Tabii bunlar hükümet çevrelerinde konuşulanlar. Eğer gerçekten böyle bir hazırlık varsa, dosyanın içinde başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere Hüseyin Çelik, Bülent Arınç, Egemen Bağış, hatta İçişleri Bakanı Beşir Atalay gibi isimlere siyasi yasak talebinin de olduğunu varsayabiliriz. En azından hükümet bu varsayımla hareket ediyor. Tabii hükümet cephesinde dillendirilen bu dedikodunun gerçek mi yoksa AK Parti Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaşın bu hafta pek de ikna edici olmayan bir üslupla geçiştirmeye çalıştığı gibi tevatür mü olduğunu, önümüzdeki aylarda göreceğiz. Ancak parti kurmayları ve hukukçular, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da kapatma davası olasılığına karşı B Planını devreye sokmuş vaziyette. Böyle bir dava açılması halinde acilen erken seçime gitme eğilimi var. (Bülent Arınç ise dün kapatma davasını beklemeden hemen gidelim dedi) 2008deki davada, AK Partinin kapatılması halinde halen tabela partisi durumunda olan küçük partilerden birine geçerek yeniden seçime gidilmesi düşüncesi vardı. AK Parti grubu hızla aynı stratejiye yöneliyor. Aslında olası bir kapatma davası, anti-demokratik olmanın yanı sıra, amacının da tam tersine hizmet edecektir. Zira AKP oyları, çeşitli nedenlerden dolayı 2002den bu yana en düşük seviyelerinde seyrediyor. 7 yıldır iktidarda olmanın getirdiği bir metal yorgunluğu var; hükümet ilk kez bazı çevrelerde mağdur değil mağdur eden gibi algılanıyor; kamuoyu askerle sürekli gerilim atmosferinden rahatsız; ekonomik göstergeler istihdama yansımıyor; İç Anadolu ve Batıda Kürt açılımına tepki dinmedi... İşte bu yüzden, parti kurmaylarının ve Başbakanın masasına giden son anketlerde AK Parti oyları %35lerde seyrediyor. CHP %23, MHP %19 civarı. Ancak burada önemli olan, CHP ve MHP oylarının toplamının AK Partinin üzerinde olduğu, anayasa değişikliği gibi konuların seçim sonrasında bile çetrefil gözüktüğü gerçeği. (En büyük sürpriz ise, henüz parti aşamasına bile gelmemiş olan Mustafa Sarıgülün oylarının % 4 civarında olması.) Bu tabloda açılan bir kapatma davası, AK Parti için can simidi olacaktır. Tayyip Erdoğan yasaklı bile olsa, her kahvehaneye, her dükkana, her eve Hayırlı günler arkadaşlar, sizlere Tayyip Erdoğanın selamını getirdim desturuyla giren AK Partililer, oylarına kafadan 5 puan ekleyecektir. Bu filmi daha önce görmüştük gibi bir his var bende... Genelkurmay Başkanını dinlemenin 7 yolu İlker Başbuğun ocak sonundaki Brüksel gezisinde yaptığı konuşmanın bir internet sitesine düşmesi, Türkiyedeki siyasi kavganın ne kadar tehlikeli yerlere uzandığını gösteriyor. Kamuoyunda Genelkurmay Başkanı bile dinlenirse ya biz.. kaygısı var; güvenlik bürokrasisinde ise Ya mahrem bilgiler günün birinde yabancı güçlerin eline geçerse... endişesi. Ancak bu kez dinlemenin yabancı güçlerden ziyade Türkiyedeki siyasi mücadelenin bir uzantısı ve hodri meydan amaçlı olduğu ortada. Özetle güzel memleketimizde siyasi mücadele, artık tam bir casusluk savaşına dönüşmüş durumda. Peki Genelkurmay Başkanını dinlemek, koca koca generallerin ses kasetlerini yayınlamak için ciddi bir istihbarat organizasyonuna gerek yok mu? Yoksa Genelkurmayda vahim bir güvenlik zaafı mı var? Konunun uzmanlarıyla konuşunca, dehşete düştüm. Özetle kafaya taktığınız birini dinlemek hiç de zor değil. Yeter ki kötü niyetli olun! Görüştüğüm güvenlik uzmanlarından edindiğim bilgiler, yeni teknolojilerle Başbakan, Cumhurbaşkanı ya da Genelkurmay Başkanını dinlemenin mümkün olduğunu gösteriyor. Hele de bu kişiler çalıştıkları kurum dışında bir faaliyete katılmışsa. İşte telekulak dünyasının sırları: 1 Dinleme deyince ilk cep telefonu düşünülüyor, oysa internete bağlı her bilgisayar bir dinleme aracına dönüşebilir. Hackerlar, bilgisayar sistemine girip cihazın hoparlörlerinden o odada dinleme yapabiliyor. 2 Yine de en tercih edilen metot, böcek isimli dinleme cihazları. Yeni nesil dinleme cihazları kibrit kutusunun yarısı büyüklükte ve bir milim incelikte. Birinin önceden gelip Başbuğun konuşma yaptığı odaya yerleştirmiş olması gerekiyor. Böcekler, sesi telsizle bir merkeze havale ediyor. Çankaya ya da Başbakanlıkta kritik toplantılar öncesinde böcek taraması yapılıyor. Brükseldeki toplantı öncesinde bu yapılmamış olabilir. 