdik. Ve ben, sizin bu sorunuza bugün, ‘Emeklilik hakları, sosyal güvenlik sistemi’ gibi daha minör konularda cevap verebilirdim.
Yabancı
DÜNYA EKONOMİSİ İÇİN DE ÇÖZÜM
Kapitalist ekonominin kendi sorununu çözmesi için ya gelişmiş ülkelerdeki insan ömrü 120’ye kadar uzatılacak ya da milyonlarca yeni tüketici yaratılacak. 120 yaş, kısa vadede mümkün görünmediğine göre ikinci seçenek olarak Asya, Ortadoğu ve Afrika’da yeni tüketiciler ortaya çıkarılacak. Buralar tüketimde geliştikçe ve uluslararası pazarlara açıldıkça burjuvazi de doğacak. Bu, toplumların bir döngüsü. Türkiye de yabancıya satış konusuna böyle bakmalı. Ben, bireysel olarak belki tüketmeden yaşlanıp ölmek istiyorum bu başka…
Yabancı 60 hektar alabilmeli mi?
KORKARAK BÜYÜK OLUNMAZ
Türkiye’nin yüzölçümü düşünüldüğünde 60 hektar komik bir büyüklük olduğu kadar stratejik bölgeler açısından önemli bir alan. Böyle bir sınır getirmenizin iki anlamı vardır. Ya korkuyorsunuzdur ya da ihtiyatı şekilde plan yaparak ilerliyorsunuzdur. Korkarak büyük olunmaz. Türkiye artık, Tanzimat kompleksinden arınmış, bağımsız ve dünyada söz sahibi bir ülke olarak hareket etmeli.
Üretici finansman yapmalı mı?
İNGİLTERE’DE TAMAMLANINCA YÜZDE 90 ÖDENİR
Türkiye’de konut kredileri, milli gelirin yüzde 5’ini oluşturur. Faizin daha düşük olduğu gelişmekte olan kentlerde oran, yüzde 35’ten başlar. Yüzde 110’a ulaşan ABD gibi örnekler de var. Bu açıdan Türkiye’nin çok yolu var. Ancak, bu yolu aşmak için finansal enstrüman sayısı sınırlı. Böyle düşünürseniz inşaatı yapanın vade yapması da faydalı. Fakat, bu, aynı zamanda önlem alınması gereken de bir şey. Çünkü, o para daha inşaat yokken müteahhite veriliyor ve bu doğru değil. Mesela İngiltere’de yüzde 5 avans ödersiniz, iş bittikten sonra yüzde 90’lık kısmı. Mesela, biz, ABD’deki gayrimenkulümüze levha asamıyoruz. Bunun için inşaatın yüzde 80’lik bölümü tamamlamak gerekir. Bu, Türkiye’de uygulanabilir değil. Ama, aldığımız şey de bireysel tasarruf. Ve bu, piyasa ekonomilerinde en çok korunması gereken araçtır. Nasıl ki SPK ve BDDK koruyor, bizim de onu koruma altına almamız gerekir.
Fiyatlar şişti mi?
MERKEZLE ŞEHİR DIŞINDA FİYAT AYNI! MERKEZ’DE?YÜKSELİR
Belli bölgeler, yani şehir dışındaki Ümraniye, Ataşehir, Çekmeköy, Beylikdüzü ve Bahşehir gibi yerler için evet. Şehir merkeziyle buraları neredeyse aynı fiyat etiketine sahip. Ancak, İstanbul’un uluslararası araştırmalarda yatırım yapılması gereken şehir diye gösterildiğini de unutmamak gerekiyor. Özellikle merkezde fiyatların daha da yükseleceğini düşünüyorum.
Arz, talebin üstünde mi?
A GRUBU İÇİN DEĞİL
Belli fiyat aralığı ve merkezin uzağındaki belli bölgeler için evet. Bugün, A grubunun alacağı ev sayısı sınırlı. Zaten arz da bu oranda.
Haydarpaşa Garı – Taksim Meydanı
ONU İZLEME HAKKI
Taksim Meydanı, tam anlamıyla bir kent meydanı değil. Gerçek bir meydana ihtiyaç var. Mesele, değişime karşı Türkiye’de 70 yıl boyunca geliştirilen direnç.
