Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı tarafından (UNCTAD) 2014 Ticaret ve Kalkınma Raporu’na göre kalkınmakta olan ülkelerin konjonktür karşıtı önlemlerle ve bu bağlamda yapılan ticaret ile elde edilecekleri kaynakların sınırlı kaldığı vurgulandı.Gelişmekte olan ülkeler uluslararası finans sisteminde sürekli bir istikrarsızlık sorunu ile karşı karşıya kalabileceği öngörülen raporda "Böyle bir sorunla karşılaşmamak için alınacak önlemler arasında ihtiyatlı bir makro ekonomiye ilave olarak hem ülke içinde hem de küresel seviyede uygulanacak fiyat düzenlemesi gibi uygulamalar bulunmalıdırlar.” uyarılarında bulunuldu.
UNCTAD tarafından hazırlanan '2014 Ticaret ve Kalkınma Raporu' Ankara’da Birleşmiş Milletler Hukim Kordinatörü Kamal Molhatra’nın katılımıyla düzenlenen toplantıda tanıtıldı.
Raporda gelişmekte olan ekonomilerin bir bütün olarak geçmiş yıllardaki büyüme oranlarının tekrarlayacakları ve yüzde 4,5 ile 5 oranında büyüme hızı yakalayacakları tahmin edildi. Asya ve Alt Sahra bölgesinde yer alan ülkelerin yüzde 5,5’i geçeceği, Kuzey Afrika ve Latin Amerika ve Karayipler’ de ise büyüme oranının yüzde 2 seviyesinde kalacağı tahmin edildi. Geçiş dönemlerindeki ekonomilerde ise düşüşün devam edeceği ve büyüme oranının yüzde 1 civarında olacağı öngörüldü. Bu ülkelerde 2013 yılında da çok düşük bir büyüme
kaydedilmişti.
"BÜYÜME YETERLİ OLMAYABİLİR" Ekonomik faaliyetlerin bir yansıması olarak uluslararası ticaretin sönük geçtiği, emtia ticareti 2012-13 ve 2014’ünbaşlarında yüzde 2’nin çok az üstünde artış gösterirken, uluslararası ticaretin büyüme oranı da küresel üretimin altında kaldığı da kaydedilen raporda uluslararası
ticaretin yüksek ticari engeller ya da arz tarafındaki zorluklar nedeniyle değil, küresel talepteki yavaş büyüme nedeniyle hız kestiği görüşüne yer verildi. Bu nedenle, raporda ihracatı kamçılamak için maaşlarda azaltmaya gidilmesinin ve iç devülasyonunun özellikle ticaret ortağı ülkelerin bu tür yaklaşımların aynı anda uygulamaya koyması halinde, istenilenin aksine ters etki yaptığı belirtiliyor.Ticaretin küresel olarak genişlemesi iç talep sonucu
üretimin canlı şekilde artmasıyla başlancağına değinilen raporda, bir yanda zayıf büyüme, durağan maaşlar ve aile başı borçların artması varken, diğer tarafta varlık değerlerinin artması, büyüyen kar payları ve kontrolsüz prim ödeme kültürünün normal bir tarafı olmadığından bugün görülen iyileşmenin yeterli olmayabileceği değerlendirilmesi yapıldı.
"KALKINMAKTA OLAN ÜLKELER YENİ ÖNLEMLER ALMALI" Raporda gelişmiş ülkelerdeki istihdam piyasasının daha esnek olması, büyüyen rekabet gücü ve bankaların bilançolarının rehabilite edilmesiyle sürdürülebilir düzenlemenin sağlanacağı inancı sonucunun uygulamaya konan sıkı para politikaları, maaşlardaki kısıntı ve genişlemeci para politikasının aslında iç talebi baskı altında tuttuğu dile getirilerek, bu politika önlemlerinin likit büyümeyi teşvik ettiği, bu büyümenin de yatırım yerine finans alanında kullanıldığı
aktarıldı.
