Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Şunu bir ayrılık veya ayrımcılık olsun diye söylemiyorum. İmam hatip okulları bir direniş, bir direnç olarak ortaya çıktı.İmam hatip okulları aslında bir düşüncenin isyanıdır, bir fikrin adeta isyanıdır, bir itirazıdır, bunun için ortaya çıktı" dedi.
Erdoğan, Uzunçayır mevkisinde bulunan Kadıköy İmam Hatip Lisesi'nde düzenlenen iftarın ardından yaptığı konuşmada, böyle bir muhabbet, iftar sofrasında bir arada olmanın mutluluğunu yaşadığını söyledi.
Kadıköy İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği'ne, başkan ve ekibine, tüm üyelere bu güzel buluşmayı tertip ettikleri için, sofralarındaki ekmekleri, suyu kendileriyle paylaştıkları için teşekkür eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hiç kuşkusuz bütün imam hatip okullarının benim nezdimde müstesna bir yeri var. Her şeyden önce bir imam hatip mezunu olmak herhalde bize bu hakkı tanıyor. Bunun yanında tabi 4 çocuğumun hepsi de imam hatipli. Her ne kadar Kadıköy İmam Hatip'le Kartal arasında bir yarış, rekabet olsa da biz onu paylaştırdık. İki oğlum Kartal Anadolu İmam Hatip'ten, iki kızım da Kadıköy İmam Hatip'ten mezun olmak suretiyle burada dengeyi sağlamış olduk."
Başbakan Erdoğan, bu buluşma vesilesiyle yavrularının yetişmesinde emeği geçen tüm hocalarına şükranlarını sunarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aralarında ahirete irtihal eden varsa onları da rahmetle yadediyorum. İmam hatip okulları çok ciddi bir toplumsal ihtiyacın neticesinde ortaya çıktı. Uzun yıllar boyunca devlet ile millet arasındaki kopukluk, gençlere milli ve manevi değerleri öğretecek okulların bir ihtiyaç haline gelmesine sebep oldu ve bunun neticesinde bu adımlar atıldı. Bizde devlet maalesef vatandaşına göre şekil almak yerine, vatandaşına şekil vermeye çalıştı. Hem Milli Eğitim Bakanlığı hem de okullar çocuklarımızı, gençlerimizi belli bir kalıba sokmaya çalışıyor, adeta torna tezgahından çıkmış gibi tek tip vatandaşlar üretmenin mücadelesini veriyordu."
Bu tek tip vatandaş arzusunda dinin, dini ve manevi değerlerin olmadığını anlatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Çocukların ve gençlerin tarihlerinden, ecdatlarından, kendi topraklarından, tüm milli ve manevi değerlerinden soyutlanmış şekilde yetişmesi maalesef hedefleniyordu. Bu, milletlerin ve medeniyetlerin başına gelebilecek en korkunç tehlikeydi. Bir millet, bir medeniyeti kendi köklerinden, kendi ruhundan, kendi özünden koparmak, kendi tarihinden ve ecdadından koparmak o milleti tamamen yok etmek, yeni fakat yapay bir topluluk inşa etmek anlamına gelir."
Erdoğan, tarih içinde nice milletin, nice medeniyetin bu şekilde yok edildiğinin görüldüğünü belirterek, şunları söyledi:
"Dikkatinizi çekiyorum, milletler ve medeniyetler katliamla, işgalle, soykırımla değil, onları millet yapan köklerinin koparılmasıyla tarihten silindiler. Bir millet dilini unutursa, o artık başka bir millet, daha doğrusu başka milletlerin mahkumu olur. Bir medeniyet kendisini inşa eden kaynakları unutursa, o artık başka bir medeniyet, daha doğrusu başka bir medeniyetin esiri olur. İşte bizim ülkemizde, bizim topraklarımızda bir dönem bunu denediler, bunu başarmak istediler. Bütün köklerimizde, bizi biz yapan bütün değerlerimizle aramıza mesafeler koymak bize özümüzü, ruhumuzu unutturmak istediler. Bakın şurada İstanbul'un çeşitli semtlerinde dünya tarihinin en değerli eserlerini içeren kütüphanelerimiz var. Dünyada eşi benzeri olmayan kitaplar, yazma eserler var. Kardeşlerim, en iyi eğitimi almış doktor olmuş, doçent, profesör olmuş insanlarımız bile o eserleri okuyamıyor. O eserlerdeki bilgi ve hikmetle buluşamıyor. Ne anlamı var?"
