Küresel ekonomik krizle merkez bankalarının politika araçlarına eklenen parasal genişleme ve sözle yönlendirmenin ardından son günlerde gündemi "negatif faiz" meşgul ediyor.
ABD'de 2006 sonlarında "mortgage" piyasasında patlak veren likidite krizi, 158 yıllık Amerikan Yatırım Bankası Lehman Brothers'ın 15 Eylül 2008'de iflas etmesiyle tüm dünyanın gündemine oturdu. Bu tarihten sonra tüm dünya ekonomi ve finans piyasalarında etkisini gösteren bu krize müdahale ise alışılmadık yöntemlerin başlangıcı oldu.
Bu dönemin tarihe geçen isimlerinden eski ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Ben Bernanke öncülüğünde, Büyük Buhran'dan bu yana uygulanan en agresif politikalara başvurularak 2008 yılında mortgage piyasasına dayalı tahvil satın alımına başlandı.
"Parasal genişleme" olarak bilinen bu uygulamaya ilaveten, faiz oranlarını da sıfıra yakın seviyelere indiren Fed, "sözle yönlendirme"yi de politika setine ekleyerek yeni bir uygulamaya daha öncülük etti.
Bu süreçte parasal genişlemede Fed'i, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Japonya Merkez Bankası (BoJ) takip ederken, "sözle yönlendirme" birçok merkez bankası tarafından kullanıldı.
Tüm bunlar yaşanırken, cansız iç talep ve düşük enflasyon sorunlarıyla mücadele için İsveç, İsviçre, Danimarka ve ECB gibi merkez bankaları, negatif faiz politikasını benimsedi. Son olarak BoJ'un da negatif faiz uygulamasına geçmesi ise bu konuyu gündemin odak noktasına taşıdı.
Negatif faiz nedir? Ekonomiyi canlandırmak için ortaya atılan bir para politikası olan negatif faiz ile merkez bankaları, bankaların kendisinde tuttuğu cari hesaplara uyguladığı faizi eksiye düşürüyor. Böylece bankalara "Bana yatırdığın para için faiz vermem, üste para alırım. Bu parayı bana yatıracağına, kredi ver" mesajı veriliyor. Negatif faiz uygulaması, şirketler için borçlanma maliyetlerinin düşürülmesini ve kredi talebinin artmasını hedefliyor.
Neden negatif faize başvuruluyor? Parasal genişleme, sözle yönlendirme, düşük faiz gibi uygulamalara rağmen küresel ekonomik krizin olumsuz etkilerinin hala birçok ülke ekonomisinde giderilemediği görülüyor.
Çin odaklı gelişmeler, Avrupa'da ekonomik toparlanmanın hala istenilen düzeyde olmaması, düşük talep, zayıf küresel ekonomik aktivite problemlerinin yanı sıra enflasyon, birçok gelişmiş ülkede yüzde 2'lik hedefin oldukça altında seyrediyor.
Ekonomik büyümeye ilişkin artan tedirginliklere, sert düşen petrol fiyatları da eklenince enflasyonun üzerindeki aşağı yönlü baskı artıyor.
Tüm bu gelişmeler, "sağlıklı ekonomilerde başvurulmayan bir yöntem" olarak bilinse de gelişmiş ülke merkez bankalarının "negatif faiz" silahını kullanmasına gerekçe gösteriliyor.
Ülkelerin söz konusu politikaya geçmesinin nedenleri arasında "ticarette rekabet üstünlüğü sağlama" da bulunuyor. Çünkü ülkeler negatif faize geçtiğinde kendi yerel para birimi değersizleşeceğinden, ihracatta rekabet üstünlüğü elde ediyor. Bu da negatif faiz uygulamasıyla "kur savaşlarını" gündeme taşıyor.
Negatif faiz uygulayan ülkeler Halihazırda Danimarka, İsveç, İsviçre, ECB ve BoJ olmak üzere 5 gelişmiş ülke merkez bankası negatif faiz uyguluyor. Söz konusu merkez bankalarından mevduat faiz oranı Danimarka'da yüzde eksi 0,65 ve İsveç'te yüzde eksi 0,50 düzeyinde bulunuyor. Geçen yılın ocak ayında negatif faize geçen İsviçre'de ise bu oran yüzde eksi 1,25 olarak belirlenmiş durumda.
Ülke Faiz oranı
İsviçre -1,25
Danimarka -0,65
İsveç -0,50
Avrupa (ECB) -0,10
Japonya -0,10
ECB ise 2015 yılının Haziran ayında tahvil alımlarının yanı sıra mevduat faizini yüzde eksi 0,10 düzeyine indirmişti. Negatif faiz uygulamasının bankaları zor durumda bırakmaması için ECB ayrıca bankalara ek teşvikler sağlamıştı.
Negatif faiz uygulamasına son olarak BoJ geçerek, 29 Ocak'ta merkez bankasında tutulan cari hesaplara uygulanan faizi yüzde eksi 0,10'a çekmişti. Aynı zamanda parasal tabanı yıllık 80 trilyon yen artıran banka, böylece hem niceliksel hem de niteliksel parasal genişleme (QQE) politikasına geçme kararı almıştı.
Negatif faiz uygulamasının riskleri Negatif faiz politikası uygulayan ülkelerde, ekonomideki aktörler nakit parayı faiz ödememek için bankalar yerine kendi kasalarında tutmayı tercih edebiliyor. Bu nedenle ekonomideki aktörlerin nakit paraya talep göstereceği endişesi, negatif faiz politikasında "en önemli risk" şeklinde nitelendiriliyor.
