Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Habertürk televizyonunda Gündem Siyaset programına katıldı.
Türkiye'de demokrasinin gelişmesine rağmen hala 4 alanda zayıflık bulunduğunu belirten Kurtulmuş, bu nedenle milletvekilliğinin, parlamentonun, yürütmenin ve sivil toplumun güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
MEVCUT ANAYASA CUMHURBAŞKANINA NEREDEYSE DİKTATÖRLÜK YETKİLERİ VERİYOR Mevcut Anayasa'nın, hele hele halkın oyuyla seçilmiş olan bir Cumhurbaşkanına, neredeyse diktatörlük yetkileri verdiğini savunan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Şimdi biz diyoruz ki 'Bunu kaldıralım'. Hele Cumhurbaşkanını halk seçtikten sonra. Ama şunu da unutmayın. AK Parti'nin, 2007'ye kadar Başbakanlık Müsteşarını, önemli bakanlıkların müsteşarlarını atayamadığını düşünün. Çıkardığı birçok yasanın, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nden döndüğünü düşünün. Böyle bir yönetim olmaz. Böyle bir yürütme olmaz. Bu yürütmenin bağımsızlığı değil. Bu yürütmenin, Cumhurbaşkanlığı makamının ve yüksek yargının kontrolü altında olması demektir. Diyoruz ki 'Herkes kendi işini yapsın. Tam manasıyla güçler ayrımı prensibi olsun. Denetlenebilir bir Meclis olsun'. Hatta belki bir denetim meclisi tartışılabilir. Yani başkanlık sisteminin içerisinde ayrıca parlamento yürütme işlerini götürürken, hiçbir şekilde yürütmeye karışmayacak, ama devletin bütün fonksiyonlarını denetleyebilecek, halk tarafından seçilmiş bir denetim meclisi eliyle sistem bütünüyle denetlenebilir ve daha ileri bir demokrasi olabilir."
Kurtulmuş, "Bunları yapmadan, Allah muhafaza biz bugünkü sistem içerisinde devam edersek işte kim nerede, sistemin ne tarafını ele geçirirse o tarafı millete karşı kullanmaya yeltenebildiği bir sistem ortada" değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, yeni anayasa ve başkanlık sistemi ile toplumsal, hukuki ve ekonomik dönüşümü sağlayacak yasal ve anayasal düzenlemelerin sadece AK Parti'nin değil, Türkiye siyasetinin vazifesi olduğunu dile getirdi.
"İŞİN YÜZDE 80'İ BİTTİ" Çözüm Süreci'nin oy kaybından çekinildiği için seçime kadar rafa kaldırıldığı iddialarının hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, "Bu tamamen bir yanlış söylemdir" dedi.
Oy kaybından çekinmediklerini vurgulayan Kurtulmuş, "Buradaki muhtemel siyasi risklerden AK Parti ürkmüş olsaydı bir adım atamazdı" diye konuştu.
Bedeli ne olursa olsun bu meseleyi çözmek için yola çıktıklarını anlatan Kurtulmuş, devletin zihniyetinin değiştiğine işaret ederek, bunun kolay bir süreç olmadığını söyledi.
"İşin yüzde 80'i bitti. Bunu şuna benzetiyorum, azgın bir nehirde karşıdan karşıya geçiyoruz. Yüzde 80'ini geçtik, geriye çok az bir kısmı kaldı. Burada hiç kimse bir daha geri dönüşün maliyetini göze alamaz" diyen Kurtulmuş, bunun bir günlük bir süreç olmadığının altını çizdi.
Kurtulmuş, halkın desteği olmasaydı hükümetin istese de bu konuda yol alamayacağına dikkati çekti.
"Niye kalkınmayacağım, niye büyümeyeceğim" Dolardaki dalgalanma ve Cumhurbaşkanı'nın faiz meselesindeki ısrarı konusundaki soru üzerine Kurtulmuş, dolardaki dalgalanmaların Türkiye'nin ekonomi politikalarına ya da Merkez Bankası'nın para politikalarına ilişkin olmadığını belirterek, "Bu tamamen bir algı operasyonudur. Çoğunlukla dışarıdan kaynaklıdır. İçerideki tartışmalarla hiçbir alakası yoktur" dedi.
MERKEZ BANKASI'NIN BAĞIMSIZLIĞINDAN YANAYIZ Kurtulmuş, merkez bankalarının tam manasıyla bağımsız olmalarından yana olduklarını belirterek, "Eskiden siyaset, günlük siyasi kaygılarıyla Türkiye'deki para politikalarına müdahale ediyordu. Çok acı tecrübelerden sonra Türkiye, Merkez Bankası bağımsızlığı meselesini getirdi" diye konuştu.
"Merkez Bankası; evet Türkiye'deki siyasi müdahalelerden bağımsız olacak ama bütün dünyada da Amerika'daki Merkez Bankası da bunu yaşadı" diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Lehman Brothers'ın ortaya çıkardığı büyük kriz, Amerikan Merkez Bankaları'na yaklaşık 1 trilyon dolar Amerika'da para basılmasına vesile oldu. Yani biz siyasetten bağımsız olacağız ama bir takım uluslararası para güçlerinin, tefecilerin ya da bir takım uluslararası karar merkezlerinin operasyonlarına değil, Türkiye'nin, ABD'nin dahi bunun etkisi altında olduğunu biliyoruz. Biz diyoruz ki Merkez Bankası bunlardan korkmadan, çekinmeden Türkiye'nin bu üretim yanlısı ekonomik anlayışını destekleyecek politikalar yapsın. Burada siyasi irade Merkez Bankası'nın arkasındadır. Nasıl siyasetin kendi günlük işlerine karışmasına karşı bağımsızlığını savunuyorsak, bu anlamda bazı çıkar çevrelerinin dayatmalarına karşı da bağımsızlığını savunuyoruz."
"Türkiye'nin asgari yüzde 5 büyümesinden başka çaremiz yoktu" Türkiye'nin üretim esaslı bir ekonomi izlemesinden başka bir yolunun olmadığının altını çizen Kurtulmuş, "Türkiye'nin asgari yüzde 5 büyümesinden başka çaremiz yoktur. Bazıları "büyü me" ekonomisi, "kalkın ma" ekonomisi, Türkiye'ye bunu tavsiye ediyorlar. Kalkınma, büyüme. Niye kalkınmayacağım, niye büyümeyeceğim? Tam tersine Türkiye'nin bundan sonra gerçekten 78 milyon nüfusuyla bu kadar çevre şartlarıyla problemli olan bir ülkenin kendi ayakları üzerinde durması lazım. Bunun yolu da dengeli bir şekilde sürdürülebilir bir büyümeyi takip etmesidir" dedi.
Üretimin artırılmasının önemine de değinen Kurtulmuş, "Bütçe disiplinimizden hiç sapmayacağız, uyguladığımız reformlardan hiç taviz vermeyeceğiz. Bu ayrı bir şey ama ekonomi sadece bunlardan ibaret değil. Esas ekonominin kısmı, sokak, çarşı, pazar, fabrikalar, üretim, ihracat, pazarlar. Biz bu anlamda tam manasıyla serbest bir pazar ekonomisinden yanayız. Bu anlamda da Merkez Bankamızın bu serbest pazar ekonomisini güçlendirecek araçlardan sadece birisi olduğunu biliyoruz. Hedefimiz, daha iyi, daha güçlü bir Türkiye'nin ortaya çıkmasıdır" ifadelerini kullandı.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.