E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaGündemKongre neden 27 Ağustos'ta---

Kongre neden 27 Ağustos'ta

Kongre neden 27 Ağustos'ta
12 Ağustos 2014 - 18:41 borsaningundemi.com

​AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop, olağanüstü kurultayın neden 27 Ağustos'ta yapılacağını açıkladı

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop, NTV canlı yayınında Funda Görey’in sorularını yanıtladı.

AK Parti tarafından Başbakan’ın 27 Ağustos’a kadar görevine devam edeceği bildirildi ama muhalefet itiraz ediyor. Bir de Yargıtay’a başvuru yapıldı.
Muhalefet kaybettikleri bu 9. seçimin muhasebesini yapmak yerine kendilerine yeni bir konu bulmaya çalıştı. Bu tartışma yanlış bir tartışma bir kere. Öncelikle arkadaşların zihinlerinin nasıl çalıştığını biliyorum, pratisyen hukukçu olarak bakıyorlar meseleye. Meselenin uzmanı değiller hemen kira davası gibi davranıyorlar. Milletvekili seçimleri ile mukayese yapıyorlar. Orada mazbata almadan seçim sonuçları ilan edildiğinde son dönemde özellikle başladığını kabul etmiştik. Türkiye'de ilk defa cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor, o nedenle Özal ve Demirel’deki uygulamalarda da bir farklılık var, ikisi aynı değil. Seçimin kesin sonuçları ile mazbatanın verilmesi arasında bir zaman farkı yok. Şimdi kesin son uçlar 15’inde açıklanacak ama mazbata ancak 28’inde verilebiliyor. Hükümde ‘Görevdeki cumhurbaşkanının son gününde yemin edilir’ diyor. Mazbata içinde yeminin icra edildiği oturumda verilir diyor. Milletvekilleri seçildiğinde dolu milletvekilliği yok, kadroları yok. Cumhurbaşkanı seçildi 15’inde, o zaman gitsin otursun Çankaya’ya ama kanun gereği görevi 28’inde başlıyor. Bu tabloya göre cumhurbaşkanı seçilmiş diyebilir miyiz, iki cumhurbaşkanı olur. İkinci bir kişinin cumhurbaşkanı statüsü kazanmasına imkan yok. Bu statü kazanılmadan da siyasi parti üyeliği sona ermez. Bu konuda bir ceza genel kurulu kararı var 1990’da rahmetli Özal’la ilgili. 31 Ekim 1989’da seçiliyor Özal, 9 Kasım 1989’da yemin edip göreve başlıyor. 30 Ekim 1989 akşama seçimde haberleri dinleyen birisi İstanbul Bakırköy’de bir lokantada küfrediyor Özal’a. Savcılık cumhurbaşkanına küfretti diye soruşturma başlatıyor. Netice itibariyle bir hüküm veriliyor ve Yargıtay bunu bozuyor. Sonra mahkeme ısrar ediyor ceza genel kurulu diyor ki ‘Bu cumhurbaşkanına hakaret sayılmaz henüz başbakandır. Cumhurbaşkanı sıfatını 9’unda kazanacaktır’ diyor. 28’ine kadar başbakan ve milletvekili dolayısıyla genel başkan ve siyasi parti üyesi olarak devam edecektir.

27 Ağustos’ta kongre kararı aldınız AK Parti’de. Sayın Cumhurbaşkanı da AK Parti’ye dönme kararını açıkladı, bu da Ankara kulisleri hareketlendirdi.
İkisi tabii ki bir tesadüf olduğu kanaatindeyim. Biz bu süre içinde 10 Ağustos’a kadar başbakanlık tartışmasını ancak 10 Ağustos’tan sonra yapacağız diye ifade etmiştik. Toplantıların yapılacağı aylar öncesinden biliyordu. Bu toplantıya bir teklif sunulacak bu da tabii genel başkanın talebiyle oluyor seçimli olağanüstü kongre toplantısı. Dolayısıyla genel başkanın böyle bir talebi MKYK toplantısında sunması lazım. Genel başkanı talebi olarak böyle bir çağrı ortaya çıkmıştı. MKYK’da konuşulan genel başkanın bu talebinin uygulanmasıyla ilgili hususlardır.