3 Asıl sorun telsizi olmayan kayıt cihazları. Bunlar böcek taramasında çıkmadığı için fark etmek neredeyse imkansız. Çünkü dışarıyla bağlantılı herhangi bir vericisi yok. Çakmak ya da kol saatinin içine yerleştiriliyor. Böcek arama cihazları saniyede bir frekans taraması yapsa da bu cihazların dışarıyla bağlantısı olmadığı için bulmak zor. En sık rastlanan çakmaklardaki dinleme sistemleri. Hatta ayakkabı topuğuna bile monte edilen cinsleri var. Burada yapılan kayıt, daha sonra kolaylıkla bilgisayara aktarılıyor. Muhtemelen Brüksel toplantısında da bu tarz bir cihaz kullanıldı. 4 En basit metot, cep telefonunu kayıt aleti olarak kullanmak. Bu yüzden Genelkurmay girişinde cep telefonları ziyaretçilerden alınıyor. 5 Cep telefonları ayrıca mobil bir dinleme aracı sayesinde anında sesi aktaran bir verici olarak da kullanılıyor. Seyyar dinleme araçlarına takılan bu sistem, cep telefonunu kandırarak kendini baz istasyonu gibi tanıtıyor, böylece bütün görüşmeleri kayda alıyor. Bu Türkiyede bir efsane. Varlığı resmen kabul edilmese de hem emniyet hem de jandarmanın envanterinde seyyar dinleme araçları olduğu sanılıyor. Bu dinlemeler TİB sistemi dışında kalıyor. 6 Düğme dahil birçok aksesuar, masaüstü çiçek, hediye, ses kayıt cihazına dönüşebiliyor. Özellikle ciddi bir üs araması olmazsa düğmeleri fark etmek imkansız. 7 Görüntülü kayıt cihazları LCD televizyon sistemlerinin içine yerleştiriliyor. Böylece odadaki televizyon sürekli içerideki ses ve görüntüyü kaydediyor. MUHARREM İNCE: CHP dinle barışmalı Geçenlerde CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnceyle Nişantaşı House Cafede buluştuk. Şöyle... 46 yaşındaki CHPli vekilin (CHP standartlarında buna genç denilebilir) Meclis kürsüsünden yaptığı ve AK Partiyi eleştiren 11 dakikalık konuşması geçen ay internette hit rekorları kırmış, Facebookta fan sayısı 25 bin olmuştu. O süreçte İnceyle telefonlaşıp, İstanbula geldiğinde yüz yüze görüşmek için sözleşmiştik. House Cafeyi ben teklif ettim. Muharrem İnce CHP gençlik kollarından yetişme bir fizik hocası. Kendini sokağın dilini konuşan halk adamı olarak görüyor. Haksız da değil. Nişantaşında etrafa şöyle bir bakıp Kendimi Beyaz Türklerin ininde gibi hissettim bir anda diyor hafif rahatsız bir edayla. Tarz olarak Deniz Baykalın diplomatlığı değil Tayyip Erdoğanın Kasımpaşalılığı var. Yarı bıçkın, yarı dobra. Haliyle bir süre önce Mecliste yan yana düştüklerinde Başbakanın Muharrem ne yapıcaz seninle? Çok konuşuyorsun lafına Ekmek parası efendim cevabını vermiş olmasına şaşırmadım. Yalova Milletvekilinin asıl derdi, CHPnin iletişim dili. O da Kemal Kılıçdaroğlu gibi CHPnin, meramını daha iyi anlatması, sokağa inmesi gerektiğini düşünenlerden. Ortak dil akademia değil diyerek çeşitli illerdeki teşkilatları dolaşıyor, üniversitelerde kantin sohbetleri yapıyor. Dikkat ediyorum, gerçekten Tayyip Erdoğanın simit- peynir hesabını andıran bir anlatım dili var. Erdoğan, seçim mitinglerinde ahaliye AK Parti döneminde durumlarının düzeldiğini anlatmak için 2002de asgari ücretle şu kadar beyaz peynir alınıyordu, simidin fiyatı buydu gibisinden somut rakamlar vermesiyle ünlü. Ben köy çocuğuyum diyen İnce de bu aralar köylerde AK Parti döneminde her birinizden 7 inek alındı. Yanlış özelleştirmelerin her aileye faturası 49 koyun gibisinden bir söylem tutturmuş. Olayları basitleştirmeyi seviyorum. Öğretmenlikten kalma diyor. Ama asıl önemli olan, İncenin CHPde din açılımı bekleyenler kervanına katılmış olması. Annem babam köyde 70 yaşında ikisi de hacıdır. Ben de Müslümanım, üstelik iyi bir Müslümanım diyen Muharrem İnce, CHPnin oylarını arttırmak için Dinle barışması gerektiğini söylüyor. Hala insanlar ezanın Türkçeleştirilmesini bize karşı propaganda malzemesi yapabiliyorsa, biraz kendimizi de sorgulamalıyız. Türkiye laiktir laik kalacak, diye bağırmakla olmuyor. Karşımızdaki insanların bizi dinle sorunluymuş gibi göstermesine fırsat vermemek lazım diyor. Bu yüzden de geçen gün CHPnin yerel seçimdeki başarısına katkıda bulunan başörtüsü açılımının mimarlarından İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekinden gelen telefon önemli. Tekin, Muharrem İnceye Partinin en zayıf olduğu iller Batman ve Yozgat. Var mısın sen, ben ve Kemal Kılıçdaroğlu Batmana gidelim demiş. CHPnin kongre sürecine girdiği günlerde bu üçlüyü izlemek lazım. Bakalım Deniz Baykal, sokakta heyecan yaratan bu üç isme geçit verecek mi? ASLI AYDINTAŞBAŞ-MİLLİYET
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.