Gelişen ülke piyasaları yeniden satışlarla karşılaştı… Geride bıraktığımız hafta, global piyasalarda Fed’in 18 Eylül’deki pozitif sürprizinin ardından yaşanan primlerin geri verilmesi ve özellikle gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin yeniden değer kaybetmesi öne çıktı.
ABD’de konut verileri zayıflıyor: ABD’de yeni konut satışları; son iki ayda 2013 yılının en kötü performansını gösterdi. Yılın ilk altı ayında yıllıklandırılmış olarak ortalama 446 bin adet olan satışlar, Temmuz’da 390 bin ve Ağustos’da 421 bin adet olarak gerçekleşti. Ayrıca bekleyen konut satışları verisi de beklentilerin altında kaldı.
ABD’de bu hafta açıklanan diğer verilere göre, tüketici güveni son 4 ayın en düşük seviyesine gerilerken, sanayi üretimine ilişkin önemli göstergelerden dayanıklı mal siparişleri de beklentilerin altında kaldı.
ABD’de 30 yıllık konut kredisi faiz oranının Mayıs ayındaki %3,4 seviyesinden %4,65’e kadar yükselmiş olmasının konut piyasasını olumsuz etkilediği görülüyor. Fed Başkanı Bernanke de bu olumsuz etkiye birden fazla defa dikkat çekti.
ABD borç tavanı ve bütçe görüşmeleri risk iştahını olumsuz etkiliyor: Faizlerdeki bu yükseliş ve ABD’de henüz sonuca bağlanamayan borç tavanı ile bütçe kısıntıları konularının ekonomik toparlanma üzerinde yaratabileceği baskının, Fed’in varlık alımını azaltma konusunu ötelemesinin temel sebepleri olduğunu değerlendiriyoruz.
Özellikle ABD’de bütçe ve borç tavanı konularında belirsizliğin sürmesi küresel risk alma iştahını azaltırken, güvenli limanlara olan talep arttı. Bunun sonucunda ABD 10 yıllık getirileri %2,60 ile son 1,5 ayın en düşük seviyelerine kadar gerilerken, altın fiyatı da 1.306 $/ons seviyelerinden 1.344 $/ons seviyelerine kadar yükseldi.
GOÜ para birimleri yeniden geriliyor: Gelişmekte olan ülkelerin para birimleri ise 18-19 Eylül’de kaydettikleri hızlı toparlanmanın ardından bu hafta yeniden değer kaybettiler. USD’ye karşı Brezilya, Rusya ve G. Afrika’nın para birimleri sırasıyla %2,2, %2 ve %2,4 oranında gerilediler. Hindistan para birimi ise bu hafta bir miktar pozitif ayrıştı ve değer kaybı yaşamadı. Ancak son bir yılda USD’ye karşı %18 oranında gerilemiş durumda.
Döviz sepeti tekrar 2,40’da: TL de diğer gelişmekte olan ülkelere paralel olarak bu hafta değer kaybetti: USD/TL haftalık %2,8 yükselişle 2,0370 seviyelerinden işlem görürken, döviz sepeti (0,5 euro + 0,5 usd) ise %2,9 artışla 2,3940 seviyesinden işlem görüyor. Sepet böylece Fed’in pozitif sürprizinin öncesindeki seviyesinin de üzerine çıkmış oldu.
Yurtiçinde faizlerde de bu hafta yükseliş görülürken, gösterge tahvilin bileşik faizi %8,44 ve 10 yıllık devlet tahvilinin faizi ise %9,27 seviyesine kadar yükseldi.
BIST-100 geçen haftaki kazançlarını geri verdi: Faizdeki bu yükselişin bankacılık hisseleri üzerinde baskı yaratması sonucunda BIST-100 haftalık %3 düşüşle 75.500 seviyelerine geriledi. Bu, Fed’in pozitif sürprizinin ardından yaşanan hızlı yükselişteki primlerin tamamının geri verildiğine işaret ediyor. Gelişmekte olan ülkelerin borsalarını izleyen MSCI Emerging endeksi de bu hafta %2’ye yakın değer kaybederken, Hindistan %2,6, Çin %1,5 ve Brezilya %1 kayıplarıyla öne çıktılar.
-Global ekonomide toparlanma hala kırılgan
-Uzun süreli global likidite bolluğunun sonucunda, bir çok gelişmekte olan ülkenin makro göstergelerinde son üç yılda bozulma eğilimi var.
-İç talep kaynaklı büyümenin getirdiği cari işlemler açığının yükselme trendinde olması ve son dönemde bozulan büyüme görünümü, ilgili ülkelerin finansal piyasalarında da olumsuz performansı getirdi
-Türkiye’deki cari işlemler açığının eğilimi olumlu ancak seviye daha yüksek. Cari açığın göreli yüksek seviyesi, faiz ve hisse senedi piyasalarında önemli satışlara neden oldu
-Merkez bankasının faiz oynaklığını düşürmeye odaklanmasıyla yurt içi faiz ve hisse senedi piyasalarında son dönemdeki olumlu performansın devam etmesini bekliyoruz.