Toplantı devam ederken sayın cumhurbaşkanının açıklamalarından haberdar oldunuz mu? Bir reaksiyon oldu mu?
Tabii haberimiz oldu. Cumhurbaşkanı muhabirleriyle olan görüşmede sarf edilmiş sözler onlar daha rahat bir ortamda konuşma varken söylenmiş ifadeler. O konuda partide bir kimsenin de bir rahatsızlığı, bir sıkıntısı olmaz. Şunu açıklamak lazım sanıyorum neden 27’si? Bu kanun ve tüzük gereğidir. Olağanüstü toplantıya çağırdınız zaman hemen bir seçim kuruluna kongreyi yapacağınız alanın bulunduğu yerdeki seçim kuruluna başvuruyorsunuz delege listesini veriyorsunuz. Kongreyle ilgili ilan metnini de bir ulusal gazetede yayınlama mecburiyetiniz var. Bunları yaptıktan sonra 15 gün bekliyorsunuz ondan sonra ancak kongre yapabiliyorsunuz. Bunlar olmasa belki bugün yarın yapabilirdik. 27 olmasının tek sebebi 15 gün beklemek mecburiyeti. Biz Haziran’dan itibaren cumhurbaşkanı adayı ile ilgili istişareler yaptık. Bu istişareler sırasında hem teşkilat mensuplarımız hem de sayın başbakanımızın ifadeleriyle kamuoyuna da yansıdı burada bir temel ilke ortaya çıkıyor. Genel başkan ile başbakan bir kişi olmalıdır şeklinde. Genel başkan bakanlar kuruluna başkanlık etmelidir, meclis grubuna başkanlık etmelidir. Milletvekili olmadığı taktirde için grup başkanlığı yapamadığı için bu tür toplantıları katılma imkanı yok. Dolayısıyla parti liderliğini kendi kendimize niye zayıflatalım. Bu tablo karşısında zaten 28’idnen öncede yapsak sonrada da yapsak mevcut cumhurbaşkanımızın bu tablo içinde genel başkan olma durumu görünmüyordu. 2015 seçimlerinde milletvekili seçildiği taktirde bir sorun yoktur.

Dün parti yöneticilerinden isim aldı sayın başbakan toplantıda. Yazdığınız ismi zannediyorum bizimle paylaşmazsınız. Kapalı zarfların üzerinde yazanların isimleri var mıydı?
Yoktu. Kimin hangi ismi önerdiği belli değil.

O isimleri yazarken üç dönem kuralına takılmayan bir isim olması yönünde bir tartışma oldu mu?
Öncesinde bu konuda bir sınırlama konuşulmadı kanunda malum sınırlamalar var. Tabii milletvekili olması gerekiyor. Bir de yine tek isim soruldu.

Genel yönetimdeki algı veya sizin bakış açınız olarak bu isim 2015’e kadar AK Parti’yi taşıyacak ve seçime götürecek bir isim olarak mı planlanıyor yoksa 2015 sonrası içinde mi? 
Bu tür değerlendirmelerin yapılacağı yerler olağan kongrelerdir. Seçilirken geçici olarak 10 aylık bir hesapla yapılmaz bu iş. Elbette benim kanaatim AK Parti’ye seçilecek olan genel başkanın dolayısıyla başbakan olacak arkadaşımızın bunu tüzükteki sınırlar içinde olmak kaydıyla daimi olarak taşıyacak birisi olması lazım.

Partide istişareler devam edecek köşk sürecinde olduğu gibi. Sonra Sayın Başbakanın, Sayın Gül’le bir araya gelmesini bekliyor muyuz bu görüşmelerin ardından? 
Zannediyorum görüşmeler devam eder gerektiği zaman.

Kabine revizyonu da olabilir mi yeni başbakana görev verildiğinde?
Milletvekilliğinin sona ermesiyle başbakanlıkta düşüyor. Başbakanlık düşünce bizim anayasamıza göre kabine dolayısıyla düşmüş oluyor esasen. Dolayısıyla kurulacak olan hükümet yeni bir hükümet olacak.

Tüm bu adımlar atılırken cumhurbaşkanlığı seçiminde sayın başbakanın aldığı oy oranı etkili oluyor mu? Aldığı oyun daha üstünde alsaydı daha farklı bir plan mı olurdu?
Bu tür değerlendirmeleri hayret ederek izliyorum. Şu kadar alsaydı dedikleri yüzde 1-2 fazla. 30 Mart öncesinde de öyleydi bu seçimde de öyle oldu. Muhalefet bütünüyle Türkiye'de başka milli meselelerde bir araya gelmesi muhtemel olmayan muhalefet partileri Tayyip Erdoğan karşıtlığında bir araya geldi. Bu açıdan hem bu partiler hem onlara oy verenler açısından çok rasyonel bir tablo ortada yok. Bu tablo tamamen duygusal yaklaşımla oy kullanma tablosudur. Bugün bir köşe yazarı yazmış yüzde 48 karşısında ona göre hareket etmesi lazım diye. Hangi memleket meselesinde yüzde 48 karşısında. Bu seçim sonuçlarına göre bunu söylemek çok büyük bir entelektüel zihin zaafını gösteriyor.

2015 seçimlerine de bu partiyi götürmeli dediniz peki bu denklem içinde sayın Gül’ün yeri nedir?
Sayın Cumhurbaşkanımız partinin kurucularından. 1991’de milletvekili olarak Türk siyasetine girdi. O tarihten bu yana 5 dönem milletvekili olarak seçilmiş birisi. Elbette siyasete dönmek istiyorsa bunu yapar, kimsenin bir itirazı olmaz. Kongre yapılacak ve kongre şu anda genel başkan seçimi için toplanacak. Olağan kongreye kadar partide MYK gibi MKYK gibi görev yerleri ile ilgili hususlarda bu kongrede bir seçim yapılmayacak.

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)