Haydarpaşa Garı’na gelince… Düşünün, elinizde çok değerli bir tablo var. Duvara asmışsınız ama kimseye göstermiyorsunuz. Aynı şey, Haydarpaşa Garı için de geçerli. Onu gizlemek anlamsız.
Kriz kapıyı çalar mı?
ORTADA BİR LİKİDİTE VAR
Dünyada birikmiş bir likidite var ve bunun bir yerlere gitmesi gerekiyor. Bu likidite, krizin gecikmesini sağlar her şeyden önce. Yumuşak bir iniş yapılmaya çalışılıyor. Sonra da gerçekçi çözümler üretilmeli. Bizim sektörde ise bireysel tasarruflar konuta aktarılırken koruma altına alınmalı. Çünkü, bireysel tasarruf son derece önemli.
Şehri yıkmak ve yeniden yapmak
50 YIL DAHA KAYBEDERİZ
Dönüşüm, İstanbul için çok önemli bir fırsat. Kentin dokusuna göre, her bölge için ayrı konseptler belirlenmeli. Bunların yapılması emin olun, hiç zor değil. 2023 için belirlediğimiz ‘dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında girme hedefi’ne zaten bu İstanbul’la giremeyiz. Bu dönüşüm fırsatını kaybedersek, 50 yıl daha kaybederiz.
Dünyanın en ünlü isimleri neden onunla?
ONLAR DA HEYECAN ARIYOR
Bu işe başlarken 10 yıllık plan yapmıştım. İkinci beş yıl için bu isimlerle çalışmayı planlamıştım. 10 yıllık planı yapmamızın üzerinden 14 ay geçti ve biz sizin ünlü dediğiniz mimarlarla, tasarımcılarla çalışmaya başladık. Ben hayalimi, üstelik erkenden gerçekleştirmiştim. Lord Norman Foster’in partnerlerine, ‘Neden bizle çalıştınız’ diye sormuştum. Bana, ‘Siz de mimarların arayıp bulamadığı müşterisiniz’ demişti. Onların da aradıkları heyecan aslında. Dünyadaki 20 önemli tasarımcının 12’siyle çalışıyoruz. Ama, bu tasarımcılar bugüne kadar söz konusu olan bina olunca binanın dışını ve lobisini tasarlamışlar. Hayatınız boyunca en çok para verdiğiniz ve en çok zaman geçirdiğiniz bir ürünün diğer detaylarıyla ilgilenilmemiş. İşte o yüzden biz, kapı kolunu da, zili de, saksıyı da tasarlattık. Nef markasının yedi serisi var. Ve her bir seri için özel seri üretildi. Bugüne kadar üretilenlerden 26 tanesi de patent aldı.
KEŞKE YAPMASAYDIM: Bir sürü küçük ‘keşke’ var ama, aklıma yazılacak kadar büyüğü yok.
BİR GÜN MUTLAKA: Hayat amacıma, yani istediğim maneviyata bir gün inşallah ulaşırım.
İYİ Kİ BU KARARI ALMIŞIM: Ben ABD’de okumak istiyordum ama babam, beni, Türkiye’de okumam için ikna etmişti. Eğer Marmara Üniversitesi’nde hukuk okumasaydım eşimle tanışamayacaktım. İyi ki bu kararı almışım.
EN ÖNEMLİ SERMAYEM: Ahlak ve iyi niyet.
İLHAM KAYNAKLARIM: İnsanlar, onları dinlemek ve eşim.
STRES: Yenemiyorum.
SPOR: Çapraz bağlarım, iki sene önce futbol oynarken koptu. Bu yüzden spor yapamıyorum.
BENİM ŞEHRİM: New York ve İstanbul.
BENİM MÜZİĞİM: Müzik çok dinlemiyorum, eşim ne dinliyorsa onu dinliyorum.
SON KİTABIM: Hasan Cemal’in Barışa Emanet Olun - Kürt Sorununa Yeni Bakış’ını okuyorum.
EMEKLİLİK PLANIM: Sormamış olun.
GÖZBEBEĞİM PROJE: Bir baba çocuklarını nasıl ayırabilir ki?..
EKİBİMDE OLMAZSA OLMAZ: Beni eleştirmeyenle çalışmam. Bir de heyecanı, motivasyonu, yaratıcılığı ve uluslararası vizyonu olmayanla.