Başbakan Erdoğan, "Adeta şah damarı kesilmiş bir insan yaşar mı?" diye sorarak, şunları kaydetti:
"Yaşamaz. İşte tarihinden, ruh kökünden, o kitaplarından koparılmış bir nesil de yaşayamaz. İşte şimdi biz bunun mücadelesini veriyoruz. İmam hatip neslinin üzerindeki en büyük görev, bu eserleri ayağı kaldırmak, geleceğe çok daha farklı bir şekilde bakmaktır. Ben bunu başaracağınıza inanıyorum. Bırakınız bin yıl öncesini, yüz yıl öncesiyle bile irtibat kurabilmek, yüz yıl öncesini bile anlayabilmek maalesef kolay kolay mümkün olamıyor. Gidin Süleymaniye Kütüphanesi'ne, orada bizim büyüklerimizden çok Hans'ı görürsünüz, Georghe'u görürsünüz. Adam Osmanlı dilinde yetişmiştir, özel merak saikiyle o konuda yetişmiştir. Orada bizim eserlerimizi incelemek üzere çalışmalar yapıyordur. Biz bu hale düşmemeliydik ama bizi bu hale düşürdüler. Burada iyi niyet arayamayız."
"Biz kökü mazide olan atiyiz" Kağıthane'de dev bir Başbakanlık Arşivi kurduklarını anımsatan Erdoğan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Bütün ileri teknolojiyi de kullanarak orada onu kurduk. Yeter ki yeni yetişecek bu nesil inşallah orada tarihini öğrensin, orada bizim o tarihi vesikaları inceleme imkanı bulsun ve geleceğe de farklı baksın. Çünkü biz kökü mazide olan atiyiz, buna böyle bakıyoruz. Allah'a hamdolsun bütün saldırılara, bütün engellere ve engellemelere rağmen bu aziz millet tarihinin, köklerinin ve ruhunun unutulmasına müsaade etmedi. Şunu bir ayrılık veya ayrımcılık olsun diye söylemiyorum. İmam hatip okulları bir direniş, bir direnç olarak ortaya çıktı.İmam hatip okulları aslında bir düşüncenin isyanıdır, bir fikrin adeta isyanıdır, bir itirazıdır, bunun için ortaya çıktı."
Erdoğan, okulda bir kısım öğretmenlerinin kendilerine "Cenaze yıkamayı öğrenmek için mi buraya geldiniz?" dediğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Şecaat arz ederken sirkatin söylüyordu. Aslında her Müslümanın kendi cenazesini yıkayabilecek bilgiye sahip olması en önemli görevidir. Eğer Müslümansa, Müslüman değilse zaten onun için böyle bir şeye de gerek yok. O onu hemen katlar, paketler gönderir. Ama Müslümanın durumu öyle değil, Müslümanın inancının bir gereği var. Onların anladığı manada 'gassal' diyorlarsa bize, evet gassalız. Bunu da bilmeleri lazım, bu da bizim için bir şereftir."
"Bir yandan çağın en modern müfredatı uygulanırken, diğer yandan bizi tarihimize, kültürümüze, ecdadımıza, öz kaynaklarımıza bağlayan müfredat uygulandı imam hatiplerde" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Önümüzü kestiler ama şimdi biz önünüzü açtık. Çünkü bize 'imam hatip okulundan mezun olduktan sonra üniversiteye gidemezsin' dediler. Sadece bizim dönemimizde 'Yüksek İslam Enstitüsü'ne gidersiniz' dediler. Ne yaptık? Fark dersi adı altında imam hatip okulunda okuduğumuz dersleri imtihanla o zaman 6 ders... Mesela ben Eyüp Lisesi'ni de ayrıca bitirdim. Orayı da bitirdikten sonra iktisada gitme şansını yakaladım. Bu zulümlerden atlaya atlaya geldik. Şimdi katsayı kaldı mı? Kalktı. Şimdi istediğin yere gidebilir misin? Niye, çünkü sizlere karşı yapılan bir haksızlık var. Bu haksızlık, bu prangalar artık kırıldı, atıldı bu ülkede, bu ülkenin evlatlarının önündeki engeller böylece kalktı. Şimdi hangi meslek lisesinden mezun olursa olsun, hangi imam hatipten mezun olursa olsun düz liseli, fen, Anadolu hangi hakka sahipse artık imam hatip nesli de o hakka sahip."
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.