Son yıllarda kriz şartlarının ağır darbe vurduğu halka arzlar yavaş yavaş eski ilgisini çekmeye başladı. Ancak son yıllarda borsa endeksindeki gelişmeye paralel olmayan bir şekilde hareket eden piyasanın varlığı gerçekten rahatsız edici boyuttaydı. Hemen her şirketin aynı endeks içinde yer alması yüksek sermaye ve karlılığa sahip hisselerle patron şirketi konumunda ve sembolik bir şekilde Borsa'da yer alan, Borsa'nın dinamiğine ters bir hareket tarzına sahip şirketlerin (halka açıklık oranı düşük, sürekli zarar eden, öz sermaye kayıplarıyla iflas noktasına gelen şirketler) varlığı güçlü bir sermaye piyasası önünde büyük bir engel olarak duruyordu. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), 2010'da daha güçlü bir sermaye piyasası için bazı tedbirler almak ve uygulamak zorundaydı. Üst Kurul, cuma günü yaptığı toplantıda ilgi çekici bazı yeni kararlar aldı. İşlem yasaklıları ile ilgili 1 Ekim'den itibaren bir af kararı verdi. Ayrıca İMKB'de işlem gören bazı şirketlerle ilgili, bu şirketlerin Borsa'dan çıkma isteğinde bulunmaları durumunda kottan çıkarmaya ilişkin usul ve esaslar belirledi. Böylece halka açıklık oranı belirli bir oranın altında kalan ve kendi isteği ile Borsa'dan çıkmak isteyen şirketlerin büyük çoğunluğuna sahip kişi veya birlikte hareket ettiği kişiler diğer yatırımcılara çağrıda bulunmak zorunda kalacaklar. Bir şirket neden Borsa'dan çıkmak istesin demeyin, şu an Borsa'da bazı şirketlerin büyük miktarda hissesini elinde bulunduran (yüzde 95-99,5 arası paylar) yatırımcılar bazı sebeplerden dolayı Borsa kotundan çıkmak isteyebilirler. Yatırımcıların daha güvenli bir piyasada hareket etmelerine imkan tanıyan bir piyasa önümüzdeki dönemde sadece banka ve finansal şirketlere değil yeni yabancı yatırımcıları sağlam ve güvenilir reel sektör şirketlerine çekmelidir. Bunun temel şartı, halka açık şirketlerin kar odaklı büyüme çabalarını yoğunlaştırmalarına bağlıdır. Son 10 yılda 350 kadar şirketi barındıran İMKB endeksindeki yükselişe ayak uyduramayan, halen yatırımcısına kar payı (temettü) veremeyen o kadar çok şirket var ki. Yatırımcılar haklı olarak yıllardır kar payı alamadıkları üstelik bedelli sermaye artırımı yoluyla adeta yolundukları şirketlerden o kadar bıkmışlar ki. Ekonomilerdeki gelişmeye paralel büyüyen yıllar itibarıyla değeri katlanan şirketlere ortak olmak her yıl ortak olmalarından ötürü kar payı almak ve fiyat artışlarından yararlanmak istiyorlar. Bence bu aşamadan sonra spekülatör, manipülatör ve hisselere yönelik uygulamaların ardından şirketlerin gerçek anlamda denetlenerek bilanço oyunları varsa uyararak şirket gelir ve karlarının bilançolarda net bir şekilde görünmesini sağlamak olacaktır. Yatırımcılar Borsa'yı günlük bir kazanç alanı olarak değil, uzun vadeli ve güvenilir bir yatırım aracı olarak görmeliler. En azından yeni kurallarıyla böyle bir piyasanın varlığı için umutlanmalıyız. BİLANÇO DÖNEMİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER Ağustos ayına girdiğimizde rekor üstüne rekor kıran ama genel anlamda belirli banka hisseleriyle yükselebilen birçok hissenin adeta yerinde saydığı bir dönemdeyiz. Önümüzdeki haftalar şirketlerden gelecek ikinci çeyrek bilançolar takip edilmeye devam edecek. Yatırımcıların dikkat etmesi gereken bazı püf noktalarına dikkat çekmek istiyorum. Açıklanan kar rakamlarını muhakkak ve muhakkak geçmiş yıl aynı dönem kar veya zararıyla kıyaslamaları. İkincisi kar rakamı varsa karın esas faaliyetten kaynaklanıp kaynaklanmadığı. Üçüncüsü de hissenin son dönemdeki fiyat artışının kar beklentisini karşılayıp karşılamadığı. Fiyat kazanç, defter değeri ve piyasa değeri gibi oranların bir önceki döneme göre düşük olup olmadığı gibi faktörler dikkatle takip edilmelidir. Euro 1,37 doları görebilir ancak hala düşüş eğiliminde 2009 yılının Kasım ayında 1,51 seviyesine ulaşan Euro/dolar paritesi Euro bölgesinde yaşanan borç krizinin ardından 7 ay süren bir düşüş trendi içindeydi. Haziranda son dört yılın en düşük seviyesi olan 1,1876'ya kadar gerileyen parite, borç krizinin kısa bir süre için de olsa kontrol altına alınması ve ABD ekonomisinden gelen olumsuz sinyallerin faiz artırımına imkan vermemesiyle yavaş yavaş yükselerek iki ayda 1,31'e kadar yükseldi. Kısa ve orta vadeli göstergeler yükselişin 1,32-1,37 seviyelerinde bulunan direnç noktalarına kadar sürme ihtimalinin güçlendiğini gösteriyor. ABD ekonomisinden geçen hafta gelen verilere bakacak olursak haftanın ilk günü açıklanan haziran ayı yeni konut satışlarının haziranda beklentilerin çok üzerinde yüzde 23,6 artmasının ardından doları destekleyen başka bir veri olmadı. İkinci çeyrek büyüme rakamları beklentilerin bir puan altında yüzde 2,4 olarak gerçekleşirken dayanıklı mal siparişleri yüzde 1 düşerek doları zayıflattı. Borç krizi içinde bulunan ülkelerdeki, özellikle İspanya ve Yunanistan ekonomilerindeki dengesizlikler Avrupa'nın yumuşak karnı olarak pariteyi negatif etkilerken parite yakaladığı yükseliş havasını bir süre daha sürdürebilirse 1,32-1,37 seviyelerini yakalayabilir. Ancak Euro/dolar paritesinde uzun vadeli göstergelere bakacak olursak paritenin halen düşüş eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz. SELİM IŞIKLAR ZAMAN
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.