Kara Harp Okulu'nu ziyaret eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar ile Harp Okulu Komutanı Tümgeneral Yılmaz Uyar tarafından karşılandı. Anıtyol'da Onur Kıtası'nı"Merhaba Harbiyeli" diyerek selamlayan Gül, harbiyelilerle anı fotoğrafı çektirdi. Daha sonra Şeref Defteri'ni imzalayan Gül, Kara Harp Okulu Müzesi'nde incelemelerde bulundu. Gül, daha sonra Tümgeneral Uyar'dan okul hakkında brifing aldı.
Anafartalar Taburu dersliklerine geçen 'Makro Ekonomi' dersine katılarak bir süre burada Harbiyelilerle sohbet eden Gül, Kara Harp Okulu Dekanlığı'ndaki Savunma Bilimleri Enstitüsü'nü ve yabancı dil sınıflarını gezdi. Gül, Arapça dil sınıfında öğrencilere "Doğrusu Hariciye de bile bu kadar çok Arapça bilen yoktu. Bölgeye hakimiyet ve anlama açısından çok önemli. Diplomalarını verirken mezunların bildikleri dilleri yazarken arada Arapça, Farsça, Rusça, Yunanca, Rumca'yı görünce insan takdir ediyor" dedi.
Atatürk Amfisi'nde Harbiyelilere hitap eden Cumhurbaşkanı Gül, 180 yıllık köklü mazisiyle engin bir tarihi birikim ve tecrübeyi birleştiren Harbiye’de bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Gül, okulun başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere İstiklal Harbi'nin bütün komutanlarını ve aynı zamanda geleceğin komutanlarını yetiştirdiğini vurgulayarak, "Onun için; siz Harbiyeliler, donanımlı birer askeri lider olarak yetiştirildiğinizin bilincinde olmalısınız. Bu güzide çatı altında sizlere hitap etmekten büyük memnuniyet duyuyor, hepinize ayrı ayrı sevgilerimi sunuyorum" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Gül, Harbiyelilerin ülkenin milli güvenliği bakımından son derece önemli misyonlar üstlenmeye hazırlandıklarını ve onlara misyonlarında yararlı olacağına inandığı bazı tavsiyelerde bulunmak istediğini kaydederek, "Dış politika ve milli güvenlik politikaları başta olmak üzere, her türlü siyaset; öncelikle stratejik gerçekler dikkate alınarak yürütülür. Stratejik gerçekler yerine temennileri esas alan, konjonktürü vizyonun önüne koyan bir siyaset daima başarısızlığa mahkumdur. Bu nedenle, Türkiye'nin ulusal güvenliğini ve savunma stratejisini belirlerken küresel sistemi, bölgesel dinamikleri, yeni güvenlik konseptini ve Türkiye'nin uluslararası düzendeki konumunu iyi değerlendirmek gerekir" ifadesini kullandı.
CUMHURBAŞKANI GÜL, KARA HARP OKULU'NDA ANI FOTOĞRAFI ÇEKTİRDİ
"Küresel güç dengelerine tesir eden devletlerin sayısı arttı" Küresel sistemde ve güç parametrelerinde köklü değişikliklerin yaşandığı bir tarihi süreçten geçildiğine işaret eden Gül, günümüzde küresel güç dengelerine tesir eden devletlerin sayısının arttığını, devlet-dışı aktörler ile ulus-alt kimliklerine dayalı yeni oyuncuların güç kazandığını ve bu aktörlerin, ulus devletleri zayıflatacak şekilde güç ve nüfuza kavuştuğunu söyledi. Gül, gerçek anlamda çok kutuplu bir uluslararası güç dengesinin artık bulunmadığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ancak tamamen kutupsuz bir dünya düzeninden söz etmek de mümkün değildir. ABD de dahil olmak üzere hiçbir güç, küresel sistemi tek başına belirleyecek konumda değildir. İkinci Dünya Harbi'nden sonra ortaya çıkan soğuk savaş düzeninin iki kutuplu dünyası ABD ve SSCB, yarım asır bile olmadan çökmek zorunda kalmıştır. Dünyadaki ekonomik güç merkezi ise Trans-Atlantik dünyadan Asya'ya doğru kaymaktadır. Küresel ekonomi, zaman zaman ciddi krizlerle boğuşmak zorunda kalsa da yine kendisini toparlamasını bilmektedir. Yüzyıllar önce dünyanın üretim merkezi Çin ve Hindistan tarafıydı. Daha sonra sanayii devriminin gelişmesiyle İngiltere, Avrupa, oradan büyük teknoloji ve bilimin önderliği ile ABD. Bugün hala bu şekilde dünya üretiminin, bilimin ve teknolojinin merkezi haline geldi. Ama eğilim şu ki; bu tekrar sanki doğuya dönüşü tamamlayacak şekilde Hindistan, Çin tarafına ekonomik merkez kaymaya başladı. Ekonomik merkez kayınca siyasi merkez de muhakkak ki onu takip edecektir. Özetle ifade etmek gerekirse, tek çekim merkezi bulunmayan bir küresel siyasal sistem ve ağırlık merkezleri çeşitlenen ekonomik ve kültürel bir düzen ortaya çıkmıştır."
