Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anketlere göre, demokratikleşme paketine halkın desteğinin, yüzde 60 ile 70 arasında değiştiğini bildirdi.
Erdoğan, 2 özel televizyon kanalından verilen ortak canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Başbakan Erdoğan, demokratikleşme paketindeki seçim şekli ve barajı hatırlatılıp, "Sizin yüzde 5 barajı ve daraltılmış bölgeden yana olduğunuza dair haberler çıktı. Tercihiniz bu mu?" sorusu üzerine, pakette 3 teklif ileri sürdüklerini ve bu tekliflerin tartışılmasını istediklerini söyledi.
Bunlardan birinin mevcut durum olduğunu ifade eden Erdoğan, "Mevcut durumu da biz geldiğimizde kucağımızda bulduk. Bizden önceki dönemlerde hazırlanmış olan bir seçim şekliydi. Yüzde 10 barajı vardı. Biz onunla seçime girdik, 16 aylık yeni bir partiydik ve o yüzde 10 barajıyla seçime girerek parlamentoya adımımızı attık" diye konuştu.
Erdoğan, ikinci teklife ilişkin ise "Dedik ki madem seçim barajının düşürülmesini istiyorsunuz o zaman 5'e düşürelim. Türkiye'de beşli bölgeler yapalım. Türkiye'yi 110 seçim bölgesine ayıralım. Böylece yüzde 5 barajı Türkiye genelinin yine barajı olsun ama her bölgeden 5 milletvekili çıksın ki buna daraltılmış bölge diyoruz. Bu teklifimiz de bir diğeri" ifadesini kullandı.
Üçüncü teklifte ise barajın tamamen kaldırılmasını öngördüklerini ifade eden Erdoğan, "Dar bölge sistemiyle Türkiye'yi 550 seçim bölgesine ayıralım ve her bölgeden bir milletvekili çıkmış olsun ki burada hesap sorabilirlik kabiliyeti, hesap verebilirlik noktasında ki dar bölge sıkıştıracaktır, seçmen ile seçilen arasında. Bu da bizim bir diğer teklifimiz" diye konuştu.
Bu tekliflerin ardından öneri ve karşı teklifleri bekleyip ondan sonra tekrar bir değerlendirme yaparak adımlarını da ona göre atmayı düşündüklerini dile getiren Başbakan Erdoğan, bu yeni dönem için bunun çok çok isabetli ve hayırlı bir adım olacağına inandığını belirtti.
Erdoğan, buna göre kamuoyu araştırmaları da yapacaklarını da belirterek, "Kamuoyu araştırmalarından ne çıkar. Yüzde 10'luk, yüzde 5'lik, tamamen barajın kaldırılıp dar bölge. Hangisi çıkarsa o istikamette de adımımızı atarız" dedi.
"O süreci de başlatmak istiyoruz" "Pakette halkın desteğine ilişkin size ulaşan bir veri var mı? Dış basında ilk günkü olumlu yansımalar devam ediyor mu? Paketteki düzenlemelerin 10-15 gün içinde çıkarılabileceğine ilişkin bazı açıklama ve beklentiler oluştu. Yetişir mi?" sorusuna Erdoğan, "seçim barajıyla ilgili çalışmanın yasal düzenleme gerektirdiğini, bu yüzden bayrama yetişmesinin mümkün olmadığı" yanıtını verdi.
İdari tasarruflarında olan maddeleri bayrama yetiştirmeyi hedeflediklerini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Çünkü onlar Bakanlar Kurulu kararı ve yönetmelikle hemen süratle çıkarabileceğimiz maddelerdir, düzenlemelerdir. Bunu bayramdan önce çıkarıp halkımıza ilk müjdeyi vermek istiyoruz. Ama bayram sonrası yeni dönemde de suratle hemen yasal düzenleme gerektiren maddeleri, başlıkları inşallah Meclis'e sevk edip ondan sonra komisyon, arkasından genel kurul olarak o süreci de başlatmak istiyoruz."
