Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu’nda konuştu.
İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları: Yaşanan araştırmalar Türkiye’de yasa dışı maddeleri en az bir kere kullananların nüfusun 2,7 oranında olduğunu gösteriyor. Bu rakam diğer ülkelerle kıyaslandığını düşük bir oran ancak hızla arttığını görüyoruz.
Başbakanlık dönemimde gençliği tehdit eden bu mesele ile çok yakından ilgilendim. Cumhurbaşkanlığı görevim süresince de bu mesele gündemimizde olacak. Yasa dışı maddelerin kullanımına ilişkin siz uzmanların elinde çok sayıda veri var. Gençlerin yasa dışı madde kullanmasını tek bir sebeple açıklamak mümkün değil.
3 gün boyunca sizler zaten her boyutu ile bu nedenleri ele alacaksınız. Burada meselenin bir nedeni üzerinde özellikle durmak istiyorum. Son 100 yıl içinde dünyamız çok büyük bir değişim yaşadı. Açıkçası maddenin dünyanın her yerinde manevi değerlerin önüne geçmeye çalıştığı bir süreç yaşıyoruz. Bunun sadece İslam ve İslam dünyası ili sınırlamak mümkün değil. Diğer tüm dinlerin de maddi alanın saldırısı altında olduğunu biliyoruz. Bir dine dayansın ya dayanmasın kültür, ahlak, saygı gibi kavramlar erozyona uğruyor.
1 varil petrol için binlerce insanın kanını akıtmak, bir avuç altın, elmas için çocukların kadınların katledilmesinin meşru görüldüğü bir çağda yaşıyoruz.
Manevi bir değeri alıp yerine maddi bir değer koyduğunuzda insan onunla tatmin olmuyor. Tatmin, kanaat duygusu yok oluyor. Bunların yerine koyan zevkler ve değerler ise insanoğlu tatmin etmiyor, doyurmuyor. İnanın asla da mutlu ve huzurlu yapmıyor. Zengin olmak insanın mutlu, huzurlu olmasını sağlamıyor. Uyuşturucunun tam da böyle bir noktada devreyle girdiğini görüyoruz. Amaçları idealleri elinden almış olanlar çareyi kendilerini uyuşturmakta buluyorlar.
Kendilerine bir istikamet aydınlık çizilmeyen o çocuklar oluşan boşluğu başka şeylerle doldurmaya çalışıyorlar. Bu bazen uyuşturucu bazen şiddet oluyor bazen örgüttü şiddet oluyor.
Ne İslam dini ne de bir başka din böyle bir vahşeti şiddeti asla ve asla meşru göstermez. IŞİD terör örgütü ile alakalı dünya bir tedbir zinciri içinde toplantılar yapıyorlar.
Benim ülkemde 32 yıldır devam eden bir PKK terör örgüt var. Acaba bu dünyada neden rahatsız etmiyordu. Sadece benim ülkemde değildi. Avrupa’nın benim diyen ülkelerinde bu terör örgütünün uzantıları var. Bu Avrupalı dostlar terör örgütüne karşı neden rahatsız olmadılar. Çünkü o terör örgütünü önünde İslam diye bir şey yoktu. Demek dert başka. IŞİD’in İslam ile alakası yok. Bizim dinimiz asla teröre yol vermez.
Bu teröristler bir din adanı cinayet işlediklerini söyleyerek kendilerini tatmin etmeye içlerindeki sorunları bastırmaya çalışıyorlar. Bu örgütlere İslam’a terör örgütü yaftası yapıştırmaya çalışanlar ciddi şekilde yanılıyorlar.
Bunların aralarında da uyuşturucu bağımlısı olanlar arayışta oyanlar var. Niçin cinayet işledikleri önemli değil. Sadece sinekleri görmek sorunun küçük bir parçasını görmektir. Asıl görmeniz gereken bataklığın kendisidir. Bataklık kurumadıkça sinekler olacaktır. Terörü, şiddeti üreten bataklıktır.
Türkiye G-20’nin üyesi. G-20’nin platformlarında sürekli dikkat çektim. Biz açlıkta yaşayanların olduğu durumda imkanlarımızı seferber etmek durumundayız. Ülkemizde 1,5 milyon Suriye’den ve Irak’tan kaçan mülteci var. Bunlar ölümden kaçıyor. Biz bunlara kapımızı kapatabilir miyiz. Bizim medeniyetimiz, inancımız asla buna müsaade etmez. 1,5 milyon insan şuanda bizim misafirimiz. Avrupa’nın tamamında 130 bin var. Şimdi soruyorum Eyyy Avrupa senin şefkat kucağın yok mu? Sen şefkat ellerini ne zaman açacaksın. Ama silah vermeye gelince oluyor.
Sadece Avrupa değil batının her kesiminde bunlar var. IŞİD’in elindeki silahlar malum. Karşı karşıya olduğunum birçok küresel meseleyi bu açıdan görmemiz gerekir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi geçen haftalarda bir karar aldı. Zorunla din ve ahlak kültürü derslerinden öğrencilerin muaf sayılmasını öngören bir karar verdi. Bu yanlış bir karar. Batıda bunun örneği yok. Dünyanın hiçbir yeniden sorunlu fizik dersinin zorunlu kimya dersinin tartışıldığını göremezsiniz. Ama din dersinin tartışıldığını görürsünüz.
Zorunlu din dersi tartışılıyorsa uyuşturucudan terörden neden şikayet ediliyor.
Bizim içimiz yanıyor içimiz. Dertliyiz dertli. Öyle anne babalar gördük dinledik ki gerçekten perişan olmuşlar. Çocukları alkol- uyuşturucu bağımlısı olmuş, ocaklar sönmüş cinayetler işlenmiş hayatlar yitip gitmiş. Bunu seyredecek miyiz. Özgürlük deyip kayıtsız mı kalacağız. Uyuşturucu baronlarının gençlerimizi ellerimizden almalarına sessiz mi kalacağız. Kesinlikle hayır. En başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası size bu mücadeleyi yapmak için yetki veriyor.
Tehlikeyi görecek tedbirleri alacağız. Farklı bir kalkınma modeli ile toplumsal ve bireysel tatmini huzuru göz önünde tutarak başaralı olmak zorundayız. Maddi olarak gelişirken manevi olarak zayıflayamayız. Yol yakınken tedbirlerimizi alalım. Duyarlı olalım gençliğimi bu vebadan uzak tutalım.
Özellikle uluslararası tecrübeden azami ölçüde istifade etmek zorundayız . Yeşilay’ın uluslararası örgütlenme haberini aldığım için çok mutluyum. BM’nin Dünya Sağlık Örgütü gibi örgütlerin tecrübelerini incelemek ve uygulamak zorundayız. Birçok kişi meselini sadece güvenlik boyutuna bakıyor. Polis, asker mücadele etsin devlet tedbir alsın deniyor. Ancak evde, ailede mücadele yoksa güvenlik güçlerinin mücadelesi yeterli olamaz.
Milli Eğitim müfredatımız mutlaka yeniden ele alınmalıdır. Alt yapıya ilişkin sorunlar çok büyük oranda çözümü kavuşmuşken artık içeriye yoğunlaşmak zorundayız. Bariyerlerin sınırların olmadığı bir dünyayı açarken milli ve ahlaki değerlerin yolunu açmak eğitimin teme amacı olmalı.
Manevi olan ile maddi olanı çatıştıran değil buluşturan bir kalkınma modeli Türkiye’den dünyaya örnek olacak. Yeşilay’a değerli başkan ve yönetimine bu önemli çalışma için tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.