E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaMakro Ekonomi'İşsizlik ancak reformla biter'---

'İşsizlik ancak reformla biter'

'İşsizlik ancak reformla biter'
02 Mart 2011 - 13:42 borsaningundemi.com

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yapısal reformlar olmadan işsizliğin yüzde 10´un altına düşmesinin zor olduğunu söyledi

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, işsizliğin düşmesinde, hem büyümenin etkisinin hem de iş gücü piyasası ile ilgili alınan tedbirlerin olumlu sonuçlarının görüldüğünü söyledi.
Babacan, NTV'de katıldığı bir programda yaptığı açıklamada, 2010 yılı ile ilgili pek çok gelişmenin gayet olumlu yönde seyrettiğini kaydederek, tahminlerin ötesinde iyi gelişmeler olduğunu ifade etti.
2010 yılında, 2009 yılına göre, 1 milyon 317 bin ilave istihdam oluştuğunu ve işsizliğin yüzde 2,1 düştüğünü belirten Babacan, ''Bu aslında pek çok ülkenin gıpta ile izlediği, kıskanarak izlediği bir tablo. Tüm Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) üyeleri içerisinde, işsizliğin en hızlı düştüğü ülkelerden bir tanesi şu anda Türkiye'' dedi.
Babacan, özellikle genç işsizlerde yüzde 3,6'lık bir düşüş yaşandığını hatırlatarak, bu durumun son derece olumlu bir gelişme olduğunu söyledi. Bunda hem büyümenin etkisinin hem de iş gücü piyasası ile ilgili alınan tedbirlerin olumlu sonuçlarının görüldüğünü ifade eden Babacan, şöyle devam etti:
''Büyümenin etkisi var. Ancak bizim sadece yüksek büyümeyle işsizlik sorunumuzu daha aşağı seviyelere çekmemiz pek mümkün görünmüyor. Bizim tek haneli, yüzde 5-6 gibi işsizlik oranına düşmemiz ancak yapısal tedbirlerle mümkün olacak. Burada 4 önemli alan var. Birincisi mutlaka iş gücü piyasamıza esneklik unsurunun gelmesi gerekiyor. İnsanların kolay meslek, kolay iş yeri değiştirebildiği ve bölgeler arası, sektörler arası kolay, rahat hareket edebildiği bir iş gücü piyasası gerekiyor.
İkincisi mutlaka istihdam politikalarıyla, sosyal yardım politikalarının örtüştüğü noktalara dikkat etmemiz gerekiyor. Sosyal yardımlar kime nasıl veriliyor ve o yardımlar iş gücü piyasasından, kayıt dışından uzak tutuyor mu? Buna çok dikkat etmemiz gerekiyor. Sosyal yardım konusunun Türkiye'de işsizliği çoğaltan bir olumsuz sonucunu görmememiz gerekiyor.
Üçüncü konu, eğitim politikasıyla, iş gücü piyasanın örtüştürülmesi. Yeni ekonomik ortamımızın ihtiyaç duyduğu nitelikte insan gücü değiştirmesi. Son olarak da dezavantajlı gruplar, gençler, kadınlar, engelliler gibi gruplar için iş gücü piyasası ile ilgili özel tedbir almak. Bununla ilgili Torba Yasa'da güzel düzenlemeler yaptık. Torba yasayla ilk defa çalışanlar için, 3 yıl boyunca sosyal güvenlik primi ödenmeyecek.''

