Washington'daki temasları kapsamında, düşünce kuruluşu Carnegie Endowment for International Peace’te düzenlenen, "Türkiye’nin Demokratikleşme Süreci:Başarılar ve Zorluklar Konferansı"nda konuşan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin iyi olduğunu söyledi.
"Özellikle Obama döneminde ve onun öncesinde de Türkiye, ABD için önemliydi" diyen Arınç, model ortaklığın, stratejik ittifakın, hem bölge barışıyla hem dünya konularıyla iki ülkenin çıkarlarının üst üste gelmesinin Türkiye ile ABD'nin birbirlerine daha güçlü şekilde bağlanmalarına neden olduğunu vurguladı.
AK Parti'nin iktidara geliş kronolojisi hakkında bilgi veren Arınç, aradan geçen 11 yılda üçü genel, ikisi yerel seçim ve ikisi referandum olmak üzere 7 seçim süreci yaşadıklarını anlattı. "Bir parti düşünün 11 yılda 7 seçime gidiyor, üçü milletvekili, iki yerel seçim ve iki referandum. Yedisinde de muvaffak oluyor" ifadesini kullanan Arınç, önlerinde yeni bir seçim dönemi olduğunu anımsattı.
Arınç, dört ay sonra yapılacak yerel seçimlerde de iddialı olduklarını vurgulayarak, “İddialıyız, kazanmak istiyoruz ve kazanacağımızı da inanıyoruz. Ama ondan iki ay sonra daha büyük bir seçim var. O da ilk defa halkın kendi oylarıyla iki dereceli bir seçim sistemiyle seçeceği cumhurbaşkanıdır. Takriben haziran ayında cumhurbaşkanımızın süresi dolduğu için bu sefer 5 yıllığına yeni bir cumhurbaşkanı seçilecek. Kim aday olacak, kim seçilecek onu bugünden söyleyemem. Ama o seçim de bizim partimiz için önemli, çünkü istiyoruz ki partimizin gösterdiği bir aday büyük ölçüde oy alsın ve seçimleri kazansın" diye konuştu.
"Siyasi partiler birbirlerinin rakipleridir, düşmanları değil" Türkiye’nin önündeki önemli süreçte AK Parti’nin yıpratılmak istendiğine dikkati çeken Arınç, “Bu, doğaldır. Doğal olan hiçbir şeyi eleştirme hakkımız yok” dedi. Konferansın yapılacağı salona gelirken üç kişi tarafından protesto edilmek istendiğini anlatan Arınç, “Ama barışçıl bir gösteriydi. Saldırmak, kavga etmek, dövüş yapmak yoktu. Bunlara peşinen 'evet' diyoruz, bu gösteriler olmalı. Hiç kimse her şeyden memnun olmak zorunda değil. Muhalefet de olacak, iktidar da olacak. Türkiye’de de böyle. Ama demokrasilerdeki muhalefetin de siyasi kavgalarında demokrasi ölçüleri içerisinde olması lazım. Siyasi partiler birbirlerinin ancak rakipleridir, düşmanları değildir. Rakipleriyle siyasette mücadele etmek seçime girmektir, oy almaktır ve diğerledir” değerlendirmesinde bulundu.
"Sihirli cümle; yönetimde istikrar, temsilde adalet" Arınç, Türkiye’de demokratik parlamenter sistem olduğunu hatırlatarak, ABD’de iki parti egemenliğinin aksine Türkiye’de legal, mevcut olduğunu bildikleri 76 siyasi partinin bulunduğunu aktardı. Yaklaşık 40 yıldır siyasetin içinde olduğunu belirten Arınç, 11 yıldır bir partinin tek başına iktidar olmasının Türkiye için ne kadar önem taşıdığını gördüğünü söyledii. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İtiraf etmeliyim Türkiye’de koalisyon kültürü gelişmedi, yani iki parti, üç parti, dört parti bir araya gelse de hükümet kursa, ülkeyi birlikte yönetseler çok güzel olur. Avrupa’da bu var. Bazı partiler seçimlere birlikte katılıyor ve birlikte koalisyon kuruyorlar. Bizde geçmiş dönemlerde üç partili, dört partili, beş partili koalisyon hükümetleri kuruldu ama hiçbiri başarılı olamadı. Cumhuriyetin 90. yılındayız, 90 yılda tam 61 hükümet kuruldu Türkiye’de. 90 yılı 61’e bölerseniz bir yıl üç ay hükümetlerin ömrü. Bazen iki ay sürmüş, bazen 1,5 yıl sürmüş, bazen yedi ay sürmüş. Güçlü liderlik olmamış, koalisyon mantalitesi olmamış, bakanlık sayısı artmış ama koalisyon hükümetleri başarılı icraat yapamamışlar.”