"Bölgenin değeri uzun yıllar değişmeyecek" Gül, bugün, bölgenin en önemli güvenlik risklerinin Ortadoğu kaynaklı olduğuna işaret ederek, aynı Ortadoğu'nun, zengin enerji kaynakları ve geniş demografik yapısıyla büyük fırsatları bünyesinde barındırdığını da belirtti. Gül, dünya petrol ve gaz rezervlerinin Ortadoğu'ya ait olduğu düşünüldüğünde bölgenin önemi ve gelecekteki enerji ihtiyacı dikkate alındığında bölgenin değerinin uzun yıllar değişmeyeceğinin görüldüğünü söyledi.
Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir diğer önemli dinamik ise Ortadoğu'da etnik, dini ve mezhepsel temelli kimlik siyasetlerinin öne çıktığı bir dönemin başlamasıdır. Bu da ulus-devletleri yeni sorunlarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bundan şüphesiz ki etkilenecek olan ülkelerden biri de biziz. Bu noktayı da dikkatli bir şekilde takip etmemiz gerekir. Bu nedenle, bölgeyi uzun yıllar boyunca etkisi altına alacak bir istikrarsızlık ve çatışma dönemine girdiğimizi görüyorum. Bu istikrarsızlık ve çatışma döneminin değişik şekillerde ortaya çıkarak uzun bir süre devam edeceğini, bölgede istikrar, güvenlik ve normalleşmenin sağlanmasının çok uzun yıllar alacağını da tahmin ediyorum."
"Geleneksel 'güvenlik' anlayışında köklü değişimler yaşanıyor" Meseleye Türkiye açısından bakıldığında, ülkenin güney kuşağında uzun yıllar boyunca etkisini gösterecek ve milli güvenliğe olumsuz etkilerini bertaraf etmek için uğraşılacak önemli risk ve tehditlerin ortaya çıktığının görüldüğünü kaydeden Gül, "Yapmamız gereken, bu büyük resmin bilincinde olarak bölgesel 'kazan-kazan' formülleri geliştirilmek ve bir taraftan da belirli bir periot geçtikten sonra konumumuzu zayıflatıcı değil, güçlendirici tedbirler almak olacaktır. Hiç şüphesiz, bu yöndeki çabalarımız stratejik bir boşlukta veya beyaz bir zeminde yürütülemez. İyimser olmaya, naif olmaya hiç düşemeyiz, böyle bir durumda olamayız. Zira, geleneksel 'güvenlik' anlayışında da köklü değişimlerin yaşandığı bir ortamda hareket ediyoruz. Bu kavramın kapsamı şüphesiz genişlemiştir. Eskiden toprakların, sınırların, kritik tesislerin ve altyapının korunmasını hedefleyen klasik 'güvenlik anlayışı', odağına insanı yerleştiren yeni bir zihniyete dönüşmüş vaziyettedir" değerlendirmesinde bulundu.