Bankaların merkez bankalarında tutacakları kaynakların oluşturacağı maliyet de negatif faiz uygulamasında bir diğer sorun olarak öne çıkarken, negatif faizdeki bir devlet tahvilinin alıcı bulup bulamayacağı da soru işaretlerine yol açıyor.
Tüm bunlar da söz konusu politikanın, bankaların maliyet yapıları ve karlılıklarını negatif etkilemesi riskini beraberinde getiriyor.
Bu risklere rağmen reel faizin daha önemli olması, negatif faizden alınan bir devlet tahvilinin daha pahalıya satılma ihtimali ve bankaların faiz yapılarını maliyete göre ayarlayabilmeleri; negatif faiz politikasını teoriden öteye geçerek gerçek yaşamda kullanılır hale getiriyor.
Ziraat Yatırım Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz:
Sözle yönlendirme ve parasal genişlemenin etkisi azaldı Konuya ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Ziraat Yatırım Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz, gelişmiş ülkelerde merkez bankalarının sıfır faiz politikasından negatif faiz politikasına geçmeye başladıklarını hatırlattı.
Eskiden merkez bankalarının, ekonomi durgunluk dönemine girdiğinde faizleri en fazla sıfır seviyesine kadar çekebileceğinin varsayıldığını anımsatan Yılmaz, yatırım ve tasarrufların, finansal koşullarla negatif bölgede kesiştiği durumlarda para politikalarının işlevselliğinin azaldığını dile getirdi.
Yılmaz, bu nedenle Fed'in 2008 "Lehman" krizi sonrasında "sözle yönlendirme" politikasını başlatarak, piyasaları beklenti kanalı üzerinden yönlendirmeye çalıştığını anlattı.
Daha sonra Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) da dahil olduğu pek çok merkez bankasının sözle yönlendirmeyi, iletişim stratejileri üzerinden politika araçlarına dahil ettiklerini belirten Yılmaz, şunları kaydetti:
"Beklentileri yönetme konusunda fiilen duruşlarını desteklemek için de merkez bankaları parasal genişleme kullanarak piyasalara likidite sağladı ve bilançolarını genişletti. Ancak aradan geçen süre zarfında sözle yönlendirme etkisi azalmaya başladı. Çünkü dünya genelinde piyasa faizleri sıfır seviyesine yaklaşırken vade primi de son derece düşük seviyelere geldi. Enflasyon beklentileri ise düşen piyasa faizleriyle aynı oranda artış göstermedi ve halen piyasada fiyatlanan enflasyon beklentileri, tarihi düşük seviyelerde seyrediyor."
Yılmaz, sözle yönlendirmenin sınırlarına ulaşılınca parasal genişlemenin de etkinliğinin azaldığını vurgulayarak, piyasada parasal genişleme gerçekleştirebilmek için yeterli miktarda devlet tahvili bulunmadığına dikkati çekti.
Merkez bankalarının devlet tahvillerini satın alıp bilançolarını büyüttükçe piyasada arz talep dengesinin bozulduğunu aktaran Yılmaz, ayrıca piyasa faizlerinin de gelişmelerden olumsuz etkilendiğini söyledi.
"Genel anlamıyla negatif faiz uygulayan ülkelerde finansal koşullar iyileşiyor" Yılmaz, bu nedenle hem sözle yönlendirme hem de parasal genişlemenin etkinliği azaldığı için merkez bankalarının sıfır faiz politikasından vazgeçerek, daha önceden çok zor kabul edilebilecek negatif faiz politikasını devreye aldığını dile getirdi.
Merkez bankalarının, 2008 Lehman krizi sonrasında yenilikçi politikaları hayata geçirdiğini anımsatan Yılmaz, şöyle konuştu:
"Her ülke hem küresel finans koşulları hem de kendi yerli finans koşullarını dengeleme çabasında. TCMB’nin koridor, rezerv opsiyon mekanizması gibi sistemleri geliştirmesi gibi gelişmiş ülke merkez bankaları da kendi sistemlerini geliştiriyor. Negatif faiz politikası da kriz sonrasındaki yeniliklerden birisi. Pek çok uluslararası kuruluş, negatif faiz konusunda ciddi araştırmalar yapmaya ve yayımlamaya başladı. Bu konunun önümüzdeki yıllarda daha fazla konuşulup tartışılmasını bekleriz. Ek olarak yine yapılan araştırmalar şunu gösteriyor ki faizler tahmin edilenden çok daha fazla eksi bölgeye gidebilir. Örneğin gelişmiş ülkelerde faizlerin yüzde eksi (-) 4 ila yüzde eksi (-) 5 seviyesine kadar ulaşması mümkün görünüyor."
Ziraat Yatırım Ekonomisti Yılmaz, negatif faiz uygulayan ülkelerdeki duruma ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, "Bu ülkelerde şu ana kadar bazı ticari ve kurumsal hesaplar dışında genel hane halkı mevduat faizleri henüz eksiye düşmedi. Genel anlamıyla negatif faiz uygulayan ülkelerde, finansal koşullarda beklendiği gibi iyileşme gözleniyor. Örneğin Euro Bölgesi'nde toparlanma negatif faiz politikasıyla güç kazanıyor" ifadelerini de kullandı.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.