Raporda kalkınmakta olan ülkelerin, kalkınmış ülkelere oranla 2008 krizinden sonra daha hızlı toparlanmayı başardığına dikkat çekilerek bunu bir bakıma konjonktür karşıtı önlemler alarak sağladıklarını ve iç talebi destekleyerek yaptıkları ifade edildi. Ancak, konjonktür karşıtı önlemlerle ve bu bağlamda yapılan ticaret ile elde edilecekleri sınırlı kaldığını vurgulanan raporda şunlar kaydedildi:
“Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerdeki olaylardan ayrı tutulması gerektiği yönündeki görüş artık geçerliliğini yitirmiş bulunuyor. Yeni bir dinamizm kaynağının bulunması gerekiyor.
Tüketici talebi arttırıcı ve gelirin yeniden bölüşümünü kapsayan talep yönlü politikalara ilave olarak bazı ülkelerdeki hem kamu hem de özel sektörün iç yatırımları arttırması ve etkili sanayi politikalarının çeşitlendirilmesi ve üretim kapasitelerini büyüterek iç piyasada fiyatlar ve ticaret dengeleri üzerinde baskı yaratılmadan artan talebin karşılanması gerekiyor.
Gelişmekte olan ülkeler uluslararası finans sisteminde sürekli bir istikrarsızlık sorunu ile karşı karşıya kalabilirler. Böyle bir sorunla karşılaşmamak için alınacak önlemler arasında ihtiyatlı bir makro ekonomiye ilave olarak hem ülke içinde hem de küresel seviyede uygulanacak fiyat düzenlemesi gibi uygulamalar bulunmalıdır."
"SERMAYE AKIŞLARINI KONTROL ALTINA ALACAK ÖNLEMLER ALINMALI" Uluslararası sermaye akışları genellikle sermayenin gittiği ülkeleri finans döngüsüne soktuğu hatırlatılan raporda, bu durum söz konusu ülkelerin mali kırılganlıklarını arttırarak mali krize yol açabildiği belirtildi. Bu nedenle artan oranda küreselleşen dünyada uluslararası finans piyasalarına düzenleme getirilmediği takdirde iç ve mali koşulların oluşturulması için hükümetin ülkelerine gelen uluslararası sermaye hareketini yönetecek uygun enstrümanlara sahip olmaları gerektiği uyarısında bulunuldu.
"KÜRESEL KRİZİN ANA NEDENİ BİLİNMİYOR" Ticaret ve Kalkınma Raporu’na göre, küresel, ekonomik mali krizin üzerinden geçen altı yıl sonunda dünya ekonomisi hala sürdürülebilir bir büyüme çizgisi yakalayabilmiş değil. Rapor, küresel ekonominin yönetimi ve idaresi konusunda büyük değişiklikler yapılması gerektiği
çağrısında bulunuyor.
Dünya ekonomisinde 2014 yılında tahmin edilen yüzde 2,5 büyüme ile 3 oranındaki büyüme nedeniyle küresel iyileşmenin zayıf kalacağı belirtiliyor. Raporda, büyümeyi destekleyecek politikaların sadece yetersiz kalmadığı, aynı zamanda tutarsı olduğu da kaydediliyor.
Yeniden eski sisteme dönülmesi nedeniyle krizin ana nedenine çözüm bulunamıyor.
Düşük ekonomik büyüme sürecinden geçebilmek için yeni mali balonlardan ziyade toplam talebin gerçek maaş artışları ve daha eşik gelir dağılımı ile güçlendirilmesi gerektiğini fade edilen raporda, ekonomi üzerinde mali piyasaların hala baskın olmasının ve maaşlarda
sürekli düşüşlerin yaşanmasının, krizin nedenlerinin ve sonrasında yaşanan anormal toparlanmanın nedenlerinin tam olarak anlaşılmadığını gösterdiği ifade ediliyor.
Raporda, küresel ekonomik trendlere bakıldığında 2014 yılında mütevazi bir büyüme oranı yakalanacağı tahmin ediliyor. 2012 ve 2013 yıllarında yaklaşık 2,3 oranında büyüyen küresel ekonominin 2014 yılında yüzde 2,5 ile 3 oranında büyüyebileceği öngörülüyor. Bu mütevazi artışın büyük bölümü gelişmiş ülkelerin 2013 yılında yüzde 1,3 olan büyüme oranlarının 2014 yılında 1,8’e yükselmesinden kaynaklandığı aktarılan raporda, bu durumda Japonya, ve ABD 2014 yılında iyileşme beklememesi nedeniyle AB’de hafif bir iyileşme sağlanacağı tahmin ediliyor.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.