"Meşruiyetin temeli demokrasiden geçmektedir" Cumhurbaşkanı Gül, şunları söyledi:
"Meşruiyetin temeli bugün demokrasiden geçmektedir. Demokrasi dediğimiz de aslında milli iradedir. Bunu biraz daha genişletecek olursak, demokratik hukuk devletlerinin kurulmasıdır. Düzenlerin böyle olmasıdır. Demokratik hukuk devleti dediğimizde; çok partili sistem, adil, serbest, düzgün seçimler ve kuvvetler ayrılığı prensibi çerçevesinde herkesin yetki ve sorumluluklarının belli olması ve bu düzen içerisinde 'check-balans' dediğimiz denge sistemlerinin olup, bunların bir ahenk içerisinde yönetilmesidir."
Bunun dışındaki rejimlerin eninde sonunda ya acı çekerek veyahutta tecrübeli liderlerin inisiyatifinde demokrasiye geçeceklerini belirten Gül, "Arap baharında yaşadığımız budur. Daha önce başka ülkelerde yaşanan budur. Aslında Avrupa 2. Dünya Harbinde 50 milyon insanı öldürdükten sonra, bakmaya kıyamadığınız binaları, şehirleri yakıp yıktıktan sonra dersini almıştır. Daha önceki otoriter, faşizm, komünizm gibi rejimlerden vazgeçip demokratik hukuk devletine geçmiştir" dedi.
Gül, bölgelerdeki istikrar, güvenlik ve işbirliğinin altında da bu hususların yattığına işaret ederek, "Bu sadece bir ülke için geçerli değildir. Bulunduğunuz bölgede eğer böyle bir ortam varsa gerçekleşirse eğer o zaman tehlikeler yok olmaktadır. Bugün Avrupa'da sınırların kalkmasının sebebi budur" ifadesini kullandı.
"Türkiye'nin bir sorumluluğu vardır" Gül, "Yeni stratejik iklim ve bölgemizde farklılaşan tehdit algılamaları ışığında, önce içeride istikrarın ve güçlü bir ekonominin sağlanması, sonra aktif bir diplomasi, realist bir savunma stratejisi ve bunun temelini oluşturacak caydırıcı askeri güç, Türkiye için bir tercih değil, zorunluluktur" dedi.
Türkiye'nin bölgesinde böyle bir ülke olma hakkı ve sorumluluğu bulunduğunun altını çizen Gül, "Geçmişi bu kadar köklü olan bu bölgede başka ülke yoktur. Hiçbir ülkenin Harp Okulu yoktur ki; böylesi bir müzesi olsun, övünebileceği. O bakımdan Türkiye'nin böyle bir sorumluluğu vardır. Aynı zamanda küresel düzende etkin bir aktör durumuna yükselmemiz gerekir. Etkin olabilmek için de önce kendi güveniniz olacak. Kendi öz güveninizin olması için de demokratik hukuk standartlarınız, ekonominiz ve güçlü bir ordunuz olacak. Bunlardan birisi olmadığı süre içinde uluslararası arenada etkin olmanız söz konusu olmaz. Bu gerek askeri, gerek diplomasi alanında olsun..." dedi.
Harbiyelilerden Gül'e soru "Benim bir huyum vardır, yaptığım konuşmalarda, yurt içinde, yurt dışında, hiç ambargo koymadan, 'İstediğiniz soruyu sorun' derim. Sorular iyi olursa ben de ona göre iyi cevaplar veririm" diyen Gül, öğrencilerin sorularını yanıtladı.
Okuduğu kitaplar içinde en beğendiklerinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Gül, tek bir kitap söylemeyeceğini belirtti. Çok beğendiği romanlar olduğunu, Rus klasiklerini okuduğunu ifade eden Gül, bugünlerde dünya siyasetiyle ilgili kitapları takip ettiğini, bunlar arasında en son, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne de layık görülen Daron Acemoğlu'nun "Why Nations Fail" kitabının bulunduğunu da dile getirdi.