-TL’de ise kısa vadedeki zayıf seyir muhtemelen bir süre daha devam edebilir. Ancak orta vadede reel efektif döviz kurunda normalizasyona yol açacak bir değerlenme bekliyoruz.
Global ekonomi hala kırılgan konumunu sürdürüyor. Nitekim toparlanma göreli güçlü seyreden ABD ekonomisinde dahi yükselen faizlerin konut piyasasında ve tüketici güveni anketlerinde olumsuz etkileri yansımış durumda.
Kırılgan toparlanmada iki faktör önemli oluyor. İlki dünya mal ticaret artışındaki zayıf görünüm, ikincisi ise gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin genelinde özel sektör yatırımlarının zayıf seyri.
Öncü göstergeler ve beklenti verileri zaman zaman açıklanan verilerden daha olumlu bir seyre işaret ediyor. Dolayısıyla gerçekleşmeler ile beklentiler arasında ayrışmalar görülüyor. Bu da öngörülebilirliği sınırlıyor ve piyasaya ek volatilite olarak yansıyor.
Gelişmekte olan ülkelerin makro göstergelerine baktığımızda, çok uzun süreli likidite bolluğunun yol açtığı olumsuz etkileri görmek mümkün. Örneğin; en çok satış gören Endonezya, Brezilya, Hindistan, Güney Afrika gibi ülkelerde cari işlemler açığının son 3 yıldır giderek bozulduğunu görmekteyiz. Buradaki temel sebep de bu ülkelerin büyümelerinin iç talep yoluyla olması ve net ihracatın büyümeye katkısının düşük seyretmesi. Dolayısıyla görülen düzeltmenin bir bakıma sağlıklı olduğu söylenebilir; ancak bu düzeltmenin düzenli ve düşük bir volatilite ortamında olması istenir.
Türkiye’ye baktığımızda 2011 ile birlikte görülen yeniden dengelenme süreci sonucunda artan net ihracatın katkısıyla cari işlemler açığının gerileme trendinde olduğunu görüyoruz. Türkiye’deki trend diğer bazı gelişmekte olan ülkelere göre olumlu, ancak cari işlemler açığının milli gelire oranı daha yüksek. Yaşanan fiyat düzeltme sürecinde bu durum daha fazla hassasiyet getirmiş olabilir; özellikle faiz ve hisse senedi piyasalarında.
TCMB, bu konjonktürde faiz değişkenine odaklandı ve faiz politikasını enflasyon görünümüne bağlayarak geleceğe yönelik bir rehberlik verdi. Bu bağlamda, TCMB, 24 ay sonrası enflasyon beklentisindeki değişime odaklanıyor. Burada halen ufak bir bozulma var. Bu koşullarda 300+ baz puanlık artışın yeterince sıkılaştırıcı olduğunu düşünüyor; kısa vadede faizlerde bir artış beklenmiyor.
TCMB’nin yurtiçi piyasa faiz volatilitesini düşürmeye odaklanmasıyla, kısa vadede Türk Lirasının zayıf performansı muhtemelen bir süre daha devam edecek. Fakat, piyasa çalkantısının temel nedeni Fed’ in Mayıs ayı sonundan itibaren ortaya koyduğu politika projeksiyonu ve bu iletişimin ardından ABD uzun vadeli faizlerinde yaşanan volatilite artışı idi.
Son dönemde ABD faiz piyasasındaki volatilitede belirgin bir düşüş söz konusu. 21 Mayıs’ta 60 baz puan seviyesindeki ABD faiz volatilite endeksi, Temmuz başında 118 baz puana kadar yükselmişti. Şu anda 78 baz puana kadar gerilemiş durumda. Bu durum, 10 yıllık ABD tahvil faizlerindeki artışın piyasa tarafından daha kademeli gerçekleşeceğine ve buradaki faiz artışlarının ürettiği volatilitenin daha sınırlı olacağına işaret ediyor. Bu nedenle, riskli aktiflerdeki normalizasyonun da sürmesi beklenmeli. Kısa vadede, özellikle faiz ve hisse senedi piyasasında bu normalizasyonun olumlu etkilerini göreceğimizi düşünüyoruz. Fakat uzun vadede, yükselen dolar risksiz faizi ve Türkiye ekonomisinin dış finansman ihtiyacı, yurtiçi faizlerin de göreli yüksek seyretmesine neden olabilir.
AKBANK EKONOMİK ARAŞTIRMALAR
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.