"İşsizlik yüzde 10, yüzde 5'e..."

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, JW Marriot Otel'deki 6. Büyükelçiler Konferansı'nda yaptığı konuşmada Türk ekonomisinin röntgenini çekti. Babacan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

"Dünya ekonomik krizin başladığı 2008 yıllarından bu yana oldukça çalkantılı bir dönemden geçti, finans sektörü kaynaklı krizin etkileri uzun sürdü. Ekonomik kriz sosyal ve siyasi krizleri beraberinde getirdi. Krizi atlatmada pek çok ülke farklı yöntemler uyguladı."

BÜYÜME HIZI

"2013 sonu itibarıyla küresel ekonomi bir önceki yıla kıyasla daha düşük bir hızla büyüme bekliyor. IMF'nin küresel ekonomi için 2013 yılı büyüme tahmini yüzde 2,9, Dünya Bankası'nın büyüme beklentisiise yüzde 3,2 civarında. ABD ekonomisi için de büyüme rakamları aşağı yönlü revize edildi. Avro bölgesinde kriz döneminde ilk kez pozitif büyüme rakamı bekleniyor. Gelişmekte olan ülkelerin büyüme beklentisi noktasında da tablo aynı. Ama nereden bakarsak bakalım gelişmekte olan ülkelerin toplam büyümesi gelişmiş olan ülkelerden daha fazla olacak."

İŞSİZLİK

"Genç işsizlikte Avro Bölgesi ortalaması 24,3 seviyesinde. Genç işsizliğin yanı sıra kronik işsizliğin de sosyal sonuçları çok vahim olabilir. Avrupa'da kronikleşmiş bir işsiz kitle var ve bunların tekrar iş gücü piyasasına dönmelerinin çok zor olacağı bekleniyor. Türkiye'de mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı yaklaşık yüzde 10. Türkiye ILO üyeleri içerisinde 2009-2013 yıllarında işsizlik oranını en hızlı düşüren ülke konumunda. Bu oranın gelecek dönemde kademe kademe azalmasını bekliyoruz. Türkiye'deki yüzde 10 işsizlik oranının aslında 5 puanının işgücü piyasalarıyla ilgili gerekli reformları henüz yapmamış olmaktan kaynaklanıyor. O reformları önümüzdeki yıllarda ne kadar hızlı yapabilirsek o 10 puanın 5 puanını çözebiliyoruz. Özel istihdam bürolarıyla oluşan istihdam tam iki puan etkiliyor." 

KRİZDEN ETKİLENME

"Türkiye sağlam kamu maliyesi ve bankacılık sisteminin krizden en az etkilenmesini sağladı. Türkiye'de siyasi istikrar, doğruları uygulama konusundaki güçlü siyasi irade de bizi ayırt eden unsurlardan oldu. Pek çok Avrupa ülkesinde kriz döneminde siyasi istikrarın sağlanamaması, doğruları gördükleri halde yapamamalarını beraberinde getirdi. Oysa biz, çok şükür en kritik dönemlerde dahi zor kararları aldık, yürüdük. Hükümetin bankacılık sistemi üzerinden yaptığı regülasyon da ekonomiyi disiplin altına alan bir uygulama alanı. Bankalar kredi verirken yapacaklarını ya da yapmayacaklarını düzenleyerek ekonominin hangi alanında nasıl bir büyüme istendiğinin tasarlanabilmetedir."

FİNANS MAHKEMELERİ

"Birçok yasanın yanı sıra yeni bir Deprem Sigortası Yasası çıkardık. Bireysel Emeklilik Sistemi'nde de yeni uygulamalar hayata geçirdik. Şu an 4 milyon civarında vatandaş sisteme dahil oldu. Fonların fonuna hazinenin katkıda bulunması konusunda yasal düzenleme tamamlandı. Borsa İstanbul'u kurduk. Sermaye Piyasası Kanunu'na koyduğumuz maddelerle finans konusunda ihtisas mahkemeleri... Bankacılık, finansla ya da bunların dışında kalan alanlarla ilgili ihtilaflar çıktığında ihtisas mahkemelerine gidiliyor. HSYK, bunun üzerinde çalışıyor. Hakim ve savcılarımızın finans konusunda ihtisaslaşması ile beraber çok daha tutarlı ve hızlı karar alabilecek mahkemeler olacak." 

GÜVEN VE İSTİKRAR

"2007-2018 yılları arasında Türkiye ekonomisinin kümülatif olarak yüzde 48 büyümesi bekleniyordu. ABD için aynı rakam yüzde 23, AB için ise yüzde 5.  Ekonomide en önemli faktörler güven ve istikrar. Güven ve istikrar temelini sağlam tutmazsanız üzerine inşaa ettiğiniz her şey kolaylıkla sarsılabiliyor. Bu sebepledir ki bu güven ve istikrar ortamının kıymetini hep beraber bilmek zorundayız. OECD'nin gelecek 10 yılla ilgili tahminlerine bakıldığında Türkiye değerlendirmeye alınan ülkeler arasında en hızlı büyüyecek 4. konumda bulunuyor. Tüm OECD ülkeleri içinde en hızlı büyüyecek ülkenin Türkiye olmasının bekliyoruz."