-İŞSİZLİK VE YAPISAL REFORMLAR-

Başbakan Yardımcısı Babacan, 2011'de işsizlik oranının 2010'a göre düşmesini beklediklerini belirterek, yarım puanlar mertebesinde bir orandan bahsettiklerini söyledi.
İşsizlik oranının hızlı aşağı çekilmesinin yapısal reformlarla olacağını vurgulayan Babacan, eğer yapısal reformlar yapılmazsa, Türkiye ne kadar hızlı büyürse büyüsün işsizliğin yüzde 10'un altına düşmesinin zor olduğunu kaydetti.
Babacan, seçim sonrası dönemde iş gücü piyasası reformlarına ağırlık verilmesi gerektiğine işaret ederek, ''Bundan sonraki dönemde işsizlik oranını düşürmenin formülü, sırrı, anahtarı orada. 2010 çok çok başarılı bir yıl oldu'' dedi.
Gelir dağılımı ile ilgili de konuşan Babacan, yoksulluk araştırmasını ilk gerçekleştiren hükümetin AK Parti Hükümeti olduğunu söyledi.
Babacan, trendin 2002'den bu yana son derece olumlu seyrettiğini ancak 2009 yılının özerk bir yıl, ekonominin daraldığı ve işsizliğin arttığı bir yıl olduğunu anlattı. Babacan, işsizliğin arttığı dönemde en düşük gelire sahip kesimin de arttığını kaydederek, 2010 yılı ile beraber bu durumun telafi edildiğini söyledi. Babacan, ''Bizdeki gelir dağılımı, bizimle mukayese edilebilecek pek çok ülkeye göre çok daha iyi noktada'' dedi.
Mümkün olduğunca çok sayıda kurumun sosyal yardım işini yapmasını tercih ettiklerini anlatan Babacan, şöyle devam etti:
''Ne yapalım bütün bu bilgiyi kim kime ne sağlıyor, bunun kriterleri ne olmalıdır, bunu bilgi işlem sisteminde tek elde toplayalım dedik ve bunun çalışması da önemli ölçüde tamamlandı. Şu anda bizim Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Genel Müdürlüğümüz bu işin koordinasyonunu yapan ve bütün bu verileri toplayan kurumumuz oldu. Burada önemli olan, vatandaşlara ulaşabilmek. Biz temas noktalarını ne kadar geniş tutarsak, ne kadar çok sayıda kurumumuz bu işin üstünde olursa, o kadar çok sayıda vatandaşa ulaşabiliriz.''
Bu kapsamda, her ay öğrenci başına anneye ödeme yaptıklarını kaydeden Babacan, bazı konularda ise ayni yardımı özellikle tercih etiklerini söyledi.
Babacan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Aile Sigortası Sistemine ilişkin açıklamalarına da değinerek, şöyle devam etti:
''Devamlı masa arkasında çalışmış, ömrü hayatı bürokrasi de geçmiş bir kişinin belki piyasanın gerçeklerini görmesi zor. Hesap hatalarından bahsedildi ama hesaplarımız çok açık. İki tane rakamı çarpıyoruz, üçüncüsünü veriyor o kadar basit bir hesap. Şu anda hala aradan neredeyse 3 hafta vakit geçti CHP ya da Sayın Kılıçdaroğlu çıkıp da şöyle bir sayfa kağıda yazıp benim hesabım budur diyemedi. Bakın biz bu hesabımızı cümle aleme ilan ettik. Biz hala Sayın Kılıçdaroğlu'ndan CHP'den, bir sayfalık hatta yarım sayfalık bakkal hesabı ya da ilkokul üçüncü sınıf hesabı bekliyoruz. Bunu bir hesap edip, göstersinler görelim.''

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, rekabet konusunda bir mevzuat varsa, Türkiye'nin rekabetin gerçek anlamda çalıştığı bir ülke olması isteniyorsa, bu mevzuata herkesin saygı göstermesi ve kurallarına uyması gerektiğini söyledi.
Babacan, NTV'de katıldığı bir programda soruları yanıtladı.
Rekabet Kurumunun bağımsız kurumlardan biri olduğunu, buradaki meselenin bankaların promosyonlarıyla ilgili olduğunu ifade eden Babacan, şöyle konuştu:
''Kamu çalışanlarının maaşlarının ödenmesiyle ilgili bankalar, kurumlara promosyon veriyorlar. Bunlar verilirken acaba birbirleriyle bir haberleşme, anlaşma var mı, yok mu? Bu promosyonlar, anlaşarak mı verilmiş, yoksa rakamlar bağımsız mı belirlenmiş? Rekabet Kurumu bunu araştırıyor.
Yaklaşık 2 yıllık bir soruşturma, kararı da yakın bir zaman içerisinde açıklayacaklar. Eğer rekabet konusunda bir mevzuatımız varsa, Türkiye'nin rekabetin gerçek anlamda çalıştığı bir ülke olmasını istiyorsak, bu mevzuata herkesin saygı göstermesi ve kurallarına uyması gerekir.
Kurumun da bankacılık sektörünün kendine has özelliklerini göz önünde bulundurarak, bu işleri yapması gerekir. Bankacılık sektörü, başka sektörlere benzemez. Kurumun bankacılık sektörünün kendine has durumuna hassasiyet göstererek, konuyu ele almasında ben fayda görüyorum.
Bankacılarımızın da bir banka yöneticisi sorumluluğu içinde konuya yaklaşması, bilinçli açıklama yapması lazım. Banka yöneticiliği çok ciddi bir sorumluluktur. Ben ümit ediyorum ki hem bankalarımız, hem kurumumuz bu işi azami itina ile ele alır.''
Babacan, kredi hacmi ile ilgili olarak da konunun olması gereken çerçevenin dışında tartışıldığını, Türkiye'de 2011 yılı içerisinde ödemeler dengesinin, cari dengenin belli bir dengede olabilmesi için, makul bir büyümeyle bunu sağlayabilmek için yüzde 20-25 kredi hacmi genişlemesinin uygun olacağını söylediklerini hatırlattı.
Bunu mümkün olduğunca sağlayamaya yönelik tedbirler almaya başladıklarını ve tedbirlerin bir kısmının ocak ayının üçüncü haftasında devreye girdiğini, ikinci grup tedbirin 24 Şubatta gerçekleştiğini bildiren Babacan, ''Alınan kararların uygulama tarihleri çok çok yeni. Bunların sonuçlarını önümüzdeki aylarda izleyip değerlendirmemiz gerekiyor. Bu bilincin oluştuğunu düşünüyorum'' dedi.

