Tartışmalı nükleer programından dolayı İran’a karşı başlatılan Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarının kapsamı 2010’dan itibaren genişletilirken, ABD ve Avrupa Birliği başta olmak üzere diğer aktörler de müstakil yaptırımlar uygulamaya başladı ve sonucunda İranlıların günlük yaşamı oldukça zor hale geldi. Bazı tahminlere göre, yaptırımlar sonucu İran’ın petrol ihracatı yarı yarıya düşmüş, ekonomisi yüzde 20 kadar küçülmüştü. Hürriyet'in haberine göre, İran ve Batı arasındaki görüşmelerin anlaşma ile sonuçlanmış olması önceki gün Tahran sokaklarında İranlılar tarafından sevinçle kutlandı. 80 milyon nüfusa sahip İran, yıllardır yeniden dünyanın bir parçası olmanın hayalini kurarken, anlaşmanın insani yanı belki de tüm gelişmeler içinde en önemlisi...
200’DEN FAZLA UÇAK KAZASI Yıllardır uygulanan yaptırımlarla dünyadan izole edilen İran’da, ekonomi neredeyse durma noktasına geldi. Batı ülkeleriyle varılan nükleer anlaşmanın sonuçları bugünden yarına görülmeyecek olsa dahi, İranlılar şimdiden kutlamalara başladılar bile... Garanti Yatırım Strateji Direktörü Tufan Cömert’in analizine göre, İran hisseleri şimdiden yükselmeye başladı bile. Cömert, anlaşmanın İran ekonomisine etkisine yönelik şunları kaydediyor: “Nihai anlaşma İran’ın kapılarını açacak ve ekonomistlere göre bu açılımın iç tüketim, yatırımlar ve ticaret üzerindeki etkisi çok büyük olacak. Her şey piyasalardan ibaret değil hayatta. Mesela son 25 yılda İran’da 200’den fazla uçak kazası olduğunu biliyor muydunuz? İran’da bindiğiniz uçağın düşmesi olasılığı, herhangi bir Avrupa havayoluna oranla 100 kat daha fazla. Çünkü yaptırımlarla geçen yıllar boyunca uçaklar yenilenemediler, parçaları eskidi, çağdaş teknolojiden yoksun kaldılar. Bu yıllar boyunca birçok ilaç sağlanamadı, bazı gıda ihtiyaçları hiç karşılanamadı. Gıda fiyatları doğal olarak korkunç bir hızla arttı. Mesela 2007-2013 arasında pirinç fiyatı yaklaşık 72 kat arttı. Petrol, piyasa bir yana, bu anlaşma ile İran halkının rahatlayacak olması bile yeterince güzel bir sonuç.”
KAVUNUN ÜCRETİ ARTIK ÖNEMLİ Ayetullah Humeyni’nin “Devrim kavunun ücretiyle ilgili bir şey değildir” sözü çok ünlüdür. Ancak İranlılar izolasyona ve ekonomik sıkıntılara sürüklendikçe, son yıllarda ülkelerini belki de hiç olmadığı kadar “kavunun ücretine” göre yargılamaya başladı. Hasan Ruhani’nin 2013 yılında Cumhurbaşkanı seçimlerini kazanmış olmasında ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğazın da önemli rol oynadığı belirtiliyor. Milyonlarca İranlı, Batı ülkeleriyle yürütülen nükleer müzakereleri aylardır yakından takip ediyor ve anlaşmanın ekonomiyi istikrara kavuşturması ve günlük yaşamı kolaylaştırmasını umuyordu. İran’ın başkenti Tahran’da, nükleer müzakerelerde anlaşma sağlanması üzerine sokaklara çıkan vatandaşlar sevinç gösterilerinde bulundu. Sevinç gösterilerine katılan 47 yaşındaki Fatma Hanım, “Söz konusu anlaşmayla tüm dünyayla ilişkilerimiz daha iyi olacak. Bu anlaşma tüm dünya için faydalı olacaktır. Çok mutluyum” dedi. Özellikle son üç yılda İran’ın uluslararası bankacılık sisteminden de dışlanmasıyla, ilaç ve gıda gibi en temel ihtiyaçlarda bile sıkıntılar yaşanıyor.