Demokratikleşme paketine kamuoyu desteğinin sorulması üzerine Erdoğan, "Kamuoyundaki şeyler şu anda birkaç anket. Yüzde 60 ile 70 arasında destek değişiyor" bilgisini verdi.
"Sizleri de kucaklıyoruz" Erdoğan, demokrasi paketinin kapsamına yönelik soru üzerine, paketin kapsamının lokalize edilmesinin yanlış olacağını belirtti. Çıkaracakları yasal ve idari düzenlemelerin belirli bir bölge ile ilgisi bulunmadığını, ülkenin genelini kapsadığını aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sen Kürt vatandaşlarımız diyorsun. Bu Kürt vatandaşlarımızın bütününün talebi değil ki. Kürt olmayan farklı etnik unsurların da bu konuda talepleri var. Örneğin Süryaniler. Bakın ne dediler: 'Biz de okulumuzu şimdi kuracağız' dediler. Çünkü onların da beklentisi vardı. Mesela Mor Gabriel onları çok çok mutlu etti. Niye? Yıllardır orada ciddi bir sıkıntıları vardı. Yurt dışına gittiğim her yerde heyetler olarak gelirlerdi, 'Bizi ne zaman topraklarımıza kavuşturacaksınız. Biz tekrar ne zaman işte Mardin'e döneceğiz?' Bunları söylerlerdi. Bu ülkeden birçok nedenle bu insanlar gitmişti. Şimdi yavaş yavaş dönüş başladı. Dönüş başladığı zaman da tabii diyor ki 'Benim okulum da olsun.'
Ülkemizde birçok lisemiz var. Galatasaray Lisesi gibi, Alman Lisesi gibi, Saint Joseph gibi. Bütün bunların hepsinde, bunlarda şu anda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup oralarda okuyanlar var. Ne yapıyorlar? Biliyorsunuz o dillerde tedrisat yapıyorlar. Şimdi burada da böyle bir şeyin önünü açalım dedik. Kaldı ki önünü açarken de tabii burada sadece kendi ana diliyle değil. Burada yine Türkçe, burada belli dersler Türkçe okutulmak kaydıyla. Bunların düzenlemesini ayrıca Milli Eğitim Bakanlığımız yapıyor, yapacak. Böylece biz buradaki, bizi dışlıyorsunuz, terk ediyorsunuz mantığını, anlayışını ortadan kaldırmış oluyoruz. Hayır, sizler bizim vatandaşımızsınız. Biz sizleri kucaklıyoruz, ihmal etmiyoruz."
"Resmi dil Türkçe" Bu konuda "bir şeyin karıştırılmamasını isteyen, bazılarının kasten böyle bir işin içine girdiğini" ifade eden Erdoğan, "Resmi dille bir defa burada bir karışıklığa gitmeyelim" uyarısında bulundu.
"Özel okul meselesini açarsanız iyi olur. Kafa karışıklığı yarattı çünkü" değerlendirmesi üzerine Erdoğan, "Bu, resmi dille asla birbirine karıştırılmamalı. Resmi dil Türkçe. Özel okulu da kendileri kuracak. Kendisi okulunu kurar ve kendi kurdukları okulda da bunu gelir Kürtçe olarak derslerini okutabilirler. Türkçe yine orada olmak kaydıyla" karşılığını verdi.
Aslında yabancı okul diye bir durumun bulunmadığını ifade eden Erdoğan, "Alman Lisesi, Galatasaray Lisesi, bunlar yabancı okullar değil. Bunlar hükümetler arası yapılmış anlaşmalarla kurulmuş okullar. Biz diyoruz ki onlar hükümetler arası yapılmış anlaşmalarla kurulmuş ama bunlar da yine bizim kendi ülkemizde. Diyoruz ki bunlara da biz farklı statü verelim. Özel okulunu kur gel burada bu şekilde bu dersi verebilirsin diyoruz" diye konuştu.