Hem akademik kökeni hem de devlet idaresinde temel olduğuna inandığı için ekonomiye önem verdiğine değinen Gül, "Türk ekonomisi eğer güçlü olmasa ne ben ne Sayın Başbakan ne Sayın Dışişleri Bakanı ne Sayın Genelkurmay Başkanı Türkiye dışına gittiğimizde başımız dik dolaşabiliriz. Benim devlet hayatında da birinci önceliğim hep ekonomidir" dedi.
Önemli gördüğü iç ve dış raporları sık sık okuduğunu aktaran Gül, "Size, asker olarak bir kitabı tavsiye edeceğim. Bu, eski ABD Dışişleri Bakanı ve aynı zamanda da Genelkurmay Başkanı Colin Powell'ın bir kitabı. Size de uygun olacağını düşündüğüm en beğendiğim kitap, 'It Worked For Me'. Hepinize bu kitabı okumanızı özellikle tavsiye ederim. Çünkü kendisi de bir asker. Çok kritik şeyleri göreceksiniz" diye konuştu.
Silahla kazanamadığını kalbinle, gönlünü kazanarak kazanabilirsin Savunma ve güvenlik dünyasında "akıllı güç", "yumuşak güç" ve "sert güç" tanımları yapıldığının hatırlatılması ve "Siz bu kavramlara 'erdemli güç'ü de kattınız. 'Erdemli güç'ü biraz daha açar mısınız?" diye sorulması üzerine Gül, erdemli güçten kastının bunların hepsinin toplamı ve gücün iyi bir şekilde kullanılması olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Gül, "Güç tek başına bir şey ifade etmez. Hitler de Stalin de güçtü. Mağlup olmadan önce. Yüzbinlerce tankı yürütüyorlardı. Yüzbinlerce orduyu yürütüyorlardı. Ama orada yüzbinlerce insan kırılırken, sağa sola talimat veriyorlardı. Yani güç ne için kullanılıyor, bu çok önemli. Onun için gücün erdemli olması, erdemli güce sahip olmak onurlu olur ve bu sürekli olur" dedi.
Gücün erdemli hale gelmesi için bir taraftan çok sert, her türlü donanımlı, en iyi şekilde eğitimli askeri personele sahipken bile insanların kalbinin ve gönlünün kazanılması gerektiğini anlatan Gül, "Ona diplomaside, her ne kadar kariyer diplomat olmasam da 5 seneye yakın Hariciyenin başında oldum. Onlardan öğrendiğim çok şey vardır. İnsanların gönlünü ve kalbini kazanmak diye tarif ederiz. Elinde en güçlü silahı olan insanın, yeri geldiğinde en yumuşak bir insan gibi karşısındakine saygı duyması, hürmet etmesi, önünde selam vermesi onun kalbini ve gönlünü kazanmaktır. Silahla kazanamadığını kalbinle, gönlünü kazanarak kazanabilirsin" değerlendirmesinde bulundu.
Osmanlı Devleti'nin gittiği yerlerde insanları asimile etmeden farklı din, dillere saygı gösterdiği için uzun yıllar güç kullanmadan kalabildiğine işaret eden Gül, "Atalarımıza, Osmanlı'ya hayranlık varsa bu onun sebebiyledir. Hangi mağrip ülkesine giderseniz gidin bunu görürsünüz. Gittiğiniz de göreceksiniz. Tarih bazılarına yük getirir. Bazılarına da onur ve gurur getirir. Bizim tarihimiz, bize onur ve gurur getirmektedir. Niye o zaman erdemli davrandıkları için. Bugün aslında modern dünyanın geldiği nokta da odur" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, konuşmasının ardından Kara Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Uyar tarafından günün anlam ve önemine binaen şilt ve meç sunuldu. Gül, daha sonra Harbiyeli öğrencilerle öğle yemeği yedi. Gül, yemekhaneye girişinde öğrenciler tarafından ayakta karşılandı. Öğrencilerin yemek duasını okumasından sonra "Afiyet olsun" diyen Gül, masasındaki bir grup Harbiyeli ile öğle yemeğini yedi.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.