E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaPiyasaMB Başkanlığı efelik yeri değil!---

MB Başkanlığı efelik yeri değil!

MB Başkanlığı efelik yeri değil!
18 Eylül 2013 - 06:54 borsaningundemi.com

Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası başkanının haddini bilmesini, kararın siyasilere bırakılması gerektiğini söyledi

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, bağımsızlık konusunda Merkez Bankası yöneticilerinin yapması gereken şeyin "efelenmek, kafa tutmak" olmadığını belirterek, "Çünkü son tahlilde ülkeyi yöneten siyasetçi. Vatandaşa hesabı veren, iktidarda kalabilen ya da kaybedebilen o. Dolayısıyla son söz onun olmalı" dedi.
Uluslararası Yöneticiler Derneği'nce (YÖNETDER) düzenlenen "Ortak Akıl Toplantıları", Yılmaz'ın katılımıyla devam etti.
Yılmaz, burada yaptığı konuşmada, son 20 yılda ekonominin piyasalaştığını söyledi. Bu süreçte artık Merkez Bankası kararlarının herkesi daha çok ilgilendirmeye başladığını dile getiren Yılmaz, o nedenle söz konusu bankası ve merkez bankacılığının toplumda giderek önem kazandığını ifade etti.
Mal ve hizmet değişimlerinde herkesin kabul edeceği bir nesneye ihtiyaç duyulduğunu, bunun da para olduğunu anlatan Yılmaz, paranın taşınabilir, bölünebilir ve saklanabilir olması gerektiğini söyledi.
Geçmişte paranın altına endekslendiğine değinen Yılmaz, şöyle devam etti:
"Bugün geldiğimiz nokta itibarıyla artık paraların arkasında ne altın var ne gümüş var ne doğalgaz var ne de petrol var, hiçbir şey yok. Tamamen kaydi para. Cebinizde parayı taşıyorsanız Tayyip Erdoğan'a güveninizden ve Merkez Bankası Başkanı Erdem beye güveninizden başka bir şey yok. Diyorsunuz ki, Tayyip Erdoğan, Başbakanımız, uygulayacağı ekonomi politikalarıyla bizim cebimize koyacağımız bu paranın değerini muhafaza edecek diye bir güveniniz, kabulunüz var. Onun için bu parayı taşıyorsunuz."
"Merkez Bankası Başkanının görevi efelenmek değil"
Merkez bankalarının bağımsızlığına ilişkin de açıklamalarda bulunan Yılmaz, siyasetçilerin genelde tüm dünyada kısa süreli düşündüğünü ve halkla daha iç içe olduğu için baskıya dayanamadığını ve para basımına yöneldiğini vurguladı.
Bunun da faizleri yükselttiğini ve uzun vadede ekonomik büyümenin olmadığını aktaran Yılmaz, şöyle konuştu:
"Bu nedenle merkez bankalarının bağımsız olması gerektiği kabul edildi. Merkez bankaları, bu bağımsızlığı zorla da almadı, siyasiler bunu kendileri verdi. Ancak Merkez Bankası yöneticilerinin yapması gereken şey, bu bağımsızlık konusunda efelenmek değil, kafa tutmak değil. Çünkü son tahlilde ülkeyi yöneten siyasetçi. Vatandaşa hesabı veren, iktidarda kalabilen ya da kaybedebilen o. Dolayısıyla son söz onun olmalı. Ancak Merkez Bankası siyasetçiyi, 'Şunu yaparsan, sonucu böyle olur. Dolayısıyla uzun vadede sen de zarar görürsün' diyerek, ikna etmeli. Yani Merkez Bankası başkanının görevi hükümeti ikna etmek, efelenmek, kafa tutmak değil. Sonuçta bağımsızlığı veren Parlamento. Verdiği gibi geri de alabilirler.
Ancak bunu siz makul ve mantıklı bir şekilde hükümete söyler, bunu kamuoyuyla paylaşır ve sizden bekleneni de yaparsanız, o zaman toplum sizin arkanızda durur. Merkez bankaları, hükümete rağmen bağımsız değil. Hükümetin içerisinde kalarak, hükümete doğru tavsiyelerde, doğru politika önerilerinde bulunarak merkez bankası bağımsızlığı. Bağımsızlıktan anlaşılması gereken bu. Herkes haddini bilmeli."
Türkiye'nin 2023 hedeflerine de değinen Yılmaz, söz konusu hedef için ekonominin her yıl belirli bir oranda büyümesi gerektiğini dile getirdi. Yılmaz, bunun için de daha çok yatırıma ihtiyaç olduğuna dikkati çekerek, bu yatırımların iyi bir şekilde finanse edilmesi için ise tasarruf oranlarının artması gerektiğini kaydetti.

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • sade vatandaş18 Eylül 2013 10:31

    İyi de, madem ülkenin zararına olacak bazı uygulamaları, hükümet tüm uyarıya rağmen yapmaya devam ediyor diyelim.. O zaman bu kararların bir parçası olmak, hem de aman bağımsızlığımızı geri alırlar , aman koltuğum altımdan gider diye ses çıkarmamak doğru mu, değil mi? Tarih önünde hesabını kim verecek?