İŞYERİNDE ŞEYTANIN AVUKATI: Başarıyı sürdürebilmektir esas ve zor olan. Başardıkça da egonuz artabilir. Ve bu tehlikelidir. Acımasız eleştiri, farklı bakış açısı egonuzu kontrol altına alır.
YAŞAM
Çocukluğum
SAKİN AMA İLETİŞİMCİYDİM
Sakin ama, iletişim halinde bir çocuktum.
İlk param
11 YAŞINDA ELİNDE ÇANTA
Babamın Mersin’de Akdeniz Boya Sanayi diye bir şirketi vardı. İşle hiç ilgilenmemi istemezdi babam (Musa Timur). Okumayacağımdan korkardı. Ama, ısrarlarıma dayanamayınca beni primle çalıştırmaya başladı. İlkokul dörtteydim. 10-11 yaşında bir çocuk elinde çanta Osmaniye Caddesi’nde nalbur nalbur dolaşıp boya satıyor. Birkaç iyi amca, bizi sevindirmek için almıştı. Büyük işim, babası müteahhit olan arkadaşımın yazlık sitesi için satışım olmuştu. Sonra primim hesaplandı. Pek para kazanamamışım. Meğerse babam, heveslenmeyeyim de okuyayım diye özellikle düşük tutmuş. İyi para kazansaydım, gerçekten de okumayabilirdim.
Keşfetmek istediğim şey
İNSANLARIN MUTLULUK DENKLEMİ BULMAK
İnsanların mutlu olacağı psikolojik bir denklem bulmak isterdim. Çünkü bir sürü insana ulaşarak onları mutlu etmek istiyorum. Her zaman, ‘Bunun daha kolay bir yolu var mı’ diye düşünüyorum.
Hobim
ÖĞRENMEYİ SEVİYORUM
Tarih okurum çok. Öğrenmeyi seviyorum. Eskiden, bilmeyi sevmek kötü bir ego gibi gelirdi. Bir gün, babam ‘Felsefe, bilmek sevgisidir’ deyince, öğrenmeyi sevdiğimi daha rahat ifade etmeye başladım.
Dostum
DOSTLARIM, ASLAN GİBİ KARDEŞLERİM VAR
Dost, seçilmiş kardeşlik demek. Aslan gibi kardeşlerim var.
MESLEK
Benim mimarim
EĞER BİNA SES ÇIKARTABİLSE
Cansızların da bir sesi olduğunu düşünüyorum. Binaların da... O yüzden kenti algılayan ve kente değer katan binaları ve mimariyi çok önemsiyorum. Bir gün düşündüm; ‘Eğer şehirler ses çıkartabilselerdi, bizim onlara yaptığımız eziyetin sesleri acaba nasıl yansırdı?’ Bunları duyabiliyor olsaydık, muhtemelen bu şehirleri yapmazdık’ dedim sonra.
Bir gün Fransız sanatçı Sebastien Lenon Agneessens ‘e de bunu düşünerek, ‘Binalar ses çıkartabilselerdi ne duyardık’ diye sordum. Levent’teki Nef 163’teki ses heykeli böyle doğdu. Tepedeki pirinç borular, binanın yapımısırasında ve daha sonra yaşamın başladığı andaki tüm sesleri kaydediyor. Boru, lobide bir avize olarak son buluyor. Borular, heykelin damarları. Damarlarından çıkan kan da aslında sesi. Çıkan sesler güzel olur umarım.
Benim mimarım
ÇOK ZOR…
Çok zor biri soru ama, eğer bir mimarsa Mimar Sinan.
Hayran olduğum yapı
SÜLEYMANİYE
Süleymaniye’ye bayılırım.
Mesleğim
ACAYİP BİR KEYİF
Benim için acayip bir keyif. Zaman ilerledikçe daha fazla keyif alıyorum. Aslında hobim.
Bu mesleği yapmasaydım
İNSANLARA DİREKT FAYDALI ŞEYLER… MESELA DOKTOR...
