E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaMakro EkonomiFED gelişen ülke piyasalarını mı vuracak?---

FED gelişen ülke piyasalarını mı vuracak?

FED gelişen ülke piyasalarını mı vuracak?
24 Mart 2022 - 11:10 borsaningundemi.com

ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz artışına gitmesi, geçmişte gelişen ülkelerde finansal krizlere neden oldu. FED yeniden faiz artırımına başlarken, gelişen ülke piyasaları yeniden tehdit altında olabilir.

BORSAGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ

ABD Merkez Bankası (FED) faiz oranlarında artış gittiğinde, gelişen ülke piyasaları genellikle düşüşe geçiyor. Gelişen ülkelerin borçlanma maliyetleri yükseliyor, para birimleri değer kaybediyor ve tüm bunlara ek olarak ABD’de yavaşlayan büyüme bu ülkeler tarafından üretilen ürünlere talebi düşürüyor. FED’in yeniden faiz artırmaya başlaması, sıfıra yakın faiz oranı sona ererken, gelişen ülkeler için benzer bir sonucu mu ortaya çıkaracak? Birçok konu belirsizliğini koruyor.

Bunlar arasında ise petrol fiyatlarının gidişatı ve Ukrayna’daki savaş öne çıkıyor. Ancak ilk aşamada bazı gözlemler yapmak da mümkün. Öncelikle FED’in geçmişteki faiz artışları nedeniyle baskı altında kalan gelişen ülke piyasalarından bazıları, şimdilerde çok daha iyi durumda. 1990’ların sonunda Güney Kore, 2015 yılının sonunda ise Çin, faiz artışlarından darbe almıştı.

Wall Street Journal’ın haberine göre yüksek dış borca sahip, büyük petrol ya da doğalgaz ithalatçıları da yatırımcıların kaçınması gereken piyasalar arasında yer alacak. Ancak bu koşullar altında en büyük darbeyi alacak Arjantin gibi ülkeler şimdiden yatırımcıların kara listesinde. FED’in bu seferki faiz döngüsünde sorunların hangi noktada ve ne zaman ortaya çıkabileceği belirsiz olsa da, geçmişteki krizlerin nasıl oluştuğunu anlamak, yatırımcıların hangi alanlarda dikkatli olmaları gerektiğini tespit edebilmesi için önem taşıyor.
Gelişen piyasaların borç ve para birimi krizleri genellikle şu unsurların bir araya gelmesinin ardından ortaya çıkıyor: Finansal liberalizasyon, düşük küresel faiz oranları döneminde büyük ölçekli sermaye akışı, giderek kötüleşen ticaret dengesi ve özellikle de görece verimliliği düşük olan emlak gibi alanlarda yerel yatırım patlaması. 1997 yılında, 90’lı yılların ilk dönemlerindeki düşük faiz dönemlerinin ardından Asya’da ortaya çıkan finansal kriz, ders niteliğinde. Bu dönemde getiri arayışındaki küresel yatırımcılar Tayland ve Güney Kore gibi hızla büyüyen Asya ekonomilerine akın etti ve bu bölgelerde devasa emlak ve yatırım patlamaları oluşmasına neden oldu.

Kısmen de olsa bunun sonucunda, bu ülkelerin para birimleri değer kazandı, yerel kaynaklar varlık balonlarıya ilişkili hale geldi ve ihracat rekabeti düştü. Bu durum da bu ülkeleri küresel faiz oranı koşulları değiştiğinde gerçekleşen sermaye kaçışına karşı savunmasız hale getirdi.

Benzer bir durum 1970’lerin sonunda ve 1980’lerin başında Latin Amerika’da da görüldü. borsagundem.com'un derlediği bilgilere göre çok daha yakın bir dönemde 2015 ve 2016 yıllarında Çin’in mini borç ve para birimi krizi temel olarak ülke yönetiminin borç miktarını azaltma çabasından kaynaklansa da, buna devasa bir emlak ve yatırım patlaması da katkıda bulundu. Kriz aynı zamanda geçmişte atılan sermayeyi artırma adımlarından ve FED’in faiz artışına gitmesinden kaynaklandı.

Bugünlerde en büyük ve en önemli gelişen ülke piyasaları, Çin ve Güney Kore oldukça iyi durumda. Çin 2015 krizinin ardından ülkeyi terk eden sermaye konusunda kontrollerini sıkılaştırdı ve her iki ülkenin de yabancı rezervlerden oluşan devasa bir güvencesi var. Kore dünyanın geri kalanının yüksek talep gösterdiği bir şeyin en büyük ihracatçısı: Yarı iletken çipler. Çin de petrol ticaretini Rusya ve Suudi Arabistan gibi partnerlerle kendi para biriminde gerçekleştirdiği takdirde fayda görebilir.

Aynı zamanda diğer otokratik devletlerden Çin’in para birimine yönelik talep ve borçlanma da fayda sağlayabilir. Sorunların ortaya çıkabileceği potansiyel bölgelerden biri Hindistan. Çin’den sonra dünyanın en büyük üçüncü ham petrol ihracatçısı olan ülkenin hükümet borçları, gayrisafi yurtiçi hasılasının yaklaşık %90’ı seviyesinde. Bu oran da gelişen ülke piyasaları arasında en yükseği. Ülkenin toplam borcu eylül ayında Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) tarafından gayrisafi yurtiçi hasılasının %173’ü olarak kaydedildi.

Ancak Hindistan’ın yaklaşık 620 milyar dolarlık döviz rezervleri, ekonomik zorlukları karşısında önemli bir kaynak ve dış borçları da oldukça düşük ve ekonomisinin %20’si seviyesinde. Dünya Bankası’nın verilerine göre tüm düşük ve orta gelirli ülkelerin dış borçlarının ekonomiye oranının ortalaması %29. Yakın zamanda borç kriziyle karşı karşıya kalan Arjantin’de ise bu oran %60’ın üzerinde. Ancak petrol fiyatları yükselmeye devam ettiği takdirde, Hindistan bazı zor kararlar almak zorunda kalabilir.

Petrol fiyatlarında yükseliş sürmezse, Hindistan devasa bir finansal krizle karşılaşmadan bu fırtınayı atlatabilir. ABD’de faiz oranlarının artması genellikle diğer ülkeler için sorun anlamına geliyor. Yüksek bir ihtimalle bu dönemde de benzer sonuçlarla karşılaşılacak. Ancak geçmişte faiz artışlarından etkilenen gelişen ülke piyasalarının bazıları, şimdi çok daha iyi durumda. Bu nedenle ABD’nin faiz artışının yaratacağı sorunlar, ilerleyen dönemlerde yepyeni bir bölgede ortaya çıkabilir.

Dolarda yatay seyir

 

Borsa güne yatay seyirle başladı

 

Yabancı işlemlerinde öne çıkan hisseler

 

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (6)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)