Bu konudaki bir ayrıntıya daha dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti: "Biz ne dedik, seçmeli seçmeli ders olarak Kürtçe'yi seçersin. Seçmeli ders olarak da Kürtçe'yi devletin okullarında da öğrenebilirsin. Biz bunun da önünü açtık. Bu yetmedi biliyorsunuz üniversitelerde bunlarla ilgili bölümler açtık. Fakat tabii dert nedir? Burası önemli. Samimiyetse artık burada atılması gereken adım atılmıştır.
Fakat bir şeyi daha tespit etmek lazım. Benim Kürt kardeşim sadece Güneydoğu Anadolu bölgesinde mi yaşıyor? Veya Güneydoğu Anadolu bölgesinin tamamında mı yaşıyor? Bugün bir Gaziantep var. Biz Gaziantep'te parti olarak adeta silme oradan çıkmışız. Şanlıurfa hakeza öyle. Adıyaman hakeza öyle. Bu 3 il bölgenin önemli illeri. Bunlar da biliyorsunuz Şanlıurfa o da şimdi büyükşehir oluyor. Böyle bir noktaya geldik. Bunları görmezlikten gelmememiz gerekir. Kaldı ki adeta Kürtlerin talepleri, hayır. Devletin, bizim yönetim olarak hükümet olarak tespitimiz. Bu tespit bugünün tespiti değil ve bir yerlerin talebi üzerine de değil. Bizim programımızı okuyanlar varsa bunu gayet iyi bilirler."
Son yaptıkları kongrede 63 madde açıkladıklarını hatırlatan Erdoğan, şunları belirtti:
"Bu maddelerin içinde de bunları görürsünüz. Buralardan zaten bu geliyor. Biz bunu kamuoyu araştırmalarıyla olsun, bölgenin bizden talepleriyle olsun, diğer bölgelerde yaşayan vatandaşların talepleriyle olsun. Bunların hepsini mezcederek bunları uygulamaya koyalım dedik. Ama nedir olay? Bir zamanlama olayı. Eğer siz bunu zamanlama olarak iyi tespit etmezseniz, burada da farklı tepkiler alırsınız.
İşte onun için bir taraftan çözüm süreci, arkasından bu çözüm süreciyle tespit ettiklerimiz akil insanlarla ve şimdi bir kısmını bu şekilde dedik ki bir çözüme kavuşturalım. 28 maddeyle biliyorsunuz bunun bir adımını attık ve aldığımız tepkiler de gerek ulusal, gerek uluslararası bazda gayet iyi."
Erdoğan, "(Kamuda başörtüsü) TSK çalışanları, emniyet mensupları ve hakim savcılar istisnai olarak, kendi mevzuatları dahilinde, kendileri istedikleri zaman istedikleri düzenlemeyi yapabilirler" dedi.
Demokratikleşme paketine ilişkin açıklamalarda bulunan, ana dilde eğitime ve ana dilin gündelik hayatta kullanımına yönelik olarak "Türk Hava Yollarında Kürtçe anons mümkün müdür?" sorusuna yanıt veren Başbakan Erdoğan, anons konusunun çok spesifik olduğunu söyledi.
Trabzon'a yapılan seyahatlerde de Lazca konuşulan bölgelere giden vatandaşların, Lazca anons talebinde bulunmasının spesifik bir konu olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Ülkenin belli oturmuş yapısı var. Dünyayı diller konusunda ciddi inceledik. Amerika'da İngilizce'den başka bir şeyi duyuyor musunuz? Halbuki oralarda olmayan ırk yok, ne ararsan var. Dünyayı iyi okumamız lazım, tanımamız gerek. Lokalize edersek yazık olur, ülkemize yazık olur" değerlendirmesini yaptı.