Ben, yaptığım işle insanları dolaylı yoldan mutlu ediyorum. Ama, direkt olarak faydalı olmak isterdim. Mesela, mikro kredi şirketini yönetsem ya da bir doktor olsam…
Türkiye’ye proje
İSTANBUL’A KÜLTÜR KÖYÜ
Babam çocukluğumda bir ‘kültür köyü’nden söz ederdi. ‘Süper’ bir şey. Anadolu’daki tüm kültürler bir arada yaşıyor. Bir yanda ayran yapılıp satılıyor, diğer yanda tahta oymacılık… Eski zanaatları koruduğunuz gibi bir ekonomi yarattığınız için devamlılığınız da oluyor. O köyün yapıları da Anadolu’da yaşamış tüm medeniyetleri yansıtacak. İstanbul’a böyle bir köy kurmak isterdim. Globalleşme bir ihtiyaç ama yerelleşme de en az onun kadar ihtiyaç.
Bundan sonra
5 YIL?İÇİNDE?ULUSLARARASI?MARKA?OLMAK?İSTİYORUZ
Uluslararası marka olmak istiyoruz. Beş yıllık bir planımız var. Sürekli teklif alıyoruz. Şu anda henüz fokuslandığımız bir şey yok ama, ABD’de iki şehirde arsa aldık. Buralarda yatırımımız olacak. Batı Avrupa ve Singapur’u da düşünüyoruz.
Bu son işiniz deseler…
FIRSAT EŞİTLİĞİ KAMPÜSÜ...
Bir eğitim kampüsü kurardım. Adı, ‘fırsat eşitliği kampüsü’ olurdu. Türkiye’nin ve dünyanın pek çok ülkesinden gelenlere uluslararası şartlarda en iyi eğitim verecek kurumu olurdu bu. Sonuçta buranın bir kapasitesi olacaktır ama, buradan çıkan 1.000 kişiden birinin memleketin kaderini değiştirecek işler yapmasını isterdim. Oradan yetişen bireylerin kendilerine bahşedilenleri, diğerlerine sunma duygusuyla hareket etmelerini de çok arzu ederdim.
Yeni dönem mimarisi
MÜLKİYET Mİ YOKSA KENTLİ HAKKI MI?
Maalesef, yeni dönem, bir felsefenin ya da bir akımın sonucu değil. Ve bu, Türkiye’de sadece 10-15 yıllık dönemin sorunu değil. 1960’lardan beri yaşanıyor. İşte burada çok saygı duymama rağmen, mülkiyet hakkını anlayamıyorum. Vatan işgal olsa o tapu geçer; etkisi o kadar kuvvetli ve geniş. Asıl önemli olan kentli hakkı. Plansız bir şehirde yaşamamak, görsel kirliliğe katlanmamak, güzel bir şehirde yaşamak hakkı demek. Yani, temel soru şu: Mülkiyet hakkına sahip olarak plansız ve çirkin yerlerde de olsa yaşamak mı, yoksa kentli hakkıyla daha iyi yerlerde yaşamak mı?
Kentli hakkından yola çıkarak proje geliştirdik. Nef’in amacı bu: Nefes almak hakkı. Ama bu bir kentte yaygın olarak kamusal otoriteyle sağlanır. Yurtdışında görüp de ‘Ne kadar da uyumlu’ dediğiniz kentler, bu uygulamanın sonucudur. Şehir mimarları uygulamasıyla projeler kontrol altına alınır. Başka bir yanı daha var. İnsanoğlu gezegende 15 bin yıldır yaşıyor. Ama, son 200 yıla, yani sanayileşme sürecinin sonuçlarına göre bir yapılanma oluşturuyoruz. Planlarımız tüm insanların isteklerine uymak açısından ne yazık ki, 200 yıl bölü 15 bin yıl kadar geçerli. Necla Ç. Unutmaz/Emlak Pazarı / Milliyet

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

ETİKETLER :
YORUMLAR (2)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Musa 28 Ocak 2015 23:15

    Böyle kimselere şiddetle ihtiyaç vardir.yalnız yaratmak allaha cc mahsustur. Yaratmak dediğin zaman yoktan var etmektir. Biz ancak var olan şeylerle birşeyler tasarlar ve allahın izni ile onu imar ederiz. Şimdiden emeği geçen herkese teşekkürler.

  • BİNNUR.26 Mart 2012 19:44

    BAŞBAKANIMIZ sağolsun kat mülkiyeti dedi ama hayaloldu.bizimde sandıkta verdiğimiz oylar HAYAL OLACAK.