ABD Merkez Bankası'nın (Fed) 16 Aralık faiz artırımı ile başlayan yeni dönemde, görevlerini ve hesaplarını iyi yapan ülkelerin diğerlerinden belirgin bir şekilde pozitif ayrışması bekleniyor.
Fed'in yaklaşık 10 yıl aradan sonra faiz artırması son bir yıldır bu beklenti ile yükselen dolar talebinin bundan sonraki süreci ile ilgili endişeleri gündeme getirdi.
Geçen sene gündeme gelen ve bu zamana kadar piyasaları ve dünya ekonomisini meşgul eden Fed'in faiz artışı 16 Aralık itibarıyla gerçekleşti. 2006 yılından bu yana ilk kez faiz artıran Fed, piyasa beklentileri doğrultusunda gösterge faizini 0 - 0,25 aralığından 0,25 - 0,50 aralığına yükseltti.
Fed'in bundan sonraki süreçte ekonominin gelişme göstermesi durumunda faiz artışına devam edeceği ve 2016 yılında 4 kez daha faiz artırımına gidebileceği bekleniyor.
Fed'in bilançosunu büyüttüğü ve çok düşük faiz ortamı nedeniyle risk iştahının yüksek olduğu dönemde, büyük yatırım fonları ve sermaye sahipleri, daha riskli olarak görülen ancak daha fazla kar edebilecekleri gelişen ülke varlıklarına yönelmişlerdi. İşte Fed'in faiz artırmasının, Türkiye gibi gelişen ülkeler başta olmak üzere dünya ekonomisini ilgilendiren kısmı da burası.
Gelişen ülkeler, çok düşük faiz ortamı ve bol dolardan yani "güvercin" Fed'den; ucuz sermaye, kolay finansman, yüksek yatırım iştahı ile direkt olarak faydalandı.
- 2015 yılında piyasalar faiz artışını fiyatlamaya çalıştı Son bir senedir ise Fed'in faiz artırımına gideceği beklentileri, doların diğer para birimleri karşısında yükselişe geçmesine neden olurken, sermaye sahipleri ve yatırım fonları da gelişen ülkelerdeki varlıklarını dolara çevirerek kazançlarını korumaya ve risklerini azaltmaya çalıştılar.
Artan dolar talebi ile dolar endeksi 2015 yılında 3 kez 12 yılın zirvesine çıkarken, gelişen ülke para birimlerinin dolar karşısındaki kayıpları ise çok yüksek oldu. Bu dönemde dolar karşısında yaklaşık olarak Güney Afrika randı yüzde 30, Brezilya reali yüzde 45 ve Türk lirası yüzde 25 değer kaybetti.
Fed'in İlk faiz artışından sonra sürecin beklentiler doğrultusunda işlemesi yani Fed'in "şahin" yüzünün daha çok etkili olması halinde küresel fonların orta ve uzun vadede dolara geçmeye devam edebileceği ve doların ABD'ye yolculuğunun 2016 yılında da gündemde olacağı düşünülüyor. Dolara dönen yatırımcıların öncelikli tercihinin en az riskli olarak düşünülen gelişmiş ülke tahvilleri olması bekleniyor.
Gelişmekte olan ülke varlıklarının üzerinde son bir yıldır etkili olan baskıların ve yurt dışından borçlanma maliyetlerindeki artışın ise ülke bazlı farklılıklar gösterse de devam edeceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Doların ana vatanına dönüş yolculuğunun ekonomiye etkisi ise dolaylı yolla gerçekleşiyor. Yatırım yapmak için daha çok yurt dışından finansmana ihtiyaç duyan şirketler, bu alandaki zorlukların artmasıyla yatırımlarını erteliyor. Ayrıca dolara dönüş kurların yükselmesine, bu da enflasyona yol açarak zincirleme bir reaksiyona neden oluyor. Bu reaksiyonun ülkeler için en olumsuz halkası ise yüksek enflasyon ve kurların, faiz artırımına neden olarak bir sarmal haline gelmesi ve tekrar yatırımları ve büyümeyi vurması.
- Türkiye'nin zorluklara karşı artı ve eksileri var Türkiye'nin yüksek olarak kabul edilen cari açığı ve düşük tasarruf oranı, yurt dışında finansal koşullardaki bozulmaya karşı yumuşak karnı olarak öne çıkıyor. Güçlü kamu maliyesi ve düşük petrol fiyatlarının desteği ile cari açıktaki düşüş trendi ve dinamik ekonomik yapısı ise sermaye çıkışlarına karşı tampon oluşturması nedeniyle Türkiye'nin avantajları arasında yer alıyor.
Sermaye çıkışı kadar, yurt dışı finansman koşullarındaki sıkılaşma ve küresel büyümedeki yavaş seyir de Türkiye'de piyasalar ve ekonomik görünüm açısından kritik öneme sahip. Türkiye, eğer para politikasında yatırımcıları ikna edecek tedbirleri alır ve cari açığı azaltıcı, yurt içi tasarrufları artırıcı yapısal reformları hayata geçirebilirse bu dönemde diğer gelişen ülkelerden pozitif ayrışabilir.
Dış finansman ihtiyacı yüksek olan büyük yatırımlar için ise sermayeye ulaşabilmek kadar döviz kurlarının seyri de belirleyici oluyor. 2015 yılında kurlardaki yükselişin yanında oynaklığın aşırı olması, firmaları, yatırımları ertelemek zorunda bırakmıştı. Fed konusunda belirsizliğin azalmasının dolar kurunda dengelenmeyi sağlaması durumunda, finansman ihtiyacı olan şirketlerin sermayeye ulaşma zorluklarının hafifleyebileceği ve uzun vadeli yatırımların gündeme gelmesini sağlayabilir.
Kısacası, küresel piyasalarda Fed'in 16 Aralık faiz artırımı ile başlayan yeni dönemde görevlerini ve hesaplarını iyi yapan ülke ve firmaların diğerlerinden belirgin bir şekilde pozitif ayrışması beklenebilir.
Fed'in piyasaların istediğini veren yaklaşımlarına "güvercin", normalleşme adımları ve sıkılaştırıcı tedbirleri ile ilgili tutumuna ise "şahin" benzetmesi yapılıyor. Uzun zamandır güvercin yaklaşımlarıyla piyasaları sevindiren Fed'in şahin yüzünün, bundan sonraki dönemde daha fazla konuşulacağı tahmin ediliyor.
AA
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.