Temsilde adalet ve yönetimde istikrarın önemine işaret eden Arınç, “Parçalı siyaset Türkiye’de faydalı olmadı. İki kere iki eşittir dört. Nasıl bağdaştıracağız? Çok zor, sihirli bir cümle; yönetimde istikrar, temsilde adalet” diye konuştu.
Türkiye'deki seçim sisteminin tartışılabileceğini aktaran Arınç, ancak yönetimde istikrarı 11 yıldan beri çok iyi yakaladıklarını vurguladı. Arınç, tüm çalışmaları bu istikrar sayesinde yaptıklarını ifade etti.
"Hergün kaymaklı baklava yenmez" Aradan geçen sürede iktidarda bulunan bir partinin yıpranmasının mümkün olduğuna değinen Arınç, “yüz eskimesi”ne vurgu yaptı. “Hergün kaymaklı baklava yenmez” diyen Arınç, “Yüz eskimesi olabilir. İşte ben daha fazla yüzüm eskimesin diye 1, 5 yıl sonra siyaseti bırakıyorum. Herkes keşke bunu yapabilse. Yüz eskitmemek lazım, yıpranmamak lazım, yıpranmamak için devamlı bir değişim içinde olmak lazım. Yeni şeyler yapmak lazım, çıtayı yükseltmek lazım, hizmete endeksli bir siyaseti güçlendirmemiz lazım” ifadesini kullandı.
Türkiye’de yapılan anketlere göre, halkın en çok sağlık sisteminden memnuniyet duyduğunu anlatan Arınç, “Darısı Amerika’nın başına” dedi. Ankete katılanların yüzde 70’nin sağlık sisteminden dolayı hükümete teşekkür ettiğini belirten Arınç, sistemin oluşturulmasında etkili olan dönemin sağlık bakanının şimdi Harvard Üniversitesi’nde ders vermeye başladığını anlattı. Arınç, “Sokaktaki bir insan başbakanın gittiği hastanede tedavi olabiliyor. Hastanesini, doktorunu seçme imkanı var” diye konuştu.
Arınç, ulaşım, enerji ve eğitim alanındaki hizmetlere de değinerek, ekonomide iyi bir durumda olduklarını vurguladı. 2008-2009 yıllarındaki global ekonomik krizden en az etkilenen ülkenin Türkiye olduğunu dile getiren Arınç, büyüme hızının hiç düşmediğini vurguladı. Üretim, ihracat ve milli gelirin arttığını aktaran Arınç, yüzde 9 büyüme hızını iki defa gördüklerini, şimdiki hızlarının ise yüzde 2,5 olduğunu belirtti.
Arınç, demokratikleşme konusunda da iktidarda bulundukları süre zarfında önemli adımlar attıklarını söyledi. Türkiye’de çok partili hayata 1950’lerde başlandığını, sonraki 63 yılın belirli dönemlerinin askeri darbelerle geçtiğini aktardı. Son 11 yılda demokratikleşme konusunda ciddi başarılara imza atıldığını vurgulayan Arınç, devlet güvenlik mahkemeleri ve olağanüstü halin kaldırılması ile ombudsmanlık sisteminin de aralarında bulunduğu gerçekleştirilen çalışmalardan örnekler verdi.
“Bugüne kadar demokratikleşme paketleri adı altında çok şeyler yaptık” diyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, şunları kaydetti:
“En son paketimiz Sayın Başbakan tarafından 30 Eylül’de açıklandı. Burada çok önemli, geçmişte konuşulması bile tabu sayılan çok önemli konularda yasakları kaldırıyoruz, siyasi partileri güçlendiriyoruz, siyasi propaganlarında Türkçe'den başka dilde yapılmasını önünüze getiriyoruz, Türkçe'den başka dilde parti programlarının, partilerin referans alabileceği kaynakların, TRT dahil olmak üzere bütün özel televizyonlarda Türkçe'den farklı dillerle propaganda yapılacağını kabul ediyor ve yasakları kaldırıyoruz. Eski isimlere tekrar dönülmesini kabul ediyoruz. Ayrımcılık sayılan pek çok unsurları yönetmeliklerle ortadan kaldırıyoruz. Siyasi partilerin teşkilatlanmasında bütün engelleri kaldırıyoruz, herkes seçime katılma hakkını kazanabilsin diye. 30 Eylül'den sonra bu demokratikleşme paketi içinde dini azınlıklarla ilgili iyi düzenlemeler yaptık.”
