Dr. Mahfi Eğilmez, Merkez Bankası'nın bundan sonra piyasalardaki dalgalanmaların önüne geçmek için atabileceği adımları değerlendirdi.
İşte Dr. Mahfi Eğilmez'in o yazısı; Geçtiğimiz hafta içinde (23 Temmuz) TCMB gecelik borç verme faizini artırdı. Buna karşılık yabancı fonlar Türkiye’den çıkmaya devam etti. Oysa 15 Temmuz’da TCMB Başkanının verdiği faiz artırım sinyalinden sonra Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın açıklamasına göre bir hafta içinde 1 milyar dolarlık döviz girişi olmuştu.
Ne oldu da yabancılar yeniden Türkiye’den çıkmaya başladılar? Bu sorunun yanıtını arıyoruz. İki neden üzerinde durmamız gerekiyor:
1) TCMB’nin faiz artırım kararı geç mi kaldı?
2) TCMB’nin faiz artırım oranı yetersiz mi kaldı?
SON 2 AYIN PİYASA ÖZETİ 22 Mayıs’ta Fed, tahvil alımlarını azaltabileceği sinyalini verdiğinde bizde piyasalar kapalıydı ve görünüm şöyleydi: BIST 100 endeksi: 93.179, USD kuru: 1,84, Euro kuru: 2,39, Gösterge faiz: Yüzde 5,08
İki ay sonunda 26 Temmuz akşamı ise görünüm şöyleydi: BIST 100 endeksi: 72.555, USD kuru: 1,92, Euro kuru: 2,55, Gösterge faiz: Yüzde 9,40
Bu iki tarih arasında Fed’in açıklamasından sonra Gezi Parkı olayları yaşandı, TCMB piyasalara döviz satarak müdahale etti, bundan sonuç alamayınca önce faiz artırma sinyali verdi ve 10 gün sonra da gecelik borç verme faizini 0,75 puan artırdı.
Piyasa göstergelerine dikkat edilecek olursa son iki ayda borsa endeksinin yüzde 28 düşmüş, USD kurunun yüzde 4,3, Euro kurunun yüzde 6,7 ve gösterge faizin 1,9 kat yükselmiş olduğu görülüyor.
TCMB’NİN FAİZ ARTIRIMI GEÇ Mİ KALDI? TCMB, Fed açıklaması ve ardından gelen Gezi Parkı olayları sonrasında döviz satışı yaparak kuru ve dolayısıyla enflasyonu stabilize etmeye ve bu yolla piyasadan TL çekerek kredi hacmini düşürmeyi denemek yerine acaba faizi yükseltse olumlu bir sonuç alabilir miydi?
TCMB kendi faizlerini (politika faizi ve gecelik fonlama faizi) yükseltmekle piyasa faizlerini ve dolayısıyla mevduat ve kredi faizlerini yükseltmeyi ve bu yolla bir yandan tasarrufları artırmayı bir yandan da kredi kullanımını düşürmeyi hedefleyebilirdi.
Faiz artırmanın bir başka amacı da cari açık finansmanı için gerekli olan yabancı kaynak çıkışını stabilize etmek olacaktı. TCMB, faiz artırmayı değil dövize satış yaparak müdahaleyi seçti. Bu müdahale başarılı olamadı. Buna karşılık TCMB faiz artırmamış olsa da piyasada faizler arttı. Yüzde 5'lere kadar inmiş olan gösterge faiz yüzde 9'un üzerine çıktı, bankaların mevduat ve kredi faizleri yükseldi. Yani piyasa TCMB yerine faizleri artırdı. Dolayısıyla TCMB'den bekleneni piyasa yaptı. Buna karşın döviz kurları pek değişmedi. Özetle söylemek gerekirse TCMB, piyasaya yanlış araçla müdahale etti ve dolayısıyla doğru araç olan faizi yükseltmekte geç kaldı. Üstelik bu geç kalış piyasalarda, siyasilerden izin alma süreci biçiminde algılandığı için bankanın bağımsızlığı konusunda zaten var olan tartışmaları doruk noktaya taşıdı.