Milyarlarca dolar bloke İran Merkez Bankası Başkanı Valiollah Seif, daha önce Financial Times gazetesine verdiği röportajda, fonları petrol ile doğalgaz, turizm ve bilişim gibi kilit sektörlere yöneltmek ve bu sektörlerde gelişimi hızlandırmak için hükümetin strateji oluşturduğunu söylemişti. Seif, nükleer anlaşmadan birkaç ay sonra, uluslararası bankalara erişimi kısıtlayan ve İran’ın onlarca milyar dolarlık petrol gelirini yurtdışı hesaplarda bloke eden mali yaptırımların kaldırılmasını beklediklerini açıklamıştı.
İlaç bulmak zor Yaptırımların, İranlıların günlük yaşamındaki en önemli etkilerinden biri de sağlık alanında yaşanıyor. Yurtdışında üretilen birçok ilacın ambargo sonrası ülkeye girememesi veya gecikmesi sonucunda İranlılar sağlık kriziyle karşı karşıya kaldı. Aslında gıda ve ilaç gibi insani mallar teknik olarak ticari yaptırımların dışında kalsa dahi, bankaların İran ile herhangi bir işlem yapmaktan korktuğu, bu nedenle hiçbir işlemi kabul etmediği kaydediliyor. Bu da en temel insan haklarından biri olan sağlığa erişim konusunda sıkıntılar doğuruyor. Örneğin ABD’de üretilen kanser ilacı Herceptin, İran’da giderek bulması zor hale geldi. Lübnan’da yayın yapan The Daily Star’a konuşan İranlı öğretmen Babak Saremi, lösemi hastası olduğunu ve kemoterapi seanslarının her birinin 170 dolara mal olduğunu söylüyor; “Aylık gelirim 300 dolar. Arabamı sattım. Eşime ait birkaç parça altını sattım. Ama tedavi için gereken ilaçlar giderek pahalılaşıyor ve bulması zor hale geliyor. Keşke bu kadar izole olmasaydık. O zaman ilaç fiyatları çok daha ucuz olurdu” diyor.
Mercedes günde 80 motordan, 2’ye düştü ABD Kongre Araştırma Servisi’nin bir raporuna göre, 2010’dan sonra sıkı yaptırımlar yürürlüğe girmeseydi, İran ekonomisi bugün en az yüzde 15 ila 20 daha büyük olabilirdi. 2013 yılsonuna doğru İran’ın yurtdışındaki hesaplarda çeşitli para birimlerinde yaklaşık 100 milyar dolar parası bulunurken, bunun sadece 20 milyar doları ulaşılabilir durumdaydı. Ruhani göreve gelmesinin ardından kuru istikrarlı hale getirdi ve enflasyonu frenledi. The Economist’te 2014’te yer alan bir makalede, şunlar kaydediliyor: “Eski kuşaklara kıyasla İranlılar bugün çok daha rahat yaşamasına karşın, son üç yıl oldukça zorlu geçti. 2011’de yaptırımların sertleşmesi hem ticareti, hem tüketicileri etkiledi. Tahran’da bir bankacı ‘Sokaklarda elinde alışveriş poşetleri olan insan sayısı gözle görülür şekilde azaldı’ diyor. Bir domates satıcısı son 25 yıldır gördüğü en zor zamanlar olduğunu söylüyor. Alışverişteki bir vatandaş, ‘Eskiden aldığım yiyecekleri alamadığım için utanıyorum. Evime kimseyi davet edemiyorum’ diyor. Tebriz’de birkaç yıl öncesinde kadar günde 80 motor üreten Mercedes fabrikasında bugün sadece iki motor üretiliyor.”
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.