Krizin adından da anlaşılacağı gibi önceden bilinmesi ya da tespit edilmesi mümkün olmuyor. Belki emarelerini görebiliyorsunuz ancak buna rağmen önlemek mümkün olamıyor. Zaten bundan, dünya ekonomisinde söz sahibi olan güçlü ülkeleri dahi vurabiliyor.
Ülkemizde yaşanan krizlerin en önemli sonuçlarından birisi reel kurun aşırı derecede yükselmesi olarak kendisini gösteriyor. Gerek ticaret yapanların gerekse sokaktaki vatandaşın kendisini olası daha büyük risklere karşı koruma kaygısı dövize olan yönelimi artırıyor. Bu süreçte ekonomide reel faiz oranları artmakta, kamu dengeleri bozulmakta, ekonomik ve siyasi yapıda istikrarsızlık baş göstermekte.
Krizler yurtdışı kaynaklı
Krizlerin kaynağı ülke içinden olabileceği gibi dışarıdan kaynaklı olması da mümkün. Esasen ülkemizdeki krizlerin ağırlıklı kısmının dışarıdan kaynaklı olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Örneğin 1994 Meksika krizi, 1997 yılında Asya ve 1998 yılında Rusya’da yaşanan krizler Türkiye’yi de sarmalarken ülkede ciddi bunalımların yaşanmasına neden oldu. 2000’li yıllara gelindiğindeyse Kasım 2000 ve Şubat 2001’de sık aralıklarla yaşanan krizler oldu.
Yine yurtdışı kaynaklı 2006 Mortgage krizi, 2008 Küresel finansal kriz, 2011 Avrupa krizi ve 2013 yılında FED’in parasal genişlemeyi durduracağını açıklamasının yarattığı krizlerin sonrasında 2015 yılında yeni bir kriz yaşıyoruz.
Piyasa düşüşte bir fırsat var mı?
BİST 100 Endeksi haftayı 72.950 seviyesinden tamamladı. Güçlü destek 72.500 seviyesinde bulunuyor. Küresel piyasalardaki negatif algı, borsa İstanbul’da da satışları beraberinde getiriyor.
Bu hafta sanayi üretimi, cari açık ve 2. çeyrek GSYH verisini izleyeceğiz. Öte yandan FED’in 16-17 Eylül tarihlerinde yapacağı toplantı bekleniyor. Ayrıca 18 Eylül tarihinde kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in Türkiye’nin not ve görünümünü değerlendirmesi var. Fitch’in not görünümünü durağandan negatife döndürme ihtimali gündemde. Fakat kurum, not görünümüne ilişkin bir takım uyarılarla da geçirebilir bu toplantıyı.
Yine yakından takip edilecek bir diğer toplantı da 22 Eylül günü Merkez Bankası’nın gerçekleştireceği para politikası toplantısı. Piyasa uzmanlarına bakılırsa 18 Eylül günü Fitch’den Türkiye’ye not görünümünde uyarı gelecek ve 22 Eylül’de de Merkez Bankası’nın faiz değişikliğine gitmeyecek. Ancak piyasalardaki sert dalgalanmalar farklı gelişmelere de neden olabilir.
FED, Çin ve seçim gerginliğini fiyatlayan piyasalar için kısa vadede temkinli hareket edilmesi gerektiği bir gerçek. Ancak uzun vade için bu fiyatların bir fırsat oluşturduğu da göz ardı edilmemeli.
Dolar 3.12 TL’ye koşuyor
Dolar kurunda son dönemde hareketin ivme kazandığı görülüyor. Cuma günü gözler ABD’den gelen Tarım Dışı İstihdam verilerinde idi. ABD Tarım Dışı İstihdam verisi beklentileri karşılamazken 173 bin artış gösterdi. Oysaki beklenti 217 bin artış olacağı yönündeydi. Bir önceki ayın rakamı da 215 binden 245 bine revize edildi. Fakat bununla birlikte işsizlik oranı yüzde 5.3’ten 8 yılın düşüğü yüzde 5.1’e gerileyince FED yetkililerine faiz artırımı için yol açıldığının düşünülmesine neden oldu.
Dolar kuru 3.0067 ile rekora koştu. Dolar kurunda çıkış eğilimi devam ediyor. 3 TL seviyesinin üzerinde gerçekleşecek kalıcı kapanışlar yeni zirveleri de beraberinde getirme olasılığını güçlendiriyor.
2.88’e geriler mi?
Dolar kuru 20 Ağustos’ta 3 TL seviyesini test etmiş bu seviyeden başladığı düşüşle 2.88 TL’ye kadar gerilemişti. Kurun 3 TL’nin üzerine çıkması 2.88- 3 TL arasındaki mesafe kadar yukarı gitmesi beklenebilir. Bu da 3.12 TL seviyesine denk geliyor.
