Şirket devirleri her zaman sıkıntılı olmuştur. Gerekli prosedür tam olarak bilinmediği için bazı hatalar meydana gelebiliyor.
Thelira.com yazarı Ekrem Öncü, konuyu köşesine taşıdı.
İşte o yazı: Değerli okurlarımız, uygulamada şirket ortakları hisselerini devrettiklerinde şirketin kamuya olan borçlarından da kurtulacaklarını düşünmektedirler. Bu yazıda asıl olarak ele alacağımız konu, hissesini devreden bir limited şirket ortağı aynı zamanda müdürse ve müdürlükten istifa etmemiş gözüküyorsa başına neler gelebileceği konusudur.
Bilindiği üzere 6183 sayılı Kanunun 35’inci maddesine göre, limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumludurlar.
Ortak şirketteki payını devredecek olur ise de, payı devreden ve devir alan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu olacaklardır. Yine amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde de müteselsilen sorumluluk söz konusu olacaktır.
Devirden önceki kamu borçlarından kurtulmak mümkün müdür? 6183 sayılı Kanunun 35’inci maddesine göre bu mümkün değildir. Ancak, hisse devir sözleşmesinde karşılıklı anlaşılmış olunması halinde borcun ödenmesinde müteselsil sorumluluk devam etmekle birlikte, hissesini devreden özel hukuk yoluyla devlete ödediği tutar için hisselerini devrettiği kişiye başvurabilecektir. Aksi türlü hisseleri devrettim diyerek hisselerin devredilmesinden önceki döneme ait borçtan kurtulmak mümkün değildir.
Şirket yetkililerinin sorumluluğu nasıldır ve hisse devri ile şirket yetkilisi sıfatı da devredilmiş sayılır mı?
Limited şirketleri müdürler temsil ederler. Yeni TTK’nın 623’üncü maddesine göre, şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirket sözleşmesi ortak veya ortaklara bırakılabileceği gibi, üçüncü kişilere de bırakılabilir. Ancak, limited şirketlerde anonim şirketlerde olduğu gibi yönetim tamamen ortak olmayanlara bırakılamaz. Limited şirketlerde en azından bir ortağın, şirketin yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir.
Kanuni temsilcilerin sorumluluğu 6183 sayılı Kanunun Mükerrer 35’inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre de, şirketten tahsil edilemeyen amme alacakları kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından tahsil edilecektir. Kanuni temsilciler ödedikleri tutar için şirkete rücu edebileceklerdir.
Burada asıl olarak üzerinde durmak istediğimiz önemli bir konu, limited şirket ortağı olup aynı zamanda da şirket müdürü olan birinin hisselerini devretmesi ve bunun da Ticaret Sicilinde tescil edilmesine rağmen müdürlükten istifa etmemesi halinde ne olacaktır?
Örneğin, bir limited şirketin %99 ortağı olan birisi aynı zamanda da şirketin müdürüdür ve hisselerini de 01.01.2004’te devretmiştir ve bu devir Ticaret Sicil Gazetesinde 10.01.2004 tarihinde ilan edilmiştir. Ancak, bu şahıs ortak olduğu dönemde 01.01.2003 tarihinde 20 yıllığına müdür seçilmiştir ve hisse devri yapılmakla birlikte müdürlükten istifa edildiğine dair herhangi bir işlem yapılmamıştır. Bu şahsın hisselerini devrettiği tarihten hemen sonra yeni müdür seçilmiştir. Hatta hisse devir tarihinden günümüze kadar 6 defa müdür ataması yapılmıştır.
Bu halde, hissesini 01.01.2004 tarihinde devreden şahsa örneğin şirketin 2008 ve 2009 yılı vergi borçları olan 5.000.000.-TL için vergi dairesi ödeme emri gönderebilecek midir?
Şahıs 01.01.2004 tarihinde hissesini devretmesine rağmen 01.01.2003 tarihinde 20 yıllığına müdür seçildiğinden ve halen de müdür gözüktüğünden (müdürlük sıfatı 01.01.2023’de doluyor gözükmektedir) vergi daireleri bu durumlarda ödeme emri göndermektedir.
Vergi dairesinin yaptığı işlem hukuki olur mu? Vergi dairesinin yaptığı işlem ilk planda hukuki gibi gözükmektedir. Ancak yargı bu konuda vergi daireleri gibi düşünmemektedir. Bir Danıştay Kararına göre, Türk Ticaret Kanunundaki tescil ve ilan edilmiş hususlarda yapılan değişikliklerin de tescil ve ilan edilmesi zorunluluğunu öngören düzenleme, bu işlemlerin geçerlilik şartı olarak değil, iyi niyetli üçüncü kişilerin korunması amacıyla öngörülmüş olup, ortaklıktan fiilen ayrılmakla, şirketin vergi ödevlerinin yerine getirilmesi hususunda yetkisi kalmayan kişi, 213 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca şirketin vergi borçlarından sorumlu tutulamayacaktır.
Karar hakkaniyete ve olayın gerçek mahiyetine uygun bir karardır. Şirket ortağı 01.01.2004’te hisselerini devretmiş, örneğin 15.01.2004’te de yeni müdür seçilmiş ve münferiden yetkili kılınmış ise ve sonrasında da defalarca müdür değişmiş ise bu durum göstermektedir ki 20 yıllık müdür seçilen birinin yetkisi kalmamıştır.
Ancak, hissenin devredilmiş olmasına rağmen müdürlüğe de devam ediliyor olunabilir. Böyle bir durumda olayın özelliğine göre değerlendirme yapılmalıdır.
Sonuç olarak, vergilendirmede olayın gerçek mahiyeti esastır ve ilgisi olmadığı halde müdürlükten istifa ettiğini tescil ettirmeyen birine yıllar sonra yüklü tutarlarda vergi borcu için ödeme emirleri göndermek olayın gerçek mahiyetine uygun düşmeyecektir. Yargı da bu tür ödeme emirlerinden doğacak sorumluluğu kabul etmemektedir. Tabidir ki, her olay kendi içinde değerlendirmelidir.
Ekrem Öncü - The Lira www.dkrdenetim.com
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.