Başbakan Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Türklük, Türk milleti kavramlarının Anayasa başta olmak üzere her yerden kaldırılacağı iddiasında bulunduğunun anımsatılması üzerine, "Arapça'da şedde var ya bu şeddeli bir yalan" ifadesini kullandı.
Kendisinin ve arkadaşlarının defaatle "ortak payda olarak gelin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı şemsiyesi altında hepsini toplayalım" dediğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Atatürk'ün yanılmıyorsam 23 Meclis konuşması olacak. Oradaki konuşmasında, Kürt'üyle Türk'üyle Laz'ıyla vesaire sayıyor, sayıyor bunlar 'anasırı İslamiye'dir' diyor. Atatürk'ün yaklaşımı bu. Biz, ise oradan esinlenerek bir şey ilave ettik. Millet dediğimiz zaman, millet kavramını eğer ırki olarak alırsak burada bilimsel olarak da yanlışa düşeriz. Çünkü millet kavramı içerisinde ırki anlamda, sadece bir kavim yoktur, bir ırk yoktur. Onun içinde birçok etnik unsurlar millet kavramının içinde toplanır. Türk milleti dediğimiz zaman bunun içinde hepsi var, ama diğer muhaliflerimiz böyle anlamıyor.
Andın içinde gerçekten birçok kesimi rahatsız eden ifadeler, beyanlar var. Artık bizim, tek tipçilikten kurtulmamız gerekiyor, bu tek tipçilikten kurtulmanın da bir adımıdır. Toplumumuzun ciddi kısmını bu rahatsız ediyorsa bunda direnmenin anlamı yok."
Demokratikleşme paketi Başbakan Erdoğan, demokratikleşme paketinde yer alan Q, X ve W gibi harflerin kullanılmasına yönelik düzenlemeye ilişkin soruya "Biz diyoruz ki 'niye Q klavye olsun, biz F klavyeye geçelim'. Birisi İngiliz klavye malum, bizim kendi sistemimizde F ile başlayan sistem var. Şu anda İngiltere'deki, ABD'deki gibi farklı şeritten arabayı kullanıyoruz, direksiyon da sağda, böyle bir durum var. Bunun yeri aslında sol. İthal ettiğiniz bütün bilgisayarlar Q klavye. Orada da sizi tamamiyle kültür emperyalizmi istila ediyor. Basit değişikliklerle bunlar çözülebiliyor. Şu anda Türkiye'de F klavye kullanan da var, Q'yu kullanan da var ama biz diyoruz ki 'klavyelere özgürlük' diyelim. Buraya da F klavyeyi koyalım dedik. Burada ister istemez Kürt kardeşlerimizin de bunu kullanması çok daha rahat hale geliyor" yanıtını verdi.
Harf inkılabının içerisinde basit şeylere, harflerin nasıl yazılacağına varıncaya kadar bazı düzenlemeler bulunduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, "Bu komiklikten artık ülkemizin kurtulması lazım dedik, bu adımı böyle attık" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, "Herkesin başbakanı olmak, herkesin iktidarı olmak, muhalefeti muhalefete bırakmak daha doğru olmaz mı? Dünyada Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin oluşturduğu derin devlet var. Türkiye'dekini tam bitirmeden onunla uğraşmanız problem yaratmaz mı?" sorusuna da şöyle yanıt verdi:
"Herkesin başbakanıyım, bundan hiç şüpheniz olmasın. Her kesimin başbakanı olmamış olsam... Hakkari'deki, Şırnak'taki kardeşimi, vatandaşımı düşünmem. Oranın da altyapısını, yollarını, uçaklarını her şeyini... Oralara sefer verebilecek hale getiriyorsak Bingöl'e varıncaya kadar oraya havalimanı, okul, hastane yapıyorsak bireyin hakkı dediğimiz zaman orada yaşayan vatandaşımın sağlık hizmeti, eğitim hizmeti alabilmesi için... Orada havalimanı kurup, oradaki bütün yolculuk hizmetlerini kolaya ulaştırabilmek için bu adımları attık, atıyoruz, devam edeceğiz. Önümüz kesiliyor tabii. Terör geliyor, iş makinalarını yakıyor, müteahhitleri tehdit ediyor, çalışanları kaçırıyor ama buna rağmen biz devam ediyoruz.