-ORTADOĞU VE AFRİKA'DAKİ OLAYLAR-

Son jeopolitik gelişmelerin, çok kritik gelişmeler olduğunu belirten Babacan, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki ülkelerle ilgili risklerin, Türkiye'yi iki ana dalda etkilediğini söyledi.
Babacan, birinci riskin bu ülkelere yapılan ihracat, ikincisinin de petrol fiyatlarının artışı ve Türkiye'nin de petrol ithal eden bir ülke olması nedeniyle cari açığı ve enflasyonu etkilemesi olduğunu kaydetti.
Mısır, Tunus ve Libya'ya geçen yıl toplam ihracatın yüzde 4,3'ü oranında, daha ne olacağı belli olmayan ülkelerde ilave edildiğinde bu oranın yüzde 5,3 olduğunu belirten Babacan, söz konusu ülkelerin toplam ihracatının Türkiye'nin ihracatındaki oranın da yüzde 9,6 olduğunu anlattı.
Babacan, şunları söyledi:
''Yani toplam ihracatımızda yüzde 10'luk bir risk var bu alanda. Öte yandan petrol fiyatları burada çok ciddi bir problem. Libya'nın belli bir petrol üretimi var, gerçi Suudi Arabistan, 'oradaki azalmayı ben telafi ederim, korkmayın' dedi, ama şimdi dünyanın en büyük 3-4 petrol rezervinin bulunduğu ülkelerle ilgili de riskler belirdi. Petrol fiyatlarındaki son artışlardaki temel unsurdu bu.''
Durumla ilgili Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankası gibi kurumların hesap yaptıklarını kaydeden Babacan, buna göre petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık artışın, cari açığa etkisinin yaklaşık 4 milyar dolar olacağını belirtti. Babacan, 10 dolarlık artışın enflasyonu ise yarım puan olumsuz etkileyeceğinin hesaplandığını belirtti.
Babacan, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da çıkan son olayların enflasyona ve cari açığa etkilerinin sürpriz olmadığını da ifade etti.
Bu yıl cari açığın Orta Vadeli Plan'da öngörülenin üzerinde seyredeceğini, dünyada da likiditenin bol ve maliyetinin düşük olduğu bir dönem içinde olunduğunu anlatan Babacan, Türkiye'de güven ve istikrar ile makul getiriler olduktan sonra cari açığın finansmanı ile ilgili bir problem görmediklerini de söyledi.

-BENZİN FİYATLARI-

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, benzin fiyatlarındaki artışa yönelik tedbir alınıp alınmayacağına ilişkin olarak da maliye politikalarında çok dikkatli olunması gerektiğini belirtti.
Mevcut bütçe açığı ve hedeflerini riske sokacak, dengeleri bozacak adım atma marjlarının bulunmadığını dile getiren Babacan, belki yılın ilk yarısından sonra gelişmeleri takip ederek, duruma göre maliye politikalarında ilave, sıkıştırıcı tedbirlerin gelebileceğine de işaret etti.
Akaryakıttaki son gelişmelerin şaşırtıcı olmaması gerektiğini bildiren Babacan, dünyada petrol fiyatlarının arttığını, kurun arttığını, buna bağlı olarak da fiyatların yükselmesinin sürpriz olmadığını, vergileri litre başına sabit tuttuklarını ve artışın şu anda dünya petrol fiyatlarından gelen bir artıştan kaynaklandığını ifade etti.
Babacan, ''Bu hükümetin yaptığı bir zam değil. Biliyorsunuz akaryakıt piyasası, serbest piyasa. Bu zam yapılıyorsa bunu TÜPRAŞ yapıyor. İtalya'daki ya da Kuzey Afrika'daki bir rafineri yapıyor'' dedi.

-ALKOL YÖNETMELİĞİ-

Babacan, birçok bağımsız kurumun 1990'ların sonunda ortaya çıktığını, o dönemde siyasi istikrarın bulunmadığını, siyasete de güvenin olmadığını söyledi.
O dönemde enerji, bankacılık gibi Türkiye için önemli sektörlerde düzenlemelerin siyasetçilerin elinden alınıp, bağımsız teknisyenlerce yapılmasının uygun görüldüğünü ve bağımsız kurumların kurulduğunu anlatan Babacan, bugün ise siyasi istikrarın sağlandığını, siyasete güvenin oluştuğunu, bu kurumlarla ilgili yeni bir düzenleme yapılması gerektiğini ve yetkilerin bir kısmının hükümete devredilmesi gerektiğini dile getirdi.
Sorumluluğun siyaset kurumunun üzerinde olduğu durumlarda yetkinini de siyaset kurumunda olması gerektiğini bildiren Babacan, şunları kaydetti:
''Yani sorun olduğunda ilgili bakanımızın canı yansın herkes 'ne yaptın ne ettin' desin, karar almaya gelince ilgili bakanımızın yetkisi olmasın. Bu dengeli değil, ama bunu sakin bir ortamda yapmalıyız. Bunu yaparken de popülizm sonucu, ortaya çıkmamalı. Çok hassas bir konudur, kantarın topuzunu öbür tarafa kaydırmamalıyız.''

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)