Küresel piyasalar ABD Merkez Bankası Fed'in faiz artışının zamanlamasına kilitlenmiş durumda. Ancak eninde sonunda gerçekleşecek sıkılaşmanın zamanlaması, Türkiye için ekonomik temellerden daha önemli olmayabilir.
Fed'in eski Başkanı Ben Bernanke, Mayıs 2013'te parasal genişlemeyi sonlandırabileceklerinden bahsettiği gün rüyadan uyanan dünya, aynı yılın Aralık ayında tahvil alımlarının azaltılmasıyla ikinci bir şok yaşamıştı. Yaklaşık bir yıl boyunca aylık tahvil alımlarını azaltan Fed, Ekim 2014'te ise alım yapmayı bırakmıştı. Parasal genişleme, yani QE'nin sona ermesiyle, uluslararası piyasaların gözü Fed'in faiz artışına çevrildi. Fed, toparlanan ABD ekonomisi sayesinde faiz artışının 2015'in ilk yarısında yapılabileceğini tahmin ediyordu. Ancak bu yılın ilk çeyreğinde Amerikan ekonomisinde, Fed'in de kış şartlarına fatura ettiği zayıflığın yaşanmasıyla birlikte, planlarda değişiklik oldu ve sıkılaşma en azından Eylül'e kadar ötelendi. Bu durum küresel piyasalarda bayram etkisi yarattı. Ancak ABD'de faiz oranlarının üç ay daha rekor düşük seviyelerde kalmasının ve yalnızca bu duruma odaklanmanın Türkiye için çok da olumlu olmayabileceği belirtiliyor.
ABD faiz artışına rağmen yeniden resesyona girebilir İş Yatırım, Uluslararası Piyasalar Müdürü Şant Manukyan, ABD'den gelen bir takım sinyallerin, faiz artışı yapılsa dahi, ülkenin 1-2 yıllık bir süre içerisinde yeni bir resesyona girebileceğinin habercisi olduğunu düşünüyor. Manukyan'a göre bu durum, faiz artışının ertelenmesinin Türkiye için önemini azaltan bir neden olarak karşımıza çıkıyor.
Paranın bol olması ev ödevi yapmayı zorlaştırıyor
BloombergHT.com'a konuşan HSBC Küresel Piyasalar Direktörü Fatih Keresteci ise, Fed'in gevşek para politikasının siyasi otoriteleri yapısal reform konusunda tembelleştirdiğini söyledi. QE, faizlerin ultra düşük seviyelere gerilemesi ve finansal sistemde sağlanan aşırı likidite ortamının, borç sorunu, verimlilik eksikliği, kar edememe ve zayıflık gibi birçok akut sorunun göz ardı edilmesine yol açtığını belirten Keresteci ''Paranın bu kadar bol ve ucuz olmadığı bir dönemde, ev ödevini yapmayan bir şirket, banka ya da devletin borçlanma maliyeti çok yükselir ve bu da ciddi ekonomik sorunlara yol açmak suretiyle otoriteleri yapısal önlemler almaya zorlardı. Ancak, mevcut ortamda para bol ve faizler çok düşük'' diye konuştu.
Sıcak para üretim odaklı büyümede kullanılmıyor Noor Capital Uluslararası Piyasa Uzmanı Ahmet Uluhan, genişlemeci politikaların Türkiye gibi ekonomiler açısından uzun vadede handikaplı olduğunu düşündüğünü belirtti. Faiz artırım sürecinden ziyade, öncesindeki dönemin bizim için daha yorucu olduğunu kaydeden Uluhan ''Son dönem yaşanan gelişmelerde bunu bize daha net göstermiş oldu. İleride yaşanacak handikapın ana nedeni ise piyasaların aşırı sıcak paraya alışmaları ve bu kaynağı daha yapısal üretim odaklı büyümede değil, borçlanma ve tüketim odaklı bir büyüme modelinde kullanmayı tercih etmeleridir'' ifadelerini kullandı.
Uluhan ters akıntının Yellen'ın ifadesi ile dersini çalışmamış ekonomileri dar boğaza itebileceğini belirterek ''Üstelik bu daralmayı seçim sürecinde yaşar ve kaynağı belirsiz fonlamalarla aradaki farkı bugünkü gibi kapatmaya çalışırsanız daha büyük riskleri de bir taraftan davet etmiş olursunuz. Evet Fed er ya da geç faiz artırımına başlayacaktır. Ancak bizim şansımız bu konuda agresif ve aceleci davranmayacak olmaları'' diye konuştu.
Faiz artışı sonrası olası senaryolar Fed yetkilileri 2015'teki toplantılarında piyasaları Haziran'da gerçekleşecek bir faiz artışına hazırlasalar da, ekonominin ilk çeyrekte bugün açıklanan rakamlara göre yüzde 0,7 daralacağını tahmin etmemişlerdi.
İlk çeyrekteki bu daralmaya, istihdam artışının da 12 ayın ardından 200 binin altına inmesi ve hali hazırda düşük olan petrol fiyatlarının da etkisiyle enflasyonda da beklenen yükselişin görülmemesi eklenince, Haziran'da faiz artışı planları; yetkililerin de son toplantıda ifade ettiği üzere, kesin olmamakla birlikte, rafa kalktı. Piyasalar her zaman olduğu gibi fazlaca iyimser yaklaşarak sıkılaşmanın 2016 veya en azından Aralık'a kadar ertelenmesini beklese de, Fed Başkanı Yellen geçtiğimiz hafta bu yıl faiz artışı beklediğini ifade etti.
Uluhan faiz artışının son çeyrekte olacağını tahmin ederken, bu durumun ABD ekonomisindeki toparlanmaya ve küresel ekonomideki canlanmaya bağlı olacağını söyledi.
Faiz artışı sonrası piyasaların yeni dengesine oturacağını kaydeden Uluhan ''Yumuşak geçiş bizim gibi ekonomiler açısından avantaj. Dilerim seçim sonrası başa geçecek yeni yönetim bu avantajları bilir ve daha yapısal reformlarla oyunda yer almaya gayret gösterir. Çünkü Fed'in faiz artışı dünyanın sonu değil ve bizde yeni denklemde yeni kırılgan olmamalıyız" dedi.
Yapısal önlem almayanların zorlanması kuvvetle muhtemel Fatih Keresteci ise, zayıf yapıların dahi bol likitide ortamında borçlanma imkanına sahip olduğunu ve göreceli olarak düşük maliyetle borçlanabildiklerini ifade etti. Bu durumun Fed faiz artırmaya başladığında kademeli bir şekilde bozulmaya başlayacağını kaydeden Keresteci ''Bu süreçte, yapısal önlem almayıp zayıf kalanların zorlanması kuvvetle muhtemel'' diye konuştu.
ABD ekonomisi beklendiği üzere ikinci çeyrekte zayıflıktan toparlanırsa, Fed'in bu yıl Eylül veya en geç Aralık'ta faiz artışına gideceğine kesin gözüyle bakılıyor. Ancak küresel piyasalar bu duruma takıntı derecesinde ilgi gösterse de, Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerin yapısal reformlara odaklanması gerektiği belirtiliyor. Zira analistlere göre Fed'in faiz artışına er ya da geç gideceği kesin olsa da, gevşek para politikaları yalnızca yapısal sorunların üstünü geçici olarak örtmeye yaradı.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.