TCMB FAİZ ARTIRIMI ORANINI DÜŞÜK MÜ TUTTU? 15 Temmuz’da TCMB, faizin artacağı yönünde sinyal verdiğinde bazı büyük yabancı yatırım bankaları müşterilerine “Türkiye kağıtları için ılımlı alım” önerisinde bulunmuştu. 23 Temmuz’da PPK kararı açıklandıktan sonra ise bu önerilerini hızla değiştirerek “Türkiye kağıtlarını sat” önerisi yaptılar. Fed açıklaması ve Gezi Parkı olaylarının ardından Türkiye’den çıkmaya yönelen yabancı kaynaklar ilk öneri sonrasında yaklaşık 1 milyar dolarlık alım yaptılar (Babacan’ın açıklamasından böyle anlaşılıyor.) Bu alımın olduğu gösterge tahvil faizindeki düşüşle de kanıtlanıyor. Tahvil talebinin artması tahvil arzı artmadığı sürece tahvilin fiyatını artırırken tahvil fiyatıyla ters yönde hareket eden tahvil faizini de düşürdü. Buna karşılık 23 Temmuz kararı sonrası “sat” önerisiyle ellerindeki diğer varlıklarla birlikte tahvilleri de satan yabancılar yine bu ters ilişki nedeniyle tahnvil faizlerinin yükselmesine yol açtılar. 15 Temmuz öncesi yüzde 9’un üzerinde olan ve TCMB’nin faiz artırma sinyaliyle yüzde 8’in altına düşen gösterge tahvil faizi 23 Temmuz kararı sonrası yeniden yükselmeye başlayarak yine yüzde 9’un üzerine çıktı.
Ellerindeki Türk kağıtlarını satıp paralarını dışarı çıkarmaya çalışan yabancı fon sahipleri döviz talep ettikleri için de döviz kurları yükseldi.
ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM Fed’in ve AMB’nin piyasaya likidite vermesi sonsuza kadar sürdürülebilecek bir politika değil.
Bugün değilse yarın buradan geri dönüşler başlayacak ve bu geri dönüşlerin küresel sistem üzerinde etkisi ağır olacak. Henüz geri çekiliş başlamadığı halde sözünün edilmiş olmasıyla bile aralarında Türkiye’nin de yer aldığı yükselen piyasa ekonomileri ciddi darbe yediler.
Bunlar arasında Brezilya, Hindistan, Endonezya gibi bazı ülkelerde merkez bankaları erken davranarak faiz artırımına gittiler ve çıkmaya yönelen yabancı fonları tutmaya çalıştılar. Türkiye, bu adımı atmakta geç kaldı. Geç kalan her adımda olduğu gibi atılan adım da yetersiz kaldı.
Bundan sonrası gelişme yolundaki ekonomiler açısından daha sıkıntılı görünüyor. Erken davranıp önlemlerini erken alanlar bu darbeyi daha az hasarla atlatabilirler. Türkiye, faiz takıntısının kurbanı olarak ilk darbede önemli hasar aldı. Aslında alınan hasar sayılara veya oranlara yansıdığından biraz daha ciddi. Çünkü Türkiye ile ilgili algılamalar bozuldu. Bu, bugünü toparlamaktan çok yarını düzenlemekle ilgili sorunlar yaşanmasına yol açacak gibi görünüyor.
Ekonomi politikasının sakin ve objektif uygulanması, siyasete malzeme yapılmaması gerekiyor. Kimse kimseyi soymaya, kandırmaya, batırmaya çalışmıyor. Herkes para kazanmaya çalışıyor. Eğer faiz artırmak gerekiyorsa tereddütsüz artırılmalıdır. Eğer artırılması gereken politika faiziyse gereği yapılmalıdır. Ekonomi politikası uygulamasında takıntılara yer yoktur.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.