"BDP yanlış düşünüyor" Çözüm süreciyle ilgili gidişattan BDP kanadının pek hoşnut olmadığı algısına ilişkin soruya Arınç, BDP'nin açıklamalarıyla bunu gösterdiğini, Barzani'yi hedef alarak, açıkça eleştirerek, Türkiye'ye gelmesinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bulunmasının ve sözleriyle çözüm sürecine destek vermesinin yanlış olduğunu, Abdullah Öcalan'ın adeta önüne geçtiğini ifade ettiklerini belirtti.
Arınç, bu sözleri çok yanlış bulduğunu, bu eleştirileri yapanların zaman zaman başları sıkıştığında doğrudan Kuzey Irak'a gittiklerini ve Erbil'de Barzani'yi ziyaret ettiklerini aktardı.
BDP'li siyasetçilerin çözüm sürecine destek vermesinin çok iyi olacağını ancak köstek olmaya kalkarlarsa halkın onları aşacağını belirten Arınç, "O gün 60-70 bin kişi Diyarbakır meydanındaydı. Bismil'de 25-30 bin kişi, Ergani'de biraz daha fazlası, Eğil'de akşam saati olmasına rağmen yine birkaç bin kişinin toplanması halkın hükümetimize ve çözüm sürecine olan bağlılığını gösteriyor. BDP ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin halk bunu almış, karşılığı var. Dolayısıyla o yüzbinlerce, onbinlerce insanın 'bu işte biz varız ve bu çözüm sürecinin sahibi biziz' demesi birilerini rahatsız ediyor olabilir" dedi.
Arınç, "Kandil ile ilişkiler Avupa ile ilişkiler ve kendi siyasetleri açısından Barzani'nin söylediklerini hazmedememişlerse bu, onların sorunu, halk onları aştı" dedi.
"Başbakan'ın dediği gibi olmaz" Arınç, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili olarak, "Meclis Başkanı bir sene müddet vermişti biz ona bir sene daha ekledik ama iki senenin sonunda havanda su dövmeye niyetimiz yok" dedi.
Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kendi metnimizi yazar geçeriz" sözlerinin hatırlatılması üzerine ise "Bu dönem sonuna kadar bunun mümkün olamayacağını düşünüyorum. Zaman kalmadı. Önümüz mahalli seçim, arkası cumhurbaşkanlığı seçimi, arkasından da biz tek başımıza yapsak bile sayımız yetmiyor. Kendimizi aldatmayalım. 330'un altında milletvekilimiz olduğuna göre 3-5 fireyle de 320'yi zor bulacağımıza inanıyorum" diye konuştu.
"Halk ne derse o" Diğer partilerden destek almak için de zaman kalmadığını ifade eden Arınç, şöyle konuştu:
"CHP 'gelin şu 60 maddeyi çıkaralım' dediğimizde önce 'evet' dedi sonra sırtını döndü. MHP kesinlikle razı değil. BDP ile beraberlik işi nereye kadar götürür, ne kadar güvenebiliriz. Unutmayalım ki BDP geçmiş anayasa oylamalarında siyasi partilerin kapatılmasına bile karşı çıktı. Hiçbir maddede de oy kullanmadı. 12 Eylül 2010'da götürdüğümüz referandum için söylüyorum. Kaldı ki siyasi boyutuna da bakmamız lazım. CHP'nin, MHP'nin kabul etmediği bir anayasa değişikliğini biz BDP ile yapmaya kalkarsak sayımız yeter mi, bunun kamuoyundaki algılanması nasıl olur bunları düşünmek gerekiyor."
Yeni anayasa konusunda bir sonraki dönemde çok rahat olacaklarını kaydeden Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Milletin önüne çıkarız. 'Ey benim sevgili milletim, ben yeni, çağdaş, sivil, demokratik bir anayasa yapmak istedim ama Mecliste buna imkan bulamadım. Sana söz, bana tek başına anayasa yapacak noktada milletvekili verirsen ben bunu yapacağım. Sen benim kararlılığımı biliyorsun. Yok vermezsen de sana teşekkür ederiz. Demek ki, yeni bir anayasa yapma konusunda halkımızın talebi bu kadar güçlü değil' deriz. Halk ne derse o. Ya verecek bize 367'den fazlasını biz bu işi yapacağız ya da vermeyecek, takdiri öyledir. Biz buna güveniyoruz. Halkımızın bu konudaki taleplerini yerine getirecek bir partiye destek olması gerekiyor. Onun sözünü de veren sadece biziz."
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.