Bu düzenlemelerin içinde bir madde de ayrımcılığın kesinlikle tasfiyesidir. Bunun için de ciddi bir madde koyuyoruz, 1 yılla 3 yıl arasında cezai müeyyide getiriyoruz ki hapis cezasını da bu ayrımcılığı yapanlar görsün. Kime olursa, din, dil, ırk, milliyet ne olursa olsun. Hiç bir şekilde bu ayrımcılığın olmaması lazım, bu adımı onun için atıyoruz. Bireyi özellikle bu noktada güvence altına almak için atıyoruz."
"Kimseye ayrımcılığa tahammüh edemeyiz" Başbakan Erdoğan, 1982 Anayasasının laiklik maddesindeki gerekçesinde yer alan "Tüm inanç gruplarına eşit mesafededir, tüm inanç grupları devletin güvencesi altındadır" hükmünün uygulanmadığına işaret ederek, "Bunu uygulamadılar ve biz hep bunun mağduru olduk, çocuklarımız bunun mağduru oldu. Dolayısıyla biz, şimdi başkalarını mağdur edemeyiz. Onun için bireyin güvence altında olduğu bir dönem, asla kimseye ayrımcılığa tahammül edemeyiz" diye konuştu.
BM Genel Kurulunun yapıı Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine BM Genel Kurulunun yapısına ilişkin eleştirilerini anımsatarak, bu konudaki eleştirilerini uluslararası toplantılarda sık sık dile getirdiğini söyledi.
Son olarak Saint Petersburg'taki G20 Zirvesi'nde ABD Başkanı Barack Obama'nın ağırlık olarak Suriye konusunun görüşüldüğü akşam çalışma yemeğinde, "BM Güvenlik Konseyi felç olmuştur" dediğini anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu önemli bir tespitti, gerçekten felç olmuştur. Fakat biz, bunu yıllardır söylüyoruz. Diyoruz ki 'dünyayı bir ülkenin dudakları arasına mahkum edemezsiniz'. Bir taraftan İnsan Hakları Evrensel Beyannemesi diyeceksiniz, bir taraftan demokrasi diyeceksiniz, öbür taraftan 5 tane ülkeye... 5'in içinden 1 ülke veto ettiği anda her şey bitiyor. Bu adil bir yaklaşım değil. Öbür tarafta 10 tane de oraya süs eşyası olarak adeta geçici üyeleri koyuyorlar, hiçbir kıymeti yok.
Biz, adil bir yaklaşım ortaya koyacaksak diyoruz ki bu sayı 15 olsun. Ne daimi ne geçici, böyle bir ayrım olmamalı, 15 dönerli olmalı. Dünyadaki bütün kıtalardan, inanç gruplarından orada temsil olmalı. 1 yıl mı, 2 yıl mı görev yapmalı? Bu görev süresi dolunca o ülkeler gitmeli, onların yerine diğer ülkeler gelmeli. Böylece dünyadaki barışın, adil bir yaklaşım tarzının sağlanacağına inanıyoruz. Bunu görüştüğümüz ülkelerden çok olumlu yaklaşımlar aldık. Rahatsız olanlar var ama rahatsız olanlar inanın o 5'ten başkası değildir."
Başbakan Erdoğan, Türkiye'den bazı gençlerin "dünya 5'ten büyüktür" diye bir kampanya başlattıklarına işaret ederek, kampanyaya destek verdiğini, kendisine ne görev düşerse yapmaya hazır olduğunu ve gittiği her toplantıda bu konuyu işleyeceğini ifade ettiğini anlattı.