Kurdaki hareket gelişmekte olan ülkelerin hemen hepsinde etkisini gösteriyor. Ancak Türkiye’de çözüm sürecinin dondurulması, 7 Haziran seçimlerinin ardından hükümetin kurulmaması ve 1 Kasım’da yapılacak erken seçimlerden de önceki seçim sonucuna benzer bir tablonun çıkacağı beklentisi kırılganlığı artırıyor. Türkiye’de çarkların etkin bir şekilde işlemeye başlaması, gelişmekte olan ülkeler arasında güçlenmesini sağlayacaktır. Ancak küresel sermaye hareketlerinden etkilenmemek mümkün değil. Bu nedenle önümüzdeki dönemde de yatırımcılar kur hareketlerine odaklı bir seyir geçirecek.
Bu üç sektöre dikkat
Krizlere dayanıklı şirketlerin başında taş toprak ile metal eşya sektöründe faaliyet yürüten şirketler geliyor. Çimento, otomotiv, dayanıklı tüketim gibi alt sektörlerin yer aldığı bu alanlarda tüketicilerin krizlere rağmen ihtiyaçlarını pek de ötelemedikleri anlaşılıyor. Bu sektörlerde krizde küçülmeler yaşansa bile çıkış dalgalarında yükselişlerin çok daha hızlı olduğu görülüyor. Bu da dolar bazında hem ciroların hem de piyasa değerinin artmasına imkân sağlıyor. Söz konusu firmalar arasında Tüpraş, Türk Hava Yolları, ENKA İnşaat, Arçelik, Ford Otosan, Ereğli Demir Çelik ilk sıralarda yer alıyor.
Tam 67 milyar dolar eridi
Dolar kuru yılbaşından bu yana yüzde 28 artarak 3 TL’nin üzerine çıktı. Euro 3.35 TL’yi test etti. Dolar bazında borsadaki şirketlerin piyasa değerleri yılbaşına göre 67 milyar dolar eridi. Ekonominin küçülmesi ve küresel ticarette “durgunluk” işaretleri piyasalardaki tedirginliği artırdı.
FED’in faiz artıracak olması ve Çin’deki durgunluk, gelişmekte olan ülke piyasalarında büyük stres yaratıyor. TL varlıklardan yılbaşından bu yana 9 milyar doların üzerinde para çıktı.
Finansal piyasalardaki çalkantılara bakılırsa gelişmekte olan ülkelerin üzerine adeta bir kara bulut çökmüş gibi. Büyüme tahminleri sürekli aşağı yönde revize ediliyor.
İşte bu ortamda yatırımcıların krize dayanıklı ve son 20 yılda yaşanmış irili ufaklı krizleri atlatmayı başararak dolar bazında büyümelerini korumuş şirketleri takip etmesi önemli.
Son dönemde yaşanan kur hareketlerinden dolayı gelişmekte olan ülkelerde en fazla döviz ve dövize dayalı işlemler gündemde. Kur hareketleri carry trade’i gündeme getirdi. Reel sektör şirketlerinin de hedge fonları gibi çalışmaya başlaması risk taşıyor. Kurdaki bu aşırı oynaklığın devam etmesi halinde şirket bazında ciddi sıkıntılar yaşanabilir.
Uluslararası Ödemeler Bankası’nın (BIS) araştırmasına göre gelişen ülkelerde imalat firmalarından ulaşım firmalarına kadar birçok firma uluslararası piyasalardan borçlanıp yurtiçi piyasalara yatırım yapıyor.
Kur hareketleri bu yatırımları desteklediği sürece sorun yok gibi gözükse de alınan risklerin artması kurda olası ters hareketlerde şirketlerin ciddi zararlar yazmasına neden olacaktır.
Carry trade nedir?
Düşük faiz getiren bir para biriminden borçlanıp krediyi yüksek faiz getiren bir para birimine yatırmak.
15 ülke ‘tek para’ avında
Ekonomide Avrupa Birliğini (AB) örnek alan Batı Afrika ülkeleri, Senegal’in başkenti Dakar’da buluştu. Toplantıda, euro’da olduğu gibi tek para birimine geçilmesine yönelik atılması gereken adımlar masaya yatırdı. Ortak para birimi CFA Frankı (XOF) kullanan ülkeler arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi ve ticaret hacminin artırılması da görüşülen konular arasında yer aldı.
Topluluğun üyeleri arasında Benin, Burkina Faso, Yeşil Burun Adaları, Gambiya, Gana, Gine, Gine Bissau, Fildişi Sahili, Liberya, Mali, Nijer, Nijerya, Senegal, Sierra Leone ve Togo bulunuyor. Zeynep Aktaş / Milliyet