ENFLASYON

"Enflasyon geçen yıl için yüzde 6,8 tahmin ediliyordu ancak kurdaki artış nedeniyle  2013 yüzde 7,4 ile kapatıldı. Bu yıl yüzde 5,3 tahmin ediyoruz. Ama kur böyle seyrederse 5,3 değil, daha yüksek bir rakam da oluşabilir. Biraz da kurdaki seyre bağlı olacak bu yıl boyunca."

GELİR DAĞILIMI

"Türkiye OECD ülkeleri arasında gelir dağılımının en hızlı düzeldiği ülke. Bütçe disiplinine sahip Türkiye geçen yılı yüzde 1,2'lik bütçe açığı ile kapattı. Avrupa ülkeleri arasında yüzde 3'ün altında bütçe açığı bulunan ülke sayısı sınırlı. Türkiye'de geçen yıl borç stoğu yüzde 35 ile kapatıldı, gelecek 3 yıl içerisinde de bu oranın daha da düşmesini öngörüyoruz."

CARİ AÇIK

"2013'ü yüzde 7.1 cari açıkla kapatmayı öngörüyoruz. Rakamlar şubat ortasında netleşecek. 2014, 2015 ve 2016 yıllarında cari açığın daha düşük seviyelere düşmesini bekliyruz,"

PETROL İTHALATI

"Cari açıkta en önemli unsur enerji ithalatı. Petrol ve doğalgaz ithalatı 2012'de 60 milyar dolardı. 2013 yılını 56 milyar dolar gibi bir rakamla kapatacağız. 2012 yılında cari açığımızın 47 milyar dolar olduğunu düşünürsek, tek başına enerji ithalatı 60 milyar dolar. Gerçekten çok ciddi bir konu. Dolayısıyla Kuzey Irak ile başlatılan bu süreç, Azerbaycan ile doğalgaz konusundaki TANAP olsun, Şahdeniz1, Şahdeniz2 bizim petrol ve doğalgazda dışa bağımlılığımızı bir miktar telafi edebilecek süreçler. Çok çok önemsiyoruz ve her iki tarafla da olumlu sonuçlar almayı bekliyoruz."
.
TASARRUF

"Cari açığın yüksek olmasının en önemli sebeplerinden biri de düşük tasarruf oranları. Tasarruf oranı yüzde 12,6. Geçen yıl tarihi düşük seviyeye inerek gelişmekte olan ülkelerden çok geride kaldı. Bu bağlamda özellikle 2011 yılından bu yana tasarrufun önemine işaret ediyoruz ve iç tüketimi kontrollü artırmaya çalışıyoruz."

BANKA ALACAKLARI

"Yüzde 2,7 oranındaki bankacılık sektöründe takibe geçen alacak oranı dünyanın en düşük oranlarından biri.  Hane halkının borçluluk oranı da yüzde 20 ama çok hızlı yükseliyor. Hane halkı borçlarının makul oranda artmasını istiyoruz. Türkiye bankacılık sektörünün sermaye yeterliliği bakımından dünyada en güçlü ülkelerden biri. Şirketlerin dış borcunun yarısı bankalara, yarısı ise reel sektöre ait."

EĞİTİM REFORMU

"Türkiye'de çalışma çağındaki 25 yaş üstündeki nüfusun eğitim süresi 6,5 yıl. (Ben çalışıyorum, işim var) diyenlerin okula gittiği süre 6,5 yıl. Yani 6. sınıfı bitirmiş ama 7. sınıfı terk etmiş. Orta ikiden terk bir ortalama eğitim süresi var çalışan nüfusun. Çalışma çağındaki nüfusun aldığı eğitim de milli geliri ölçüyor. 6,5 yıllık ya da bunun altındaki ülke grubuna göre şu anda zaten yapacağımızdan çok daha fazlasını yapmış durumdayız. Biz diyoruz ki bunu 25 bine getireceğiz. Ama öyle bir ülke yok. Petrolümüz yok, gazımız yok. Dolayısıyla bu 25 bin dolar, eğitimde çok köklü reformlar yapmakla ulaşabileceğimiz bir hedef." 

HUKUK GÜVENLİĞİ

"2015-2019 arasında hiç seçim olmayacağını düşündüğümüzde 2019-2023 arasında da hiç seçim olmayacağını düşündüğümüzde, 4 yıllık o pencereleri Türkiye eğer çok akıllı şekilde kullanırsa gerçekten önümüzde çok çok farklı bir dönem olur ve 2023 hedeflerine inşallah rahatça ulaşabiliriz. Bizim tek zenginliğimiz güven ve istikrar. Bu güven ve istikrarı korur ve güçlendirirsek ekonomimiz büyüyecek. Güven ve istikrar dediğimizde de hukuk güvenliği en önemli unsurlardan bir tanesi. Yerli olsun, uluslararası olsun bir yatırımcı için 'Ben Türk hukuk sistemine, yargı sistemine güveniyorum. Bir problem çıktığında ben mahkemelere başvururum ve mahkemeler hızlı ve adil karar alır' kanaatini oluşturamazsak 25 bin dolarlık milli gelir sadece bir hayal olarak kalır orada. Dolayısıyla hukuk ve eğitim ekonomimizi bundan sonraki dönemde ya daha da yükseltecek aksi takdirde ekonomi üzerine büyük set çekecek iki önemli konu."

 

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.