Erdoğan, "Şimdi dünya 5'ten büyükse bunun hakkını vermek lazım. Kendilerine öyle sağlama almışlar ki bunu değiştirmek Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda bile adeta mümkün değil. İşimiz kolay değil ama birilerinin bir yerden başlaması lazım" diye konuştu.
Başörtü Başbakan Erdoğan, demokratikleşme paketinde yer alan başörtüsüyle ilgili düzenlemeye ilişkin sorulara da yanıt vererek, "Türk Silahlı Kuvvetleri çalışanları, emniyet mensupları ve hakim savcılar istisnai olarak, kendi mevzuatları dahilinde, kendileri istedikleri zaman istedikleri düzenlemeyi yapabilirler. Biz bunu şu anda kendi yapacağımız düzenlemenin dışında tuttuk" dedi.
Öncelikle ve süratle aşabilecekleri kamu dairelerindeki adımları atarak, buralardaki duruma çözüm getireceklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, "Belli aşamaları kırmadan, dökmeden sürdürmek gerekir. Bu konuyla ilgili bazı kurumlarımız kendi tasarruflarına bunu bırakarak bu adımları kendileri atarlar. Ülkenin hassasiyetleri de onlarca zaten malumdur. Bunun da farkındayız. Şu anda atılan adım zaten çok çok önemli bir adımdır" değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Erdoğan, bir gazetenin siyah başörtüsü ve siyah pardesülü öğretmeni, öğrenciler arasında gösteren fotoğraf ile "İşte Atatürk Türkiyesi ne hale geldi" şeklinde attığı başlığı eleştirerek, şöyle devam etti:
"Bu düzenleme tamamiyle öğretmenlere yönelik, memurlara yönelik bir düzenleme. Memurlara yönelik bu düzenlemenin bütün içeriğini Milli Eğitim Bakanlığımız öğretmenlerle ilgili olarak, diğer kurumların da kendilerine ait bir şeyi var... Oralarda takdir ederseniz ki resmi üniforma çizecek değilsiniz. Onlar, gereğini oradaki şartlar içerisinde belirleyecektir, buna göre hareket edecektir. Burada aşırılıklara kaçmak, bu olumlu gelişmeleri bana göre suistimal etmek olur, tahrik etmek olur.
Burada bir şeye vurgu yapmakta fayda var: Biz, bir taraftan 'insanların yaşam tarzlarına müdahale etmeyeceğiz' diyoruz ama bir tarafın yaşam tarzlarına müdahale etmeyelim derken, bir başka tarafın yaşam tarzlarına da bir tarafın müdahale etmesine her halde fırsat vermemek lazım. Bunların hepsini birlikte koruma altına almak lazım. Buna dikkat edersek ülkenin barış içinde, sevgi, saygı içinde yaşaması çok daha güzel olacaktır."
Başbakan Erdoğan, Hindistan'ın Sih başbakanının uluslararası toplantılara kendi inancına uygun kıyafetiyle katıldığını hatırlatarak, "Kimse ona sen niye böylesin demiyor, orayı yönetiyor. Bizdeki mantıkla olaya baktığınız zaman siz devletin başında böyle birini asla kabul edemezsiniz. Bunu hep beraber çözmemiz lazım. Sih başbakan ki benim iyi bir dostumdur, saygı duymak zorundayız, ülkesini yönetiyor" görüşünü aktardı.
"Askerlik 12 aya düşecek" Başbakan Erdoğan, askerlik süresine ilişkin bir soru üzerine de "Askerliğin kısaltılması noktasındaki konuda biz, Milli Savunma Bakanlığımızla ve Genelkurmay Başkanlığımızla mutabıkız. Orada süre düşecektir. Öyle zannediyorum ki 12 ay. Kısa dönem aynen kalacak. 12 ayda olay donacak böyle bir durum var. O konuyla ilgili bir ön hazırlık zaten var. Bedelli askerlik konusunda daha önce aldığımız karar neyse odur. Bedellinin şartlarını açıkladık" yanıtını verdi.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.