E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaŞirket HaberleriHalka açık şirketlerin 'miyopluğu'---

Halka açık şirketlerin 'miyopluğu'

Halka açık şirketlerin 'miyopluğu'
15 Ekim 2011 - 11:43 borsaningundemi.com

Araştırmalar halka açılan şirketlerin, yatırım kararları açısından 'halka kapalı' şirketlere göre daha 'miyop' olduklarını gösteriyor

Şirketlerin faaliyetlerinden ve/veya dış mercilerden elde ettiklerin kaynakları ne ölçüde yatırıma dönüştürdükleri finans akademisyenlerinin yakından ilgilendiği araştırma alanlarından biridir. New York ve Harvard üniversitelerinin akademisyenleri tarafından gerçekleştirilen yeni bir çalışma, halka açık ve halka kapalı şirketlerin yatırım davranışları arasındaki farklılıkları gözler önüne seriyor.
Çalışmaya göre, halka açık şirketler her sene varlıklarının yüzde 4’ü kadar yatırım gerçekleştirirken, halka kapalı şirketlerde bu oran yüzde 10’a yükseliyor. Bunun ötesinde, halka kapalı şirketlerin, yatırım fırsatlarındaki değişimlere, halka açık şirketlere göre çok daha hızlı cevap verdikleri (yüksek yatırım hassasiyeti) gözlemleniyor. Ayrıca aynı şirketlerin halka arz öncesi ve sonrası sonuçları karşılaştırıldığında da halka açıldıktan sonra yatırım ‘hassasiyetlerinin’ önemli ölçüde azaldığı ve zaten halka açık olan şirketlerle aynı düzeye geldikleri anlaşılıyor. Özetle, ‘halka açılma’ şirketlerin daha az yatırım yapmalarıyla sonuçlanıyor.
‘Vekillik problemi’ ve yatırım
Akademisyenler, bu durumu ‘vekillik problemi’ (agency problem) ile açıklıyorlar. Halka kapalı şirketlerde ortak ve yöneticinin aynı olması, bu iki merci arasında bir çıkar çatışması olmasının önüne geçiyor. ABD’de halka kapalı şirketlerin yüzde 94.1’inin 10’dan az sayıda ortağı bulunurken, yüzde 83.2’sini kontrol hakkına sahip olan ortak şahsen yönetiyor. Halka açılmayla birlikte ortaklık yapısının dağınık hale gelmesi, şirketin işlerini yürütmek üzere profesyonel yöneticilerin atanması sonucunu doğuruyor. Bu durumda ‘asil’ (principal) durumda olan ortaklar ile ‘vekil’ (agent) durumda olan yöneticiler arasında çıkarların farklılaşması ihtimali oluşuyor. Bu problem ‘vekillerin’ yönetim tarzlarına yansıyabiliyor. Finans teorisi; şirketlerin, maliyetinden daha fazla değer oluşturan yatırımlara girmek suretiyle, toplam şirket değerinin azamiye ulaşacağı, böylelikle de ortakların ellerinde tuttukları hisse senetlerinin değeri üzerinden servetlerinin de artacağını öngörüyor. Ancak gerçek hayattaki birtakım komplikasyonlar bu ‘idealin’ oluşmasının önüne geçebiliyor. ‘Vekiller’, yatırımcıların (yani ortakların) girilen yatırımların uzun vadeli getirisi yerine bugünkü kârlılığa daha fazla önem vererek bunu şirket fiyatına yansıtıyor olmaları nedeniyle ‘miyop’ davranabiliyorlar. Yani girilecek yatırımların başlangıçtaki yüksek maliyetlerinin ve amortisman giderlerinin mevcut kârlılığı düşürmesi yerine, ‘suya sabuna’ dokunmadan kârı çok fazla değiştirmeyecek bir yönetim tarzı benimseyebiliyorlar. Böylelikle ‘vekil’ konumundaki yöneticiler, büyük ölçekli yatırım kararlarından kaçınarak yatırımcıların ‘şüphelerini’ çekme ve görevlerinden azledilme riskini azaltmış oluyorlar.
Sonuçlardan çıkan, yönetici ‘miyopluğunun’ altında yatan asıl neden ise ‘halka açılmanın’ kendisinden çok, halka açılmayla birlikte şirkete sahip olan çok sayıda ortağın, kârlılık değişimlerine ne derece hassas oldukları konusu olarak tespit ediliyor. Bu hassasiyet, ‘kârlılığa cevap katsayısı’ (ERC) olarak adlandırılıyor. ERC’nin düşük olduğu -yani yatırımcıların kâr değişimlerini daha az önemsediği- sektörlerde, halka açık ve halka kapalı şirketlerin yatırım hassasiyetlerinin birbirine yakın oldukları hesaplanıyor. ERC’nin yüksek olduğu -yani yatırımcıların kâr değişimlerini hisse fiyatına daha fazla yansıttığı- sektörlerde ise halka açık şirketlerin halka kapalı şirketlere göre yatırım fırsatlarını değerlendirme konusunda çekimser davrandıkları anlaşılıyor. Sözün özü, yöneticilerin miyopluğu, yatırımcıların ‘miyopluğunun’ bir yansıması oluyor. Yöneticilerin nasıl miyopluktan kurtulabileceği sorusunun cevabı ise akademisyenlerin, yatırımcıların kâr hassasiyetlerini -yani ERC’lerini- açıklayan faktörleri anlamasıyla verilebiliyor. Eğer yüksek kâr hassasiyeti yatırımcıların bilgisizliğinden kaynaklanıyor ise ‘dil okuryazarlığı’ ve ‘bilişim okuryazarlığı’nın ötesinde, sermaye piyasalarının sağlıklı gelişimi için üçüncü bir okuryazarlığın önemi ortaya çıkıyor: ‘Finans okuryazarlığı’!
metin ercan-radikal

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

ETİKETLER :
YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • kaptan15 Ekim 2011 23:39

    vatandaş halka filan açılmıyor vatandaş parasını patrona kaptırıyor................ uyan vatandaş!!!!!!!!!!!!!!